DHA YURT ÖZEL GÜNDEMİ -TEKRAR

İşten çıkartılan itfaiye erleri, Yasemin'in ölümünde belediye yönetimini suçladıMERSİN Büyükşehir Belediyesi İtfaiye Dairesi'ndeki işlerinden 4 ay önce çıkarılan itfaiye erleri Cumali Kılıç ve Hamza Can Yetgin, 14 Mart günü, 8'inci kattaki evinde çıkan yangından kurtulmak için çıktığı...
İşten çıkartılan itfaiye erleri, Yasemin'in ölümünde belediye yönetimini suçladı
MERSİN Büyükşehir Belediyesi İtfaiye Dairesi'ndeki işlerinden 4 ay önce çıkarılan itfaiye erleri Cumali Kılıç ve Hamza Can Yetgin, 14 Mart günü, 8'inci kattaki evinde çıkan yangından kurtulmak için çıktığı balkona uzatılan merdiven kısa kalınca panikle atlayan Yasemin Özel'in (34) ölümünde belediye yetkililerinin sorumlu olduğunu iddia ettiler. 2 itfaiye eri, Büyükşehir Belediyesi İtfaiye Dairesi'nde deneyimli elemanların işten çıkarıldığını, yerlerine tecrübesiz personel alındığını savundu.
Mezitli ilçesi Viranşehir Mahallesi'nde geçen cumartesi günü, 13 katlı apartmanın 8'inci katındaki dairede bilinmeyen nedenle çıkan yangında, balkona çıkan Yasemin Özel, uzun süre kurtarılmayı bekledi. Gelen itfaiye erlerince uzatılan merdiven kısa kaldı. Yangının her yeri sarmasıyla panikleyen Özel, balkon korkuluklarına çıktı. Bir süre korkuluklarda asılı kalan Özel, daha fazla dayanamayınca kendini 8'inci kattan boşluğa bıraktı. Sağlık görevlilerince hastaneye kaldırılan Özel, kurtarılamadı. Genç kadının ölümüyle ilgili başlatılan soruşturma kapsamında Mezitli İtfaiye Grup Amiri Tevfik Cin açığa alındı.
'BİZ GÖREVDE OLSAYDIK KADINI KURTARIRDIK'
Soruşturma sürerken, Büyükşehir Belediyesi İtfaiye Dairesi'ndeki görevlerine 4 ay önce son verilen 2 itfaiye eri, sorumlunun belediye yönetimi olduğunu savundu. İşten çıkarılan 6 yıllık itfaiye eri Cumali Kılıç, Yasemin Özel'in ihmal nedeniyle yaşamını yitirdiğini söyledi. "Biz görevde olsaydık kadını kurtarırdık" diyen Kılıç, belediye yönetiminin değişmesi ile 5- 6 yıllık deneyimli personelin, 'performans düşüklüğü' gerekçesiyle işten çıkarıldığını öne sürdü. Kendilerinin yerine deneyimsiz personel alındığını iddia eden Kılıç, "İtfaiye dairesinin altına dinamit yerleştirdiler. Mezitli'de yaşanan olay bunun örneği. Boş yere genç bir kadın yaşamını yitirdi. Olayı duyunca çok üzüldük. Ekipler oraya hazırlıksız gitmişler. Sekizinci kattaki yangına 18 metrelik merdivenle gitmişler. Bu çok büyük hata. 37 ve 54 metrelik merdivenlerin çıkması gerekiyordu. Branda açılmamış. Kadın kendini bırakmış. Yazık oldu. İhmal sonucu bir kadın öldü" dedi.
'BÜTÜN SORUMLULUK YÖNETİMİN'
5 sene itfaiye dairesinde çalıştıktan sonra işten çıkarıldığını anlatan Hamza Can Yetgin de şöyle konuştu: "Biz itfaiyede çalışıyorduk, elimize bir kağıt verdiler, hale sürdüler. Halde çalışırken bazı problemler yaşadık, işten çıkarıldık. Önce sürgün edildik, ardından işten çıkarıldık. Yıllardır çalışan itfaiye erlerini işten çıkardılar. Bizim yerimize bu işi bilmeyen kişileri aldılar. Şu an yeterli eleman da yok itfaiyede. Olay günü kadın, itfaiye merdiveni onu kurtaracak diye balkona çıkıyor ama merdiven yetişmiyor. Branda bile açılmamış. Ben burada teknik personellerin ihmali olduğunu düşünmüyorum. Bütün sorumluluk idari yönetimindir. Daire başkanı, Genel Sekreter ve Belediye Başkanı sorumlu burada."GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ:
-------------------------------Olay anına ait görüntüOlayın yaşandığı apartmanda görüntüCumali Kılıç ile röp.Hamza Can Yetgin ile röp.Haber-Kamera: Soner AYDIN / MERSİN,
Haber Kodu : 200320027
====================================Van'da eczaneden bir metre kuralı için şeritli önlem
VAN'da bir eczane koronavirüse karşı alınan tedbirler kapsamında 1 metre mesafe kuralına uymak için vatandaşların bulunduğu alan ile aralarına şerit çekti. Uzman Eczacı Osman Karakoç, sosyal mesafeyi korumanın önemli olduğunu belirterek, "Uzmanlar gerekli olmadığı takdirde evlerinizde kalın dışarı çıkmayın demesine rağmen özellikle risk gurubunda olan yaşlılarımızın dışarıya çıktığını görüyoruz. Eczanemize sadece el kremi almak için bile gelen var" diye konuştu.
Çin'in Vuhan kentinde ortaya çıkan ve kısa sürede dünyaya yayılıp, 9 bini aşkın kişinin ölümüne yol açan koronavirüsün Türkiye'de görülmesinin ardından hem vatandaşlar hem de yetkililer yoğun önlemler aldı. Salgına karşı risk altında bulunan eczacılar da çeşitli tedbirler aldı. Eczacılar, 'sosyal mesafe' olarak adlandırılan 1 metrelik mesafeye uyulmasına dikkat edilmesi için çeşitli tedbirler aldı. Beşyol meydanındaki eczacı, vatandaşlarla çalışanlar arasına bir metre mesafe oluşturmak için şerit çekti. Eczanede çalışanlar her türlü tedbiri aldıklarını belirtirken, Eczacı Osman Karakoç, "Hasta ile olan 1, 1.5 metre mesafeyi de bu çektiğimiz şerit ile sağlamaya çalışıyoruz. Bu mesafenin hem eczane çalışanları hem de vatandaşlar için çok önemli ve yararlı olduğunu düşünüyorum. Bu virüsün çok fazla yayılması durumda bu mesafeyi artırarak çalışanlarımız ile birlikte tulum giyerek ve gözlük takarak hizmet vermeyi düşünüyoruz. İnşallah yayılmaz diye düşünüyoruz" dedi.'LÜTFEN DIŞARI ÇIKMAYALIM, 14 KURALA UYALIM'Eczacı Karakoç, kronik hasların ve yaşlıların evden çıkamamaları gerektiğini de belirterek, "Fakat eczanemize gelenlere baktığımızda maalesef 75 yaşındaki teyzemiz sadece el kremi almak için çıkmış evden. Yaşlı bir amcamız sıkılmış evde çarşıya gezmeye gelmiş. Biz de buradan uyarımızı yapalım özellikle kronik hastaların ve yaşlılarımızın çarşıya mecburi olmadıkça dışarı çıkmasınlar. Virüsün yayılmaması için elimizden ne geliyorsa yapalım ve Sağlık Bakanlığımızın 14 kuralını uygulayalım" dedi.GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ
-------------------------------Eczane tabelasından detaylar-Eczaneye ilaç almak için gelen vatandaşlar-Eczanenin aldığı tedbirler ve şerit çekilmesi-Muhabir anonsu-Eczacı ile röportaj-Eczaneye gelen vatandaşlardan detaylarHaber-Kamera: Gülay KUYUCU-Orhan AŞAN/VAN,
Haber Kodu : 200320022
============================
Özel araçlar için 'Hijyenmatik'
ANTALYA'da, koronavirüse karşı alınan önlemlerde, toplu taşıma araçlarının kullanımının azalmasının ardından özel araç kullanımının artması üzerine bir akaryakıt istasyonunda dezenfenkte işlemini kolaylaştırmak için 'Hijyenmatik' cihazı üretildi. Cihaz sayesinde özel araçlar, 3 TL karşılığında kolayca dezenfekte ediliyor.
