Haberler

"MGK'nın 'Demokratik Açılım'a Desteği Yanlış"

CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, Mgk'nın Hükümet'in Kürt Sorununun Çözümü İçin Yürüttüğü "Demokratik Açılım' Sürecine Bildiriyle Destek Vermesinin Yanlış Olduğunu İfade Etti.

CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, MGK'nın Hükümet'in Kürt sorununun çözümü için yürüttüğü "demokratik açılım' sürecine bildiriyle destek vermesinin yanlış olduğunu ifade etti. Baykal, "Bilmeden o sürece angaje olmak yanlıştır. Kim yaparsa yapsın, yanlıştır. MGK'nın bütün üyeleri bu süreçten ne çıkacağını biliyor mu? "Canım biz azınlıktayız, biz düşüncemizi söyledik, kurul kararını aldı, ne yapalım böyle çıktı.' Bizi ilgilendiren bu anlayıştır. Oradaki, "Milli birlik ve bütünlük anlayışını pekiştirmek amacıyla bu çalışmaları destekliyoruz' denilmiş olmasına teşekkür ederim ve bunu saygıyla karşılıyorum, bunu önemli sayıyorum. Ama bu yetmiyor. Yapılan çalışmaların nereye bağlanacağı, sonucunda nasıl bir noktaya gelineceği, Türkiye'nin ayrıştırılıp ayrıştırılmayacağı henüz belli değil" diye konuştu.

Baykal, düzenlediği basın toplantısında İçişleri Bakanı Beşir Atalay'ın Kürt meselesi konusunda gazetecilerle yaptığı görüşmenin üzerinden 1 ay geçmeden bu konuda derin tartışmaların yaşanmaya başladığını, ülkede ulusal birliğin ve bütünlüğün sarsılmaya başlamasına yol açtığını söyledi. Gelinen noktada çok ciddi bir gerilimin kendisini göstermeye başladığını, bu gerilimin Başbakan'ı, Cumhurbaşkanı'nı ve MGK'yı da kapsamına aldığını ifade eden Baykal, sanatçıların da bölünmeye başladığını, birbirleriyle tartışır, çekişir hale dönüşmeye başladıklarını kaydetti.

-"HÜKÜMET DÜĞMEYE BASILMIŞ GİBİ HAREKETE GEÇTİ"-

"Bu gelişmelerin altında bir ay kadar önce Hükümet'in sanki bir düğmeye basılmış gibi birdenbire harekete geçirdiği bir süreç yatıyor" diyen Baykal, şöyle konuştu:

"Bu süreç belli bir takvime bağlı bir süreç olarak ifade edilmiştir. Ve takvim telaşı içinde ele alınmaktadır. Ucu açık bir süreçtir. Kapsamı, çerçevesi belirsiz bir süreçtir. Her düşüncenin, her kesimin, her iddianın rahatlıkla gündeme getirilebileceği bir süreçtir. Ve bu sürecin sonunda müthiş gelişmelerin olacağı, anaların gözyaşının dineceği, terörün sona ereceği bir büyük barış ortamının gerçekleşeceği ifade edilmektedir. Böyle bir bekleyiş yaratılmaktadır. Ana bunun hangi yöntemlerle nasıl gerçekleşeceği konusunda hiçbir ipucu resmi olarak verilmemiştir. Ve birdenbire Hükümet işi gücü bırakmış, bu çerçevede kapsamlı görüşmeler yapmaya başlamıştır."

Açılımın içeriğinin hala aydınlanmadığına dikkat çeken Baykal, "Bu çalışmalar gerçekten bu beklenen sonucu sağlayabilecek bir nitelikte midir? Böyle bir umut gerçekten var mıdır? Yoksa bu yapılan çalışmalar anaların gözyaşı dinsin söylemi altında çok farklı gelişmelerin ortaya çıkacağı bir noktaya doğru mu sürüklemektedir kaygısı giderek yaygınlaşmaktadır" diyerek bölünme kaygısının toplumsallaşmaya başladığını ifade etti.

