2026 Bütçesi TBMM Genel Kurulu'nda… CHP'li Özçağdaş: "Siz Ancak Bakan Çocuklarının Hakkını Bilirsiniz"
CHP İstanbul Milletvekili Suat Özçağdaş, TBMM Genel Kurulu'nda Milli Eğitim Bakanlığı'nın bütçe görüşmelerinde yaptığı konuşmada, “TBMM'de bir çocuğun uğradığı istismarı engelleyememenin üzüntüsünü paylaşıyoruz, tıpkı MESEM’de olduğu gibi. Oysa MESEM’de öldürülen çocukları koruyamadınız ancak buna tepki gösteren çocukları tutukladınız. MESEM’de hayatını kaybeden Eren'in babasına ne cevap vereceksiniz? Bakan cevap vermiş, 24 Kasım’da AKP’nin AR-GE Eğitim Başkanı’nın kızı Şeyma Şen’i atamasız, dışarıdan konsolusluğa atamış. Siz ancak bakan çocuklarının hakkını bilirsiniz. Bir milyon kişi içinde adam bulamamışsınız bir AK Parti’linin kızını torpil ile Almanya'ya göndermişsiniz. Size ne desem boş” dedi.
(TBMM) - CHP İstanbul Milletvekili Suat Özçağdaş, TBMM Genel Kurulu'nda Milli Eğitim Bakanlığı'nın bütçe görüşmelerinde yaptığı konuşmada, "TBMM'de bir çocuğun uğradığı istismarı engelleyememenin üzüntüsünü paylaşıyoruz, tıpkı MESEM'de olduğu gibi. Oysa MESEM'de öldürülen çocukları koruyamadınız ancak buna tepki gösteren çocukları tutukladınız. MESEM'de hayatını kaybeden Eren'in babasına ne cevap vereceksiniz? Bakan cevap vermiş, 24 Kasım'da AKP'nin AR-GE Eğitim Başkanı'nın kızı Şeyma Şen'i atamasız, dışarıdan konsolusluğa atamış. Siz ancak bakan çocuklarının hakkını bilirsiniz. Bir milyon kişi içinde adam bulamamışsınız bir AK Parti'linin kızını torpil ile Almanya'ya göndermişsiniz. Size ne desem boş" dedi.
TBMM Başkanvekili Tekin Bingöl'ün başkanlığında toplanan TBMM Genel Kurulu'nda Milli Eğitim Bakanlığı ile Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı'nın 2026 yılı bütçeleri görüşülüyor. Bütçeler üzerinde, grubu olan siyasi partiler görüş ve önerilerini dile getiriyor.
Görüşmelerde söz alan CHP İstanbul Milletvekili Türkan Elçi, "Bugün mevzubahis Milli Eğitim Bakanlığı görüşmesi ise elbetteki eğitim sistemini, ülkemizdeki çocukları, gençlerimizi konuşacağız. Hak ettikleri yaşamı yaşayamadıklarını, onlara sunulan hayatın belirsizliğini, güvencesizliğini, hukukun onlara tanıdığı haklara erişemediklerini, cebelleştikleri sefaletleri, memlekete dair olan bitene itiraz ederken sokak ortasında güvenlik güçlerince maruz kaldıkları kötü muameleyi konuşacağız. Çocukların 'eti senin kemiği benim' zihniyeti ile çıraklık adı altında pedagojiden uzak ustalara nasıl teslim edildiklerini, çocukların fiziksel ve zihinsel gelişimlerini zayıflatan, çocuklukları yaşamaktan mahrum bırakan, okula sadece haftada bir gün gitme imkanı sağlayan, bir yıl içinde 85'inin yaşamını yitirdiği, yoksullukla cebelleşen 400 bin çocuktan oluşan orduya 'işçisin sen işçi kal' diyen bir sistemi yani çocukları sömüren sistemi, yani MESEM'i konuşacağız" diyerek konuşmasına başladı.
