Haberler

Mevlid Kandili anlamı ve Mevlid Kandili'nin önemi nedir? Mevlid Kandili mesajları ve Mevlid Kandili duası

Güncelleme:

Mevlid Kandili'nde Hz. Muhammed'in dünyaya gelişinin yıl dönümü idrak edilir, Peygamber efendimizi anlamaya yönelik etkinlikler düzenlenir. Peki Mevlid Kandili anlamınedir? Mevlid Kandili mesajları, Mevlid Kandili duası ve Mevlid Kandili'nde yapılması gerekenleri Mevlid Kandili'nde neler yapılır ve resimli Mevlid Kandili mesajları nedir?

Kandili gecesi, Kur'an-ı Kerim okumak, Salavatı Şerife çekmek, namaz kılmak ve tövbe etmek gibi ibadetler yapılır. Mevlid Kandili mesajları resimli, Mevlid Kandili 'nde nasıl ibadet edilir, Mevlid Kandili 'nde oruç tutulurmu, Mevlid Kandili sözleri, Mevlid Kandili namazı nasıl kılınır ve Mevlid Kandili 'nde kılınacak namaz gibi konuları, Mevlid Kandili 2020 ne zaman ve fazlasını haberimizde bulabilirsiniz.

MEVLİD KANDİLİ İBADETLERİ NELERDİR?

1. KUR'AN-I KERİM OKUMAK: Böyle mübarek bir gecede yapacağımız ibadetlerin en önemlisi Kur'an-ı Kerim'i okumak, dinlemek ve anlamı üzerinde düşünmektir. Çünkü Kur'an-ı Kerîm Cenâb-ı Hakk'ın insanlığa son mesajıdır. O'nun iyi anlaşılması ve uygulanması halinde insanlık mutlu olacaktır. Ondört asırdan beri okunan Kur'an, insanı dinamizme çağıran, aklın ve gönlün şifa kaynağı, ilim ve irfan menbaıdır. O, anlaşılmak ve insanlığa rehber olmak için gönderilmiştir. Bu itibarla sadece okumayı öğrenmekle ve okumakla yetinilmeyip içeriğinin de bilinmesi, Kur'an'ın ne anlattığının kavranılması, hatta onun kendi hayatımıza da yansıtılması gerekir.

(S.A.V.) Efendimizin hayatını ve ahlakını okuyup iyice anlamak: Mevlid Gecesini idrak edip ihya ederken bir de şu hususu iyice tefekkür etmemiz gerekir. Mevlid Gecesi neden mübarek, büyük bir gece oldu? Evet neden? Çünkü Hz. Peygamber (S.A.V.) Efendimiz bu gece dünyayı şereflendirdi de ondan… O halde bu mübarek gecede Hz. Peygamber (S.A.V.) Efendimiz ile olan ilgi ve alâkamızı, münasebetimizi iyice gözden geçirmemiz gerekiyor. Hz. Peygamber (S.A.V.) Efendimizin sünnetin şahsi hayatımıza, iş hayatımıza ve ev hayatımıza uygulayabiliyor muyuz?

ALLAH Teâlâ'ya tam bir huşu içinde dua ve niyazda bulunmalıyız: Çünkü dua, rahmet kapılarının anahtarı, kulluğun ruhu ve ibadetin özüdür. Yalnızlaşan insanın sınırsız ve sonsuz kudret sahibi olan ALLAH'ın azameti karşısında aczini kabullenmesi, O'na sığınması ve O'na yakarması, ne isteyecekse O'ndan istemesidir. İnsanın yaratıcısına yaklaştığı en vasıtasız andır. Dua, sınırlı, sonlu ve aciz varlık olan insanın, sınırsız ve sonsuz kudret sahibi Rabbi ile kurduğu bir köprüdür, Mevlid-i Mutlak'ı imdada çağırmasıdır. Dua, kulluk esprisi içinde ve sıradan isteme anlamlarının ötesinde, ALLAH Teâlâ'nın Rablık ve ilahlık en köklü bir sığınma hadisesidir.

2. SALEVATI ŞERİFE ÇEKMEK: Peygamber Efendimiz (sas)'e salât ü selâmlar getirilmeli; O'nun şefaatini ümit edip, ümmetinden olma şuuru tazelenmeli.

100 kere: Salevat-ı şerife,

500 kere: Rabbena zalemna enfüsena ve in lem tağfir lena ve terhamna lenekûnenne minel-hasirin.

100 kere: -ı şerife,

100 kere: Salevat-ı şerife,

500 kere: Rabbi enni messeniyed-durru ve ente erhamür-rahimin.

100 kere: Salevat-ı şerife,

100 kere: Salevat-ı şerife,

500 kere: La ilahe illa ente sübhaneke inni küntü minez-zalimin.

100 kere: Salevat-ı şerife,

100 kere: Salevat-ı şerife,

500 kere: La havle ve la kuvvete illa billahil-aliyyil-azıym.

100 kere: Salevat-ı şerife, okunur.

3. NAMAZ KILMAK: Mevlid Gecesi ve gündüzündeki namazları cemaatle kılmaya son derece gayret göstermelidir. Kaza namazı bulunan kimseler, bu namazlarını kaza etmeye çalışmalıdırlar. Üzerinde namaz borcu olan kimsenin bu gecede hiç olmazsa bir günlük namaz kaza etmesi uygun olur. Böylece hem borcunu öder hem de geceyi ihya etmiş olur. Tekellüf yani zorakilik-bitkinlikten kaçınılmak sûretiyle nafile namaz da kılınmalıdır. Mevlid Gecesi namazının muayyen bir şekli yoktur. Mümkünse, kandil gecesi olması sebebiyle tesbih namazı kılınır. Secde ayetleri okunup, secdeler yapılır. Dua edilir.

Gecesi gündüzünde, bizden dua bekleyen yakınlarımızın kabirleri ziyaret edilmeli: Ruhlarına Kur'an-ı Kerim okumalı, dua etmeli, onlar için de ALLAH Teâlâ'dan afv ü mağfiret dilemeli, böylelikle ruhları şad edilmelidir. Ayrıca Peygamberimiz (S.A.V.)in, ashabın, tabiinin, diğer büyüklerimizin, akrabalarımızın özellikle analarımızın, babalarımızın... Kısacası bütün Müslümanların ruhlarına Kur'an-ı Kerim okunmalıdır.