Baykal, Başbakan'ın üslubunda kendisini gösteren "suçlamalar, hakaretler, küfür noktasındaki söylemlerin" bir süre sonra toplumun her kesiminde gerginliklerin, tartışmaların derinleşmesine çok kolaylıkla yol açabileceğini belirterek "Bir süre sonra bu belirsizlik, bu müphem arayış, nereye doğru olduğu, nereye bağlanmak istediği belli olmadan gerçekleştirilen bu arayış bir süre sonra Türkiye'de halkı, toplumu ve insanlarımızı da çok derin gerginliklerin içine sürükleyebilir. Bu olumsuz gelişmelerin altında bu sürecin yanlış idare edilmesi ve yanlış yönetilmesi yatmaktadır. Hükümet bir şey yapmak istiyor ama ne yapmak istediğinin adını koyamıyor" diye konuştu.

-"HANGİ LİMANA DEMİRLEYECEĞİNİ BİLMEDİĞİMİZ GEMİYE BİNMEYİZ"-

Hükümet'in açılım planının içeriğinin, yönteminin, takviminin belli olmadığını, içinde halkın, toplumun değil, iktidarın uygun gördüğü muhatapların olduğunu dile getiren Baykal, "Biz CHP olarak hangi limana demirleyeceğini bilmediğimiz gemiye binmeyiz. Rotasını bilmediğimiz gemiye binmeyiz. Şimdi tam iktidarın da yapmak istediği budur. "Hele bir gelin hep beraber yola çıkalım, bir yere gideriz. Gideceğimiz yer iyi, merak etmeyin, anaların gözyaşının dineceği bir noktaya götürüyoruz.' Bu bir aldatmacadır" diye konuştu.

Baykal, bu dönemde yaşananların bazı gerçekleri bir daha ortaya çıkardığını ifade ederek bu gerçeklerden ilkinin Hükümet'in "Herkesle görüşüyorum" diyerek müzakere yapmak istediğini, bu müzakere süreci içinde muhatap tartışması yaşandığını, ancak bu aşamada DTP, İmralı veya Kandil'den biriyle görüşmenin hepsiyle görüşmek olduğu görüşünü belirtti. İkinci gerçeğin, PKK'nın projesinin başlangıçta neyse şimdi de o olduğu gerçeği olduğunu söyleyen Baykal, İmralı'dan yapılan açıklamaların "Apo, eski Apo değil, PKK'nın talepleri değişti, şimdi artık kimse ayrışmak istemiyor" söyleminin doğru olmadığı gerçeğini açıkça ortaya koyduğunu, Abdullah Öcalan'ın ayrı bir millet örgütleme amacında olduğunu kaydetti.

CHP Genel Başkanı Baykal, Türkiye'de geçmiş hükümetlerin amacının terörle mücadele etmek, terörü ortadan kaldırmak olduğunu ancak mevcut Hükümet'in terör karşısındaki tutumunun son dönemde değiştiğini ifade ederek terörle mücadeleden terörle müzakereye geçilmek istendiğini söyledi. "Ben terörle müzakere arayışı var derken terörle sakın ha hiç bir şeyi konuşmayın terörün sorunlarıyla' anlamında bunu söylemiyorum" diyen Baykal, "Eğer terörün sona ereceğinden eminseniz, eğer terörün tamamen bitme noktasına geldiğini görüyorsanız, bir araya gelip konuştuktan sonra artık terörün tamamen gündemden kalkacağı konusunda tam bir güven anlayışı içindeyseniz o zaman "Ben konuştum ve çözdüm' dersiniz. Nitekim dünyada terör örgütleriyle belli bir aşamada bir araya gelen bütün iktidarlar terörü noktalamayı, bitirmeyi amaçlayarak bu görüşmelerini yapmışlardır ve büyük ölçüde de o sonucu almışlardır" diye konuştu. Türkiye'de şu anda hem terörle müzakere edildiğini, hem de terörle müzakerenin amacının silahların bırakılması olması gerekmediğinin söylenmeye çalışıldığını ifade eden Baykal, sözlerini şöyle sürdürdü:

"İktidar partisinin bu konudaki yetkili sözcüleri bize "Silahların bırakılması şart değildir bu müzakere içinde. Silahların bırakılması konusunda ısrarlı olmak müzarekeyi çıkmaza sokmaktır' diye değerlendirmeler yapıyorlar. Bu müzakerenin amacı olarak anaların gözyaşına son vermeyi bu güne kadar Hükümet söylemedi mi? Bu ne demektir; teröre son vermektir. Silahların bırakılmasını sağlamak demektir. Şimdi hem müzakereye başlayacağız, hem de müzakere derken silahların bırakılması şart değil diyeceğiz. Bugüne kadar o kesimden hiç kimse silahların tümünü bırakmaya hazırız diye bir açıklama yapmış olmayacak. Ama biz yine de müzakereyi önemseyip temasları sürdüreceğiz." Baykal, "müzakere'nin amacının "Türkiye'de etnik kimliklere bir siyasal, milli kimlik kazandırma sürecini harekete geçirmek" olduğunu kaydetti.

