2026 Bütçesi Plan ve Bütçe Komisyonu'nda... Kayıhan Pala: Şehir Hastaneleri Yine Sağlık Bakanlığı Bütçesini Rehin Almış
CHP Bursa Milletvekili Kayıhan Pala, TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu'daki Sağlık Bakanlığı'nın 2026 yılı bütçesi görüşmelerinde, "Bütçe yetersiz, dağıtım tercihleriniz yanlış, şehir hastaneleri yine Sağlık Bakanlığı bütçesini rehin almış. Bütçenin genel bütçedeki oranı yüzde 7,8'e çıkmış. Geçen yıla göre bir artış var ama yetmez. Bu bütçeyle ne hastalıkların önlenmesi, ne tedavi edilmesi konusunda ciddi kaynak aktarılamaz" dedi. Pala ayrıca sağlık hizmetlerindeki memnuniyetin düştüğüne dikkat çekerek, "Yunanistan'dan sonra en düşük memnuniyetin olduğu ülkeyiz. Bilmiyorum o koltukta sizi nasıl oturtuyorlar ama bu kabul edilebilir bir şey değil" diye konuştu.
(TBMM) - CHP Bursa Milletvekili Kayıhan Pala, TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu'daki Sağlık Bakanlığı'nın 2026 yılı bütçesi görüşmelerinde yaptığı konuşmada, "Bütçe yetersiz, dağıtım tercihleriniz yanlış, şehir hastaneleri yine Sağlık Bakanlığı bütçesini rehin almış. Bütçenin genel bütçedeki oranı yüzde 7,8'e çıkmış. Geçen yıla göre bir artış var ama yetmez. Bu bütçeyle ne hastalıkların önlenmesi, ne tedavi edilmesi konusunda ciddi kaynak aktarılamaz" dedi. Pala, sağlık hizmetlerindeki memnuniyetin düştüğüne dikkat çekerek, " Yunanistan'dan sonra en düşük memnuniyetin olduğu ülkeyiz. Bilmiyorum o koltukta sizi nasıl oturtuyorlar ama bu kabul edilebilir bir şey değil" diye konuştu.
Samsun Milletvekili Mehmet Muş başkanlığında toplanan TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu'nda, Sağlık Bakanlığı'nın 2026 yılı bütçe teklifi ve kesin hesap görüşmeleri devam ediyor.
CHP Bursa Milletvekili Kayıhan Pala, komisyonda yaptığı konuşmada Sağlık Bakanlığı'nın performansının düşük olduğunu ifade ederek, Türkiye'de ömür ortalamasının OECD ülkeleri ortalamasından 4 yıla yakın daha kısa olduğunu kaydetti. Pandemide sergilenen kötü performans nedeniyle OECD ülkeleri içerisinde ömrün en kısaldığı ülkenin Türkiye olduğunu belirten Pala, şöyle konuştu:
"1960'la 2000'e bakacak olursanız Türkiye ömrün en fazla uzadığı OECD ülkeleri arasında ikinci ülkeydi. Şimdi bunu geride bırakmış durumdayız. Pandeminin en fazla etkilediği 3 yıla bakın. Fazladan ölüm sayısı 309 bin. Her yıl 100 bin fazla insanımızı yitirmişiz ve sağlıklı yaşam yılı beklentisi de OECD ülkeleri içerisinde en düşüklerden bir tanesi. Erken ölümlerle ilgili ciddi problemimiz var. 2010'dan sonra plato çiziyor çocuk ve bebek ölümleri ve yine bakanlığın slaytlarına bakacak olursanız hem bebek ölümü hem çocuk ölümü çok yüksek. Bölgeler arasında ciddi eşitsizlik var. 2024 verisi Artvin'de bin çocuktan 3,7'si ölürken Gaziantep'te 16,7'si ölmüş. Korkunç bir eşitsizlik var."
"Niye Yenidoğan Komisyonu'na gelemediniz"
Yenidoğan yoğun bakım ünitelerinin özel sektöre terk edildiğini söyleyen Pala, şöyle devam etti:
"Yine Gaziantep'te kamu hastanesinden özel hastaneye sevk yapılıyor. Dolayısıyla burada iyi bir performanstan söz etmemiz mümkün değil. 2015 yılında CHP milletvekilleri 5510 Sayılı Kanuna Ek-10 düzenlemesi yapılırken itiraz etmiş ve bugünleri söylemişti, 'Eğer böyle giderse ileride çeteler oluşabilir; bu da çocukların hayatını kaybetmesine yol açabilir' diye ama dinlenmedi.
