Haberler

CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu: (2)

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın "Siyasi hayatımda ne aldanan oldum, ne aldatan oldum" sözlerine ilişkin, "Bu laf çok güzel bir laf. Bu laf aslında bütün bu olaylardan kendisinin haberinin olduğunu itiraf eden bir cümledir.

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın "Siyasi hayatımda ne aldanan oldum, ne aldatan oldum" sözlerine ilişkin, "Bu laf çok güzel bir laf. Bu laf aslında bütün bu olaylardan kendisinin haberinin olduğunu itiraf eden bir cümledir. Hiç aldatılmamışsa ve hiç aldanmamışsa bütün bu olaylardan kendisinin bilgisinin olduğunu söylüyor zaten. Bundan büyük itiraf olamaz." dedi.

Kılıçdaroğlu, NTV canlı yayınında gündeme ilişkin soruları yanıtladı.

"17-25 Aralık'tan sonra Türkiye 2 seçim geçirdi. Belki, bu seçimlerde milletvekilleri, ByLock kullananlar, FETÖ'cü olanlar ayıklandı, temizlendi. Nasıl değerlendirirsiniz?" şeklindeki soru üzerine Kılıçdaroğlu, "Nasıl ayıklandı, darbe girişimi bu dönemde oldu. ByLock'un çözümü bu dönemde yapıldı. Eagle var daha? Bylock kullanıldığı anlaşıldıktan sonra buna geçildi." diye konuştu.

"Sayın Adalet Bakanı, 'Sayın Kılıçdaroğlu'na Amerika'dan FETÖ'cülerden yanlış hatırlamıyorsan mail geldi." diyen Kılıçdaroğlu, "Sen Adalet Bakanısın. Adalet dağıtan bir kurumun başındasın. Ahlakın varsa, bana gelen o maili çıkar açıklarsın. Neden ben böyle bir mail gelmediğini söylüyorum. Geldiğini söylüyorsan, Adalet Bakanısın, sen çık açıkla. Bak ben ne kadar rahatım. Çık açıkla." ifadelerini kullandı.

CHP olarak bu konuya çok duyarlı olduklarını aktaran Kılıçdaroğlu, şöyle konuştu:

"Bizim anonim mail adresimize Amerika'dan David Keynes diye birisi, ki bu ByLock'u kurduğunu, programı yaptığını söyleyen kişiydi. Bize bir maili geldi, CHP'ye bir maili geldi. Biz bunun dökümanını aldık, bir dosya halinde Başbakanlık Müsteşarlığı'na gönderdik. Neden? Biz Türkiye'nin bekasını her zaman savunduk. Hangi tarihte gönderdik? 19 Ekim 2016'da. Bizim devlete, bizim hükümete, bizim Türkiye'nin çıkarlarına bakış açımıza bakın, bir de onların bakış açılarına bakın. Yalan söylemek bu kadar kolay olmamalı. Bir Adalet Bakanı için hele hele bu kadar hiç olmamalı. Arzu ederlerse buradan açık çağrı yapıyorum Sayın Binali Yıldırım gelir, oturur bu konuyu ikimiz rahatlıkla konuşabiliriz. Niye gelmiyorlar? Ellerinde her türlü bilgi var, gelsinler oturup konuşalım. Darbeyi kapatmak ne demektir? Darbeyi kapatmak 'suç işlemek' demektir. Darbenin siyasi ayağını ortaya çıkarmamak 'suç işlemek' demektir. Suçluların telaşı içindeler."

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın "15 temmuz gecesi biz Marmaris'ten İstanbul'a geldik. Sayın Kemal Kılıçdaroğlu da İstanbul'a gelmiş, Atatürk Havalimanı'na inmiş. Keşke bekleseydi birlikte orada tanklara karşı dursaydık ama Kemal Bey durmadı başka bir yere geçti" sözlerinin hatırlatılması üzerine Kılıçdaroğlu, "Sayın Kılıçdaroğlu Atatürk Havalimanı'nda bekleyin, ben de oraya geliyorum' diye bana haber mi verdi? Nerede olduğu belli değildi. Bir Cumhurbaşkanı konuşurken, neyi anlatmak istediğini, sade ve güzel bir dille anlatmalı. 'Beni bekleseydi, bana haber verseydin beklerdim, niye beklemeyeyim?" diye konuştu.