-"TÜRK KİMLİĞİ ETNİSİTEYE İNDİRGENMEYE ÇALIŞILIYOR"-

Türkiye'nin bir imparatorluğun dağılması sonucu milli devlet olduğunu ve çeşitli etnik kimlikleri barındırmasının doğal olduğunu vurgulayan Baykal, Türkiye'nin 1000 yıldan beri Anadolu Türk-İslam kimliği anlayışı içinde bir kültür geliştirdiğini belirtti. "Bu sürecin içinde çok önemli düşünürlerin, şairlerin, kültür insanlarının, filozofların ve onların düşüncelerini Anadolu'ya taşıyan pek çok fedakar insanın, öncünün gayreti, çabası vardır" diyen Baykal, "1000 yıldan beri bu kimlik, bu topraklara, bu coğrafyaya kendisini kabul ettirmiştir. Ve bu coğrafyanın bir kültür kimliği ve giderek bir siyasi kimliği haline bu dönüşmüştür. Osmanlı İmparatorluğu, Selçuklular, o dönemde dahi burada yaşayan insanlara dışarıdan bakanlar "Türkler' demişlerdir. Onlar "Türkler' derken onu bir etnik kimlik olarak söylememişlerdir. Kürtleri de dahil etmişlerdir, Çerkezleri de dahil etmişlerdir, Abazaları da dahil etmişlerdir, Gürcüleri de dahil etmişlerdir. Burada yaşayan bu ortak tarih ve kültür dünyasının içinde yer alan insanlara onlar "Türkler' demişlerdir. Şimdi bu bizim milli kimliğimizdir" diye konuştu. 1. Dünya Savaşı'ndan sonra Batılı güçlerin "Anadolu'dan Türkleri atacağız" dediklerini, burada yalnızca Türkleri değil, Kürtleri de kastettiklerini ifade etti. Batı'da "Türkler Ermenileri kesti" dendiğini anımsatan Baykal, "Onlar "Türkler Ermenileri kesti' derken "Kürtler kesmedi, etnik Türkler kesti' mi demek istiyorlar. O kelimeyle ifade ettikleri şey biziz. Etnik kökümüz Kürt de olsa, Gürcü de olsa, Arap da olsa, Arnavut da olsa biziz, bizi kastediyorlar. Onlar bizi böyle algılıyorlar, biz kendimizi böyle algılıyoruz" diye konuştu. Başbakan'ın bu konuda "ağır bir vebali" olduğunu söyleyen Baykal, "Başbakan her konuşmasında 30 küsur etnik kimlik sayıyor. Bir ayrıştırma çabasını, bir etnik kimlik vurgulamasını Başbakan'ın ağzından ısrarla dile getirmenin anlamı, yararı nedir, gerçekten anlamak çok güçtür. Elbette herkesin bir kökeni var, kimliği var, hepsi saygıdeğer, hiç kuşku yok. Ama buna bu kadar ısrarla vurgu yapılması yanlıştır. Bu etnik kimliklerin üzerinde bunların tümünü kavrayan, bütünleştiren bir milli kimlik var. O milli kimliğin adını Başbakan bir türlü söyleyemiyor" diye konuştu. Türkiye'nin güney bölgelerinde bir çok Arap kökenli vatandaşın yaşadığını dile getiren Baykal, oradaki vatandaşın Arap olması onun Türk milli siyasi kimliğe sahip olmasına bir engel olmadığını vurguladı. Türk milli kimliğinin çok temel bir nokta olduğunu ifade eden Baykal, şunları kaydetti:

"Şimdi yapılmak istenen Türk milli kimliğini yok sayarak, Türklüğü de bir etnik kimliğe indirgeyerek, sadece bir etnik kimlikmiş gibi kabul ederek, diğer etnik kimliklerle aynı çerçeveye çekerek birilerinin milli kimlik arayışının önünü açmak isteniyor, bu fevkalade yanlıştır."