Mevlid Gecesi ve gündüzünde fakir fukarayı, yetim ve kimsesizleri görüp gözetmek, ihtiyaç içerisinde kıvranan din kardeşlerimizin yardımlarına koşmak, onlara imkanlar ölçüsünce tasaddukta bulunmak mutlaka yapmamız lâzım gelen bir husustur. Çünkü -ı Hak:"ALLAH Teâlâ sana ihsan ettiği gibi sen de başkalarına ihsan et." (Kasas Sûresi: 77) buyurmaktadır. Ebu'd-Derda (R.A.)den rivayete göre Hz. Peygamber (S.A.V.) Efendimiz: "Fakirleri kollayıp gözetiniz. Çünkü siz aranızdaki fakirler sayesinde (onların duası bereketi ile) rızıklandırılıyor ve ALLAH Teâlâ'dan yardım görüyorsunuz," (Ebû Davud, Cihad: 70, Tirmizi, Cihad: 24, Nesei, Cihad: 43, A.b.Hanbel, 5/198) buyurdu.

4. TÖVBE ETMEK : Bu mübarek gece kusur ve günahlarımızdan tövbe ve istiğfarda bulunmalıyız. En azından bir tesbih "Estağfirullah" demeliyiz. Diğer kutlu zamanlar gibi Mevlid gecesi de, özümüze dönerek gaflet içinde geçen günlerimizi sorgulama, unutarak ve bilmeyerek işlediğimiz hatalara tövbe edip bağışlanma dileme, kendimizi ve irademizi yenileme zamanıdır. Tövbe, işlediğimiz hatalardan dolayı Yüce Mevla'nın huzurunda mahcubiyet ve pişmanlık duyma, günahlara bir daha dönmemek üzere yüz çevirme, hayatımızda yeni ve tertemiz bir sayfa açmaya karar verme demektir. Tövbe, günahla kirlenen ruhumuzu yıkamanın ve yeniden dirilişin ifadesidir.

5. Mü'minlerle helalleşilmeli; onlarla irtibatımız cihetinden rızaları alınmalı.

6. Küs ve dargın olanlar barıştırılmalı; gönüller alınmalı; kederli yüzler güldürülmeli.

7. Vefat etmiş yakınlarımızın, dostlarımızın ve büyüklerimizin kabirleri ziyaret edilmeli; iman kardeşliğine ait sadakati yerine getirilmeli.

8. Hayattaki büyüklerimizin, üstadlarımızın, anne ve babamızın, dostlarımızın ve diğer yakınlarımızın kandilleri bizzat giderek veya telefon, faks yahut e-mail çekerek tebrik edilmeli; duaları istenmeli

HZ. MUHAMMED'İN DOĞUMU İÇİN KULLANILAN TERİMLER

Mevlid en-Nebi (çoğulu el-Mevlid) Peygamberin doğumu (Arapça)

Milad en-Nebi Peygamberin doğumu (Arapça/urduca)

Mevlid-i Şerif Mübarek doğuş (Türkçe)

Mevlid-i Şerif Mübarek doğuş (Urduca)

Eyd el-Mevliden -Nebevi Peygamberin doğum Kutlaması (Arapça)

Eiyd-e-Milad-un-Nebi Peygamberin doğum Kutlaması (Urduca)

Yevm un-Nebi Muhammed'in günü (Arapça)

Mevlid er-Resul Allahın elçisinin doğum günü (Malay)

MEVLİD KANDİLİ DUASI

ve ibadetlerle geçirilmesi gereken bu özel günde dualar okunmalı, ibadetler eksik bırakılmamalıdır. İşte Mevlid Kandili duaları;

Hatm-i Enbiya yapmak için, önce 1 Fatiha suresi 3 İhlas-ı şerif okunur.

Sonra: "Eûzu billahis-semiıl-alimi mineş-şeytanir-racim. Rabbi eûzu bike min hemezatiş-şeyatıyn. Ve eûzu bike rabbi en yahdurûnr." duası okunur

Şu ayet-i celile okunur ve buna göre hareket edilir:

Bismillahir-rahmanir-rahim. Ya eyyühellezine amenusbirû ve sabirû ve rabitû vettekullahe lealleküm tüflihûn. Sadekallahül-azıym.

MEVLİD KANDİLİ NAMAZI KAÇ REKATTIR?

Mevlid Kandili gecesinde 4 rekat tesbih namazı kılınması tavsiye ediliyor. Mevlit Kandilitesbih namazı saat olarak akşam ya da yatsı namazından sonra kılınabilir.

KANDİL NAMAZINA NASIL NİYET EDİLİR?

Kandili'nde kılınan tesbih namazına niyet edilirken şunlar söylenir; Yâ Rabbî, niyet eyledim rızâ-i şerîfin için tesbih namazına. Yâ Rabbî, bu gece teşrifleriyle âlemleri nûra garkettiğin sevgili habîbin, başimızın tâcı Resûl-i Zîşân Efendimiz Sallallahu Aleyhi Wesellem'in hürmetine ve bu geceki esrârın hürmetine ben âciz kulunu da afv-ı ilâhîne, feyz-i ilâhîne mazhar eyle. Allâhü Ekber".

MEVLİD KANDİLİ TESBİH NAMAZI DUASI

Mevlid Kandili gecesinde günahların affına vesîle olan tesbih namazı 4 rekat olarak kılınır. Kandil gecesi bu namazı kılabilmek için şu tesbihi ezbere bilmek gerekir.

"Sübhânallâhi vel-hamdü lillâhi ve lâ ilâhe illallâhü vallâhü ekber. Ve lâ havle ve lâ kuvvete illâ billâhil-aliyyil-azıym". Tesbih namazında her rekatte okunan tesbih adedi 75'dir. Dört rek'atte 300 tesbih okunmuş olur.

TESBİH NAMAZI NASIL KILINIR?

"Allâhü Ekber" diyerek namaza başlanır.

-"Sübhâneke..."'den sonra 15 kere,

-Zamm-ı sureden sonra 10 kere,

-Rükûda 10 kere,

-Rükûdan doğrulunca 10 kere,

-Secdede 10 kere,

-Secdeden doğrulunca 10 kere,

-İkinci secde de 10 kere, okunur.

Böylece birinci rekat namaz kılınmış olur. Tesbih namazında ikinci rekata kalkılınca Fâtiha-i şerîfeden önce yine 15 kere, diğer yerlerde de, tarif edildiği gibi 10'ar kere okunarak 4 rek'at tamamlanır. Mevlid Kandili tesbih namazının diğer tarafları aynen diğer namazlarda olduğu gibidir. Fark sadece okunan tesbihlerdir.

İkinci rekate oturulduğunda, "Et-tehiyyâtü..." den sonra, "Allâhümme salli..." ve "Allâhümme bârik...", üçüncü rekat için ayağa kalkıldığında da "Sübhâneke..." okunacaktır.