Kılıçdaroğlu, şu açıklamaları yaptı:

"Beklerdim, niye beklemeyeyim? Niye bana haber vermiyor? Laf söylemek kolaydır. Önemli olan niyettir, niyet. Beni eleştirmek için bunu söylüyor. Gelirsin havaalanına dersin ki 'Ben geliyorum Sayın Kılıçdaroğlu da orada beklesin. Biz ikimiz beraber, üçümüz beraber, beşimiz beraber oturalım darbeye karşı çıkalım'. Peki geldi de tankın üstüne mi çıktı Allah aşkına? Atatürk Havaalanı'na geldi de tankın üstüne mi çıktı? Yok öyle bir şey. Giriş-çıkış, uçaklar çalışmıyor. Sadece ben yoktum Sayın Hayati Yazıcı da vardı, beraberdik orada zaten."

İndiğinde havalimanının girişinde tankların olup olmadığının sorulması üzerine ise Kılıçdaroğlu, "Çıkışta vardı, bu kadar. Sonra biz geçtik, darbeye karşı olduğumuzu açıkladık zaten. Doğru olmadığını söyledik. Üstelik ben bunu, öğrenir öğrenmez daha uçaktayken söyledim. Her türlü darbeye karşı olduğumuzu söyledim bu kadar basit." değerlendirmesinde bulundu.

Kılıçdaroğlu, sorunun aslında daha derinde olduğunu belirterek, şöyle devam etti:

"Sayın Cumhurbaşkanı bugün açıklama yapıyor. Okuyayım size metni 'Siyasi hayatımda ne aldanan oldum, ne de aldatan oldum' Bugün miting meydanında, galiba söylüyor. Gazeteci arkadaşlarımıza bir mesaj verelim. Bu sözü acaba başka birisinden duydular mı? Noktayı burada bırakalım. Şimdi diyor ki 'Şahsım başta olmak üzere' 19 temmuz 2015 darbeden çok önce, Harp Akademileri'nde söylüyor. 'Şahsım başta olmak üzere tüm ülke yanlış yönlendirildi, aldatıldı. Tüm ülke ve şahsım yanlış yönlendirildi ve aldatıldı.' Ama bugün ne diyor? 'Siyasi hayatımda ne aldanan oldum ne aldatan oldum'. İkisini aynı kişi söylüyor. Sonra dönüyorum 3 Ağustos 2016'ya, yani darbeden sonraya. 'Bu yapının bambaşka niyetleri olduğunu uzun süre görmedik, göremedik.' FETÖ terör örgütüyle ilgili söylüyor. 'Bu yapının bambaşka niyetleri olduğunu uzun süre görmedik ve göremedik'. Sonra 'Allah bizi affetsin.' diyor. 25 Ağustos 2004 kendisi Başbakan, Milli Güvenlik Kurulu'nda FETÖ terör örgütünün ne kadar tehlikeli olduğuna dair brifing veriliyor. 'Görmedik' ne demek görmedik? Söylediler, gösterdiler, döküman verdiler. Her hafta, her ay MİT'in raporları geldi. Ne demek 'görmedik'? 'Göremedik' ne demek? Aynı menzile yürüyen siz değil miydiniz? Aynı menzile paralel yürüyen siz değil miydiniz? İtiraf eden siz değil miydiniz?"

Erdoğan'ın, "Siyasi hayatımda ne aldanan oldum, ne aldatan oldum" sözünü hatırlatan Kılıçdaroğlu, "Bu laf çok güzel bir laf. Bu laf aslında bütün bu olaylardan kendisinin haberinin olduğunu itiraf eden bir cümledir. Hiç aldatılmamışsa ve hiç aldanmamışsa bütün bu olaylardan kendisinin bilgisinin olduğunu söylüyor zaten. Bundan büyük itiraf olamaz." dedi.

Erdoğan'ı "bu itirafı yaptığı için yürekten kutladığını" belirten Kılıçdaroğlu, "bu itirafı yapmanın yürek isteyeceğini savundu.

"Neden 'Hayır' dediğimizi çok iyi bilmiyorlar"

Kılıçdaroğlu, Gaziantep'te "evet" çadırına yaptığı ziyarette oradakilerin kendisine neden "hayır " dediğine yönelik sorular sorduğunu söyledi.

