Haberler

Öncü Çifti Kendilerini Afrika'nın Çocuklarına Adadı - İstanbul

Sosyolog Ahmet Kemal-Gülbahar Öncü çifti çocuklarının olamayacağını anladıkları anda kendilerini Afrika'nın yetim çocuklarının eğitimine adadı.

GÖKHAN YILMAZ - Sosyolog Ahmet Kemal-Gülbahar Öncü çifti çocuklarının olamayacağını anladıkları anda kendilerini Afrika'nın yetim çocuklarının eğitimine adadı.

Kütahyalı Ahmet Kemal, Bursalı eşi Gülbahar ile üniversite yıllarında tanışıp 1998'de evlendi. Evliliklerinin ikinci yılında çocuklarının olamayacağını öğrenen Öncü çifti, kendilerine başka bir yol seçerek, çocukluk hayallerini gerçekleştirmek amacıyla 2000'de Afrika'ya gitti.

Sosyoloji mezunu olan Ahmet Kemal Öncü, ticaretin yanı sıra Mauritius Adaları'nın fahri konsolosluk görevini de yürütüyor. İkametgahları Mauritius Adaları'nda olan Öncü çifti, yılın büyük bir bölümünü Afrika'da teknolojinin girmediği kabileleri ziyaret ederek, İslamiyet'i anlatmakla geçiriyor.

"Bunu Allah'ın bir mesajı olarak algıladım"

Ahmet Kemal Öncü, AA muhabirine yaptığı açıklamada, evlendikten sonra hayatlarının tamamen değiştiğini belirterek, şöyle konuştu:

" Afrika'da emekliliğimizi yaşamayı düşünüyorduk fakat Allah'ın planı farklı işledi. Evlendikten 2 yıl sonra çocuğumuzun olamayacağını öğrendik. 'Çocuğumuz olmayacaksa bizi nasıl bir hayat bekliyor?' diye oturup konuştuk. 'Bunu Allah'ın bir mesajı olarak algılayalım.' diye düşündük. 'Allah, ben sizi, sizin çocuklarınız için yaratmadım. Başka çocuklar için yarattım diyor. Böyle algılayalım.' diye konuştuk. Hayatımızın yeni dönemi böyle başladı."

Ailesinden aldığı dini terbiyenin, kendisini İslam'ı farklı coğrafyalarda anlatmaya sevk ettiğini dile getiren Öncü, "Büyüdüğünüzde inandığınız dinin kitabını sadece kendi ülkenizde değil, başka milletlere de anlatacaksınız." fikriyatıyla büyüdüklerini ve çocukluğundan itibaren Afrika'yı merak ettiğini anlattı.

Öncü, 2000'de dünyanın en muhtaç bölgesi olan ve çocukluk hayali Afrika'ya gitmeye karar verdiklerini ifade ederek, şunları söyledi:

" Afrika'yı tanıdıktan sonra köy köy, kasaba kasaba dolaşalım, hem İslam'ı anlatalım hem de eğitime muhtaç çocukları tespit edelim, şehre getirelim, Müslüman olsun ya da olmasınlar onların eğitimi ile ilgilenelim diyerek çalışmalarımıza başladık. Hiç tanımadığınız bir kıta... Bir kere renginiz farklı. Türkiye'ye nasıl bir zenci gelince gözleriniz onun üzerinde oluyorsa Afrika kıtasına gidince de bütün gözler sizin üzerinizde oluyor. Lisanı, kültürü hatta kokusu bile yabancı."

"Kapitalizmin girmediği kabilelere İslam'ı anlatmak daha kolay"

Tamamen vahşi ve ilkel hayat yaşayan kabileleri seçtiklerini anlatan Öncü, "Bir Müslüman olarak şunu keşfettim; kapitalizmin girmediği, dokunmadığı kabileler daha temiz. Bizim 'modern hayat' dediğimiz şeyi bilmeyen kabileler daha temiz. Dolayısıyla temiz bir zemine güzel şeyleri yazmak daha kolay oluyor. Para ile tanışmış bir topluluğa İslam'ı anlatmak daha zor oluyor. 'Sizden ne alabiliriz?' derdine düşüyorlar. Biraz da bundan dolayı daha ilkel kabilelere yöneldik." dedi.

Afrika'da İslam'ı ilk anlatma çalışmalarının Zulu kabilesi üzerinde olduğunu belirten Öncü, "Şehirde okuttuğumuz Zulu kabilesinin çocukları aracılığıyla kabile ile iletişime geçtik. Afrika toplumları çoğunlukla kapalıdır. Oraya mutlaka bir tanıdık ile gitmeniz lazım. Elini kolunu sallayıp 'Bir uğrayım.' dediğinizde ancak bir turist gibi bakar ve içeriye giremezsiniz. Biz mutlaka referanslarla gittik. Masailerde de böyle oldu." diye konuştu.

"Kabileye İslam nasıl anlatılıyor?"

"Bir kabileye İslam'ı anlatmak nasıl oluyor?" sorusu üzerine Öncü, şunları söyledi:

"Peygamberimiz kabilelere İslam'ı nasıl teklif etmiş? Bunları araştırdık. Bu usulleri kendimize göre metotlaştırdık. Kabilenin durumuna göre tebliğe başladık. Eğer tanıdığınız güzel bir referansınız varsa tatlı dil, güler yüzle gitmeniz gerekiyor. Eşinizle birlikte ailecek varmanız gerekiyor aralarına. Yoksa yalnız başınıza gittiğinizde mesafe koyuyorlar."

