Mekke'nin Fethi ne zaman? Mekke'nin Fethi ne zaman ve nasıl gerçekleşti?

İslam alemi için çok önemli günlerden biri olan Mekke'nin Fethi, yıl dönümünde idrak ediliyor. Hicri takvim ve Miladi takvim arasındaki fark nedeniyle Mekke'nin Fethi tarihi merak konusu olurken vatandaşlar Mekke'nin fethi ne zaman ve Mekke'nin fethi ne zaman ve nasıl gerçekleşti gibi sorular sormaya başladı. İşte Mekke'nin Fethi ve detayları...
Hz. Muhammed'in doğduğu şehir olan Mekke, İslam tarihi açısına farklı şekillerde öneme sahiptir. Mekke'nin Fethi ile İslamiyet ivme kazandı ve Mekke, Kureyşlilerin elinden alındı. Müslümanların eksin zaferi ile sonuçlanan Mekke'nin Fethi günümüze kadar Müslümanlarca her yıl idrak edilmiş ve hatırlanmıştı. Peki, Mekke'nin fethi ne zaman? Mekke'nin fethi ne zaman ve nasıl gerçekleşti?
MEKKE'NİN FETHİ NEDİR?
Mekke'nin Fethi, 11 Ocak 630 (Hicrî: 20 Ramazan 8) tarihinde Müslümanların, Kureyşliler'in elindeki Mekke'yi fethi olayıdır.
MEKKE'NİN FETHİ NEDENLERİ?
Bu savaş Kureyşlilerin Hudeybiye antlaşmasını ihlal etmesi sonucunda meydana gelmiştir. Bedir, Uhud ve Hendek savaşlarının ardından, hicretin altıncı yılında Hudeybiye bölgesinde Müslümanlar ile müşrikler arasında on yıl sürecek bir barış anlaşması imzalandı.
Ancak anlaşmadan iki yıl sonra Kureyş müşrikleri anlaşmayı ihlal ettiler. Huzae Oğulları kabilesi Müslümanlarla Bekir Oğulları kabilesi de Kureyş'le müttefikti. Ama hicretin sekizinci yılında bu iki kabile arasında meydana gelen savaşta, Kureyş müşrikleri Bekir Oğulları kabilesinin lehine Huzae Oğulları kabilesinden bazı kişileri öldürdü. Bu Hudeybiye barış antlaşmasının ihlali anlamına geliyordu. Ebu Süfyan Medine'ye giderek şahsen özür dilese de özrü kabul edilmedi ve Allah Resulü (s.a.a) kısa bir süre sonra, barış zamanında ve İslam'ın yayılmasıyla toplanan büyük bir orduyla Mekke'nin fethi için yola çıktı.
MEKKE'NİN FETHİ NASIL OLDU?
Allah Resulü (s.a.a) Müslüman olmuş bedevi Araplara "Allah'a ve ahiret gününe inanan Ramazan ayında Medine'de bulunsun" mesajını gönderdi. Bunun yanında diğer kabilelere de elçiler göndererek onları savaşa davet etti. İslam ordusunun sayısının on bin kişi olduğunu ve farklı kabilelerden toplanan askerlerin kabile ve sayılarını ise şöyle zikretmişlerdir:
• Muhacirler; 700 savaşçı ve 300 at.
• Ensar; 4000 savaşçı ve 500 at.
• Muzeyne; 1000 savaşçı, 100 at ve 100 zırh.
• Eslem; 400 savaşçı ve 300 at.
• Cuheyne; 800 savaşçı ve 50 at.
• Ka'b b. Amr Oğulları; 500 savaşçı.
• Süleym Oğulları; 700 savaşçı.
• Gıfar Oğulları; 400 savaşçı.
• Diğer kabilelerden ise yaklaşık 1500 savaşçı.