Milletvekili sayısının artırılması, 18 yaşına seçme hakkı verilmesi gibi konularda güzel bir sohbet gerçekleştirdiklerini aktaran Kılıçdaroğlu, "Sonuçta onları tahrik eden ifadelerde hiç bulunmadım. Sayın Cumhurbaşkanı 'hayır' çadırını ziyaret ederken kullandığı bir ifade var, özür dileyerek ifade edeyim, 'Kılıçdaroğlu yalan söylüyor.' diye bir ifade kullanmış. Ben böyle ifadeleri hiç kullanmadım ve onlara şunu da söyledim, 'evet' oyu da 'hayır' oyu da kullanan herkesin başımın üstünde yeri vardır. Hiçbir ayrım yapmayız" diye konuştu.

Çadırdakilerin ikna olup olmadığına ilişkin olarak da Kılıçdaroğlu, "Neden 'hayır' dediğimizi pek iyi bilmiyorlar. Oysa neden 'hayır' dediğimizi bilmelerini çok isterdim." diye konuştu.

Kampanya kapsamında engellemelerle karşılaşıp karşılaşmadıkları yönünde bir soru üzerine Kılıçdaroğlu, bugün Gaziantep'te yanına gelen AK Partili birisinin "hayır" oyu vereceğini söylediğini aktardı.

O kişinin "15 yıldır AK Partiliyim, AK Parti'ye oy veriyorum ama bu kadarı fazla, bu doğru değil, böyle bir şey olamaz' dediğini belirten Kılıçdaroğlu, bu tür manzaralarla çok karşılaştıklarını, vatandaşların da kendilerine yönelik bir adaletsizlik olduğunu gördüğünü söyledi.

-"Numan Bey'i devreye soktuk"

OHAL kapsamında çıkartılan bir kararname ile "özel televizyon kanallarının aykırı düşüncelere veya diğer partilere yer verme koşulunun kaldırıldığını" ifade eden Kılıçdaroğlu, "Biz ancak sınırlı sayıda kendisini merkezde gören televizyon kanallarına çıkabiliyoruz ki TRT'ye çıkabilmek için de araya Bakanları koyduk, Numan Kurtulmuş'a söyledik. 'Siz, Binali Bey'i çıkarıyorsunuz. Binali Bey, çıkarken TRT'nin bütün kanallarında yayımlanıyor. Bizi de çıkarın.' dedik." diye konuştu.

Kendilerinin gazeteci ayırımı da yapmadıklarını ifade eden Kılıçdaroğlu, sözlerine şöyle devam etti:

"Üstelik TRT benim paramla, hadi özel televizyon kanallarını anladık. Kendi imkanlarıyla, kendi güçleriyle yayın yapıyorlar ama devletin televizyonu benim vergimle, benim elektriğimden kesilen paralarla yayın yapacak, bize yer vermeyecek, bir de kuruluş yasasında da tarafsızlık ilkesi olacak. Pes yani. Numan Bey'i devreye soktuk, rica etti arkadaşlar. Sonunda TRT Haber ve TRT-1 radyodan yayımlanmak, kanaldan değil. Radyodan yayımlanabilir diye böyle bir dar alanı uygun gördüler, 'Gelip burada ancak sizinle röportaj yapabilir' dediler. Bir adaletsizlik var, koşullar eşit değil."

İktidarın "Kemal Kılıçdaroğlu" üzerinden bir kampanya yürüttüğünü aktaran Kılıçdaroğlu, "Kararsız bir alan var. Ama gördüğümüz tablo şu; bir haksızlık olduğu meydanda, vicdanları sızlatan bir tablo meydanda. Devletin forsunu kullanıyorlar, devletin uçaklarını kullanıyorlar, devletin arabalarını kullanıyorlar, devletin televizyonunu kullanıyorlar, devletin paralarını kullanıyorlar 'Biz mağduruz' diyorlar. Biz? Kim mağdur?" diye konuştu.

"Yeni anayasa değişikliğiyle birlikte Meclis ortadan kalkacak diyorsunuz?" şeklindeki bir soru üzerine de Kılıçdaroğlu, böyle bir sözcüğü hiç kullanmadığının altını çizdi. Kılıçdaroğlu, milletvekili sayısının artırılmasına ilişkin olarak, "Bedeli ne? 187 trilyon lira. Niye vatandaşın cebinden bu parayı alıyorsunuz? 550 milletvekili neyimize yetmiyor?" dedi.

"Kim hakime güvenir?

CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, yeni sistemle TBMM'nin yetkilerinin önemli ölçüde kısıtlanacağını anlattı. "TBMM'nin hangi yetkisi artıyor" diye soran Kılıçdaroğlu, karşı çıktıkları bir diğer konunun parti genel başkanının hakim tayin etmesi olduğunu söyledi.

Cumhurbaşkanının tarafsız olması gerektiğine vurgu yapan Kılıçdaroğlu, "Hem cumhurbaşkanı hem partinin genel başkanı. Anayasa Mahkemesine hakim tayin edecek, HSYK'ya hakim tayin edecek, kim hakime güvenir? Bir sürü adam devreye girecek, başkana ulaşmaya çalışacak. 'Aman ne olursun beni buraya tayin edin, hiçbir kararnameyi geri göndermem, ne derse başım gözüm üstüne.' Bunlar çıkacak ortaya." diye konuştu.

Başka bir soru üzerine fesih yetkisi tartışmasına değinen Kılıçdaroğlu, fesihin kelime anlamının bir kimsenin kendi iradesi dışında görev süresinin son verilmesi anlamına geldiğini söyledi. Kılıçdaroğlu, yeni sistemde cumhurbaşkanının hiçbir gerekçe göstermeden Meclisi yeniden seçime götürme yetkisi olduğunu aktardı.

Yeni sistemle çift başlılığın ortadan kalkacağı söylemlerinin hatırlatılması üzerine ise Kemal Kılıçdaroğlu, geçmişte Bülent Ecevit ile Ahmet Necdet Sezer arasında tartışmalar yaşandığını hatırlattı.

Kılıçdaroğlu, "Nasıl aşıldı bunlar? Parlamentoda aşıldı. Sayın Abdullah Gül, Parlamento seçmedi mi? Seçti. Bütün o krizleri demokratik parlamenter sistem içinde aştık. Zaman kaybı mı oldu? Hayır. O krizin ekonomik bedelini iyi ölçüp tartmak lazım. Ekonomi zaten çok zor durumdaydı. Amerika'dan Kemal Derviş'i getirdiler, çok önemli kararlar aldılar..." diye konuştu.

Çift başlılığın asıl bu yeni sistemle geldiğini ileri süren Kılıçdaroğlu, yeni sistemle cumhurbaşkanının hem devletin başı hem de parti genel başkanı olacağını dile getirdi.

Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti:

"Daha dramatiğini söyleyeyim. Diyelim ki seçim oldu ve çoğunluk partisi A partisi oldu. Ama yüzde 51 bulunmadığı için A partisinin başkanı Parlamentoda çoğunluğu olmasına rağmen başkan seçilemiyor ikinci turda başkan, başka birisi seçildi. Parlamentoda çoğunluğu olan partiyle, başkan arasında ciddi bir uyumsuzluk çıkacak. Asıl çift başlılık orada çıkacak, bu yeni rejimde. Bunlar düşünülerek mi getirildi? Hayır. Bir partinin mutfağında anayasa hazırlarsanız, ortaya tam bir felaket anayasası çıkar. 12 Eylül Anayasası 91,7 oyla kabul edildi. 2010 anayasa değişiklikleri yüzde 58'le kabul edildi. 12 Eylül Anayasasını şimdi hepimiz 'nereden çıktı bu darbe anayasası?' diye dizimize vuruyor muyuz? Vuruyoruz. Kim kabul etti. Bir kişi meydanlara çıktı, 'hayır' oyunu kullanmak yasaktı, Kenan Evren cadde cadde, sokak sokak il il dolaşıp 91,7 oy aldı. Aynı proğramı aynı düzeni şimdi yaşıyoruz. Neredeyse 'hayır' demek yasak, 'evet' diyen valisi, kaymakamı, bakanları, cumhurbaşkanı herkes sokaklarda devletin parası gırla, buna rağmen 'evet'i anlatamıyorlar ama tek düşmanları var Kemal Kılıçdaroğlu. Neden? Çünkü Kılıçdaroğlu, doğruları söylüyor. Rahatsız oluyorlar."

Kılıçdaroğlu, konuşmasında, daha önce yaptığı televizyonda tartışma çağrısını yineledi.

Partisinin Konya Milletvekili Hüsnü Bozkurt'un açıklamalarının sorulması üzerine ise Kılıçdaroğlu, bu tür açıklamaları doğru bulmadığını ve onaylamadığını daha önce ifade ettiğini hatırlattı.