Elçi: "Meslekte ilerleme artık başarıya, emeğe ve diplomaya göre değil siyasal aidiyete göre belirleniyor"
Eğitim sisteminin herkesi eşitlemeye yönelik vaadinin şu anki kayırmacı ve adaletsiz politikalar sonucunda ortadan kalktığını ifade eden Elçi, "Meslekte ilerleme artık başarıya, emeğe ve diplomaya göre değil siyasal aidiyete göre belirleniyor. Küçük bir azınlık dışında büyük bir kesim için sınıf atlama, sınavla, eğitim ile değil siyasi ağlara dahil olmakla, suç örgütlerine mensup olmayla mümkün görülebiliyor. Çalışarak yükselme vaadinin yerine suça bulaşılmadan bu döngüden çıkılmaz düşüncesi yer alıyor. Eşitlikçi ve adil olmayan eğitim sistemini zorlayarak bu döngüden çıkmayı başarabilen, binbir emekle üniversite sınavlarında derece yapan, Türkiye'nin en iyi üniversitelerinde okuyan öğrenciler ise haksızlıklara, hukuksuzluklara itiraz ettikleri için ters kelepçelerle arabaların içinde üst üste istiflenebiliyorlar. Temel hak ve özgürlüklerini, anayasal haklarını talep ettikleri için biber gazlarıyla plastik mermilerle karşılaşıyorlar. Aylarca cezaevlerinde uzun tutuklu süreleriyle cezalandırılabiliyorlar" dedi.
Özçağdaş: "Bir milyon kişi içinde adam bulamamışsınız bir AK Parti'linin kızını torpil ile Almanya'ya göndermişsiniz"
CHP İstanbul Milletvekili Suat Özçağdaş da konuşmasında TBMM lokantasında yaşanan cinsel istismar olayını hatırlatarak, "TBMM'de bir çocuğun uğradığı istismarı engelleyememenin üzüntüsünü paylaşıyoruz, tıpkı MESEM'de olduğu gibi. Oysa MESEM'de öldürülen çocukları koruyamadınız ancak buna tepki gösteren çocukları tutukladınız. Neden hiç kamu görevlisi yargılanmıyor? MESEM'de hayatını kaybeden Eren'in babasına ne cevap vereceksiniz? Bakan cevap vermiş, 24 Kasım'da AKP'nin AR-GE Eğitim Başkanı'nın kızı Şeyma Şen'i atamasız, dışarıdan konsolosluğa atamış. Siz ancak bakan çocuklarının hakkını bilirsiniz. Bir milyon kişi içinde adam bulamamışsınız, bir AK Parti'linin kızını torpil ile Almanya'ya göndermişsiniz. Size ne desem boş" dedi.
"Semirttiklerinizin yüzde 60'ını cebinden alırsanız 15 milyon çocuğumuz için su da var, yemek de var"
Cumhuriyet Halk Partisi iktidarında nitelikli, bilimsel, laik, kamusal, parasız, erişilebilir ve kapsayıcı bir eğitim sistemini inşa edeceklerini kaydeden Özçağdaş, "Okulları ezberci ve sınav odaklı yapılar olmaktan çıkaracağız. Özgür, düşünen, sorgulayan ve yaratıcı bireyler yetiştiren yaşam alanları haline getireceğiz. MESEM'leri bitireceğiz. Okullara yatırım bütçesini artıracağız. 100 bin ücretli öğretmen yerine kadrolu öğretmen atayacağız. Kaynağı nereden bulacağımızı söylüyorsunuz. Bunun toplam maliyeti 460 milyar lira. Yandaşlarınızdan bu yıl almamaya karar verdiğiniz vergi 760 milyar lira. Yani bir yandan semirttiklerinizin yüzde 60'ını cebinden alırsanız 15 milyon çocuğumuz için su da var, yemek de var, güvenlik görevlisi de var, temizlik görevlisi de var" diye konuştu.