MEVLİD KANDİLİNİN ÖNEMİ VE FAZİLETİ

gecesi, Yüce Rabbimizin âlemlere rahmet olarak gönderdiği Peygamber Efendimiz Muhammed Mustafa'nın (sas) bir kez daha mevlidi şerifini idrak edeceğiz. Kandiller; ışıklarıyla sadece karanlık gecelerimizi değil, aynı zamanda manevî feyziyle de daralan gönüllerimizi aydınlatan, zihinlerimizi berraklaştıran gecelerdir.

Kandiller; öze dönüşün, Yüce Yaratanımıza yürekten yakarış ve yönelişin, günahlarla kirlenmeye yüz tutmuş gönüllerimizi arındırmanın, geçici olanla kalıcı olanı fark etmenin, kalp gözümüzü açıp gönül dünyamızı temizlemenin fırsatı olan, nefsin yanıltıcı arzu ve isteklerinden uzaklaşmanın imkânlarını sunan kutlu zaman dilimleridir.

İşte Mevlid Kandili de insanı insan yapan bütün güzelliklerin odaklandığı bir şahsiyet olan rahmet elçisi Hz. Peygamberin doğumunu kutladığımız, onun bireysel ve toplumsal hayatımızı aydınlatan insanlık ve merhametini, insaf ve adaletini, sabır ve metanetini, kerem ve cömertliğini, kısaca insanlığa sunduğu değerleri anlayıp hayatımızı onun yüce ahlâkıyla güzelleştireceğimiz bir tazelenme mevsimidir.

MEVLİD KANDİLİ MESAJLARI

Fani padişahı değilim. Gönül hırkalarını yamar giyerim. Dostlarla ağlar, dostlarla gülerim. Siz sevdiklerime, iyi kandiller dilerim.

Rabbimden çiçek istedik kırları verdi, ağaç istedik ormanları verdi, su istedik denizleri verdi, dost istedik bu numarayı verdi. Kandiliniz mübarek olsun.,

Dua ve ibadetlerinizin kabul olması dileğiyle.. Mevlid Kandiliniz mübarek Olsun

Mübarek günler vardır , beraberce kutlamak için . Mevlid Kandiliniz mübarek olsun.

PEYGAMBERİMİZİN DOĞDUĞU GÜNÜN ÖNEMİ

Peygamber Efendimiz'in doğuşu, bütün âlemler için büyük bir rahmet ve berekettir. Bu sebeple herkesin muhtelif ibadetlerle Cenâb-ı Hakk'a şükretmesi îcâb eder. Zira Rasûlullah Efendimiz'e, pazartesi günü oruç tutmanın fazileti sorulduğunda, şöyle buyurmuşlardır:

"O gün, benim doğduğum, peygamber olduğum (veya bana vahiy geldiği) gündür." (Müslim, Sıyâm 197, 198)

Mü'minlere rahmet olan bu nevi diğer günler için de Allah'a şükredilir. Nitekim Allah Rasûlü Medîne'ye geldiğinde Yahûdîlerin âşûrâ günü oruç tuttuklarını görmüştü. Sebebini sorduğunda Yahûdîler:

"–Bu büyük bir gündür. Allâh Teâlâ, bu günde Mûsâ'yı kurtardı, Firavun hânedânını ise denizde boğdu. Mûsâ u da Allâh'a şükür için o gün oruç tuttu." dediler. Bunun üzerine Rasûl-i Ekrem Efendimiz:

"–Ben, Mûsâ'ya sizden daha yakınım." buyurdu¬lar. O gün oruç tuttular ve mü'minlere de o gün oruç tutmalarını emrettiler. (Buharî, Enbiyâ, 24)

Hatta buna o kadar ehemmiyet verdiler ki, şöyle buyurdular:

"Her kim sabahleyin bir şeyler yediyse, günün geri kalanında bir şey yemesin, (oruç tutsun)! Her kim bir şey yemediyse, o da hemen oruca niyetlensin! Zira bugün âşûrâ günüdür." (Buhârî, Savm, 69)

2020 MEVLİD KANDİLİ NE ZAMAN?

2020 Mevlid Kandili: 28 Ekim Çarşamba günüdür.

Mevlid kandili anlamı ve Mevlid kandilinin önemi nedir? Mevlid kandili mesajları ve Mevlid kandili duası2020 dini günler

MEVLİD NE DEMEK (İSLAM ANSİKLOPEDİSİ)

Sözlükte "doğum yeri ve zamanı" anlamına gelen mevlid kelimesi, İslâm kültüründe özellikle Hz. Peygamber'in doğumunu, bu vesileyle yapılan törenleri ve yazılan eserleri ifade etmek için kullanılır. Ayrıca Mısır başta olmak üzere Arap dünyasında özellikle tasavvuf çevrelerinde mevlid kelimesi velî kabul edilen sûfîlerin doğum yıl dönümlerini de kapsayacak şekilde geniş bir anlam kazanmıştır. Mevsim kelimesi de Arap ülkelerinde hem mevlidi hem diğer bayram kutlamalarını ifade eden geniş bir mâna taşır.

Resûl-i Ekrem, İslâm tarihçilerinin çoğuna göre Habeşistan'ın Yemen valisi Ebrehe'nin Kâbe'yi yıkmak üzere Mekke'ye saldırdığı ve Fil Vak'ası denilen olayın meydana geldiği yıl doğmuştur. Bu hususta görüş ayrılığının bulunmadığı rivayet edilir. Araplar'da "nesî" geleneğini göz önüne alanlara göre bu tarih milâdî 569, diğerlerine göre ise 570 veya 571'dir. Yine genellikle kabul edildiğine göre Rebîülevvel ayının 12'sinde ve gündüz dünyaya gelmiştir. O yıl ilkbahar mevsimine rastlayan bu ayın iki, sekiz, on veya on yedinci gününde doğduğuna dair rivayetlerle sabaha karşı dünyaya geldiğine dair rivayetler de vardır (İbn Kesîr, I, 198-203; Şâmî, I, 401-405; DİA, XIII, 71). Doğumun pazartesi günü olduğu ise daha sahih rivayetlere dayanmaktadır (aş.bk.). Ayrıca doğum gününün milâdî takvime göre 20 Nisan'a denk geldiği söylendiği gibi bunun doğru olmadığını ileri sürenler de bulunmaktadır (İbn Kesîr, I, 201; Şâmî, I, 405).