Dünyaya yayılan ve 9 binin üzerinde kişinin ölümüne yol açan koronavirüsün Türkiye'de de görülmesinin ardından, vatandaşlar alınan önlemler doğrultusunda kalabalık ortamlarda bulunmamak için toplu taşıma araçlarını kullanmayı azalttı. Özel araçlar kullanılmaya başlandı, dezenfekte işlemleri de artırıldı. Bunun üzerine, Antalya'nın Muratpaşa ilçesindeki akaryakıt istasyonu da özel araçlarda dezenfekte işleminin kolay ve hızlı yapılabilmesi için 'Hijyenmatik' projesi hazırladı. Makineye 3 TL atılarak çalışan sistemde, Sağlık Bakanlığı'nın onayladığı dezenfekte ilacı, el cihazı ile püskürtülüyor. Akaryakıt Grup Müdürü Feyzi Peker, özel araç kullanımının artığını ve koronavirüs endişesinin herkesi endişeye sürüklediğini belirtti. Hijyenmatik cihazının basit bir çalışma şekli olduğunu söyleyen Peker, "Makinenin içinde özel dezenfekte bulunmakta. Müşterilerimiz bu dezenfekteyi araçlarının kapı kolları, direksiyon, klima aksamına ve koltuklara püskürterek dezenfekte ediyor. Müşterilerimiz çok memnun. Antalya'da 6 istasyonumuzda var. Türkiye'de tek bizde olduğunu tahmin ediyoruz. Proje bizim" dedi.
'KİŞİSEL OLDUĞU KADAR, ARAÇ HİJYENİ DE ÖNEMLİ'
İstasyonda aracını dezenfekte eden Ebru Özdemir, kişisel hijyen kadar araçların hijyeninin de önemli olduğunu vurgulayarak, "Yapabildiğimiz ölçüde hem kişisel, hem araçlarımıza dikkat etmeye çalışıyoruz. Ülkemiz ve dünya için zorlu bir süreç. Hepimizin üzerine düşen sorumlulukları yerine getirmeliyiz" dedi.Ebru Özdemir ayrıca, hizmetin pratik ve ücretinin makul olmasının oldukça yerinde olduğunu söyledi.İstasyon yetkilileri de Muratpaşa, Kepez ve Konyaaltı ilçelerindeki 6 istasyonda hijyenmatik hizmeti verildiğini, araç sahiplerinin klima, direksiyon simidi ve konsol bölümlerini dezenfekte edebildiğini anlattı.
GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ--------------Hijyen matik makinasının görüntüsüAracın dezenfekte alanına gelmesiSürücü Ebru Özdemir Aracını dezenfekte etmesiDHA Muhabiri Ahmet İstek ANONSAracın dezenfekte olurken görüntüsüRÖP: Feyzi Peker (Akaryakıt operasyon müdürü)HABER: Ahmet İSTEK- KAMERA: Mehmet KILIÇASLAN /ANTALYA,
Haber Kodu : 200320020
=====================================
Öldürdüğü eşinin işte olup olmadığını öğrenmek için onun arkadaşına mesaj atmış
KONYA'da boşanma aşamasında olduğu Münevver Şahin'i (30) çalıştığı özel hastanede başından vurarak öldüren güvenlik görevlisi Bayram Şahin'in (37), eşinin o gün çalışıp çalışmadığını öğrenmek için onun yakın arkadaşına, rahatsız olduğunu belirterek hastaneye tedavi olmaya geleceğine yönelik mesaj attığı ortaya çıktı. Münevver Şahin'in de eşinin gelmesini istemediğini, gelirse polise haber vereceğini söylediği belirtildi.Olay, 13 Mart Cuma günü saat 10.30 sıralarında Selçuklu ilçesi Yenişehir Mahallesi Hastane Caddesi'nde meydana geldi. İlçedeki huzurevinde silahsız güvenlik görevlisi olarak çalışan Bayram Şahin, kendisine boşanma davası açıp, bir aylık koruma kararı aldıran eşi Münevver Şahin'in muhasebe bölümünde çalıştığı özel hastaneye geldi. Bayram Şahin, eşinin 2'nci kattaki odasına girdi. Bayram Şahin, yanındaki babasına ait ruhsatlı tabancayı çekip 2 çocuk annesi Münevver Şahin'i başından vurdu. Kanlar içinde yere yığılan Münevver Şahin, hastanedeki çalışanlar tarafından yapılan ilk müdahalesinin ardından tedaviye alındı. Münevver Şahin, doktorların tüm çabasına rağmen kurtarılamadı.
Olay sonrası yakalanıp gözaltına alınan Bayram Şahin ise sevk edildiği adliyede, çıkarıldığı mahkemece, 'eşe karşı tasarlayarak kasten öldürme' suçundan tutuklandı.
'12 YIL BOYUNCA EZİYET ETTİ, MÜNEVVER ÇOCUKLARI İÇİN KATLANDI'
Öldürülen Münevver Şahin'in annesi Gülten Demir, kızının evliliği boyunca eşi tarafından şiddete uğradığını söyledi. Münevver'in çocukları için şiddete katlandığını anlatan Demir, şunları söyledi:"Benim kızım 12 yıllık evliliği boyunca şiddeti, aşağılanmayı, kıskançlığı yaşadı. Hayatında hep dayak vardı. Biz her şeyi biliyorduk ama; hep susuyorduk. Kızım bizi hep susturuyordu. 'Anne iki çocuğum var, anne ne olur kardeşlerime söyleme, belki düzelir' diye bizim önümüze hep engel koydu. O yüzden bizde susmak zorunda kaldık. 12 yıl boyunca sevmediğimiz bir insanın yüzüne gülmek zorunda kaldık. O bize çok ağır geliyordu. En sonunda bir kavgadan dolayı kızımı sabaha kadar dövmüş. Beni hastanedeki çok yakın bir arkadaşı aradı. Kızınızı kurtarın. Çok kötü dayak yemiş. Dudağı patlak, başı gözü şiş. 'Kızınızı kurtarın yoksa cesedini alacaksınız bir gün' dedi. Kızımı aradım ve 'Biz senin her zaman arkandayız, gelmek istiyorsan başımızın üzerinde yerin var' dedim. Ölmek istediğini, evliliğe dayanacak gücü kalmadığını söyleyince evimize getirdik."
KORUMA KARARI KAĞIT ÜZERİNDEYMİŞ
Olaydan yaklaşık 20 gün önce Münevver'in Bayram Şahin'e karşı koruma kararı aldırdığını hatırlatan Gülten Demir, "Ertesi gün Bayram kızımı zorla geri götürmek istedi. Benim oğullarım da buna engel oldular. Orada bir arbede yaşandı. Ondan sonra adli bir süreç başladı. 12 senenin bir listesi vardı elimizde. Biz bu kadar ağır olduğunu bilmiyorduk. Kızım bize her şeyi anlatınca bu duruma katlanamadık. Kızım o olaydan sonra bizde kalmaya başladı. Küçük torunuma ben bakıyordum. 1 ay boyunca Bayram ve ailesi bizi arayıp, yalvardılar. Kızım 'gitmem' dedi. Bu arada koruma kararı da aldık. Hem bizim ev için hem hastane için koruma kararını aldırdık. Koruma sadece kağıt üzerindeymiş. Benim çocuğuma hiçbir faydası olmadı. Elini kolunu sallaya sallaya hastaneye girdi. Çocuğumu vurdu" diye konuştu.'ÇOCUKLARI HEM ÖKSÜZ HEM YETİM, BEDELİNİ ÖDESİN'
Gülten Demir, Bayram Şahin' e en ağır cezanın verilmesini istediğini belirterek, "Ben şikayetçiyim. Bu konuda devletimizden yardım istiyorum. Devlet benim çocuğumun intikamını ondan alsın. Benim çocuğumu genç yaşta kabre soktu. Ben çocuğumun intikamını istiyorum. Çocukları hem öksüz hem yetim kaldı. Böyle bir şeye değer miydi? Değmezdi. Bunun bedelini ödemesini istiyorum. Bu kadar ileriye gidebileceğini hiç tahmin etmemiştim. Çünkü korkak bir insandı. Nasıl yaptı bilmiyorum. Kızıma yönelik tehditleri de vardı. 'Gelmezsen seni de öldürürüm, kendimi de öldürürüm' derdi" diye konuştu.'ANLAŞMALI BOŞANMAYI KENDİ İSTEDİ'
Anlaşmalı boşanma teklifinin Bayram Şahin tarafından geldiğini belirten ailenin avukatı Yasemin Dolu ise şunları söyledi:"Münevver 12 yıl boyunca fiziksel, cinsel ve ekonomik şiddet yaşamış. Bu şiddetin üzerini çocukları için hep kapatmış. En sonunda bu olayları ailesi de öğrendi. Münevver ailesinin de öğrenmesi ile artık dayanamadı ve boşanma kararı aldı. Bayram Şahin, Münevver'e mesajlar atarak, 'Senin sonun toprak olacak' gibi tehditler edip, silahın kabzasıyla başına vurduğunu biliyoruz. Biz de bunun üzerine 6184 sayılı kanun gereği koruma kararı aldırdık. Bundan sonra boşanma sürecini başlattık. Normalde çekişmeli dava olarak devam edecekken, karşı taraftan anlaşmalı boşanma teklifi geldi. Mal paylaşımındaki bütün şartları da kendisi olgunlaştırdı."