Aynı şekilde "hayır diyenler teröristtir" diye özel bir suçlama geldiğinde buna da karşı çıktığını hatırlatan Kılıçdaroğlu, "Dolayısıyla 'evet' oyunu kullananları suçlamak, 'hayır' oyunu kullananları suçlamak gibi bir süreçten siyasetçilerin uzak durması lazım. Sayın Cumhurbaşkanı'nın 'hayır' diyenlerin de saygınlığı vardır, noktasına gelmesi benim açımdan sevindiricidir." dedi.

Kılıçdaroğlu, kendisinin Bozkurt'la konuşmadığını ancak partinin ilgili kişilerinin konuştuğunu dile getirdi.

"Evet çıkarsa tavrınız ne olur?"

"17 Nisan sabahı evet çıkarsa tavrınız ne olur?" sorusu üzerine Kemal Kılıçdaroğlu, "Evet çıkarsa demokrasiyi savunmaya devam edeceğiz." ifadesini kullandı.

TBMM'nin Kurtuluş savaşını, Kıbrıs Barış Harekatı'nı yönettiğini ayrıca 15 Temmuz darbe girişimini önlediğini hatırlatan Kılıçdaroğlu, böyle bir parlamentonun yetkilerini almanın doğru olmadığını vurguladı.

Kılıçdaroğlu, "Parlamento geleneğinden neden vazgeçiyoruz? Neden başkanlık rejimi? Bir rejimi niye değiştiriyoruz? Bir rejimi değiştiriyoruz 'toplumun yarısı istiyor, yarısı istemiyor' diye bir tablo çıkıyor ortaya. Toplumun yarısı bir rejimi istemiyorsa orada barışı, huzuru sağlayamazsınız. Orada kavga olur. Bizim isteğimiz ne? Rejimi değiştirecekseniz hep beraber oturun konuşun. Hangi gerekçeyle değiştiriyoruz biz?" değerlendirmesini yaptı.

İktidar partisi yetkililerinin tek adam tartışmalarına ilişkin, "Sayın Kılıçdaroğlu seçim mağlubiyetlerine rağmen halen koltuğunda oturuyor bu da bir tek adamlık değil mi?" şeklindeki açıklamalarının hatırlatılması üzerine Kemal Kılıçdaroğlu, şunları kaydetti:

"Benim gibi tek adam olsunlar. Ben demokrasiyi savunuyorum. Bizde kurultaylar var. Bizde onlar gibi değil. Bizde genel başkan adayları çıkarlar. Delegeler kendi özgür iradeleriyle gelir, kendi genel başkanlarını seçerler. Biz grup başkan vekillerimizi bile seçimle belirliyoruz. Onlar hangisini belirliyorlar. Sayın Davutoğlu'na bakın, yüzde 49,5 oy aldı. Bir saray darbesiyle gitti. Koca başbakan yuvarlandı gitti. Ne oldu? Binali Bey geldi. Kim getirdi? Kendi kurultayları mı seçti? Bir kişi seçti, 'sen genel başkan olacaksın' bitti. Çift başlılık diyorlar, ne çift başlılığı. Binali Bey'le Sayın Erdoğan arasında bir sorun mu var. Nerede çift başlılık var? Espri olsun diye söylerim; Binali Bey'in 80 düğmesi olsa ceketinde, Sayın Erdoğan'ı 8 metre öteden görse, 8 saniyede bütün düğmeleri ilikler. Öyle karşı çıkacak falan yok bunlar. Hangi gerekçeyle istifa edeceğim. Bir anayasa oylaması yapıyoruz. Bir parti seçimi, bir lider seçimi yok. Zaten sorun da oradan çıkıyor. Hala biz bir anayasa oylaması yaptığımızın farkında değiliz. Biz bir rejim değişikliğini oyluyoruz. Cumhurbaşkanı taraflı mı olmalı, tarafsız mı olmalı? Bu kadar basit bir soruya cevap arıyoruz. 'Tarafsız olsun' deniyorsa, 'hayır' oyu verilece, bu kadar basit."

(Bitti)

Kaynak: AA / Politika

Recep Tayyip Erdoğan Kemal Kılıçdaroğlu Politika Güncel Haberler

500
Yazılan yorumlar hiçbir şekilde Haberler.com’un görüş ve düşüncelerini yansıtmamaktadır. Yorumlar, yazan kişiyi bağlayıcı niteliktedir.
title