Hz. Peygamber'in sağlığında onun doğum yıl dönümü kutlanmadığı gibi Hulefâ-yi Râşidîn dönemiyle Emevî ve Abbâsî devirlerinde de mevlidle ilgili bir uygulamaya rastlanmamaktadır. Mısır'da Şiî Fâtımî Devleti kurulunca, soyundan geldiklerini söyledikleri Hz. Peygamber'in doğum yıl dönümü Muiz-Lidînillâh döneminden (972-975) itibaren resmî törenlerle kutlanmaya başlanmıştır. Hz. Peygamber'in yanında Hz. Ali, Fâtıma, Hasan, Hüseyin ve o günkü halifenin mevlidlerinin de kutlandığı (bunlara "mevâlîd-i sitte" deniyordu), aynı zamanda receb, şâban ve ramazan aylarındaki kandiller ile ramazan ve kurban bayramları gibi vesilelerle düzenlenen diğer bazı resmî kutlamaların da ilk örneklerinin yaşandığı bu dönem İslâm tarihinde zengin bir şölen geleneği oluşturmuştur (bk. İbnü't-Tuveyr, s. 211-223).

Fâtımîler zamanındaki törenlerde önceden gerekli hazırlıklar yapılır, rebîülevvel ayının 12. gününde sabahtan başlamak üzere öğleye kadar 300 tepsi helva kadılkudât ve dâidduât başta olmak üzere kurrâ, hatipler ve diğer görevlilere dağıtılırdı. Halifenin öğle namazını kılmasının ardından kadılkudât ve diğer görevliler topluca Ezher Camii'ne gider, burada hatim okunduktan sonra "manzara" adı verilen tören yerine geçerlerdi. Kahire valisi düzeni sağlamak üzere önceden yerini alırdı. Halife de maiyetiyle birlikte gelir, önce kadılkudâtı, ardından sâhibülbâbı ve daha sonra diğerlerini selâmlardı. Tören Kur'an tilâvetiyle başlardı; ardından sırasıyla Enver (Hâkim), Ezher ve Akmer camileri hatipleri birer hutbe okuyup halife için dua ederlerdi. Bu sırada kurrâ tilâvetini sürdürürdü. Hutbelerden sonra halife törendekileri tekrar selâmlayınca resmî kutlama tamamlanmış olurdu. Diğer beş mevlid de bu şekilde kutlanırdı (a.g.e., s. 217-219; Kalkaşendî, III, 576; Makrîzî, I, 433). Bu kutlamaların üst düzey görevlilerin katıldığı bir devlet töreni çerçevesinde yapıldığı ve halkın geniş bir katılımının olmadığı anlaşılmaktadır (Shinar, s. 373). Özellikle Sünnî çoğunluğun kutlamalara iştirak etmediği bilinmektedir (ER, IX, 292). Fâtımîler zamanında Hz. Peygamber'in ve Ehl-i beyt'in doğum yıl dönümlerinin kutlanması dinî hassasiyet yanında siyasî meşruiyet açısından da önem taşıyordu. Halifeler üzerinde geniş nüfuzu bulunan ve yönetime hâkim olan Bedr el-Cemâlî'den sonra onun yerine vezir olan oğlu Efdal, Halife Müsta'lî-Billâh zamanında (1094-1101) Hz. Hasan ve Hüseyin'in mevlidleri dışındaki dört mevlidi yasaklamış, ancak Efdal'in ölümüyle vezirliğe gelen Me'mûn el-Batâihî, Âmir-Biahkâmillâh devrinde 517 (1123) yılında bu törenleri tekrar başlatmıştır.

Eyyûbîler zamanında birçok bayram ve tören kaldırıldığından mevlide de özen gösterilmediği ve halkın bunu evlerinde kutladığı anlaşılmaktadır. Ancak Selâhaddîn-i Eyyûbî'nin kayınbiraderi Erbil Atabegi Begteginli Muzafferüddin Kökböri (1190-1233) mevlidi büyük törenlerle yeniden kutlamaya başlamıştır. Sıbt İbnü'l-Cevzî'nin bir kutlama sırasında 5000 koyun, 10.000 tavuk ve 100 at kesildiğini, 100.000 tabak yemek ve 30.000 tepsi helva dağıtıldığını kaydetmesi törene katılanların sayısı hakkında bir fikir vermektedir. Ulemâ ve tasavvuf ehlinin ileri gelenleri bu törenlerde hazır bulunur, Kökböri kendilerine hil'atler giydirir ve hediyeler verirdi. Sûfîler de öğle vaktinden fecre kadar zikir ve semâ meclisleri düzenlerdi. Hankahta 800-1000 kadar sûfî toplanır, Kökböri de aralarında yer alırdı. Her yıl mevlid törenleri için harcanan paranın 300.000 dinarı bulduğu kaydedilmektedir (Mir?âtü'z-zamân, VIII, 681, 683; Süyûtî, s. 43-44; Şâmî, I, 439-440). İbn Hallikân muharremden başlamak üzere rebîülevvel ayına kadar Bağdat, Musul, Cezîre, Sincar, Nusaybin gibi şehirlerle Acem memleketlerinden Erbil'e birçok fakih, sûfî, vâiz, kurrâ ve şairin akın ettiğini belirtir. Törenlerin yapılacağı yerde sultan, ümerâ ve devletin diğer ileri gelenleri için her biri dört veya beş bölümden meydana gelen yirmi kadar ahşap barınak (kubbe) yapılarak safer ayı başlarında süslenir, hepsine ayrı ayrı çalgıcı ve şarkıcılarla gölge oyunu oynatan gruplar yerleştirilirdi. Kökböri her gün ikindi namazından sonra barınakları dolaşıp halkın da katıldığı eğlenceleri seyrederdi. Hz. Peygamber'in doğum günüyle ilgili farklı görüşler sebebiyle bir yıl rebîülevvelin sekizinde, bir yıl da on ikisinde kutlanan mevlidden iki gün önce çok sayıda kurbanlık hayvan meydana getirilerek kesilir ve kazanlar kaynatılırdı. Mevlid gecesi Erbil Kalesi'nde akşam namazının ardından zikir ve semâ meclisi düzenlenir, sultan da mum alayı ile hankaha gelirdi. Hil'atler mevlid sabahı sûfîlerin elleri üzerinde kaleden hankaha getirilir, âyan ve halkın hazır bulunduğu geniş bir meydanda ordu geçit resmi yapar, vaaz verilir, bu sırada hil'atler dağıtılır, yemekler yenirdi. Akşam yine hankahta zikir ve semâ meclisi düzenlenirdi. Sona eren kutlamaların ardından misafirler memleketlerine dönmeye başlardı (Vefeyât, IV, 117-119; Shinar, s. 374). Endülüslü muhaddis ve tarihçi İbn Dihye el-Kelbî, 604 (1207) yılında Erbil'e uğradığında Hz. Peygamber'in doğum yıl dönümünün büyük törenlerle kutlandığını görünce et-Tenvîr fî mevlidi's-sirâci'l-münîr adlı eserini yazarak Muzafferüddin Kökböri'ye takdim etmiş, Kökböri de kendisine 1000 dinar ihsanda bulunmuştur (İbn Hallikân, III, 449-450; Süyûtî, s. 42-43).