"Kapattığınız köy okullarına yeniden açacağız"
Özçağdaş, şunları kaydetti:
"Tam gün eğitime geçeceğiz. Sanatla, sporla, kültürle, güvenli yeşil alanlar ile buluşturacağız öğrencileri. Kapattığınız köy okullarına yeniden açacağız. Taşımalı eğitime son vereceğiz. Özel okullarda nitelikli eğitimleri satın almaya mecburen bırakan bu düzeni değiştireceğiz. Kendi garabetiniz olan 4+4+4 sistemine son vereceğiz. Okul öncesi eğitimi zorunlu eğitim haline getireceğiz. Kaderine terk edilen özel eğitim gereksinimi olan çocuklarımız ve onlara bu hizmeti sunan ancak kullanamaz hale gelen eğitim kurumlarımızı yeniden aktif hale getireceğiz. Vizyonumuzun temelinde mutlu öğretmenler var. Öğretmenlerin hak ve sorumluluklarını içeren yasal mevzuatlar geliştireceğiz. Maaşlarını ve özlük haklarını geliştireceğiz. Tüm eğitim çalışanlarına bir maaş hazırlık ödeneği ve bir maaş ikramiye vereceğiz. Özel okullardaki öğretmenlere taban maaş ve özlük hakı vereceğiz. Mülakat, Milli Eğitim Akademisi gibi uygulamalara son vereceğiz. Mülakat mağdurları öğretmenlerin ve KPSS mağdurlarının sorunlarını dile getireceğiz"
Adıgüzel: "15 Temmuz'u yapanlar dağdan inmedi Yusuf Tekin, vaiz kürsüsünden indi"
TÜİK verilerine göre 7 milyon çocuğun açlık sınırında yaşadığını ifade eden CHP Ordu Milletvekili Mustafa Adıgüzel de " Bu ülke savaş zamanında bile çocuklarını aç bırakmadı. Trump için Etimesgut Havalimanı'na yapılacak olan yatırım ile okul öncesi 1 milyon 741 öğrencinin bir yıllık bir öğün yemeği karşılanabilir ama Milli Eğitim Bakanı çocukları besleyeceğine cemaatleri besliyor" dedi. Adıgüzel, şu ifadelere yer verdi:
"Türkiye'de 100 binden fazla dernek var kaçı ile protokolü yaptın? Bu protokoller ile 'çocukların dağa çıkmasını engelliyoruz' diyorsun ancak 15 Temmuz'u yapanlar dağdan inmedi Yusuf Tekin, vaiz kürsüsünden indi. TÜRGEV ve TÜGVA üyeleri de bylock benzeri ERP isminde bir program kullanıyor, neredesiniz Cumhuriyet savcıları? 677 Sayılı Devrim Kanunu hala yürürlükte. Emniyet görevlilerine ve savcılara sesleniyorum; görevini yapmayan herkes suçludur. Tarikat ve cemaatler Türkiye Cumhuriyeti için açık bir tehdittir ve derhal kapatılmalıdırlar. Görevini yapmayanlar yarın ki 15 Temmuz'un sebebi ve ortağıdır."