-"ANADİLDE EĞİTİM AYRIŞTIRMA POLİTİKASI"-

Anayasa'daki Türk milli kimliğinin kaldırılmak istendiğini söyleyen Baykal, "Etnik kimliği bir milli kimlik haline dönüştürmek için devleti belli bir etnik dili öğreten, yaygınlaştıran bir konuma çekilmek istendiğini" ifade etti. Baykal, bu projenin aşamalarını şöyle anlattı:

"Bir; üniversitelerde anadilde eğitim için kürsü kuralım. İki; Milli Eğitim'e bağlı okullarda seçmeli de olsa anadil öğretelim. Üç; anadilde eğitim yapalım. Türkçe olmayan anadilde Tarih öğretelim, Biyoloji öğretelim, Edebiyat öğretelim.Bu, işte Türkiye'yi ayrıştırma projesidir. Çok açık, çok net, hiç tartışma götürmez bir gerçektir. Bunu bir demokrasi projesi diye kabul ettirmek mümkün değildir. Çünkü ne AB ilkelerinde, ne demokrasi ilkelerinde etnik kimlikleri böyle bir eğitim süreciyle ayrıştırmayı öngören düzenlemelere yer yoktur. Demokrasi etnik parçalanmayı öngörmez. Elbette herkes anadilini bilecektir, konuşacaktır, kullanacaktır; televizyonda, radyoda kullanacaktır, kitap yazacaktır, anadile tam bir özgürlük tanınacaktır. Ama bu ayrı." Baykal, etnik kimlikleri esas alan, özendiren, geliştirme amacıyla eğitim yapmaya "yönelinmesi durumunda Milli Eğitimin başındaki "Milli'nin kaldırılmasını istedi. Baykal, "Bu bir aldatmaca, yanıltmadır. Hem milli eğitim diyeceksiniz hem etnik eğitim yapacaksınız. Bu olamaz" dedi.

Bütün bunların amacının bugün Türk toplumunun parçası olan insanları gelecekte toplumun parçası olmaktan çıkarmak olduğunu söyleyen Baykal, "Türkiye'de etnik kimliklerin kurcalanması, etnik kimliklerin devlet eliyle teşvik edilmesi, etnik kimliklerin giderek ayrıştırılmasına yönelik eğitim süreçlerinin harekete geçirilmesi Türkiye'yi çok tehlikeli bir iç gerginliğe, iç çatışmaya sürükleyebilecektir. Bu uyarıları yapmak bizim görevimizdir. O nedenle ben içinde bulunduğumuz durumun kontrolden çıkmaya başladığını, çok tehlikeli bir aşamaya doğru Türkiye'nin sürüklenmekte olduğunu görüyorum" diye konuştu. Baykal, Hükümet'e "Ucu açık süreç bir an önce netleştirilmelidir. Hükümet ne yapacağını artık utanmadan, korkmadan, açıkça çıkıp ilan etmelidir. Bu belirsizlik Türkiye'yi büyük sıkıntıya sokuyor. Bunu açıkça ifade edebilmelidir.

Hükümet, bu süreç içinde Türkiye'deki milli bütünlüğü, milli siyasi kimliği zaafa uğratacak, zaman içinde çözülmesini öngören, milli birliği dağıtmaya yönelik projeleri kesinlikle uygun görmeyeceğini kamuoyuna ifade etmelidir" uyarılarında bulundu.

"Terörle bir yere varılmaz" sözünün yaşanan süreçte boş olduğunun anlaşıldığını söyleyen Baykal, "Terör uygulayanlar belli bir noktada taleplerini müzakere konusu haline dönüştürmeyi başarmış gözükmektedirler" dedi. Herkesin "üniter devlet'i savunduğunu, ancak "üniter devlet' sözünün milli kimliğin bölünmesi düşüncesini kamufle etmek için kullanıldığını ifade eden Baykal, "Üniter devlet; devlet üniter ama millet parçalanmış, millet etnik kimlikler millileştirilerek, siyasallaştırılarak dağıtılmış. Öyle bir şey olamaz. Üniter devlet sözü milletin parçalanmasının kamufle edilmesi için kullanılamaz" dedi. Baykal, sözlerini şöyle sürdürdü:

-"BU SÜRECİN SONUNDA ÇATIŞMA ÇIKAR"-

"Türkiye gerçekten tarihi bir dönüm noktasındadır. Nitekim İmralı'dan yapılan açıklamalar, "Yapmakta olduğumuz iş Atatürk'ün devlet kurmasına eşit değerde bir iştir' denilmektedir. Evet, gerçekten öyledir. Eğer bu düşünceler hayata geçirilir, Türkiye, milleti çözülmek istenir ve bu konuda adımlar atılırsa bu, Türkiye Cumhuriyeti anlayışının artık sonuna gelinmiş olduğunu, yeni bir devlet düzeninin, yeni bir siyasi düzenin başlayacağı noktasına gelmiş olduğumuzu ortaya koyacaktır. Böyle bir tarihi ayrışma içindeyiz. Bu ayrışmanın sonunda güzellikler çıkar, kardeşlik çıkar, barış çıkar, demokrasi çıka, insan hakları çıkar diye düşünenler vahim bir yanılgı içindedirler. Bu sürecin sonunda çatışma, gerginlik çıkar. Irak'ta, ne çıktıysa o çıkar, Yugoslavya'da ne çıktıysa Türkiye'de de o çıkar. "Şimdi sessizce bunu geçiştiririz, dilleri, kimlikleri ayrıştırmaya başlarız' diye çıkılacak yolun sonu hüsrandır. O nedenle herkesin tarihi sorumluluğunu üstlenmesini bekliyorum. Herkese olağanüstü büyük sorumluluk düşüyor. Geldiğimiz noktada özellikle etnik dillerde eğitim yapılmasına yeşil ışık yakarak milleti ayrıştırma politikasına sahip çıkanlar, destek verenler, bu sürece göz yumanlar, bu sürecin sorumluluğunu üstlenmeyi içlerine sindirenler bilinmelidir ki ister kişiler ister kurumlar olarak tarihi bir ayıbın vebalini, sorumluluğunu üstlenmektedirler. Bu, Türkiye'yi ilk kez resmi dil dışında bir eğitim ve öğretim sürecine zaman içinde çekmeye ve milleti ayırıştırmaya, bölmeye, parçalamaya yönelik işleyeceği çok açık olan bu sürece göz yumanlar, kim olurlarsa olsunlar hiç kuşku duymuyorum tarihi bir ayıbı üstlenmiş olacaklardır."

CHP olarak hiçbir şekilde böyle bir ayrışma sürecinin parçası olmayacaklarının altını çizen Baykal, Hürriyet gazetesi yazarı Yılmaz Özdil'in "Bizi terör bölemez, bizi bölerse dil böler" diye yazdığını anımsatarak Özdil'in gözleminin doğru olduğunu kaydetti.

Türkiye'yi kuşatan dış çevrenin şu ana kadar izlediği politika ile bugün Türkiye'de yaşadığımız olayların birbirinden kopuk olarak görülebileceğini ancak her şeyi birbirinden kopuk düşünemeyeceklerini birliden Baykal, "En ciddi, en sorumlu olması gereken devlet kurumlarında, resmi kurumlarında haritalar dolaşıyor, ayrışma projeleri konuşuluyor" dedi.

-"AÇILIM DIŞ KAYNAKLI, ÇOK AÇIK"-

Konuşmasının ardından gazetecilerin sorularını yanıtlayan Baykal, konuşması sürerken ABD Büyükelçiliği'nin yaptığı açılımın kendi projeleri olmadığı yönündeki açıklamasını nasıl değerlendirdiği sorusunu "Söylediklerim çok açık, net. Böyle yalanlamalarla ve tek taraflı değerlendirmelerle bu konudaki gerçekler örtbas edilemez" yanıtını verdi. Bunun ABD'nin resmi politikası olmayabileceğini dile getiren Baykal, "Çok uzun süreden beri Türkiye'nin bu konuda ne yapması gerektiği konusunda Türk Hükümeti'nin aktif katkısıyla ve işbirliğiyle, Norveç Büyükelçisi'nin katılımıyla, ABD'nin, İngiltere'nin eski büyükelçilerinin katılımıyla Amerika'daki Atlantic Council'in düzenlediği toplantılar ve o toplantılar sonucunda çıkan bir rapor. Bu raporun ne olduğu ortada. Bunun bir anlamı yok mu? Niye Cumhurbaşkanı birden bire "tarihi fırsat' dedi? "Tarihi mecburiyet' demek diye onu anlayacaksınız. "Hemen harekete geçmemiz lazım.' Başbakan'a soruyorlar, "Yılbaşına kadar zamanımız yok' diyor. Ne demek zamanımız yok? Yani 80 küsur yıl sonra şimdi yılbaşına kadar zamanımız yokmuş. Kim ne şart koştu, kimin takvimi bu? Bu konuda yaşanan gelişmeleri hepimiz çok iyi hatırlıyoruz. Elbette, uluslararası bir geçmişi vardır ve tartışma götürmez bir gerçektir."