2016 yılında İstanbul'da Yenidoğan Branş Komisyonu kuruyorsunuz. Tebrik ediyorum sizi, çok önemli bir şey. Peki sonrasında bunu niye getirmediniz ya da niye Yenidoğan Komisyonu'na gelemediniz, bunları anlatamadınız? Özel hastanelerdeki yenidoğan yoğun bakım ünitelerinde korkunç sorunlar var. Enfeksiyon önlemlerine ve antibiyotik kullanımına uygunluk yüzde 20'ler civarında. Bu kadar kötü bir durum varken niye bu yenidoğan ünitelerine, niye özel hastanelere müdahale edilmediğinin mutlaka toplum açıklanması lazım. Bu sorumluluk hem sizin hem diğer Sağlık Bakanlarınındır."
Türkiye'de ölümlere ve hastalık yüküne etkisi en yüksek risk etmenlerine ilişkin istatistikler konusuna değinen Pala, "Tütün kullanımı... Milletvekillerini sigara bırakma politikasına davet ediyorsunuz ama Türkiye'de tütün kullananların oranı artıyor. Üstelik global tütün indeksinde Türkiye tütün endüstrisinin etkisinin önde olduğu bir ülke olarak tanımlanıyor. Gerçekten bu kabul edilemez" dedi.
"Daha fazla hekime başvuru sayısını artırmak bunları kontrol etmeye yaramıyor"
Bulaşıcı hastalıklara karşı savaşımın yetersiz olduğunu vurgulayan Pala, "İki hastalık söylüyorum. Birisi şeker, diğeri yüksek tansiyon. Bakın şeker hastalığına. 2011'de görülme sıklığı yüzde 8'in altında, 2022'de bunun iki katına çıkmış. Siz nasıl mücadele ediyorsunuz hastalıklarla? Bu asla kabul edilebilir bir şey değil. Daha fazla hekime başvuru sayısını artırmak bunları kontrol etmeye yaramıyor. Dolayısıyla akılcı politikalara, özellikle koruyucu hizmetlere ağırlık vermeye ihtiyaç var" ifadelerini kullandı.
İstanbul'un sağlık alanında özel sektöre terk edildiğini söyleyen Pala, prevalansın en yüksek olduğu bölgelerde Sağlık Bakanlığı'nın hemodiyaliz cihazlarının bu prevalansla uyumlu olmadığını kaydetti.
"Çevrimiçi herhangi bir veriye erişim yok"
Pala, Sağlık Bakanlığı'nın 2025 yılı biterken henüz 2024 yılının istatistiklerini açıklamamasına tepki göstererek, sağlık sistemindeki sorunlara ilişkin verileri şöyle sıraladı:
"Gereksiz MR çekiminde Türkiye 1 numarada, gereksiz tomografi çekiminde Türkiye 1 numarada. Üstelik hani MR'ı bir kenara bırakıyorum, tomografide verdiğimiz radyasyon bu kişilerin kansere yatkınlığını arttırıyor bilimsel olarak. Sezaryen ameliyatları ile ilgili toplama baktığımızda korkunç yüksek, halen bu asla kabul edilemez. Kabul edilen sınır yüzde 15. Bizde yıllar içerisinde artıyor. Türkiye maalesef Tunus ve Cezayir'le birlikte en yüksek antibiyotik kullanılan ülkelerden bir tanesi, dünyada üç ülkeden bir tanesi. Bu kadar yüksek antibiyotik kullanıp bir de bulaşıcı hastalık yükünün azalmaması ve Avrupa'ya göre iki kat fazla olması gerçekten anlaşılabilir bir şey değil.
Bu arada veri paylaşmıyorsunuz. 2025 yılı bitiyor, 2024 yılı istatistiklerini yayınlayamadınız. Çevrimiçi herhangi bir veriye erişim yok. 2024'ün Ocak ayının verilerine erişemiyoruz. Bu kabul edilemez. Niye bu çağda yapılmıyor anlayabiliyor değilim."