Durmaz: "12 yıl boyunca çocuklarımıza sınavdan sınava sürüklediniz. Sonuçta diploması var ancak işi yok"
CHP Tokat Milletvekili Kadim Durmaz da şöyle konuştu:
"Milli Eğitim Bakanlığı bütçesi yalnızca rakamlarla değil çocuklarımızın yaşam hakkı, eşit eğitim hakkı bir gün laik ve kamusal eğitimin geleceği açısından belirleyici bir belgedir. Milli Eğitim Bakanlığı ne yazık uzun süredir eğitimi yönetemiyor. Ortada vizyondan, güvenden yoksun, her yıl değişen müfredattan sürekli oynanan sınav sistemleri, liyakat yerine sadakatin esas alındığı durumlar eğitim sistemini belirsiz bir alana dönüştürmüştür. Bakanlık bütçesi bu yıl yüzde 34 artış göstermiştir ancak bu artışın dağılımı eğitim sistemimizin hangi önceliklerle yönetildiğini açıkça ortaya koymaktadır. Bu bütçede okulda aç olan çocuklar yok, engelli öğrenciler yok, güzel sanatlar, spor okulları yok. Türkiye'de öğrenci başına yapılan harcamalar OECD değerinin ortalama dörtte biri altındadır. Öğrencilere reva gördüğünüz budur. Öğretmeni geçim derdi ile baş başa bırakan birisi eğitimde verimlilik bekleyemez. Veliler ise özel derslerle, kurslarla MEB'in vermediği eğitimi tamamlamaya çalışmaktadır. Fırsat eşitliği ağır bir yara almıştır. 'Okullarda bir öğün ücretsiz yemek' dedik, kanun teklifini reddettiniz. 'Bari CHP'li belediyelere izin verin' dedik onu da reddettiniz. 3,5 milyon çocuk açlıkla mücadele ederken okullarımızda hala bir öğün ücretsiz yemek, suya erişim, hijyen, yardımcı personel gibi en temel haklardan maalesef hizmet alınamıyor. Veliler 'neden benim çocuğum geri kalıyor' diyor; cevap net çünkü Milli Eğitim Bakanlığı eşitliği değil ihmali büyütmüştür. ve gençler, gençlerimiz yorgundur, gençlerimiz kaygılıdır, gençlerimiz ülkemizde değil başka ülkelerde gelecek aramaktadır. 12 yıl boyunca çocuklarımıza sınavdan sınava sürüklediniz. Sonuçta diploması var ancak işi yok. Umudu var ama yarını belirsiz bir gençliği ortaya çıkardınız."
Açıkel: "Kayyum vesayetine ve kayırmacı atamalara bir an önce son verilmelidir"
CHP İstanbul Milletvekili Fethi Açıkel, YÖK ve üniversite bütçeleri hakkında söz aldığını söyleyerek, şunları kaydetti:
"Bu konuşmayı Türkiye Cumhuriyeti'nin üniversitelerinin ve akademik camiasının askeri darbe dönemlerinde dahi karşılaşmadığı, vesayetçi anlayışlarla, KHK ihraçlarıyla, liyakatsiz ve kayırmacı atamalarla karşılaştığı, büyük bir akademik ve kurumsal aşınmanın yaşandığı bir fetret döneminde yapıyorum. 100 yıl öncesinde dünyanın mazlum milletlerinin örnek aldığı çağdaş demokratik uygarlık ideali üzerinde yükselen Atatürk, Cumhuriyetimizin genç beyinlere bir zamanlar ışık tutan üniversite geleneğinin derin bir siyasi kayırmacılığa ve kayyum uygulamalarına itildiği bir duraklama döneminde yapıyorum.
Dünyada çok büyük teknolojik devrimlerin ve endüstriyel dönüşümlerin yaşandığı bu dönemde üniversitelerin, enstitülerin ve AR-GE'nin öneminin katlanarak arttığına tanıklık ediyoruz. Enerjide, sağlıkta, ilaç sanayisinde, eğitimde, tarımda, meteoroloji ve iklim bilimlerinde, madencilikte, nadir toprak elementlerinde, malzeme bilimlerinde, lojistikte, haberleşme ve iletişimde, savunma ve havacılıkta, robot ve mekatronik teknolojilerinde ve şüphesiz yapay zekada, tüm stratejik kalkınma alanlarında büyük dönüşümler yaşanırken maalesef, Türkiye'de siyasi vesayet, ideolojik