Kökböri zamanındaki kutlamaların Fâtımîler'den farklı olarak hazırlıklarıyla birlikte uzun bir zaman dilimine yayıldığı, bir şenlik havası içinde halkın geniş katılımıyla gerçekleştiği ve merasimlerde özellikle tarikat mensuplarının rolü dikkat çekmektedir. Ebû Şâme el-Makdisî, mevlid kutlamasını ilk önce Musullu sûfî Ömer b. Muhammed el-Mellâ'ın kendi zâviyesinde yaptığını, Kökböri'nin de bunu örnek alarak mevlid törenlerini başlattığını belirtir ki (el-Bâ?is_, s. 96; Şâmî, I, 443) bu husus söz konusu törenlerde tasavvuf erbabının rolünü de açıklar. Mevlid uygulamasını ilk defa Kökböri'nin başlattığına dair bazı kaynaklarda zikredilen görüş ise (Süyûtî, s. 42; Şâmî, I, 439) bu kutlamaların geniş katılımlı özelliğinden kaynaklanmış olmalıdır.

Endülüslü seyyah İbn Cübeyr, 579'da (1183) Mekke'de gördüklerini anlatırken Resûl-i Ekrem'in doğum yıl dönümünde doğduğu evin ziyarete açıldığını belirtir (er-Ri?le, s. 92; Mekke'deki kutlamalar için ayrıca bk. Kaptein, LXIX/2 [1992], s. 193-203). Bu ev daha önce Hârûnürreşîd'in annesi Hayzürân tarafından tamir ettirilip mescide çevrilmişti (İbn Kesîr, I, 200).

Memlükler döneminde Mısır'da mevlid kutlamaları bütün ihtişamıyla devam etmiştir. Rebîülevvel ayının girişinden itibaren başlatılan kutlamalar sırasında donanma mensupları tarafından Kahire Kalesi'nde kurulan tören çadırı en güzel kumaşlardan yapılır, içine değerli yaygılar serilir, koltuklar konurdu. Mevlid günü ikindi namazından sonra Mısır Abbâsî halifesi, dört mezhebin başkadıları, ilim ve tasavvuf ehli, emîrler ve kumandanlar, devlet adamları, halkın ileri gelenleri, komşu ülkelerden gelen temsilciler kaleye gelerek tören çadırındaki yerlerini alırlardı. Önce Kur'an tilâvet edilir, ardından vaazlar verilir, tarikat mensupları tarafından zikir ve evrâdlar okunur, daha sonra yemek yenirdi. Bu sırada sultana tebrikler sunulur, o da devlet ricâline, ulemâ ve tasavvuf ehline hil'at ve hediyeler verir, muhtaçlara da sadaka dağıtılırdı. Bu dönemde en muhteşem törenlerin el-Melikü'l-Eşref Kayıtbay zamanında (1468-1496) yapıldığı kaydedilmektedir.

Memlükler'den itibaren başta Ahmed el-Bedevî ve İbrâhim ed-Desûki gibi bölgenin tanınmış velîleri olmak üzere diğer önde gelen şahsiyetlerin doğum yıl dönümleri için de mevlid terimi kullanılmaya başlanmıştır (Geoffroy, s. 106). Çoğunun ölüm tarihi bilinmediğinden bu mevlid törenlerinin önemli bir kısmı velîlerin ölüm yıl dönümünde yapılırdı. Velînin şahsiyetine bağlı olarak törenler bir gece, bir gün, bir hafta veya sekiz gün devam ettiği gibi bir kısmı küçük bir semtte yahut yerleşim merkezinde, bazıları da büyük şehirlerde ve bölgesel çapta icra edilirdi. Meselâ Ahmed el-Bedevî'nin Tanta'daki mevlidi, tarikat mensuplarının uzak memleketlerden gelerek katıldıkları en kalabalık merasimlerden biriydi (Winter, s. 179-180). Evliya Çelebi, başta Ahmed el-Bedevî, İbrâhim ed-Desûki, İbrâhim Gülşenî ve İmam Şâfiî'nin mevlidleri olmak üzere birçok mevlid hakkında bilgi vermektedir (Seyahatnâme, X, 463-476). Mevlid sahibinin kişiliği, kutlamaların mahiyeti vb. sebeplerle törenlere katılanların özellikleri de farklılık arzediyordu. İlmî kişiliği ağır basan şahsiyetlerin mevlidine özellikle ulemâ katılırken meselâ sûfî şair İbnü'l-Fârız'ın mevlidinde daha çok fakir kesimler, İbrâhim Gülşenî'nin mevlidinde ise Türkler başta olmak üzere seçkinler bulunmuştu (Winter, s. 180). Mısır'da Fransız hâkimiyeti döneminde Nakîbüleşraf Halîl el-Bekrî'nin evinde mevlid kutlamalarının yapıldığı ve Napolyon'un bunlara katıldığı belirtilmektedir (Abdurrahman er-Râfiî, s. 254-255). Eski ihtişamını ve resmî desteğini kaybetmiş olsa da bu mevlid törenleri günümüzde de devam etmektedir.