BOŞANMA DAVASINA GELMEDİ
Avukat Dolu, karşılıklı anlaşma nedeniyle boşanma davası için 12 Mart tarihinin belirlendiğini ancak Bayram Şahin'in duruşmaya katılmadığını anlattı. Dolu, "12 Mart günü Bayram Şahin duruşmaya gelmedi. Ertesi gün de bu cinayeti işledi. Duruşmaya gelseydi, bu boşanma bitecekti ve belki de herkes kendi hayatına bakacaktı. Biz koruma kararına annesinin evi ile çalıştığı hastaneyi yazdık. İş yeri Bayram tarafından sürekli olarak gidilip, gelinen bir yerdi. Münevver'in orada da koruma altına alınması gerekiyordu. Ancak hastaneye çok rahat bir şekilde elini koluna sallayarak girdi ve cinayeti işledi. Bu 'eşe karşı ve tasarlayarak öldürme' olayıdır. En ağır cezadan, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasından yargılanması gerekiyor. Hakkında hiçbir şekilde haksız tahrik ve takdir indirimi uygulanmaması gerekiyor" dedi.MESAJ ATIP, MÜNEVVER HASTANEDE Mİ DİYE KONTROL ETMİŞ
Yasemin Dolu, olay günü sabah saatlerinde Bayram Şahin'in Münevver'in yakın bir arkadaşına mesaj atarak kaburgasının ağrıdığını, hastaneye tedavi olmaya geleceğini söylediğini, bunun üzerine Münevver'in de gelmesini istemediğini, gelirse polise haber vereceğini söylediğini belirtti. Dolu, Bayram Şahin'in bu mesajla Münevver Şahin'in hastanede olup olmadığını belirlemeye çalıştığını kaydetti. Münevver Şahin'in ayrıca kendi el yazısıyla 12 yıllık evlilik hayatını kaleme aldığı 4 sayfadan oluşan bir mektup bıraktığı da kaydedildi. GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ -------------------------------Gülten Demir ve torunundan detay-Gülten Demir ve avukat röp-Şüpheliden ve olay yerinden detayHaber- Kamera: Tolga YANIK- Hasan DÖNMEZ KONYA
Haber Kodu : 200320032
======================================================'Ev ve iş yerlerindeki halılar 3 ayda bir yıkanmalı'
TÜRKİYE Profosyonel Halı Temizleme ve Yardımlaşma Derneği (PHTYD), ev ve iş yerindeki halıların birer mikrop yuvası olduğunu belirterek, bunların 3 ayda bir yıkatılması gerektiğini açıkladı. PHTYD Erzurum Başkan Yardımcısı Mehmet Akif Arzuti, "Son günlerin büyük tehlikesi koranavirüs. Sağlık konusunda en büyük tehditle karşı karşıyayız. Bu nedenle halılar 3 ayda bir mutlaka antibakteriyel sağlıklı halı şampuanları ile derinlemesine temizlenmelidir" dedi.
Çin'in Wuhan eyaletinde ortaya çıkan ve hızlı bir şekilde dünyaya yayılan covit-19 virüsünün ülkemize de görülmesi üzerine devletin ve milletin almış olduğu gibi halı yıkamacılarda bir takım önlem ve tedbirler aldığı belirtildi. PHTYD Yönetim Kurulu Üyesi ve aynı zamanda Erzurum Başkan Yardımcısı Mehmet Akif Arzuti, "İnsan sağlığının büyük bir kısmının temizlik ve hijyenden geçtiğini, kişisel bakım ve temizlikten sonra gelen en önemli unsurlardan bir tanesinin de özellikle evlerde bulunan halı, yatak, koltuk temizliği gelir. Halılarda biriken kampilobakter, norovirüs, mantar, güve, gözle görülmeyen mikrop, kir ve bakteriler insanların bağışıklık sistemini yavaşlatır korona virüsünü de buna katarsak sağlık konusunda en büyük tehdit içerisinde karşı karşıya kalıyoruz. Biz halı yıkamacı esnafı olarak Türkiye Profesyonel Halı Temizleme ve Yardımlaşma Derneği (PHTYD) altında Türkiye'nin seçilmiş meslek aşkı ile seçkin iş adamları dernek altında toplanarak insan sağlığını önemsiyor ve bir takım önlemleri de almış bulunmaktayız. Müşterilerimizden almış olduğumuz halıları fabrikamıza getiriyoruz. Halıları ilk olarak toz alma makinasında tüm toz ve bakterilerden arındırıyoruz. Sonra kontrol masasında leke ve ölçüm için inceliyoruz. Tam otomatik halı yıkama makinaların da antibakteriel sağlıklı halı şampuanları ile derinlemesine temizliyoruz. Halılar makinada yıkandıktan sonra halı sıkma makinalarında iyice suyundan arındırıyoruz. Sonra halıları kurutmak için özel yapmış olduğumuz kapalı kurutma odalarımızda nem alma cihazlarımızla halıları 12 saatte yüzde 100 temiz ve hijenik bir şekilde kurutuyoruz. Son işlem olarak halı hava alma makinasında bakım yaparak doğa dostu poşetlerle paketleyip müşterilerimize güvenli bir şekilde teslim ediyoruz" diye konuştu.
Halı yıkamacılar olarak verdikleri hizmette müşterilerin sağlığını her zaman önemsediklerini vurgulayan Arzuti, "Halılarını yıkatmak isteyen tüketiciler, halılarını yıkaması için verdikleri firmanın hangi koşullarda halıyı yıkadığını araştırsın ve öğrensin. Mağdur olmasın her sektörde olduğu gibi merdiven altı halı yıkama firmaları bizim sektörde de mevcut bu tarz emek hırsızlarına fırsat vermeyiniz" dedi.
GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ
-Halıların makinaya bırakılmasından detay -Halı yıkama makinasının çalışması -Halıların yıkanması -Yıkanan halıların sıkma makinasına atılması -Tozlu halıların makinada tozdan arınmasıMehmet Akif Arzuti ile röp-Yıkanan halıların asılması ve kurutulmasından detayHaber: Turgay İPEK - Kamera: Zafer KUMRU / ERZURUM,
Haber Kodu : 200320016
===============================
Koronavirüs çizimleri ile güldürüyor
ERZURUM'da karikatürist Vedat Refayeli, dünya genelinde görülen koronavirüs salgınıyla ilgili karikatürler çizdi. Refayeli, çizgilerinde virüsle ilgili yaşanan gelişmelere de yer verdi.
Erzurum'da günlük yayınlanan yerel bir gazetede çizim yapan gazeteci- karikatürist Vedat Refayeli, dünya ve Türkiye'de insan sağlığını tehdit eden koronavirüs ile ilgili çizimler yapmaya başladı. Refayeli, karikatürlerinde Erzurum'un doğal gaz, kış ve hava ulaşımında yaşanan sorunları koronavirüsle birleştirdi. Her gün virüsle ilgili farklı karikatürler çizen Refayeli, amacının insanları biraz da olsa panik ortamından uzaklaştırmak olduğunu söyledi. Refayeli, "Aslında çok ciddi bir durum. Ama biz biraz da oluşan panik ortamından uzaklaşma adına bunu yapıyoruz. Hafif rahatlayalım, panik ortamından uzaklaşmış olalım diye özellikle çiziyorum" dedi.
Günlük gazeteye başta Erzurum olmak üzere ülke genelinde gündemi ilgilendiren konularda çizimler yaptığını belirten Refayeli, "Son günlerde en önemli gündem koronavirüs. Dolayısıyla artık diğer gündem maddelerini bir kenara bıraktık, buna yöneldik. Okuyuculardan da virüsle ilgili hazırlanan karikatürlere olumlu tepkiler aldık. Yaklaşık 10 gündür sürekli konumuz bu. Artık bu konu sıkmaya başladı, ben de çizmek istemiyorum. İnşallah bir an önce virüs dünya gündeminden uzaklaşır da biz de kendi günlük gündemimize geçer, onları çizeriz" diye konuştu.
Gazetede yer alan karikatürleri ilgiyle takip ettiğini söyleyen Sadullah Kellecigil, "Ülke olarak sıkıntılı bir süreçten geçerken karikatürler hoşumuza gitti. En azından gülmemize sebep oldu" dedi.
GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ
-Refayeli'nin bürosunda çalışması-Refayeli'nin çizimlerinden görüntü-Refayeli'nin çizdiği karikatürler-Refayeli'nin çizim yapması-Refayeli ile röp-Çizimlerin bilgisayara aktarılması-Refayeli'nin çizdiği karikatürler-Vatandaşların çizimleri okuması-Sadullah Kellecigil ile röpHaber-Kamera: Salih TEKİN / ERZURUM,
Haber Kodu : 200320030
===================================
65 yaş üstünün ihtiyacını karşılamak için sadece kolonya üretimine geçtiler
EDİRNE'de kurulu bulunan Türkiye'nin en eski kozmetik ve kolonya üretim firması Pereja, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın 65 yaş üstündeki yaşlılara maske ve kolonya dağıtılacağını açıklamasının ardından, kozmetik üretimini durdurup, sadece kolonya üretimine geçti. Firmanın Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Şendoğan Susesi, "Biz de bakanlığımızla görüştük, firma olarak üzerimize ne görev düşüyorsa yapmaya hazır olduğumuzu söyledik. Bunun ertesinde firma olarak aslında kozmetik de üreten bir firmayız ama şu andan itibaren bu olaydan sonra kozmetik üretimimizi tamamen durdurduk ve tüm üretimimizi kolonyaya verdik. Şu anda 2 vardiya halinde tamamen kolonya çalışıyoruz" dedi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Çankaya Köşkü'nde gerçekleştirilen 'Koronavirüsle Mücadele Eşgüdüm Toplantısı'nın ardından yaptığı açıklamada, Koronavirüs Bilim Kurulu'nun önerisiyle önce İstanbul ve Ankara'da başlatılacak bir çalışmayla 65 yaş üzerindeki tüm yaşlılara koruyucu maske ve kolonya dağıtılacağını açıkladı. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın açıklamasının ardından ilgili bakanlık Türkiye'nin önde gelen kolonya firmaları ile temasa geçti.
'KOZMETİK DURDU, KOLONYA ÜRETİYORUZ'
Bakanlığın kolonya alımında bulunacağı Türkiye'nin en eski kozmetik ve kolonya firmalarından Pereja, Edirne Organize Sanayi Bölgesi'nde kurulu bulunan tesislerinde kozmetik üretimini durdurup, sadece kolonya üretimine geçti. Pereja Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Şendoğan Susesi, "Sayın Cumhurbaşkanımızın da açıkladığı gibi devletimiz 65 üzerindeki kişilere ücretsiz kolonya dağıtacak. Biz de bakanlığımızla görüştük, firma olarak üzerimize ne görev düşüyorsa yapmaya hazır olduğumuzu söyledik. Bunun ertesinde firma olarak aslında kozmetik de üreten bir firmayız ama şu andan itibaren bu olaydan sonra kozmetik üretimimizi tamamen durdurduk ve tüm üretimimizi kolonyaya verdik. Şu anda 2 vardiya halinde tamamen kolonya çalışıyoruz. O nedenle Türk halkı bundan sonra kesinlikle kolonyasız kalmaz, Biz firmalar olarak halkımızın ihtiyacını karşılarız" dedi.'HAM MADDE SIKINTISI OLMAYACAK'
Susesi, kolonya üretiminde ham madde sıkıntısının devletin girişimiyle yaşanmayacağını belirterek, "Şu anda ham madde sıkıntısı olmayacağı için 83 milyona yeter. Sebebi şu; devletimiz sağ olsun daha önce kolonyanın ham maddesini başka firmalara da veriyordu, o firmalardan farklı firmalara yönlendirdi ve bizim önümüzü açtı. Artık ham maddemizin bundan sonra kesinlikle sorun olmayacağını söyledikten sonra biz de durmadan 2, gerekiyorsa 3 vardiya yaparak kolonya üretimimizi hızlandırdık" dedi.'EVDEKİ VATANDAŞ İNTERNET ÜZERİNDEN ALABİLİR'
Koronavirüs salgını ile halkın uzmanların da uyarısıyla dezenfekte olmak için kolonya tüketimini ciddi oranda arttırdığına dikkat çeken Susesi, 65 yaş üstü insanlara yönelik üretimle birlikte halka yönelik üretimlerinin de sürdüğünü söyledi. Halkın büyük bölümünün koronavirüs nedeniyle yapılan 'evde kal' çağrılarına uyduğunu belirten Susesi, evdeki vatandaşların kolonya ihtiyaçlarının da firmaları tarafından internet üzerinden yapılan satışlarla karşıladıklarını söyledi. Halkın internetten ürün almayı çok arttırdığını ifade eden Susesi, "Asıl önemli olan bir konuya değinmek istiyorum. Bu olaydan sonra halkımız dışarı çıkmıyor, sadece marketlerden alış-veriş yapıp evlerine gidiyorlar. Çoğu AVM'ler boş. Şunu söylemek istiyorum, bizim internet sitemiz var, 24 saat hizmet vermektedir. kolonyasını oradan alıp tamamen evine kadar teslim ediyoruz. İçiniz rahat olsun. O konuda 24 saat hizmet veren internet sitemiz hazır ve kolonya alabilirler" diye konuştu.GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ
--------------------------------Fabrikada kolonya üretimi-Kolonya dolumu ve paketleme-Şendoğan Susesi ile röp.-Tesislerdeki üretim-Susesi ile röp.-Tesisten detaylar-Susesi ile röp.-Tesisin internet üretim bölümü-Bölümdeki çalışmalar-Ürünlerin araçlara yüklenmesi-DetaylarHaber-Kamera: Gurbet GÖKÇE - Resul ORUÇOĞLU / EDİRNE, -
Haber Kodu : 200320015
=====================================
En uzun ömürlü insanlarının yaşadığı ilçe 'koronavirüsten' böyle korunuyor
AKDENİZ Üniversitesi'nce (AÜ) çıkarılan 'Yaşlanma Atlası'nda, 82 yaş ortalaması ile Türkiye'de en uzun ömürlü insanlarının yaşadığı yer olarak gösterilen Ordu'nun Gölköy ilçesi'nde vatandaşlar, sağlıklı yaşamları ile dikkat çekiyor. Gölköylüler, koronavirüs ve diğer hastalıklara karşı sağlıklı yaşamın sırrını üretip, tükettikleri organik ürünlere borçlu olduklarını söylüyor.
Akdeniz Üniversitesi Gerontoloji Bölümü'nce çıkarılan 'Türkiye'nin Yaşlanma Atlası'nda, Ordu'nun Gölköy ilçesi, Türkiye'de en uzun ömürlü ve sağlıklı insanların yaşadığı 10 yer arasında gösterildi. İlçede ortalama yaşam süresi 82 yıl olarak belirlenirken, birçok üniversiteden akademisyenler de yakından ilgilendikleri ilçede araştırmalar yürüttü. İlçede 70-80 yaşındaki kişilerin çoğu halen bağ bahçe işlerinde çalışırken, tükettikleri organik yiyecekleri de kendileri yetiştiriyor. Süt, yoğurt, bal, yumurta, turşu, fındık, ceviz, kabak, fasulye ve kara lahana gibi organik ürünlerle beslenen Gölköylüler, bol oksijenli yayla havasından ve suyundan istifade ediyor.
ORGANİK YİYECEKLERİ TÜKETİYORLAR
İlçe sakinleri koronavirüse karşı evlerinden dışarıya çıkmayarak, bağışıklık sistemini güçlendiren organik yiyecekler tüketmeyi tercih ediyor. Özellikle yaşlılar organik yoğurt, bal, fındık, ceviz, kuşburnunun yanı sıra kara lahana tüketiyor. Turşuyada rağbet gösteren vatandaşlar, tarlada 30 santim karın altında kalan kara lahanayı çıkarıp, evlerine götürüp pişirip yiyorlar. Gölköylüler, koronavirüs ve diğer hastalıklara karşı sağlıklı yaşamlarının sırrını üretip, tükettikleri organik ürünlere borçlu olduklarını söylüyor.'ORGANİK BESLENMEYE ÇALIŞTIK'
Gölköylü Şahnez Kuzu (72), koronovirüse karşı evinden kapıya çıkmadığını, günümüze kadar olduğu gibi kara lahana ve mısır ekmeği gibi doğal yiyeceklerle beslendiğini belirterek, "Allah'a çok şükür bugünlere kadar geldik. Büyüklerimizden öğrendiğimiz şekilde hep organik beslenmeye çalıştık. Kendimiz ürettiğimiz organik ürünlerle besleniyoruz. Şuanda bir virüs salgını varmış, bu nedenle evden dışarıya çıkmıyorum. Kara lahananın yemeği ve turşusu güzel oluyor. Babam 90 yaşında öldü, çobanlık yapıyordu. Annemde 85 yaşında öldü. Buranın suyu havası güzel" dedi.Tarlada kar altında kalan kara lahanayı toplayarak çorba yapmak için evine götüren Şahnez Kuzu, kar suyu değimiş lahana çorbasının daha lezzetli olduğunuda anlatarak, "Biberi seviyorsan acı biberide, salçayı da çorbaya katacaksın. Tereyağ ve azda kıyma ile pancar çorbası daha lezzetli oluyor. Mısır ekmeğiyle yiyeceksin. Bu şekilde olursa çok faydalı oluyor. Biz böyle yiyecekler yiyerek kendimize dikkat ediyoruzö şeklinde konuştu.
