AB Bakanı Bağış'tan Diplomasi Dersi

AB Bakanı Bağış'tan Diplomasi Dersi
Güncelleme:
Facebook'da Paylaş Twitter'da Paylaş WhatsApp'da Paylaş Google News'de Paylaş

Egemen Bağış, Anadolu Ajansı Haber Akademisi'nde ''Türkiye'nin Avrupa Birliği Süreci'' konulu bir konuşma yaptı.

Avrupa Birliği Bakanı ve Başmüzakereci Egemen

Bağış, CHP'nin Türkiye'nin Avrupa Birliği (AB) süreciyle ilgili hazırladığı kendi

ilerleme raporuyla ilgili eleştirileri hakkında, " Türkiye'yi şikayet etme üzerine

kurgulanmış bir zihin yapıları var. Hatta endişe ediyorum, bizim kendi

hazırladığımız ilerleme raporunu Anayasa Mahkemesi'ne götürüp iptal ettirmeye de

kalkışabilirler, hiç şaşırmam" dedi.

Bağış, AA Haber Akademisi'nin "Diplomasi Haberciliği" ve "Finans

Haberciliği" sertifika programında, "Avrupa Birliği Süreci" konulu bir konuşma

yaptı.

AA'yı böyle anlamlı bir projeye ev sahipliği yaptığı için kutlayan Bağış,

AA'nın kendine yakışanı yaptığını söyledi.

AA'nın 93 yıllık bir kuruluş olduğunu, 2020 yılında 100. yılını

kutlayacağını anımsatan Bağış, AA'nın bu vizyon çerçevesinde çok önemli bir

çalışma yaptığını belirterek, "Özellikle böylesine bir sertifika programıyla

Türkiye'nin insan kaynağı gücünü artıracak bir çalışma yapmış olmanızı tebrik

ediyorum. Kemal Bey başta olmak üzere bütün Anadolu Ajansı ekibini kutluyorum"

dedi.

AA'nın tarih boyunca hep bir okul ve bugün Türkiye'nin önde gelen

gazetecilerinin bir çoğunun AA kökenli olduğunu belirten Bağış, şöyle devam etti:

"Dün Sayın Ali Kırca'nın misafiriydim. Bu akşam yayınlanacak bir Siyaset

Meydanı programının çekimini yaptık. Kendisi, etrafındakiler, Show TV'nin Genel

Yayın Yönetmeni, Tuba Hanım, benimle birlikte gelen basın müşavirim konuşurken

herkesin aslında Anadolu Ajansı kökenli olduğunu görmüş olduk. Anadolu Ajansı hep

bir okul olmuştur. Ama şimdi meslek içerisindeki eğitimin dışında mesleğe

hazırlamak için böyle bir çalışmayı yapıyor olmasını da ben çok çok anlamlı

buluyorum.

Bu, sadece Anadolu Ajansı için değil, ülkemiz için çok anlamlı bir proje.

Kemal hiç bozulmasın, belki bir kısmınızı ileride ben Anadolu Ajansı'ndan

çalabilirim. Diğer bakanlarımız kendi bakanlıklarında değerlendirebilir. Çünkü o

birikime sahip olan, lisan bilen, konulara hakim olan, küresel vizyonu olan

elemanlara bu devletin ihtiyacı var ve Anadolu Ajansı gibi bir okulda yetişiyor

olmanız bizim için de çok önemli bir gösterge olacak."

-"AB de bu krizi geride bırakacaktır"-

Türkiye'nin AB sürecinde 2012 yılının, birçok kişinin Türkiye ile AB'nin

ilişkilerinin bitmesini beklediği bir yıl olduğuna işaret eden Bağış, ancak 2012

yılının Türkiye'nin 53 yıllık AB tarihinin en bereketli, en çok reform

gerçekleştirilen yıllarından biri olduğunu söyledi.

Ayrıca, tarihte ilk defa Türkiye'nin özgüveni ile kendi ilerleme raporunu

yazdığına dikkati çeken Bağış, böylece bir yıl içinde atılan reform adımlarından

270 sayfa döküm ortaya çıktığını kaydetti.

AB sürecinin Türkiye'nin demokratikleşme, şeffaflaşma, zenginleşme süreci

olduğuna işaret eden Bağış, eski başbakanlardan Adnan Menderes 1959'da ilk

başvuruyu yaptığında Türkiye'de kişi başına düşen gelirin 400 dolar olduğunu

anımsattı.