"Ezan okumak birçok kapıyı açıyor"

Kabilelerin içinde namaz kılıp ezan okumanın çok etkili olduğunu vurgulayan Öncü, şunları ifade etti:

"Gittiğimiz yerde kendimiz nasılsak öyle davranıyoruz. Namaz vakti gelmişse hemen namaz kılmak istiyoruz. İlk defa bunu görünce 'Bunlar ne yapıyor?' diye şaşırıyorlar. Abdest almak için su istiyoruz. Kıble ne tarafta onu tespit etmeye çalışıyoruz. Mutlaka ezan okuyorum. Ezan onlara ilginç ve enteresan geliyor. Bizi bazen oraya getiren yerli Müslümanlar bile korkuyorlar. 'Kabilenin içine girince namaz kılmayın, ezan okumayın.' diyorlar. Bizim öyle bir çekincemiz olmuyor. Doğal davranırsanız onlar da sizi doğal karşılıyor. Ezanla birçok kapıyı açabiliyorsunuz."

Ahmet Kemal Öncü, kabilelere yaptıkları ilk ziyaretin ardından onlarla birlikte yaşamaya başladıklarını ifade ederek, "Müslümanlığımızdan rahatsız olmayan kabilelerle kalmaya başlıyoruz. Onlarla birlikte yaşıyoruz, yatıyoruz, kalkıyoruz, 15 gün kabile fertlerini tanımaya çalışıyoruz." dedi.

Kabilelerle kalmaya başladıklarında kendilerini ilk başlarda en çok yeme-içme konularının zorladığını aktaran Öncü, "Çiğ et ikram ediyorlardı. Onların ikramını kırmamak için geri çevirmemek gerekiyor. Size kabile şartlarında en üst seviyede ellerinden ne geliyorsa ikram ediyorlar." diye anlattı.

İslam'ı anlattıkları kabilelerde Müslüman olanların kendilerinde büyük izler bıraktığını söylen Öncü, şunları kaydetti:

"Yeni Müslüman olmuş bir Masai yerlisi 'Ben mutluyum, Müslüman oldum. Ama aklıma takılan bir soru var. İslam dininin ölmüş insanlar için yapabileceği bir şey var mı? Ölmüş, gitmişler onlara da İslam'ı anlatabilir miyiz? Eğer geçen sene siz gelmiş olsaydınız benim hanımım ve kızım hayattaydı. Maleria (sivrisineklerden bulaşan hastalık) nedeniyle öldüler. Şimdi gitsek kabirlerine onlara da anlatsak Müslüman olabilirler mi?' diye sordu. Benim nadiren cevapsız kaldığım anlardan biridir."

Eşi ile kabile ziyaretleri yapan Gülbahar Öncü de kabiledeki kadınlarla nasıl iletişim kurduğunu şu sözlerle dile getirdi:

"Tüm dünyada kadınların ortak bir dili vardır. İlk yakınlaşmayı sağlayan hediyeleşme oluyor. Yanımızda onlar için hediyeler götürüyoruz. Siz bir hediye verdiğinizde onlar da size kendilerince bir hediye vermek istiyor. Kucağıma birkaç tavuğun hediye olarak konulduğu oluyor ya da yumurta hediye ediyorlar. Bunlar da benim için çok ilginçti. Hediye karşısında vereceğiniz tepkilere dikkat ediyorlar."

"Vücut uyum sağlıyor"

Kabileleri ziyarette yaşadıkları temel problemin temizlik ve hijyen olduğunu anlatan Gülbahar Öncü, "Başlangıçta tecrübesizdik ve zaman zaman rahatsızlıklar yaşadık. Artık yanımızda buna göre ilaçlar ve malzemeler taşıyoruz. İlk zaman yaşadığımız hastalıkları daha sonra yaşamıyorsunuz, vücut buna uyum sağlıyor. Artık o rahatsızlıkları kolay kolay yaşamıyorsunuz." diye konuştu.

Afrika'da çocukların yetim kalmasının hastalık ve yaşam şartları nedeniyle çok sık yaşanan bir durum olduğunu aktaran Gülbahar Öncü, şunları anlattı:

"İnsanlar çok genç yaşta sivrisinekten bulaşan hastalıklar nedeniyle vefat ediyor. Bu nedenle yetim çocuk çok fazla. Orada olmak için bu çok büyük bir etken. Onların elini tutmak, başını okşamak çok önemli. Etrafındaki insanlar onlarla ne kadar ilgileniyor da olsa yakınlık gösterildiğinde gözlerindeki ışığı görmek çok güzel bir şey."

Öncü, 5 yaşındaki yetim İbrahim'e kendi çocukları gibi baktıklarını anlatarak, "Afrika'da yetim çocuk çok fazla, sevginizi paylaşmak için orada olabilirsiniz." çağrısında bulundu.

Kaynak: AA / Güncel

Ahmet Kemal Mauritius Afrika Politika Güncel Haberler

500
Yazılan yorumlar hiçbir şekilde Haberler.com’un görüş ve düşüncelerini yansıtmamaktadır. Yorumlar, yazan kişiyi bağlayıcı niteliktedir.
title