'SÜLALEMİZ UZUN YAŞIYOR'
Kar nedeniyle evden dışarıya çıkmadıklarını, koronavirüse karşı da beslenmeye çok dikkat ettiklerini anlatan Arif Usta (60) ise, "Kara lahana, mısır ekmeği ve turşu yiyoruz bolca. Virüse karşı hem iyi besleniyoruz, hemde evden dışarıya çıkmamaya çalışıyoruz. Zaten kar var şuan, kar nedeniyle pek çıkan yok. Bizim sülalemizde uzun yaşıyor, babam 80 yaşında, annem 82 yaşında hayattalar şuanda. Annem biraz hasta ama babam geziyor şuan çok şükür iyi. Onlarda beslenmesine çok önem gösteriyor. Eski adamlar hep böyle zaten, kendilerine özgü bir beslenme şekli varö ifadelerini kullandı.'DIŞARI ÇIKMAMAYA ÇALIŞIYORUZ'
Kani Çıtak'ta (55), kendi yaptıkları doğal yiyeceklerle beslendiklerini belirterek, "Şuanda herkes burada evlerinde oturuyor, kimse dışarıya çıkmıyor. Pancar çorbası, turşu kaynatması yiyoruz, her şey doğal. Soğuktan koruyucu armut balı, elma balı, pekmezi hepsi var. Hepsini de yazdan kendimiz yapıyoruz, sıkıntımız yok. Kendi yaptığımız doğal yiyecekleri yiyerek beslenmemize çok dikkat ediyoruz. Gölköy'de yaşayan herkes buna önem gösteriyor, ama biz yinede dışarıya çıkmamaya çalışıyoruz. Şuanda da çok şükür iyiyizö dedi.GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ
------------------------------Muhabir anonsu-İlçeden görüntü arşiv (drone)-İlçeden karlı görüntü-Çalışan yaşlı kadınlardan görüntü-Yemek yiyen vatandaşlardan görüntü-Yemek pişerken görüntü-Kar altında kara lahana çıkarılırken görüntü-Kış hazırlığı yiyeceklerden görüntü -Vatandaşlarla röportaj-Diğer detaylarHaber-Kamera: Nedim KOVAN-ORDU-DHA
Haber Kodu : 200320025
========================
Simit teknesinde 'güven' alışverişi
Antalya'da tezgahına 'Olmasını istediğim yaşam tarzını bu küçük simit teknemde hayata geçirmek istiyorum. Benim yokluğumda istediğiniz ürünü alıp, ücretini tezgahın içine bırakabilirsiniz' yazısı asan 'Simitçi Dede' Demir Topçuoğlu'dan (70) alış veriş yapanlar, tezgaha parasını bırakıp simidi alıyor.
Antalya'da oturan işçi emeklisi Demir Topçuoğlu, 3 ay önce Antalya Büyükşehir Belediyesi'ne başvurarak, evinin yakınında simit tezgahı açmak istedi. Belediyenin talebi kabul etmesi üzerine Topçuoğlu, caddeye simit tezgahını kurdu. Simit satarken kibarlığı ve hoşgörüsüyle kısa sürede müşterilerinin sevgisini kazanan Topçuoğlu, 'Simitçi Dede' olarak anılmaya başlandı. İnsanların birbirine güvendiği bir dünyayı amaçlayan Topçuoğlu, tezgahına 'Olmasını istediğim bir yaşam tarzını bu küçük simit teknemde hayata geçirmek istiyorum. Benim yokluğumda istediğiniz ürünü alıp, ücretini tezgahın içine bırakabilirsiniz. Teşekkür ederim' yazısı astı.
Simit tezgahındaki yazının yanına ürünlerin fiyat listesini de ekleyen Topçuoğlu, insanların birbirine güvendiği bir dünya hayalini 'simit teknem' dediği tezgahında hayata geçirmeye çabaladı. Günlük ihtiyaçlarını gidermek, yakın çevresiyle bir arada olabilmek için simit tezgahında uzun süre vakit geçiremeyen Simitçi Dede'den alış veriş yapan müşterileri, bir süre sonra satın aldıkları ürünün ücretini tezgaha bırakmaya başladı. Simitçi Dede'yi tanımayan müşterileri de simit tezgahındaki yazıyı okuduktan sonra kısa süreli şaşkınlığın ardından alışverişine devam edip, yazıldığı gibi ücreti ödemeye devam etti.Her gün erken saatte uyanıp, tezgahını düzenlediğini, simitlerini sıraladığını anlatan Topçuoğlu, insanların mesaiye, öğrencilerin okula yetişmeye çalıştığı ve telaşlı olduğu sabah saatlerinde tezgahında bulunup, satış yaptığını anlattı. Bu süre diliminde müşterileriyle sohbet ettiğine de değinen Topçuoğlu, günlük yaşamını sürdürebilmek, yemek gibi ihtiyaçlarını karşılayabilmek için uzun süre tezgahta bulunamadığına değindi. Belirli saatlerde tezgahını kontrol edip, düzenleme yaptığını dile getiren Topçuoğlu, "Yokluğumda tezgahımdan alış veriş yapanlar ücretini bırakıyor. Bazı zamanlar geldiğimde ürünlerim bitmiş oluyor. Ben insanlara güveniyorum. Herkes çok güzel şeyler söylüyor. Bu alış veriş sistemimi beğeniyorlar" dedi.Çevresindekilerin kendisine güvenmesinden dolayı gurur duyduğunu ifade eden Topçuoğlu, şöyle konuştu: "Ben insanlara güveniyorum. İnsanların da birbirine güvenmesini istiyorum. Böyle bir dünya hayal ediyorum. Sabah erken kalkıyor, tezgahıma geliyorum. Ürünlerimi diziyorum. Müşteriler geldikçe ürünlerimi veriyorum. İnsanız ve bazı ihtiyaçlarımız oluyor. Sürekli tezgahımın başında duramıyorum. Yazı astım. Özlemini duyduğum dünya, insanların birbirine güvenmesi. İnsanlar geliyor ürünlerini alıyor parasını bırakıyor. Bırakmayanlar da 'Dede ben üç gün önce simit aldım parasını şimdi veriyorum' diyor. Bu yazıyı okuyan herkesten olumlu tepki aldım. Hiç kimse olumsuz bir şey demedi. Herkesin olumlu sözleri beni gururlandırıyor. Bazı zamanlar dostlarımla bir araya geliyorum, evime gidiyorum ve ürünlerim satılmış, bitmiş, müşterilerim parasını bırakmış. Benim düşlediğim bir dünya ve insanların birbirine güvendiği düşlediğim sistem."GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ
--------------------------------Simit tezgahının detay görüntüleri-Ömer dedenin detay görüntüleri-Tezgaha astıgı yazıdan detay görüntü-Ömer dede ile röp-Simit alan bir vatandaş ile röp-DetaylarHABER: Tolga YILDIRIM -KAMERA: Emrah GÜL /ANTALYA
Haber Kodu : 200320014
===================================
Çiçek açan meyve ağaçlarında kar güzelliği
Afyonkarahisar'ın Sandıklı ilçesinde son günlerde hava sıcaklığı mevsim normallerinin üstünde seyretti. Geçen hafta sıcak hava nedeniyle bazı meyve ağaçları çiçek açtı, bu hafta başı ise kar yağışı görüldü. Meyve ağaçlarının açan çiçeklerinin üzerini kaplayan kar ise görsel bir güzellik oluşturdu.
Sandıklı'da geçen hafta hava sıcaklıklarının mevsim normallerinin üstünde seyretmesi dolayısıyla bazı ağaçlar çiçek açtı. Bu hafta başından itibaren ise ilçede soğuk hava etkili olmaya başladı. Sıcaklığın sıfırın altında 3 dereceye kadar düştüğü ilçede kar yağışı görüldü. Karın yağmasıyla birlikte ilçede kiraz ve erik gibi meyve ağaçlarının açan çiçeklerinin üzeri karla kaplandı. Kar birikintilerinin toplandığı ağaçtaki çiçekler görsel şölen oluşturdu. Üreticiler ise yağın karın meyve ağaçlarına zarar vereceği endişesi taşıdıklarını ifade etti.
GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ
--------------------------------Kar yağarken meyve ağaçları genel görüntü-Kar yağarken meyve ağaçlarının çiçeklerinde biriken kar görüntüsüHABER- KAMERA: Ahmet DAĞLI /SANDIKLI (Afyonkarahisar),
Haber Kodu : 200320042
=========================
Terziliği bırakıp maske üretmeye başladı
DENİZLİ'nin Pamukkale ilçesinde 30 yıldır terzilik yapan Fahrettin Gülmez, dünyayı saran koronavirus nedeniyle işlerine ara verip, pamuklu kumaşlardan maske üretimine başladı. Günlük 250-300 adet maske üretimi yaptığını belirten Gülmez, siparişlere yetişmekte güçlük çektiğini söyledi.