O zamanlar Türkiye'de sadece 14 üniversite, yıllık turizm gelirinin de 9

milyon dolar olduğuna işaret eden Bağış, "Bugün hamdolsun 200'ün üzerinde

üniversitemizle, 30 milyar doların üzerinde sadece turizm gelirimizle, 2012'deki

ihracatımız 152 milyar dolar oldu, kendi rekorumuzu kırdık. Türkiye farklı bir

yola doğru gidiyor. Ama Türkiye'nin bugün geldiği noktada AB sürecinde atılan

reform adımlarının çok ama çok büyük etkisi var" dedi.

AB bir ekonomik krizden geçse de kişi başına refahın en yüksek olduğu

coğrafyanın Avrupa olduğuna dikkati çeken Bağış, "Kişi başına refah derken sadece

gelirden bahsetmiyorum. Gelir, insan hakları standartı, hijyen standartı, eğitim

kalitesi, sağlık kalitesi, ulaşım kalitesi, ifade özgürlüğü, basın özgürlüğü,

bütün bunlar açısından AB standartları dünyadaki en yüksek standart" diye

konuştu.

Türkiye'de çok krizler yaşandığını ve 1999'da yüzde 8 bin faizler

görüldüğünü anımsatan Bağış, "Biz nasıl onları geride bıraktıysak, AB de bu krizi

geride bırakacaktır" dedi.

AB'nin kurulduğundan beri krizlerle yaşadığını dile getiren Bağış ancak

AB'nin bütün krizleri fırsata çevirmeyi başardığını kaydetti.

Şimdi yeni bir Avrupa'nın nasıl şekilleneceğinin tartışıldığını ifade eden

Bağış, AB içinde yeni bir süreci irdeleyenler bulunduğunu söyledi. AB içerisinde

"çok vitesli Avrupa", "geometrik Avrupa" ve "ayrıcalıklı ortaklık" modellerinin

tartışıldığını belirten Bağış, şöyle devam etti:

"Şu bir gerçek ki, Türkiye'nin bu sürecinde izlemekte olduğu politika,

AB'nin kendisi ile ilgili kararları vereceği bir süreçte en doğru politikadır.

Biz bugüne kadar AB'den gelen teklifleri hep temkinli bir şekilde değerlendirdik.

Ayrıcalıklı ortaklık dediklerinde, 'Olmayan bir şeyi bize teklif dahi etmeyin,

bunu biz kendimize hakaret kabul ederiz' dedik. Ama şimdi ayrıcalıklı ortaklığı

kendileri için konuşmaya başladılar. İngiltere, İsveç gibi avro kullanmayan

ülkeler, 'Bir farklı üyelik statüsü oluşsun, biz o statüde kalalım ama avroya

geçmeyelim, Yunanistan'ın, İrlanda'nın, Portekiz'in, İspanya'nın ekonomik

krizinden biz etkilenmeyelim' deme noktasına gelmeye başladılar."

Bu yüzden Türkiye'nin bu süreci iyi takip etmesi gerektiğine işaret eden

Bağış, her ülke kendi ulusal çıkarlarını nasıl gözetiyorsa Türkiye'nin de ulusal

çıkarlarını gözetecek şekilde önündeki opsiyonlara bakarak bir değerlendirme

yapması gerektiğini söyledi.

Bağış, Türkiye'nin bu konuda ne kadar doğru bir politika izlediğini en son

13-14 Aralık AB zirvesinde alınan kararların bir kez daha tescil ettiğini

vurgulayarak, Türkiye'nin temkinli davranışının ne kadar doğru bir politika

olduğunun da görüldüğünü belirtti.

Bakan Bağış, "Türkiye'nin AB ile ilişkilerinde nasıl bir kurumsal yapılanma

çıkarsa çıksın, biz kendi çıkarlarımızı gözeterek, ona göre gerekli adımları

atacağız" dedi.

-"Bu dünyada mükemmel tek bir ülke yoktur"-

Türkiye'nin AB ile müzakere sürecinin artık eşitler arasındaki bir müzakere

noktasına gelmeye başladığına işaret eden Bağış, müzakere masasındaki özgüvenli

duruşlarının müzakere masasına; 75 milyonun onurunu, şerefini, milli benliğini,

kimliğini temsil ettikleri bilinciyle oturmalarından kaynaklandığını söyledi.

Krize rağmen AB'nin bugün hala en önemli cazibe merkezi olduğunu ifade eden

Bağış, Türkiye'nin AB üyesi ülkelerle yaptığı ticaretin toplam ticaretinin yüzde

40'ı olduğunu, Türkiye'ye gelen küresel yatırımın yüzde 80'inin AB üyesi

ülkelerden kaynaklandığını anımsattı.