-"MGK NEYE DESTEK VERDİĞİNİ BİLİYOR MU?"-

Milli Güvenlik Kurulu'nun (MGK) sürece yayımladığı bildiriyle destek vermesini nasıl değerlendirdiği sorusu üzerine Baykal şöyle konuştu:

"Bu konu, aydınlığa kavuşturulması gereken bir konu. MGK tartışmaları gizlidir, orada kim ne söyledi, bilmiyoruz. Bizi ilgilendiren yapılan resmi açıklamadır. Resmi açıklamada birilerinin MGK'da milli birlik ve bütünlük konusunda bir ısrarlı vurgu yaptıkları anlaşılıyor. Nitekim yapılan çalışmaları, "milli birlik ve bütünlüğü pekiştirme amacına yönelik' diye niteliyor. "Bu amaca yönelik çalışmaları destekliyoruz' diyor. Şimdi çalışmalar o amaca mı yönelik, başka amaca mı yönelik yarın hangi noktada ortaya çıkacak, bunu kimse bilemez. Zaten bizi rahatsız eden nereye gideceğini bilmediğimiz bir süreci peşin destekler vaziyete girmemek düşüncesiydi. Yani nereye varacağını bilmiyoruz. Kaygılarımız var. MGK, bu açıklamayı yaptığı halde kaygılarımız var. Şimdi ben soruyorum; etnik dilde devletin, milli eğitimin, etnik eğitim yapmaya yönelmesi kabul edilebilir mi? MGK'nın açıklamasında bu hedefe yönelik bir destek var mı yok mu? Buradaki sorun şu, zaten süreç öyle tarif edilmiş ki MGK da sürecin bir parçası haline geldi. Kandil'de resmi temaslar yapan gazeteci de sürecin parçası haline geldi, bilmem işte toplumun değişik kesimleri de sürecin parçası haline geldi. Ne çıkacak bundan? Bilmeden o sürece angaje olmak yanlıştır. Kim yaparsa yapsın, yanlıştır. MGK'nın bütün üyeleri bu süreçten ne çıkacağını biliyor mu? "Canım biz azınlıktayız, biz düşüncemizi söyledik, kurul kararını aldı, ne yapalım böyle çıktı.' Bizi ilgilendiren bu anlayıştır. Oradaki, "Milli birlik ve bütünlük anlayışını pekiştirmek amacıyla bu çalışmaları destekliyoruz' denilmiş olmasına teşekkür ederim ve bunu saygıyla karşılıyorum, bunu önemli sayıyorum. Ama bu yetmiyor. Yapılan çalışmaların nereye bağlanacağı, sonucunda nasıl bir noktaya gelineceği, Türkiye'nin ayrıştırılıp ayrıştırılmayacağı henüz belli değil. MGK biliyorsa mesele yok. MGK üyeleri bizim bilmediğimiz, toplumun bilmediği ama her türlü ihtimali öngören, her türlü ihtimale açık, Anayasa'nın 66. maddesinin değiştirilmesini öngören, ya da Milli Eğitim'i etnik eğitim yapmak üzere görevlendirmeyi amaçlayan bu sürece ne diyor acaba, bu belli mi? O bakımdan ben hemen bir açıklama yapmak istemiyorum. Ama bu olayın götürülüş tarzı ayrı ayrı düşünceleri ne olursa olsun çok değişik anlayışa sahip olan kesimleri, insanları, kurumları böyle bir sürecin parçası haline dönüştürme teşebbüsüdür. O nedenle biz "O teşebbüsün bir parçası olmayacağız' diyerek bunun dışında kaldık. Ama birileri bu süreci desteklemek durumunda kalmış olabilirler."

Baykal, Cumhurbaşkanı Gül'ün de Bahçeli'yle görüşme talebini "Bana öyle geliyor ki; MGK'da askerler senin hassas olduğun noktalarda susmadılar, onlar da gerekeni söylediler' demek üzere aradı galiba. Bunu ona söyleme ihtiyacı hissetmiş olabilir. Çünkü MGK'ya yönelik eleştiriler, değerlendirmeler Cumhurbaşkanı'nın gözünde böyle bir ihtiyacı yaratmış olabilir" diye yorumladı.