"Bu bütçeyle ne hastalıkların önlenmesi, ne tedavi edilmesi konusunda ciddi kaynak aktarılamaz"
Pala, Sağlık Bakanlığı bütçesine ilişkin de şu eleştirileri yöneltti:
"Bir, bütçe yetersiz; iki, dağıtım tercihleriniz yanlış; üç, şehir hastaneleri yine Sağlık Bakanlığı bütçesini rehin almış. Bütçenin genel bütçedeki oranı yüzde 7,8'e çıkmış. Geçen yıla göre bir artış var ama yetmez. Bunun en az yüzde 10 olması gerektiğini Tıp Fakültesi yıllarından siz de bilirsiniz. Dolayısıyla buradaki artış oranını yeterli bulmuyoruz. Yalnızca Sağlık Bakanlığı değil, kamu bütçesinde diğer bakanlıklarla birlikte aktarılan payın en az yüzde 15 olması lazım. Bizde yüzde 10'u toplamda zor buluyoruz. Bu bütçeyle ne hastalıkların önlenmesi ne tedavi edilmesi konusunda ciddi kaynak aktarılamaz.
Bütçenin yüzde 58'ini hastanelere ayırıyorsunuz. 'Yani bırakalım hastalansınlar, hastalandıklarında tedavi edelim, onlara ilaç verelim, tıbbi görüntüleme yapalım.' Bu yalnızca sağlık sermayesinin işine yarar. Bu, insanların ne uzun ömürlü olmasına ne de ömürleri içerisindeki sağlıklı sürenin artışına bir katkı maalesef sağlamaz. Yıllardır bu tercihi değiştirememiş durumdasınız. Üstelik bu yıl bütçeden hastanelere ayrılan pay daha da artmış durumda. Türkiye yatak doluluk oranında en düşük ülkelerden birisi. Türkiye'de hem çok düşük hem de 2013'e göre kıyasladığımızda azalma eğilimi var."
"Yüzde 95'in altında kızamık bağışıklaması salgınlara davetiye çıkartır"
Aşılama oranlarına ilişkin de konuşan Pala, geçen yıl yüzde 98 olan İstanbul'da aşılama oranlarının yüzde 92'ye düştüğünü, Türkiye'de ise yüzde 96 olduğuna dikkat çekerek, "Böyle giderse bulaşıcı hastalıklarla ilgili ciddi sorunların karşımıza çıkması önlenemez" dedi.
Pala, şunları kaydetti:
"Dünya Sağlık Örgütü veri tabanına bakın. Uzun yıllardır ilk kez kızamık bağışıklamasında yüzde 94'ün altına düştü. Yüzde 95'in altında kızamık bağışıklaması salgınlara davetiye çıkartır. İstanbul'da bu, yüzde 92. Üstelik de sınıflar arası farklılıkta düşündüğünde çok ciddi bir problemin varlığı çok net ortaya koyuyor. Bu arada risk gruplarındakiler için yeni Covid aşıları yok ve grip aşılama oranı çok düşük.
Bu biriken aşısız nüfusu kim biriktirdi? Burada bizim biriken aşısız nüfusumuz varsa her birimiz el ele vermemiz lazım. Kızamık salgınlar yapıyor. 7 binli vakalardan, 5 binli vakalardan, 2 binli vakalardan söz ediyoruz. Dolayısıyla bu hepimizin sıkıntısıdır. Boğmacadan ne yazık ki çocuklar ölüyor. Aşıyla korunabilir bir hastalıktan bir çocuk ölüyorsa bu hepimizin utancıdır. Boğmaca olgu sayılarına bakın. 2000'li yıllardan itibaren en yüksek vaka sayısı. Neden? Bu çocuklar aşısız. Aşı temel bir halk sağlığı meselesidir."
Türkiye'de bağımlılığın ciddi bir problem olduğuna dikkat çeken Pala, Bahar Merkezi projesine değindi. Pala, "Sizin en son yayınladığınız verilerde yaklaşık yüzde 1 şu anda aktif kullanıcı var ve yüzde 3 de aktif kullanıcı olup olmadığını bilmediğimiz, bir şekilde kullanmış bunu yurttaş var. Bu kadar yüksek ve yükselme eğrimi olurken özellikle bağımlılığın küçük yaşlara da geçtiği bir ülkede siz 'Bahar sayısını burada tutacağım, çok az artıracağım' derseniz bu olmaz. Yani bağımlılık bu ülkede hepimizin sorunu, bir siyaset meselesi değil. Bu kadar bahar merkeziyle bu kadar rehabilitasyona ihtiyacı olan insan dururken bunların ihtiyaçlarının karşılanmadığı bir ülkede biz bu sonucu çözemeyiz" ifadelerini kullandı.