AB sürecinde bazı şeyleri koparmak değil tam tersine daha da sağlamlaştırmak

bilinciyle hareket ettiklerini vurgulayan Bağış, Türkiye'ye AB'den yılda ortalama

900 milyon avronun hibe olarak geldiğini, bununla pekçok projenin

gerçekleştirildiğini anlattı.

Bugüne kadar 300 bin vatandaşın Avrupa'ya eğitime gönderildiğini söyleyen

Bağış, bu süreçte Türkiye'nin çok büyük kazanımları olduğunu söyledi.

Sinop hapishanesinin bile AB fonlarıyla yenilendiğini ve müzeye

dönüştürüldüğünü anlatan Bağış, AB sürecinde Türkiye'de demokratikleşme adına çok

önemli adımlar atıldığını belirterek, şöyle devam etti:

"Bundan 15-20 yıl öncesine kadar bu ülkede insanlar 'Kürdüm' demeye

korkardı. Bugün devletin televizyonu 24 saat Kürtçe yayın yapabiliyorsa,

mahkumlar kendilerini ziyaret eden anneleriyle ana dillerinde konuşabiliyorsa,

Avrupa'daki bazı siyasiler kendi Roman vatandaşlarını sınırdışı etmekten

bahsederken bizim Başbakanımız 20 bin Roman vatandaşı ile kucaklaşabiliyorsa,

onların yeni konut ve meslek edindirme programlarının duyurusunu yapabiliyorsa,

112 yıl aradan sonra Akdamar'da, 88 yıl aradan sonra Sümena'da Hristiyan

vatandaşlarımız kendi inançları çerçevesinde dua edebiliyorsa, katsayı gibi

insanlık dışı bir uygulamaya bu ülkede son verilebildiyse, AB sürecinin bunda çok

büyük bir payı vardır."

Türkiye'de hala yapılması gereken şeyler olduğunu ifade eden Bağış, "Ama bu

dünyada mükemmel tek bir ülke yoktur. Bizi eleştiren ülkeleri biraz

incelediğimizde o ülkelerde de aslında çok ciddi ihlallerin olduğunu, eksiklerin

olduğunu, atılması gereken adımlar olduğunu görüyoruz" dedi.

-Türkiye'nin kendi ilerleme raporu-

Türkiye'nin kendi ilerleme raporunu kendisinin yazdığını anımsatan Bağış,

şöyle devam etti:

"Biz artık kendi ilerlemelerimizin dökümünü kendimizin çıkarabileceği

özgüvene sahibiz. Bu rapor alternatif bir rapor değil, onların da raporu olsun

ama bizim de kendi raporumuz olsun, çünkü onların yazdığı raporda eleştiride son

derece bonkör davrandıklarını övgüde çok cimri davrandıklarını gözlemledik. Biz

de dedik ki, 'O zaman kendi yaptıklarımızın bir dökümünü çıkaralım. Hangi fasılda

ne yapmışız.' Çünkü AB'nin kendi ilerleme raporu aslında bir şeyi itiraf ediyor.

'Türkiye 33 faslın 32'sinde ilerleme kaydetti' diyor. İlerleme olmayan fasıl da

açıp kapadığımız, yani tamamen artık rafa kalkmış bir fasıldır. Yani biz her

fasılda ilerleme kaydediyoruz ama onlar bir tane fasıl açamıyorlar."

Türkiye'nin kendi raporunu hazırlamasının AB sürecindeki kararlılığını da

ortaya koyduğunu dile getiren Bağış, "Çok şükür artık kendi raporunu kendi

yazacak özgüvene sahip bir ülkeyiz" dedi.

Türkiye'nin anamuhalefet partisi CHP'nin sözcülerinin Türkiye'nin ilerleme

raporu ile ilgili eleştirilerini dile getirdiklerini anımsatan Bağış, şöyle devam

etti:

"Onların zaten yapısı bu, Türkiye'yi şikayet etme üzerine kurgulanmış bir

zihin yapıları var. Hatta endişe ediyorum, bizim kendi hazırladığımız ilerleme

raporunu Anayasa Mahkemesi'ne götürüp iptal ettirmeye de kalkışabilirler, hiç

şaşırmam. Ama biz şu ana kadar Avrupa'dan bir itiraz duymadık, bir tek Güney

Kıbrıs Rum Yönetimi ile CHP'den eleştiri geldi. Bu da onların aslında kimlerle

paralel zihniyete sahip olduklarını çok net bir şekilde ortaya koyuyor.