Saraylar Mahallesi'ndeki işyerinde 1990 yılından bu yana terzilik yapan Fahrettin Gülmez, Çin'de başlayıp dünyayı etkisi altına alan, Türkiye'de de görülen koronavirüs salgının ardından mesleğine ara verdi. Genellikle gömlek ve pantolon tamiri ile dikimi yapan Gülmez, sipariş almayı bıraktı. Vatandaşların salgından korunmak için maske kullanması ve piyasada karaborsaya düşüp fiyatlarının artmasının ardından Gülmez, dükkanında maske üretimi yapmaya başladı. Her sabah saat 8.00'de işyerini açan Gülmez, akşamdan hazırladığı pamuklu kumaşlarını titizlikle dikiyor. Akşam saat 18.00'e kadar siparişlerini yetiştirmek için dikiş makinesiyle hummalı bir çalışma yapan Gülmez, tamamladığı maskelerini ambalaj içerisine yerleştirerek satışa hazır hale getiriyor.Günde yaklaşık 250-300 adet maske üretimi yaptığını belirten Gülmez, "Koronavirüs dünyada yayılmaya başlamasının ardından maskeye olan talep çok arttı. İnsanlar maske fiyatlarının artmasından, maske bulamamaktan çok şikayetçiydi. Bende bu sorunun çözümüne katkı sağlamak ve taleplerin fazla olmasından dolayı, terzilik işini bırakıp maske üretimine giriştim. Günde 250-300 adet maske üretimi yapıyorum. Vatandaşlar ürettiğim maskeye çok ilgi gösteriyor. İşimi, üretmeyi çok seviyorum. Koronavirüs tehlikesi azaldığında, maske üretimini bırakıp terziliğe geri döneceğim" dedi.GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ
Fahrettin Gülmez'in işyerinden görüntüGülmez'in maske üretimi yapmasıDikiş makinesiyle maske dikmesiMaskelerden görüntülerFahrettin Gülmez ile röportajHaber-Kamera: Deniz TOKAT / DENİZLİ,
Haber Kodu : 200320041
=========================
"Merdiven altı dezenfektanlar en az koronavirüs kadar tehlikeli"
DÜNYA genelinde yayılan Türkiye'de de görülen koronavirüs sonrası kolonya ve dezenfektanlara rağbet oldukça arttı. Evde yapılabilecek dezenfektan tarifleri veren Kozmetik Üretici ve Araştırmacıları Derneği Başkanı Levent Kahrıman, standarta uygun olmayan bir dezenfektanın en az koronavirüs kadar tehlikeli olduğunu söyledi.
Koronavirüs dünyada hızla yayılmaya devam ederken, ölenlerin sayısındaki artış vatandaşı korkutmaya devam ediyor. Tedirgin olan vatandaşlar ise çareyi maske ve eldiven takıp, kolonya ve dezenfektanlar kullanmakta buldu. Özellikle el dezenfektanlarının fiyatındaki artış ya da bulunamaması, bu ürüne ulaşımı zorlaştırdı. Bazı fırsatçılar ise bu ürünleri merdiven altı üretmeye başladı. İçeriğinde metil alkol ya da uygun olmayan bir etil alkol kullanımının, birçok sağlık sorununa yol açtığı uzmanlarca vurgulandı. 'KORONAVİRÜSTEN KORUNAYIM DERKEN HASTA OLMAYIN'Sahte dezenfektanların tehlikelerini anlatan Kozmetik Üretici ve Araştırmacıları Derneği Başkanı Levent Kahrıman, standarda uymayan bu ürünler konusunda halkı uyarıp, şu bilgileri verdi: "Fırsatçılar, merdiven altı üretim yapan insanlar, insan sağlığını düşünmeden üretim yapıyor. Bunların çok ciddi riskleri var. Bu ürünlerin koronavirüs kadar tehlikesi var. Bu tür üretimlerde içeriğindeki alkolün ne olduğu konusunda şu riskler var. Metenol mu kullanıyorlar, yoksa yine kullanılmaması gereken bir alkol mü kullanıyorlar belli değil açıkçası. Ayrıca bu ürünlerin ürettiği yerler de hijyen konusunda önemli. Bunun dışında aldıkları ürün etkili mi, yoksa sadece jelleştirilmiş alkol mü bilmek gerek. Koronadan korunayım derken, ciddi bir olumsuzluk yaşanabilir" dedi. Evde yapılabilecek kolay dezenfektan tarifleri de veren Kahrıman, kullanılacak alkolü eczanelerden temin edilebileceğini söyledi. İlk tarifte 1 su bardağın 1/5'i kadar saf alkole, bu alkol miktarının yüzde 20'si kadar su koyup kullanılabileceğini ifade etti. Alkol içerikli bir ürünün sık kullanımının cilde zararları olduğunu da hatırlatan Kahrıman, ikinci tarifte ise bu sorunu giderecek yöntemi de söyledi. İlk tarifte hazırlanan dezenfektanın içine az miktarda nemlendirici krem karıştırıp kullanabileceğini söyledi. Son tarifte ise alkole su ilave etmeden yine yoğun miktarda nemlendirici kremle karıştırıp, kullanabileceğini kaydetti. Kahrıman, hazırlanan dezenfektanlara limon gibi uçucu kokular ilave ederek de kullanabileceğini aktardı. Vatandaşlar ise koronavirise karşı dezenfektanlarla önlem aldığını belirten vatandaşlardan Burcum Eskiesmacı (32), "Koronavirüse karşı önlem alıyoruz. Dışarıya daha sık çıkmamaya çalışıyorum. Ellerim için dezenfektan ve kolonya kullanıyorum. Misafir kabul etmiyorum. Ben bu ürünleri kremle kullanıyorum bu nedenle herhangi bir sıkıntı olmadığını düşünüyorum" dedi. Bir diğer vatandaş Fatma Yalçın (43), "Aşırıya kaçmayacak şekilde dezenfektanları kullanıyorum. Dokunduğunuz alanları çamaşır suyuyla temizliyoruz. Aşırı kullanmıyorum dezenfektanları çünkü ellere zararı olduğunu biliyorum" dedi. Evli ve 1 çocuk babası Mustafa Burhan ise, "Bu dönem hijyene dikkat ediyorum. Özellikle dezenfektan ve kolonya kullanıyorum. Mesafeli duruyorum. Sık kullanımsa ellere zararını şu an düşünemeyeceğim, önemli olan virüsten korunmak" dedi.GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ: AnonsDezenfektan tarifleriKozmetik Üretici ve Araştırmacıları Derneği Başkanı Levent Kahrıman röportajBurcum Eskiesmacı röportajFatma Yalçın röportajMustafa Burhan röportajGenel ve Detay görüntüHaber: Kadir ÖZEN-Kamera: Tekin GÜRBULAK / İZMİR,
Haber Kodu : 200320017
=========================
NASA'da çalışan bilim insanı Pinto; 'Asteroid alarmına gerek yok'
NASA'nın 1998 OR2 kodunu verdiği ve 29 Nisan tarihinde dünyaya en yakın geçişini gerçekleştirecek olan asteroid son günlerde panik ve endişeye neden oldu. NASA'da bir dönem görev yapan ve daha sonra İzmir'e yerleşen bilim insanı Fabrizio Pinto ise, bu endişelerin yersiz olduğuna dikkat çekerek, "Bir çarpışma söz konusu değil. Bu asteroidin dünyaya herhangi bir etkisinin olması mümkün değil. Bunun yerine küçük çaptaki asteroidlere karşı dikkatli olunmalı" dedi.
NASA tarafından 1998 OR2 koduyla isimlendirilen ve dünyaya çok uzak bir noktada olmasına rağmen çarpma tehlikesiyle değerlendirilen asteroid, son günlerde panik ve endişeye neden oldu. 4,1 kilometre genişliğindeki asteroidin, 29 Nisan tarihinde dünyaya en yakın geçişini gerçekleştireceği ileri sürülürken, bu boyuttaki bir asteroidin dünyaya çarpması halinde insanlığın sonunu getirebileceği açıklandı. NASA'da çalışan ve daha sonra İzmir'e yerleşerek İzmir Ekonomi Üniversitesi'nde Havacılık ve Uzay Mühendisliği bölümünde Dr. Öğr. Üyesi olarak görev yapan İtalyan asıllı Fabrizio Pinto ise, bu endişelerin yersiz olduğuna dikkat çekti. Asteroid alarmına gerek olmadığını söyleyen Dr. Pinto, "Şuanda güneşin etrafında dönen milyonlarca göktaşı var. Dünyanın yörüngesiyle asteroidin yörüngesinin yakınlaştığı nokta yanlış yorumlanıyor. Bu uzaysal boyutta yakın bir mesafe ancak, çarpışma söz konusu değil. Sadece yakınlaşma durumu söz konusu. Aralarındaki mesafe yaklaşık 6 buçuk milyon kilometre olacak. Bu neredeyse ay ile aramızda olan mesafenin 16 katıdır" dedi.'YAKINLAŞMANIN HİÇBİR ETKİSİ OLMAYACAK'Bir yakınlaşma olacağını söyleyen Dr. Pinto, "Çarpışma söz konusu olmayacak ve bu söylendiği gibi 29 Nisan tarihinde gerçekleşecek. Bu asteroidin boyutu oldukça büyük. Bu yakınlaşmanın hiçbir etkisi yok. Hiçbir şey olmayacak. Tehlike söz konusu değil. Amatör bir gözlemci bile bu yaklaşma anını görebilir. Biz bununla ilgili her türlü detaya sahibiz ama küçük asteroidlerin görmesi ve ölçmesi daha zor olduğu için bilinmezlikleri daha fazla. Dolayısıyla onlar çok daha tehlikeli. Bilinmezlikleri yüksek olan asteroidler araştırılmalı ve devletler buna destek vermeli. Türkiye'de bu tarz çalışmaların yapılması ve önemsenmesi oldukça önemli" diye konuştu.GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ:
Dr. Fabrizio Pinto ile röportajFabrizio Pinto'nun tahta üzerinde asteroid yakınlaşmasını göstermesiFabrizio Pinto genel detay görüntülerHaber: Hande NAYMAN - Kamera: Mücahit BEKTAŞ / İZMİR,
Haber Kodu : 200320018
=========================
Ofiste koronovirüse karşı nasıl önlemler alınmalı?