Kuzey Afrika'da (Mağrib) önceleri mevlid kutlama âdeti yokken bunlar ilk defa kadı ve muhaddis Ebü'l-Abbas Ahmed b. Muhammed b. Hüseyin es-Sebtî el-Azefî (ö. 633/1236) tarafından halkın hıristiyan bayramlarını kutlamasını önlemek amacıyla icra edilmeye başlanmıştır. Azefî'nin yazmaya başlayıp tamamlayamadığı ed-Dürrü'l-muna??am fî mevlidi'n-nebiyyi'l-mu?a??am adlı eserini oğlu ve Sebte hâkimi Ebü'l-Kasım Muhammed b. Ahmed el-Azefî ikmal etmiştir (Makkarî, I, 39, 243; II, 374-376; EI2 Suppl. [İng.], s. 111). Bu devirde özel bir ilgi gösterilen uygulama zamanla Kuzey Afrika ve Endülüs'te yaygınlık kazanmış, hükümdarlar ve yöneticiler mevlid kutlamalarına büyük önem vermiştir. Mevlidin ilk defa Fas Sa'dîler Sultanı Ebü'l-Abbas Ahmed el-Mansûr zamanında (1578-1603) resmî bayram olarak kutlanmaya başlandığına dair bilgi (Ali el-Cündî, s.141) yanlış olup bu hata Makkarî'ye atıf yapılmasından da anlaşılacağı üzere isim benzerliğinden kaynaklanmıştır. Nitekim Makkarî daha önce Merînî Hükümdarı Ebû İnân (1348-1358) tarafından her yıl mevlid kutlamaları yapıldığını (Ezhârü'r-riyâz, I, 39), Cezayir'de Abdülvâdîler (Zeyyânîler) Hükümdarı II. Ebû Hammû Mûsâ b. Yûsuf'tan (1359-1389) söz edilirken onun zamanında ve daha önce Mağrib ve Endülüs hükümdarlarının mevlid kutlamalarına özen gösterdiklerini kaydetmektedir (a.g.e., I, 243). Ancak Ahmed el-Mansûr'un başşehir Merakeş'te mevlidi Eyyûbîler döneminde Erbil'de yapıldığı gibi görkemli törenlerle kutladığı (Fiştâlî, s. 235-252; İfrenî, s. 145-157; Shinar, s. 378-380), bu konuda Osmanlılar'a özendiği ve hatta soyundan geldiklerini söyledikleri Hz. Peygamber'in mevlidine onlardan daha çok önem verdiğini göstermeye çalıştığı (İbrâhim Harekât, s. 259), Ebû Hammû'nun da kutlamaları son derece gösterişli tören ve eğlencelerle yaptığı, kendisinin her yıl Resûl-i Ekrem'i öven ve ilk defa bu törenler sırasında okunan bir kaside yazdığı bilinmektedir (Makkarî, I, 243-245). Alevî-Filâlî hânedanına mensup hükümdarlardan Mevlây Abdurrahman (1822-1859) ve Mevlây Hasan'ın da (1873-1894) gösterişli kutlamalar düzenledikleri kaydedilir (Shinar, s. 381-382). Fâtımîler'de olduğu gibi Fas'taki Sa'dîler ve Alevîler gibi şerif sülâlesinden gelen hükümdarlar için de mevlid kutlamaları aynı zamanda siyasî bir prestij unsuruydu. Mevlid kutlamaları, Mâlikî fukahasının sert muhalefeti sebebiyle Tunus'ta Hafsîler sarayında Fas'takinden yaklaşık bir asır sonra Sultan Ebû Fâris Abdülazîz el-Mütevekkil devrinde (1394-1434) yapılabilmiştir (Shinar, s. 394; bu ülkede çeşitli dönemlerdeki kutlamalar için bk. Muhammed b. el-Hoca, s. 236-246). Özellikle Tunus'ta Osmanlı hâkimiyetindeki son beylik olan Hüseynîler zamanında Osmanlılar örnek alınarak mevlid bir devlet törenine dönüştürülmüştür. Tunus'ta Fransız işgali döneminde bu kutlamalar devam etmiş, hatta sömürge valisi de törenlere katılmıştır (Kavas, s. 563).

Osmanlı Hükümdarı III. Murad, 996 (1588) yılında merasimle mevlid kutlamalarını başlatmakla birlikte resmî olmasa da Osmanlı Devleti'nde kutlamaların bundan önceki dönemlerde de yapıldığı bilinmektedir. Sultan Ahmed Camii'ndeki kutlamalarda padişah, sadrazam, şeyhülislâm, vezirler, Anadolu ve Rumeli kazaskerleri, diğer mülkî ve askerî erkânla ulemâ resmî kıyafetleriyle hazır bulunurdu (aş.bk.). Balkanlar'ın fethiyle birlikte bu coğrafyada da mevlid törenleri yapılmaya başlanmış olmalıdır. Zira Saraybosna'daki Gazi Hüsrev Bey Camii'nin 938 (1531) tarihli vakfiyesinde mevlid için yılda 300 dirhem tahsisat ayrıldığı görülmekte, bölgedeki diğer camilere ait vakfiyelerde veya şahsî vasiyetnâmelerde de benzeri kayıtlara rastlanmaktadır (Okiç, sy. 1 [1976], s. 23, 36-37).

Eyüp Sabri Paşa'nın kaydettiğine göre Rebîülevvelin 12'si Medine'de resmî tatil olup kaleden toplar atılır ve o gün dükkânlar açılmazdı. İnsanlar güzel elbiseler giyerek dolaşır ve birbirini tebrik eder, bu gece Mescid-i Nebevî'de ihya edilirdi. Sabaha karşı Bâb-ı Nisâ önünde toplanılır, burada kurulan kürsü üzerinde güneşin doğmasıyla birlikte beş hatipten ilki bir hadis okuyup padişah için dua eder, diğerleri sırasıyla mevlidin vilâdet, radâ ve hicret bahirlerini okurlar, sonuncusu dua ederdi. Daha sonra halk ikram edilen şerbeti içip dağılırdı (Mir'âtü'l-Haremeyn, II, 101-102). Mevlid kutlaması 1910 yılından itibaren Osmanlı Devleti'nde resmî bayramlara dahil edildiyse de Cumhuriyet'in ilânından sonra kaldırılmıştır. Osmanlılar'dan günümüze uzanan mevlid geleneğinde törenler büyük bir ciddiyetle yerine getirilirken Mısır ve Kuzey Afrika gibi bölgelerde görülen ve dinî ölçüleri zedeleyen uygulamalardan titizlikle kaçınılmıştır.

Günümüzde mevlid, Suudi Arabistan hariç Kuzey Afrika'dan Endonezya'ya kadar İslâm ülkelerinde -bazılarında resmî, bazılarında gayri resmî olarak- yaygın biçimde kutlanmaktadır. Türkiye'de yalnız ramazan ve kurban bayramları resmî bayram kabul edilmekle birlikte, Hz. Peygamber'in doğum günü uzun yıllardır Diyanet İşleri Başkanlığı ve Türkiye Diyanet Vakfı'nın ortaklaşa düzenlediği çok yönlü etkinliklerle kutlanmaktadır. 1989 yılında "Kutlu Doğum Haftası" adıyla başlatılan ve bazan hicrî takvim bazan da milâdî takvim esas alınarak düzenlenen bu etkinlikler 2010 yılında yayımlanan bir yönetmelikle resmî bir kutlama haftası niteliği kazanmış, 2017 yılında çıkarılan yeni bir yönetmelikle haftanın adı "Mevlid-i Nebî Haftası" olarak, kutlama tarihleri de hicrî takvime göre rebîülevvel ayının on ikinci günü başlayacak şekilde değiştirilmiştir.