Avrupa'da da bize, 'Niye siz ilerleme raporu yazıyorsunuz' diyecek kadar

zavallı kimse olduğuna inanmıyorum, özellikle Komisyon'da. Benim kendi yaptığım

işin bir dökümünü çıkarmamdan daha doğal bir hakkım olabilir mi?"

Sadece 3. Yargı Reform Paketi'nin Türkiye'de 33 bin 500'ün üzerinde

tutuklunun serbest bırakılmasına yol açtığını anımsatan Bağış, "Sen onu kendi

ilerleme raporunda görmediysen, benim en azından bunun bir dökümünü çıkarmam

gerekmez mi?" dedi.

-Fransa'daki karikatür-

Türkiye'de sadece farklı inanç gruplarına iade edilen mülklerin toplam

değerinin iki milyar avronun üzerinde olduğuna işaret eden Bağış, şunları

kaydetti:

"AB üyesi ülkelerde farklı inanç gruplarına, ülkenin çoğunluğunu oluşturan

inanç grubunun dışındaki inançlara bu kadar hoşgörüyle yaklaşabilen bir tane ülke

göstersinler. Ama tam tersine maalesef işte Fransa'da bir dergi (Charlie Hebdo)

çıktı. Yine bizim değerlerimize hakaret etmeyi marifet zannediyorlar. Gerçekten

bu Fransa'da ortaya çıkan paçavra bizim değerlerimize, Peygamberimize hakaret

etmekle bir yere varacağını sanıyorsa yanılıyor. Bir değil, iki değil, üç değil.

Eğer o Fransızlar o paçavra ile ilgili gerekli adımları atmazlarsa, biz onları

münasip yere göndermeyi de biliriz.

Geçmişte Hollandalı parlamenter bize o karikatürü vermeye kalktığında

tepkimiz ne olduysa, bu yayın hakkında bizim tepkimiz de aynısı olur. Biz

başkalarının değerlerine, başkalarının kutsallarına hakaret edilmesine temelden

karşıyız. Hiç kimse bir diğerinin kutsalına hakaret etmeyi marifet saymamalıdır."

Bugün Avrupa'da ciddi bir İslamofobi endişesi taşındığını ve bu

İslamofobi'nin eylemlere yansıdığını belirten Bağış, sabah Diyanet İşleri Başkanı

Mehmet Görmez ile yaptığı görüşmede kendisinden Avrupa'da bazı yerlerde camilerin

önüne domuz kafası bırakıldığını öğrendiğini ve bu nedenle "çok ürperdiğini"

anlattı.

Bağış, "Böyle bir hastalıklı zihniyetle hep birlikte mücadele etmemiz,

onların tedavisine katkı vermemiz gerekir. O tür sapıkça eylemleri

gerçekleştirenlerin, kızılmaya değil, acınmaya ihtiyacı vardır ve tedaviye

ihtiyacı vardır. Burada da bize düşen bir görev vardır. Hep beraber bununla

mücadele etmeliyiz. İslamofobi gerçekten bir insanlık suçudur" dedi.

Bakan Bağış, Birleşmiş Milletler ve AB'nin de İslamofobi'yi ele alması,

insanlık suçu olarak tescilleyip ilan etmesi gerektiğini ifade etti.

-Basın özgürlüğü-

Bazılarının Türkiye'yi basın özgürlüğünde dünyanın çok çok gerisinde kalmış

bir ülke gibi göstermeye çalıştığını da belirten Bağış, son sekiz yılda ABD'de

kapanan gazete sayısının 154, İngiltere'de 2011 yılında kapanan gazete sayısının

32 olduğunu, bunların bir kısmının ekonomik, bir kısımının siyasi sebeplerle

kapandığını söyledi.

Yasadışı yollarla haber edindiği için kapanan gazeteler olduğunu dile

getiren Bağış, gözaltına alınan, tutuklanan gazete sahipleri bulunduğunu

kaydetti.

Bağış, "Bizim ülkemizde bir tek gazetecinin bile mesleğinden ötürü

tutuklanması kabul edemeyeceğimiz bir şeydir. O konuda da mücadele etmek

istiyorsak AB standartlarını önemsememiz gerekir."

Muhabir: Murat Ünlü

Yayıncı: Ogün Duru - ANKARA

Kaynak: AA / Güncel
title