DÜNYA genelinde yayılan koronavirüs nedeniyle vatandaşlar çeşitli önlemler alınırken, ofis çalışanlarının aklına ise kendilerini nasıl koruyacağı sorusu takıldı. Ege Üniversitesi Tıbbi Mikrobiyoloji Ana Bilim Dalı Temel Tıp Bilimleri Bölümü'nde görevli Prof. Dr. Selda Erensoy, virüslerden korunmak için alınacak önlemleri anlattı.
Türkiye'de koronavirüsün görülmesinin ardından birçok kentte çeşitli önlemler alındı. Toplu taşıma araçları dezenfekte edilirken; vatandaşın maske ve eldiven ile kolonya ile dezenfektan kullanımı arttı. Bu dönemde bazı iş yerleri, evden çalışma yöntemine başvurdu. Ege Üniversitesi Tıbbi Mikrobiyoloji Ana Bilim Dalı Temel Tıp Bilimleri Bölümü'nde görevli, Klinik Mikrobiyoloji Uzmanlık Derneği (KLİMUD) Başkanı Prof. Dr. Selda Erensoy, evden çalışma imkanına sahip olamayanların neler yapması gerektiğini anlattı. Ofislerin ortak çalışılan alanlar olduğunu, bu nedenle önlem alınmasının gerektiğini belirten Prof. Dr. Selda Erensoy, alınacak önlemleri ise şu sözlerle anlattı: "Bu bir enfeksiyon hastalığı, bir mikrop. Solunum damlacıklarıyla bulaşıyor. Öncelikle hastalık kuşkusu olan kişilerin damlacıklarının bize bulaşmasını engellemeye çalışacağız. Bunun için neler yapacağız. Bütün ortak kullandığımız alanlar başta masa olmak üzere temizliğine dikkat etmek gerekli. Uygun dezenfektanlarla, alkol bazlı da olabilir; silerek temizlemek gerekiyor. Gözlük gibi kişisel eşyalarımız da önemli. Takıyoruz, çıkarıyoruz, burnumuza koyuyoruz. Bunların da temizliği önemli. Günde 2 defa minimun olmak kaydıyla kullanımın yoğunluğuna göre bu temizliği artırarak daha da fazla yapabiliriz. Ayrıca kullandığımız kalemler. Kalemlerin de silinmesi önemli. Bunun dışında bilgisayarımız, klavyemiz, mause ve özellikle telefona dikkat edelim. Çünkü telefonu başkaları da kullanabilir. Ofiste özellikle ortak kullanılan telefonlar var. Bunları da dezenfektanlarla, alkolle temizlemek gerekiyor. Çünkü ahizeyi doğrudan solunum alanımıza değdirmiş oluyoruz. Ahizenin uygun şekilde temizlenmesi önemli. Cep telefonuna da dikkat çekebiliriz. Çünkü sürekli kullanıyoruz. Cep telefonlarını de sağa sola koyduğumuz için riski araçlardan biri. Ellerimizin temizliği konusunda ise sabunlu suda iyice yıkamamız gerekli. Ayrıca tırnak temizliği önemli. Bilekten itibaren ellerimizi yıkamamız gerekli. Ellerimiz temiz olduğu zaman daha fazla güvendeyiz. El hijyeni ardından solunum hijyeni önemli. Hapşırma veya öksürme durumda ağzımızı kapatıp, mutlaka temiz bir peçede kullanıp, çöp kutusuna atmamız ve elimizi yıkamamız gerekiyor. Sosyal mesafe de çok önemli. En az 1 metre mesafeli oturmalıyız. Ortamın havalandırması önemli bir konu."DOĞRU BİLİNEN YANLIŞLARI ANLATTIDoğru bilinen yanlışları da açıklayan Erensoy, "Sıcak suyla, tuzlu suyla gargara yapıp ya da içerek virüslerin yok edileceği bilgisi doğru bir bilgi değil. Bunun yerine virüsün bize yaklaşmasını önleyici tedbirleri almamız gerekli. Bunun dışında bazı bitkilerin ve maddelerin, virüsü inaktive ettiği bilgisi var. Bu konuda da kanıtlı doğru veriler olmadan kullanmamak gerekiyor. Sirkenin kullanıldığını duydum mesela gargara için. Sirke asit bir madde. Bunun uzun süre boğazımızda tutarken, o bölgeyi tahriş ederiz. Sonrasında birçok virüsün girişini kolaylaştırabiliriz. Bir diğer konu maske kullanımı. Sağlıklı kişilerin maske kullanması doğru değil. Sağlıklı kişilerin eldiven de kullanması doğru değil. Maskenin hastalar tarafından takılması gerekiyor. Ayrıca maskelerin hasta kişilere bakanlar ya da sağlık görevlilerince takılması gerekiyor" dedi. Günlük ofis çalışmasında nelere dikkat ettiğini söyleyen Dr. Roza Çağlı (42), "Ellerimi sık sık yıkıyorum. Cep telefonu dizüstü bilgisayarı gibi aletleri temizliyorum. Kullandığım bilgisayar gibi teknolojik aletlerin ve masaların temizliğine dikkat ediyorum. Sık sık yıkıyorum" dedi. Dr. Mehmet Soylu ise, "Çalışmaya başlamadan önce kalem gibi klavye gibi bunların temizliğini yapıyorum. Kapı kolları ve masa gibi yüzeylerini temizliyorum. Kişiler arası mesafeye uyum gösteriyorum. Ayrıca odanın günlük havalandırılması gibi konulara hassasiyet gösteriyorum" dedi.GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ:
Anons.Prof. Dr. Selda Erensoy röportajDr. Roza Çağlı röportajDr. Mehmet Soylu röportajGenel ve Detay görüntüHaber: Kadir ÖZEN- Kamera: Ahmet Turhan ALTAY / İZMİR,
Haber Kodu : 200320019
=========================
Çırak olarak başladığı pulluk üretiminde, 3 fabrikasıyla 27 ülkeye ihracat yapıyor
MANİSA'da yaşayan 73 yaşındaki Halit Ünlü, tarım aletleri üretimi yapan bir atölyede çırak olarak başladığı mesleğine şimdi 27 ülkeye ihracat yapan 3 fabrikanın sahibi olarak devam ediyor.