Mevlid kutlamaları sırasında Resûl-i Ekrem'in doğumunu anlatan, bu vesileyle methini de içeren ve genel olarak "mevlid", Kuzey Afrika'da ise "mevlidiyye" olarak anılan şiirlerin okunması gelenek halini almıştır. Bunların en meşhurları arasında Arap dünyasında Kâ'b b. Züheyr'in ?a?îdetü'l-bürde'si, Bûsîrî'nin aynı adla da anılan el-Kevâkibü'd-dürriyye fî med?i ?ayri'l-beriyye ve el-?a?îdetü'l-hemziyye'si ile Şemseddin İbnü'l-Cezerî'nin Mevlidü'n-nebî, Ca'fer b. Hasan el-Berzencî'nin el-?İ?dü'l-cevher'i (Mevlidü'n-nebî); Türk dünyasında Süleyman Çelebi'nin Vesîletü'n-necât'ı anılabilir. Ayrıca mevlid kutlamalarında okunmak üzere Arapça yazılmış yüzlerce şiirle Bûsîrî ve Berzencî'nin eserlerinin çeşitli dillere yapılan tercümeleri yanında diğer müslüman milletlerin dillerinde de birçok mevlid kaleme alınmıştır.

Fıkhî Hükmü. Hz. Peygamber zamanında ve ondan sonraki birkaç asır boyunca kutlanmayan mevlidin dinî açıdan meşruiyeti ulemâ arasında tartışılmıştır. Mâlikî fakihi İbnü'l-Hâc el-Abderî (ö. 737/1336) bid'at konularına geniş yer verdiği el-Med?al adlı eserinde mevlidin Resûlullah devrinde ve ona son derece bağlı olan ashap ve tâbiîn (Selef) zamanında kutlanmadığını, dolayısıyla bid'at olduğunu söyleyerek mevcut uygulamalara şiddetle karşı çıkar. Ayrıca kutlamalar sırasında kıraat, zikir ve ibadet yanında çalgı çalınıp şarkı söylenmesinin, kadın ve erkeklerin bir arada bulunmasının da dinin yasakladığı hususlar olduğunu anlatır ve mevlidin harama vesile kılındığını belirtir. İbadet yapılması, ziyafet verilmesi, hadis vb. okunması halinde bile bunların mevlid niyetiyle icrasının bid'at olduğunu kaydeden İbnü'l-Hâc buna karşılık kutlama niyeti taşımaksızın oruç tutulmasını ve Hz. Peygamber'in doğduğu bu ayın saygınlığına uygun davranılmasını tavsiye eder (II, 2-33).

İbnü'l-Hâcc'ın çağdaşı olan bir diğer bir Mâlikî âlimi Fâkihânî de mevlidi bid'at-ı seyyie kabul ederek ona karşı çıkmış ve el-Mevrid fi'l-kelâm ?alâ ?ameli'l-mevlid adıyla bir risâle kaleme almıştır. Venşerîsî, sonraki Mâlikî ulemâsından mevlide karşı çıkanların görüşlerine yer verirken genellikle olumsuz uygulama örneklerine atıfta bulunmuştur (el-Mi?yârü'l-mu?rib, I, 160-161; VII, 99-101; IX, 252). İbn Merzûk el-Hatîb, mevlid konusunda Mağrib ulemâsının olumlu ve olumsuz yönde iki yaklaşımda bulunduğunu, bu gecede iyi amellerde bulunup kötü davranışlardan sakınmanın en uygun tavır olduğunu belirtir (Ahmed Bâbâ et-Tinbüktî, s. 296-297). Mevlid gecesinin mi Kadir gecesinin mi daha üstün olduğu konusundaki tartışmada İbn Merzûk'un ilkini tercih ettiği kaydedilir ki (Venşerisî, VIII, 255; bu konuda ayrıca bk. Muhammad Hadj-Sadok, II, 279-280) kendisi bu görüşünü açıkladığı bir de risâle yazmıştır (aş.bk.). Bid'atları hasene ve seyyie diye ikiye ayırmayan İbn Teymiyye (el-Fetâva'l-kübrâ, I, 372), onu takip eden Vehhâbî ulemâsı ve Muhammed Abduh gibi çağdaş ıslahatçı âlimler de mevlid kutlamalarına karşı çıkmışlardır. Reşîd Rızâ, Mısır'da mevlidlerde görülen çirkin uygulamaları eleştirir ve ulemâyı bu konuda sessiz kalmaları yüzünden kınar. Bununla birlikte mevlid kutlamasının bizzat kendisine değil bu vesileyle işlenen kötülüklere karşı olduğunu belirtir ve bu uygulamalardan kurtuluş yollarını gösterir (bk. bibl.). Vehhâbî geleneğine mensup çağdaş âlimlerden Suudi Arabistan müftüsü Muhammed b. İbrâhim Âli Şeyh, Abdülazîz b. Abdullah b. Bâz, Hammûd b. Abdullah et-Tüveycirî gibi şahsiyetler her çeşit mevlid kutlamasına karşı çıkarak bu konuda risâleler kaleme almışlardır (Resâ?il fî ?ükmi'l-i?tifâl bi'l-mevlidi'n-nebevî, I-II, Riyad 1419/1998). Kuzey Afrika'da Cezayir gibi bazı ülkelerde ıslahatçı âlimler mevlidin geleneksel şeklini eleştirmişlerse de yeni nesillerde inanç ve millî şuurun güçlenmesi için mevlidi yeni birtakım etkinliklerle kutlama yolunu benimsemişlerdir (Shinar, s. 400 vd.).

Ebû Şâme el-Makdisî, İbn Abbâd er-Rundî, İbnü'l-Cezerî, İbn Nâsırüddin ed-Dımaşki, İbn Hacer el-Askalânî, İbn Hacer el-Heytemî, Şemseddin es-Sehâvî, Celâleddin es-Süyûtî, Şehâbeddin Ahmed b. Muhammed el-Kastallânî ve Muhammed b. Yûsuf eş-Şâmî gibi âlimler ise Hz. Peygamber'in dünyaya gelmesi sebebiyle sevinmenin, onun doğum günü münasebetiyle muhtaçlara yardımda bulunmanın, Resûl-i Ekrem'e dair şiirler okumanın, güzel elbiseler giyerek sevinç gösterisinde bulunmanın birer güzel amel olduğunu, dolayısıyla mevlid kutlamalarının bid'at-ı hasene sayılması, halk arasında görülen ve dinen hoş karşılanmayan davranışların bundan ayrı düşünülerek önlenmesi gerektiğini belirtmişlerdir (Şâmî, I, 439-454; Ali el-Cündî, s. 129-133). Süyûtî, ?üsnü'l-ma??ıd fî ?ameli'l-mevlid adlı risâlesinde İbnü'l-Hâc ile Fâkihânî'nin eleştirilerine cevap verir ve yukarıda adı geçen âlimlerden bazılarının görüşleriyle kendi kanaatini destekler.