Pala, "Sağlık Bakanlığı'nın aile hekimi başına düşen nüfus hedefine" ilişkin de şu eleştirileri yaptı:
"2010 yılında Sağlık Bakanlığı bir hedef yayınladı. Dedi ki, '2023 yılında aile hekimi başına düşen nüfus 2 bin kişi olacak.' '2026 yılı hedefimiz 2 bin 800' diyorsunuz. 2 bin 600 kişiyi bir aile hekimine vererek nitelikli bir birinci basamak hizmet sağlanacağını düşünüyorsanız bu mümkün değil. Bu hedefiniz yanlış ve bu hedefinizi bir an önce düzelterek birinci basamağa odaklanmış bir sistem oluşturmadığınız müddetçe yalnızca yaptığınız harcamalar büyük bölümüyle sağlık sermayesinin işine yarar, toplumun sağlık sorunlarını çözmek açısından bir sorunu çözmez."
"Hangi şehir hastanesine ne kadar para veriyorsunuz"
Bütçenin şehir hastaneleri tarafından rehin alındığını belirten Pala, şöyle konuştu:
"Günlük maliyetini 373 milyon lira olarak koymuşsunuz. Bakanlığın bütçesinin yüzde 9'dan fazlasını şehir hastanelerine ayırıyorsunuz. Bu bütçeyi buraya ayırmasanız Sağlık Bakanlığı'na 150 bin yeni personeli istihdam edebilirsiniz ama tercihi böyle kullanıyorsunuz. Ayrıca hizmet bedelindeki yüksek artış oranında yüzde 50'ye de dikkat çekmek isterim.
Öte yandan, geçen yıl bize sunduğunuz şehir hastanelerine aktaracağınız bütçeyi yüzde 17 aşıyorsunuz. Ayrıca sizden önceki Bakan demişti ki 'Bu şehir hastaneleri maliyetimize çok yüksek 322 milyar euroyu bulabilir.' Soru önergelerimize niye yanıt veremiyorsunuz? Yanıt veremediğiniz bir şey mi var? Hangi şehir hastanesine ne kadar para veriyorsunuz? Daha ne kadar vereceksiniz? Kaç yıl vereceksiniz? Bunların hiçbirisine yanıt maalesef veremiyorsunuz.
"O koltukta sizi nasıl oturtuyorlar"
Bu arada kamu sağlık harcamalarının kısıldığını siz kendiniz gösteriyorsunuz. Cumhurbaşkanlığı hükümetinin maalesef böyle bir tercihi var. Oysa Türkiye, OECD ülkeleri içerisinde kamu sağlık harcamalarının en düşük olduğu ülkelerden birisi. 2002 yılının gerisindesiniz ve bu nedenle de sağlıkevi, Verem Savaş Dispanseri, acil yardım ambulansı sayısı azalıyor ve bu kabul edilemez bir şey. OECD son yayınladığı raporda diyor ki: 'Türkiye 10 yılda sağlıkta memnuniyetin 30 puanla en fazla azaldığı ülke. yüzde 41'e kadar düştü.' Yunanistan'dan sonra en düşük memnuniyetin olduğu ülkeyiz. Bilmiyorum o koltukta sizi nasıl oturtuyorlar ama bu kabul edilebilir bir şey değil. Bu kadar düşük memnuniyet hiçbirimiz için iyi değil. Çünkü bu memnuniyetsizlik aslında sağlıkta hizmete erişiminde sıkıntı olduğunu çok net gösteriyor.
Türkiye'de bütün istihdam içinde sağlık ve sosyal çalışma alanında istihdam edilenlerin oranı çok düşük. OECD istihdam ortalaması yüzde 11, Almanya'nın yüzde 15, bizde yüzde 6. ve yüzde 15'i Almanya daha da artırmaya çalışıyor, bizden de hekim ve hemşire Almanya'ya gitmeye çalışıyor. Ayrıca 'Giderlerse gitsin' diyordu Sayın Cumhurbaşkanı. Evet gidiyorlar, gitmeye de devam ediyorlar. Sağlıkta şiddet hız kesmiyor. 5 yılda 80 bine yakın olgu ve yıllar geçtikçe artıyor. Buna hiçbirimizin sessiz kalmaması lazım çünkü sağlıkta şiddet bu ülkenin en önde gelen gündemlerinden bir tanesi."