Çiftçilik yapan bir ailenin 5 çocuğundan en büyüğü olan Halit Ünlü, 1961 yılında, tarım aletleri üretimi yapan 180 metrekarelik bir atölyede çırak olarak işe başladı. Kendisini pulluk tamiri ve üretiminde kendini geliştiren Ünlü, toplam 10 yıl çırak ve kalfa olarak çalıştıktan sonra banka kredisi ile çalıştığı atölyeye ortak oldu. Atölyesinde benzerlerine göre toprağı daha iyi kavrayan bir pulluk tasarlayan evli, 3 çocuk babası Ünlü, bunun üretimine başladı. Ürettiği pulluğun çiftçiler tarafından beğenilmesi üzerine işleri açılan Ünlü, 3 kişiyi istihdam ettiği Şehzadeler ilçesindeki atölyesini 10 yıl sonra kapatıp, Manisa Organize Sanayi Bölgesi'nde fabrika kurdu. Zamanla iç pazarın yanında dış pazara da ürettiği pullukları pazarlamaya başlayan Ünlü, iki fabrika daha kurdu. Şimdi toplam 100 bin dönüm alan üzerine kurulu üç fabrikasında, 520 kişi istihdam eden Ünlü, yılda 30 bin pulluk üretiyor. Ünlü, ürettiği pullukları, Rusya, Moldova, Ukrayna, Belçika, Hollanda, Hırvatistan, Yunanistan, Romanya, Polonya, İsviçre, Bulgaristan, İtalya, Malta, Makedonya, Kosova, Cezayir, Fas, Sudan, Etiyopya, Şili, Güney Kore, Irak, İran, Azerbaycan'ın da aralarında bulunduğu 27 ülkeye ihraç ediyor.Türkiye pazarındaki pulluk üretiminin yüzde 65'ini ellerinde bulundurduklarını belirten Halit Ünlü, hedefinin ihracat yaptıkları ülke sayısını 50'ye çıkarmak olduğunu söyledi. Geçen yıl ülke ekonomisine 280 milyon lira katkı sağladıklarını vurgulayan Ünlü, "Çırak olarak başladığım mesleğimde her aşamada çalıştım. Sürekli olarak kendimi geliştirdim. Gece, gündüz demeden çalışıp, toprağı daha iyi kavrayan, yakıt tasarrufu sağlayan pulluk modelleri üretip, sektörde farklılaştık. Bu da atılım dönemimiz oldu. Şimdi geldiğimiz nokta üç fabrikamızda durmaksızın, Fabrikamızda katma değeri yüksek, en zorlu şartlarda çalışmaya uygun kombine toprak işleme ekipmanları üretimi yapıyoruz. Kaliteye ve yüksek üretime odaklanmış durumdayız. Bunu da robotik ve otomasyon sistemler ile sağlamaya çalışıyoruz. Bu yıl 350 milyon lira ciro yapmayı ve çalışan sayımızı 600'e çıkarmayı hedefliyoruz. Kalitemize güvendiğimiz için, dış pazarda atağa kalkıp, pulluklarımızı ABD pazarına da sokmak istiyoruz" dedi.Ünlü, Türk çiftçisine daha iyi hizmet verip, yüksek verim almalarını sağlamanın da bir diğer hedefleri olduğunu vurguladı.GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ:
Fabrikada pulluk üretimden görüntüPullukların montajlanmasından görüntüİşçilerden görüntüFabrika sahibi Halit Ünlü ile röp.Genel ve detay görüntülerHaber-Kamera: Cemil SEVAL / MANİSA,
Haber Kodu : 200320024
=========================
Hobi olarak başladığı vücut geliştirme sporunda Türkiye şampiyonu oldu
AYDIN'ın Efeler ilçesinde spor salonu işleten ve 34 yıldır da vücut geliştirme sporuyla uğraşan 55 yaşındaki Kazım Durmuş, Aydın'ı temsilen katıldığı Vücut Geliştirme ve Fitness yarışmasında Türkiye Şampiyonu oldu. Bu şampiyonluğun ardından Vücut Geliştirme Milli Takımı'na da seçilen Durmuş, yaptığı sporla doktorlarla hastanede değil, spor salonunda tanıştığını söyledi.
Evli, iki çocuk babası Kazım Durmuş, 21 yaşında hobi olarak vücut geliştirme sporuna başladı. Zamanla bu spora ilgisi daha da artan Durmuş, antrenör oldu. Çeşitli spor salonlarında 10 yıl antrenörlük yapan Durmuş, 2009 yılında önce kendi spor salonunu açtı. Yoğun ilgi üzerine Durmuş, kısa sürede spor salonlarının sayısını beşe çıkardı. Aynı zamanda spora da devam eden Durmuş, son olarak Türkiye Vücut Geliştirme Fitness ve Bilek Güreşi Federasyonu tarafından geçen 4-8 Mart tarihleri arasında İstanbul'da düzenlenen Özer Baysaling Vücut Geliştirme ve Fitness Şampiyonası'nda, 55 kilo ve üstü kategorisinde Türkiye Şampiyonu oldu. Durmuş, bu şampiyonluğun ardından Vücut Geliştirme Milli Takımı'na da seçildi.Aydın'dan ilk kez bir vücut geliştirme şampiyonunun çıkmasına kendi adına çok sevindiğine değinen Durmuş, "34 yıl önce başladığım vücut geliştirme sporunu kendime meslek edinerek buralara kadar geldim. 11 yılda 5 tane spor salonu hizmete açmama rağmen kendimde bu sporu yapmayı sürdürdüm. Haftanın 6 günü 2.5 saat antrenman yapıyorum. Sadece 1 günü ise dinlenmeye ayırıyorum. Salonumda, yarışmaya hazırladığım sporcularda var" dedi.'DOKTORLA SPOR SALONUNDA TANIŞTIM'Sporun insan sağlığına çok faydalı olduğuna vurgulayan Durmuş, "Vücut geliştirme, çok iyi bir spor. İnsanı sağlıklı ve genç tutar. Yaşlanmayı önler. Kolesterol, kas ağrısı, şeker, bel ağrısı ve buna benzer birçok rahatsızlığı önler. Bu nedenle herkese tavsiye ediyorum. 34 yıldan beri bu sporu yapıyorum.Hiç sağlık sorunum olmadı. Gençlere sporu tavsiye ediyorum. Şu an gençler bu konuda çok bilinçli çokta rağbet var. Bu sporu yaptığım için ben hastaneye gitmiyorum ancak doktorlar spora geliyor. Doktorlarla hastanede değil, spor salonunda tanışıyorum. Bu da benim için çok güzel bir şey. Şu ana kadar hiçbir hastanede kaydım yok" dedi.Durmuş'un daha önce katıldığı 4 resmi vücut geliştirme müsabakalarında ayrıca bir dördüncülük, iki beşincilik ve bir de altıncılık derecesi bulunuyor.GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ:
-Kazım Durmuş'un vücut geliştirme çalışmalarından görüntü-Durmuş'un kupa ve madalyasından görüntü-Kazım Durmuş ile röp.Haber - Kamera: Burhan CEYHAN / AYDIN,
Haber Kodu : 200320029
=========================
Orta Anadolu Un Sanayicileri Derneği Başkanı: '8 ay yetecek un ve buğday var'
ORTA Anadolu Un Sanayicileri Derneği Başkanı Selçuk Aydınalp, 'koronavirüs' nedeniyle halkın un ve makarna alışverişine yöneldiğini hatırlatarak, "Buğday hasadına yaklaşık 4 ay bir süre var. Ülkemize hiçbir yerden buğday girişi olmasa dahi 7-8 ay yetecek kadar buğday ve un stokumuz var. O nedenle halkın paniğe kapılmasına gerek yok." dedi.
'Koronavirüs'ün ülkemizde görülmesi üzerine marketlerde un ve makarna satışları arttı. Türkiye'nin de tahıl ambarı olarak bilinen Konya, un imalat sektöründe ülkenin önde gelen illeri arasında yer alıyor. 100 civarında un fabrikası bulunan kentte üretilen ürünün yüzde 80'inin büyük bir bölümü yurt genelinde satılıyor, bir kısmı da ihraç ediliyor. Orta Anadolu Un Sanayicileri Derneği Başkanı Selçuk Aydınalp, 'koronavirüs' nedeniyle un ve makarna alışverişi yoğun olmasına rağmen, geçen ay veya bir önceki aya göre siparişlerde bir artış olmadığını belirtti. Halk tarafından 5 veya 10 kiloluk un paketleri talep edildiği için onlarda biraz yoğunluk olduğunu hatırlatan Aydınalp, şunları söyledi: "Paniğe gerek yok. Bizim 250 milyon nüfusu besleyecek şekilde kapasitelerimiz mevcut. Devletimiz zaten gerekli tüm önemleri alıyor. Fiyatlarımızda da değişiklik yok. Üstelik fiyatları düşürmek için bölgesel olarak kampanyalar düzenleniyor. Sadece 5 kilo ve 10 kiloluk unlarda talep artışları var. Onun dışında endüstriyel ve fırın tüketiminde en küçük talep artışı yok. Sakin olmak gerekiyor."DÜNYA UN TİCARETİNİN YÜZDE 30'U TÜRKİYE'DEN Aydınalp, dünya un ticaretinin yüzde 30'unun Türkiye'den karşılandığını ifade ederek, "Biz Türkiye olarak un ve buğday da dünya ticaretinin yüzde 30'una sahibiz. O yüzden stok ve üretimde problem yok." dedi. Aydınalp, un ve buğday ithalat ve ihracatının yasak olmayan ülkelerle kontrollü olarak yapılmaya devam ettiğini kaydetti. Aydınalp, "Normal dönemde evine 1 kilo un alan 1 kişi, şu an 25 kilo alıyor. 25 kiloyu 6 ayda tüketemeyecek, belki de israf olacak. O nedenle de biz üreticilerinde bunu göz önüne alarak üretim yapmamız gerekecek." dedi. 'TÜRKİYE'NİN KENDİSİNE YETECEK UNU VAR' Türkiye'nin kendisine yetecek ununun bulunduğunu ifade eden Aydınalp, "Türkiye'nin kendisine yetecek unu ve unun hammaddesi olan buğdayı var. Buğday hasadına yaklaşık 4 ay bir süre var. Ülkemize hiçbir yerden buğday girişi olmasa dahi 7-8 ay yetecek kadar buğday ve un stokumuz var. O nedenle halkın paniğe kapılmasına gerek yok." diye konuştu.GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ
----------------Fabrikada cihazlarla un üretimiÜretilen unun paketlenmesi Paketlenen ve kamyona yüklenen unlardan detayAydınalp röp.
Haber- Kamera: İsmail AKKAYA- Hasan DÖNMEZ KONYA
Haber Kodu : 200320021















































