Baykal, bir soru üzerine Güneydoğu Anadolu'da topraksız köylülere toprak kazandırılmasını desteklediklerini, Mayın yasasını da bu yüzden Anayasa Mahkemesi'ne götürdüklerini belirtti.

Baykal, bir gazetecinin sorusu üzerine, ÇYDD'nin Güneydoğu'da burs verdiği kızların terör araştırmasından geçirilmesini "Tam bir vicdansızlık" olarak değerlendirdi. Baykal, Vatan Gazetesi Sahibi Zafer Mutlu'ya ait okulun belediyece yıkılmasını da kınadı.

Baykal, Başbakan'dan görüşme talebi gelmesi durumunda görüşüp görüşmeyeceğinin sorulması üzerine Başbakan'ın ayrıştırmaya değil bütünleştirmeye yönelik önerilerle gelmesi durumunda, örneğin anadilde eğitim yerine Güneydoğu'ya en iyi okulların açılması, en iyi öğretmenlerin oraya gönderilmesi için özel yasal düzenleme talebiyle gelmesi durumunda, Güneydoğu'ya yönelik ekonomik paketlerle gelinmesi durumunda görüşebileceğini belirterek "Böyle önerilerle gelecekse başımla beraber" dedi.

Baykal, ayrıştırıcı önerilere destek olmayacaklarını, bu önerilerin Türkiye'yi böleceğini ve piyon haline getireceğini ifade ederek "Biz piyon olmak istemiyoruz. Türkiye'yi piyon yapmak isteyenlere biz destek vermeyeceğiz" diye konuştu. (ANKA/SON)

(HH/EÖ)

Kaynak: ANKA / Politika

Haberler

Bakmadan Geçme

1 Mayıs'ta Taksim Meydanı açık mı? 1 Mayıs kutlamalarına izin verilecek mi? İsmailağa Cemaati'nin lideri Hasan Kılıç öldü mü? Hasan Kılıç neden öldü, kaç yaşındaydı? Hasan Kılıç kimdir? İsmailağa Cemaati'nin lideri Hasan Kılıç nereli, kaç yaşında? MOTORİNE İNDİRİM Mİ GELİYOR? Motorine ne kadar indirim geliyor? GÜNCEL AKARYAKIT FİYATLARI! Müge Anlı'da büyük yüzleşme! Kocasını terk edip büyüttüğü üvey oğluyla kaçan kadın ne dedi, olay ne? Hande Sarıoğlu ve Yağmur Çevik neden kavga etti, olay ne? ARTO BİLE AYIRAMADI! Devlet Bahçeli ve Mehmet Şimşek arasında gerginlik! Mehmet Şimşek ilk açıklamasında ne dedi? "Yerel halk" tartışması ne? Cem Yılmaz kaç yaşında? Cem Yılmaz'ın uzun yaşama sırrı ne? Mustafa Kemal Atatürk'ün ÇOCUKLAR için söylediği sözler! Atatürk, çok sevdiği çocuklara ne dedi? Üsküdar- Samandıra metro hattında arıza! M5 METRO ARIZALI MI? Üsküdar metrosunda ne arıza var, ne zaman giderilecek? AK PARTİ'DEN VEKİLLERE UYARI! AK Parti, vekillerini neden uyardı, olay ne? 23 NİSAN BANKALAR AÇIK MI? 23 Nisan Salı günü bankalar çalışıyor mu? Ziraat, Vakıf, Halkbank, Akbank... BUGÜN (23 Nisan) KARGOLAR AÇIK MI? 23 Nisan'da kargolar çalışıyor mu? PTT, MNG, SÜRAT, TRENDYOL EXPRESS... BORSA BUGÜN KAPALI MI? Borsa, 23 Nisan Salı günü açık mı kapalı mı? Borsa tatil mi? İSTANBUL 23 NİSAN ÜCRETSİZ ETKİNLİKLER! İstanbul'da 23 Nisan etkinlikleri nerede, saat kaçta?
500
Yazılan yorumlar hiçbir şekilde Haberler.com’un görüş ve düşüncelerini yansıtmamaktadır. Yorumlar, yazan kişiyi bağlayıcı niteliktedir.
title