dogmatizm, dağınıklık, plansızlık ve bütçe krizleri nedeniyle üniversitelerimizde ve AR-GE ekosisteminde duraklamalar gözlemlenmektedir. Plansızlık yüzünden, baskıcı ve kayırmacı yönetimler yüzünden Türkiye, vasat yükseköğretim, vasat AR-GE ve vasat verimlilik sarmalından çıkamamaktadır; orta gelir tuzağından kurtulacak bir üniversite ve mesleki beceri geliştirme modeli uygulayamamaktadır. Türkiye, 2021 raporuna göre OECD içinde en büyük beceri uyuşmazlığına sahip ülke konumuna düşmüştür. AR-GE ve ürün geliştirme süreçleri arasındaki kopukluklar ve ürün geliştirme ile iş geliştirmede yaşanan yetersizlikler yirmi beş yıldır yaşanan vahim duraklamayı göz önüne sermektedir. Nitekim, Türkiye'nin ihracat kilogram birim fiyatı 1,5 doları aşamamaktadır. Bu rakam Güney Kore'de 2,6, Almanya'da ise 3,6 dolardır. OECD verilerine göre Türkiye'de yeni mezunlar arasında STEM yani bilim, teknoloji, mühendislik, matematik payı sadece yüzde 18'dir, Almanya'da bu oran yüzde 35, Fransa'da yüzde 34, Güney Kore'de yüzde 33'tür, Türkiye 44 ülke arasında sondan 3'üncü sıradadır. Cumhuriyetimizin 2'nci yüzyılında ulusal kalkınma ve ekonomik bağımsızlık hedeflerine uygun bir ilerleme stratejisi için her şeyden önce tüm üniversitelerde akademisyen ve öğrenci kardeşlerimiz için demokratik ve özerk araştırma ikliminin yeniden tesisi ve 190 bine yakın akademisyenin maaş ve özlük haklarında iyileştirme gerekmektedir. Kayyum vesayetine ve kayırmacı atamalara bir an önce son verilmelidir."
Taşkın: "Siz darbeci cuntadan bile geriye düştünüz"
CHP İzmir Milletvekili Yüksel Taşkın ise "Ekrem İmamoğlu'nun diplomasını iptal etme noktasında YÖK'ün utandırıcı rolünü kınayarak başlıyorum" diyerek sözlerine başladı. Taşkın, "Ülkemizi bir muz cumhuriyetine dönüştüren bu işlemin derhal iptal edilmesini istiyorum" dedi.
Taşkın şöyle konuştu:
"Bu ülkede sıradan bir yurttaş muhtar seçebiliyor ama üniversitede bileşenleri rektör seçemiyor. Anayasa Mahkemesi kararına rağmen rektör seçimlerini ortadan kaldıran ve cumhurbaşkanlığının atama yetkisini esas alan bir kanun geçirdiniz. 12 Eylül cuntası bile anayasaya seçme ve atama ifadesi koymuştur. Siz darbeci cuntadan bile geriye düştünüz. Daha da kötüsü atamalara dair bir kriteriniz yok. Vekilliği biten arkadaşlarınızı Diyanet İşleri Başkanını rektör yapıyorsunuz. Böyle bir ortamda akademik özgürlüğün yerlerde sürünmesi kaçınılmazdır. Sizin farklı veya çeşitli üniversitelerin gelenek oluşturmasına tahammülünüz yok. Öyle olsa Boğaziçi Üniversitesi'nden gurur duymanız gerekirdi.
Benim de aralarında olduğum Barış Akademisyenleri 9 yıldır yargı sürecinin sonuçlanmasını bekliyor. Anayasa Mahkemesi'nin kararına rağmen görevlerimize iade edilmiyoruz. Üniversitelerimizin teknoloji üretimine katkı sundukları iddiası doğru değildir daha da kötüsü üniversitelerin giderek işlevsizleşmesi, toplumsal ihtiyaçlara yanıt verememesi ve üretim ile ilişkilerinin kopmasıdır. Öğrenciler açısından baktığımızda sayısı artarken niteliği giderek düşen üniversiteler görüyoruz. Üniversitelere giriş sınavında barajı da kaldırdınız neredeyse eksi netlerle bilgisayar mühendisliğine öğrenciler giriyorlar. Üniversite mezunları arasında işsizlik neredeyse yüzde 40'ı bulmuş durumda üniversiteyi okuyanlar 'boşuna mı okuduk' diye feryat ediyor."





