Bu âlimlere göre Hz. Peygamber kendisine pazartesi günü oruç tutmanın fazileti sorulduğunda, "Bu benim doğduğum ve bana vahiy indirilen gündür" diyerek (Müsned, V, 297, 299; Müslim, "?ıyâm", 197) bir bakıma bugüne önem atfetmiştir. Resûl-i Ekrem, Medine'de yahudilerin 10 muharremde oruç tuttuğunu görünce sebebini sormuş, onların bunun Firavun'un boğulduğu ve Hz. Mûsâ'nın kurtulduğu gün olduğunu söylemeleri üzerine kendisinin bunu yapmaya daha lâyık olduğunu belirterek oruç tutmuş ve ashaba da oruç tutmalarını tavsiye etmiştir (Buhârî, "?avm", 69; Müslim, "?ıyâm", 127-128). Bu husus, belli bir günde bir nimete nâil olma veya belâdan kurtulma sebebiyle o günü anma ve şükür nişanesi olarak sâlih amellerde bulunmanın iyi bir davranış olduğunu gösterir (Şâmî, I, 444). Sehâvî de hıristiyanların kendi peygamberlerinin doğum gününü büyük bir bayram halinde kutladıklarını belirterek müslümanların böyle bir kutlamaya daha lâyık olduklarını söyler (et-Tibrü'l-mesbûk, s. 14).

Mevlid kutlamalarına olumlu bakan âlimler, kendisine Hz. Peygamber'in doğum haberini getiren Süveybe adlı kölesini âzat eden Ebû Leheb'in, ölümünden sonra ailesinden biri tarafından rüyada görülerek bu davranışı sebebiyle her pazartesi gecesi azabının hafifletildiğini ona söylediğine dair bir haberi (Buhârî, "Nikâ?", 20; Şâmî, I, 444-445), ayrıca içinde Resûlullah'a vahiy indirildiğinden Kur'an'da Kadir gecesine atfedilen önemin bütün insanlığa rahmet olarak gönderilen Hz. Peygamber'in dünyaya geldiği gün için öncelikle geçerli olacağı hususunu da görüşlerine dayanak olarak gösterirler (Muhammad Hadj-Sadok, II, 278-279). Ancak iman etmeden ölenlerin bütün amellerinin âhirette boşa gideceğine dair âyetlerin (el-Mâide 5/5; el-En'âm 6/88; Hûd 11/16) delil gösterilmesi yanında rüya üzerine hüküm dayandırılamayacağı ve Kadir gecesinin önemi hakkındaki ilâhî teyidin mevlid hakkında söz konusu olmadığı ileri sürülerek bu gerekçelere karşı çıkılmıştır.

Mevlide karşı olan âlimlerin bu yaklaşımlarında kendi zamanlarındaki kutlamalarda görülen olumsuz davranışların büyük rolü vardır. İbnü'l-Hâcc'ın Mısır'daki uygulamalara yaptığı atıflar yanında tarihçi Cebertî'nin (ö. 1240/1825) kendi zamanındaki mevlid kutlamalarının evliyanın kabirlerini ziyaret yanında ticaret, gezi ve eğlence gibi amaçlar taşıdığını (?Acâ?ibü'l-âs_âr, IV, 3), her meşrepten bid'at ve tarikat ehlinin katıldığı törenlerde şiir, zikir ve çalgı seslerinin birbirine karıştığını, camilerin âdeta alışveriş, sohbet, oyun ve eğlence mekânı haline getirildiğini, bu mekânların yenilip içilen şeylerle kirletildiğini, erkeklerle kadınlar arasında hoş olmayan davranışlar görüldüğünü belirtmesi de (a.g.e., III, 39-40) ulemânın Mısır'da mevlid kutlamaları konusundaki eleştirilerini haklı çıkaracak mahiyettedir. Hatta Cebertî, Mısırlı Şâzelî şeyhi Afîfî'nin mevlidinden söz ederken çevredeki şehirlerden gelen bazı kimselerin her türlü fuhşu irtikâp ettiklerini, ulemânın ve önde gelen şahsiyetlerin bunlara karşı çıkmadan kutlamalara katılmasının onay anlamı taşıyacağını belirterek onları ağır şekilde eleştirir (a.g.e., I, 220).

dinî hükmünden ve mevlid kutlamalarından bahseden müstakil eserlerden bazıları şunlardır: İbn Dihye el-Kelbî, et-Tenvîr fî mevlidi's-sirâci'l-münîr; Tâceddin Ömer b. Ali el-Fâkihânî, el-Mevrid fi'l-kelâm ?alâ ?ameli'l-mevlid; Ebü'l-Kasım el-Azefî, ed-Dürrü'l-muna??am fî mevlidi'n-nebiyyi'l-mu?a??am; İbn Merzûk el-Hatîb, Cene'l-cenneteyn fî şerefi (fazli)'l-leyleteyn (mevlid ve Kadir geceleri hakkındadır); İbn Nâsırüddin ed-Dımaşki, el-Mevridü'?-?âdî fî mevlidi'l-hâdî ve bunun muhtasarı el-Laf?ü'r-râ?i? fî mevlidi ?ayri'l-?alâ?i?; İbn Hacer el-Heytemî, Mevlidü'n-nebî; Süyûtî, ?üsnü'l-ma??ıd fî ?ameli'l-mevlid; Muhammed b. Ahmed el-Kastallânî, İt?âfü'r-ruvât bi-?ikri'l-mevlid ve'l-vefât; Şemseddin es-Sehâvî, el-Fa?rü'l-?alevî fi'l-mevlidi'n-nebevî; Ali el-Karî, el-Mevridü'r-revî fi'l-mevlidi'n-nebevî; Fethullah b. Ebû Bekir el-Bennânî, Fet?ullah fî mevlidi ?ayri ?al?illâh; J. W. McPherson, The Moulids of Egypt (Cairo 1941); Gustave Edmund von Grunebaum, Muhammadan Festivals (London 1976); Nico Kaptein, Muhammad's Birthday Festival (Leyde 1993).

Osman Demir
Haberler.com - Gündem

Kandil Dağı Haberler

500

Yorumlar (1)

Aziz:

Allah dualarını ve hayılrı isteklerinizi kabul etsin

0
0
yanıtYanıtla
Yazılan yorumlar hiçbir şekilde Haberler.com’un görüş ve düşüncelerini yansıtmamaktadır. Yorumlar, yazan kişiyi bağlayıcı niteliktedir.
title