Allah Resulü (s.a.a) İslam ordusu ile Mekke'ye doğru yola çıktı. Muhacirlerden Hatib b. Ebi Beltaa adlı biri, İslam ordusu daha harekete geçmeden önce "Sara" adındaki bir kadını, İslam ordusunun harekete geçtiği haberini Kureşylilere iletmesi için yolladı.[4] Ancak Resulü Ekrem (s.a.a) onların bu eyleminden haberdar oldu ve Hz. Ali (a.s), Zübeyr ve Mikdad'ı ne pahasına olursa olsun o casus kadını yakalamaları için görevlendirdi.[5]
Onlar casusluk yapan kadını Medine ve Mekke yolu arasındaki "Ravzatu'l-Hah"da (Hah bahçesi) ve başka bir rivayete göre "Halika" bölgesinde yakalayarak Hz. Peygamber Efendimizin (s.a.a) huzuruna getirdiler.[
Hz. Fahri Kâinat efendimiz (s.a.a) Kureyş'in İslam ordusunun harekete geçtiğinden haberdar olmaması için çok fazla özen gösterdi. Bundan dolayı İslam ordusu Mekke'nin birkaç km. uzaklığındaki "Merru'z-Zahran" bölgesine varana kadar, Mekke ahalisi ve casuslarının İslam ordusunun hareketinden hiçbir haberleri olmadı.
İslam ordusu Merru'z-Zahran bölgesine varınca, Hz. Peygamber (s.a.a) bütün noktalara ateş yakılmasını emretti. Toplamda on bin ateş yakıldı. Haber almak için gelen Ebu Süfyan, Budeyl b. Verka ve Hekim b. Hizam uzaktan ateşlerin yandığını görünce endişeye kapılarak Havazin kabilesinin kendilerine saldırmak için geldiğini düşündüler. Ancak Ebu Süfyan biraz daha yakınlaşınca İslam ordusunu gördü.
Hz. Resulullah'ın amcası Abbas, onları Müslüman olması için Allah Resulünün (s.a.a) yanına getirerek: "Ben onlara güvence verdim, sizinle görüşmek istiyorlar", dedi. Allah Resulü (s.a.a) de onları huzuruna kabul etti. Onlar bütün geceyi Resulullah'ın çadırında geçirdiler. İslam Peygamberi (s.a.a) onlardan bazı şeyler sorduktan sonra İslam'a davet ederek şöyle buyurdu: "La ilahe illallah deyin ve benim Allah'ın Resulü olduğuma şehadet getirin." Bunun üzerine ikisi şehadet getirdiler, ancak Ebu Süfyan "La ilahe illallah" dedikten sonra, Allah Resulünün risaletine şehadet getireceği zaman şöyle dedi: Ey Muhammed! Bu konuda benim gönlümde bir şüphe - sıkıntı var, bu sonraya kalsın dedi ve ertesi günün sabahı Hz. Muhammed'in (s.a.a) peygamberliğine şehadet getirdi.
Hz. Fahri Kainat efendimiz (s.a.a) Ramazan ayının onunda, Ensar, Muhacir ve Medine çevresindeki kabilelerden olmak üzere on bin Müslümandan oluşan büyük bir ordunun başında Mekke'ye doğru hareket etti. Bazı siret yazarları ve tarihçiler Mekke'nin mübarek Ramazan ayının on üçünde fethedildiğini zikretmişlerdir, ancak Şia ve Ehlisünnet alimlerinin geneli Mekke'nin mübarek Ramazan ayının yirmisinde fethedildiğini belirtmişlerdir.
Mekke'nin Fethi gününde Müslümanlar "Bizler yaratanın seçkin kullarıyız gerçekten" sloganlarıyla Mekke'ye girdiler.
İslam peygamberi Muhammed, Hicret'in 8. yılı, Ramazan ayının 10. günü, 10 bin kişilik bir ordu ile Medine'den çıktı (1 Ocak 630). 20 Ramazan'da (11 Ocak 630) Muhammed ordusunu 4 kola ayırdı ve ordusuna şu emri verdi:
"Size karşı konulmadıkça, size saldırılmadıkça, hiç kimseyle çarpışmaya girmeyeceksiniz, hiç kimseyi öldürmeyeceksiniz."
Muhammed hareket emri verdi ve Fetih Suresi'ni okuyarak Mekke'ye girdi. 3 kol herhangi bir direnişle karşılaşmazken Halid bin Velid'in komutasındaki 4. kol, İkrime bin Ebu Cehil önderliğindeki küçük bir saldırıyı geri püskürttü. Muhammed, Mekke'ye girer girmez genel af ilan edildiğini bildirdi ve Ebu Süfyan'a bildirdiği şekilde, kimseye dokunulmayacağını ilan etti. Ardından içerisinde 360 put bulunan Kâbe'ye yöneldi. İsra Suresi'nin 81. ayetini okuyarak putları birer birer devirdi. Daha sonra da beraberindeki Müslümanlarla Kabe'yi tavaf etti.
Fetihten hemen sonra Muhammed, Kâbe'de ilk hutbesini verdi. Mekkelilerin şüphelerini de gidermek adına hutbesinde şu sözlere de yer verdi:
"Benim halimle sizin haliniz, Yusuf'un kardeşlerine dediğinin tıpkısı olacaktır. Yusuf'un kardeşlerine dediği gibi ben de diyorum: 'Size bugün hiçbir başa kakma ve ayıplama yok. Allah, sizi bağışlasın. O, merhamet edenlerin en merhametlisidir. Yusuf Suresi 92).' Gidiniz; sizler serbestsiniz."
MEKKE'NİN FETHİ SONUÇLARI
Mekke'nin fethiyle Allah'ın Müslümanlara verdiği kudret vaadi gerçekleşti. Mekke, Müslümanların kontrolü altına girdi ve müşrikler sonsuza kadar yenilgiye uğratılmış oldu. Mekke'nin fethedilmesiyle Arap yarımadasında, hiçbir kabile veya kabilelerin oluşturduğu birliklerin karşı koyamayacağı büyük bir askeri kuvvet şekillendi. Bir müddet sonra da Arap yarımadasının tamamına yakını Müslüman oldu. Bu fethin Mekke'ye çok fazla dini, siyasi ve içtimai getirileri olmuştur.
MEKKE NEREDE?
Mekke ya da Mekke-i Mükerreme bugünkü Suudi Arabistan'nın tarihi Hicaz'ında Mekke Bölgesi'nin yönetim merkezi olan şehir.
Mekke, Arap Yarımadası'nın batısında bulunan eski Hicaz bölgesinde ve Kızıldeniz'in doğusunda yer alır. İslâm dininince en kutsal şehir kabul edilmektedir. Zira İslâm dinince peygamber kabul edilen Muhammed burada doğmuştur. İslâm'ın kutsal kitabı Kur'an-ı Kerim'in burada, Hira mağarasında indirilmeye başlandığına inanılır. Beytullah denilen Kâbe de yine bu şehirde yer almaktadır. Kur'an'da 'şehirlerin anası' (ummu'l kur'a) sıfatıyla anılır. Mekke uzun yıllar boyunca Muhammed'in soyundan gelen ve sharif olarak adlandırlan liderler tarafından yönetilmekle beraber 1925 yılından itibaren İbn Suud yönetimi altına girmiştir. Bu modern dönemde çok hızlı büyüme göstermiş olan şehir, dünyanın en uzun 4. yapısı olan ve Mekke Kraliyet Saat Kulesi Oteli olarak da bilinen Ebrac el-Beyt'e ev sahipliğ yapmaktadır. Ancak şehrin Suud Ailesi altında bu kadar hızlı büyümesi Ecyad Kalesi gibi pek çok tarihi yapıya ve şehrin kültürel dokusuna zarar vermiştir. Günümüzde her yıl yaklaşık 15 milyon Müslüman tarafından ziyaret edilen kent Riyad ve Cidde'den sonra ülkenin 3. büyük kentidir. Gayrimüslimlerin şehre girmesi yasaktır.























