Haberler

Dha Yurt Bülteni - 13

Büyüknohutçu çiftinin cinayet şüphelisi Ali Yumaç tutuklandı (3)BİRİ GETİRİP DAĞDAKİ BARAKAYA YERLEŞTİRMİŞAli Ulvi Büyüknohutçu ve eşi Aysin Büyüknohutçu'nun öldürülmesiyle ilgili, çevre davalarında avukatlığını üstlenen İsmail Tunçbilek, 5 Mayıs cuma gecesi meydana gelen orman yangını...

Büyüknohutçu çiftinin cinayet şüphelisi Ali Yumaç tutuklandı (3)

BİRİ GETİRİP DAĞDAKİ BARAKAYA YERLEŞTİRMİŞ

Ali Ulvi Büyüknohutçu ve eşi Aysin Büyüknohutçu'nun öldürülmesiyle ilgili, çevre davalarında avukatlığını üstlenen İsmail Tunçbilek, 5 Mayıs cuma gecesi meydana gelen orman yangını olayının cinayetin ilk girişimi olduğunu söyledi. Bu olayla ilgili farklı bağlantılar olabileceğini ve bunların da araştırıldığını belirten İsmail Tunçbilek, cinayeti işleyen Ali Yumaç'ın normalde o bölgede yaşayan biri olmadığını belirterek, "15 gündür orada yaşayan bir adam. Bir kişi getirmiş oraya. Yaşadığı yer ev de değil, barakada yatıp kalkan bir adam. Adam mahalleye geldikten sonra hırsızlık olaylarının arttığı söyleniyor. Adliyede dün baktım dosyası var mı diye, Finike Asliye Ceza Mahkemesi'ne dava açılmış, hastanede bir refakatçinin 800 lirasını çalmış ve yakalanmış. Hakkında dava açılmış ve duruşması yeni olacak. Hırsızlığa meyilli, uyuşturucu kullanan ve çocukluğundan beri sıkıntılı birisiymiş" dedi.

TELEFONDA ŞÜPHELENDİĞİNİ ANLATMIŞ

Cinayeti işlediğini itiraf eden ve tutuklanan Ali Yumaç'ın 5 Mayıs'taki orman yangını sonrasında Ali Ulvi Büyüknohutçu'dan 300 lira istediği ve Büyüknohutçu'nun da 100 lira verdiğini köydeki komşularından duyduğunu anlatan Tunçbilek, "Bunlar doğru ama ayrıca ben Ali ağabeyden şunu duydum, 'Ben bundan şüpheleniyorum İsmail' dedi. 'Bu kişinin taş ocaklarıyla bağlantısı da olabilir' diye söyledi rahmetli. Firma ismiyle '... mermer ocağı veya başka bir mermer ocağı da olabilir ama benim üzerimde şu anda bir sıkıntı var. Bu yangın şüpheli, bu kişi şüpheli, valla benim aklım ermedi, bir sıkıntı var burada' dedi bana" diye konuştu.

CİNAYET ZANLISI YOL GÖSTERİYORDU

Cinayet olayı ortaya çıktıktan sonra köylülerin kendisini aradığını anlatan avukat Tunçbilek, "Abdullah amca beni aradı, 'Koş amcam koş Ali ağabeyi, karısını vurmuşlar' dedi. Kaynar sular başımdan indi, iki arkadaşımla hemen yola çıktık. Gittiğimizde asfalt yoldan Ali ağabeyin evine doğru giriş yolunda elinde kocaman bir sopa, cinayet zanlısı kişi, garip garip hareketler yapıp yol gösteriyordu, 'şöyle şöyle yapın' falan diye. Hemen aklıma Ali ağabeyin 'yabancı kişi' diye bahsedip şüphelendiği kişi geldi. O kişiden tedirgin olduğunu söylemişti yangın çıkarttığı için. Ben hemen arkadaşlarıma 'Bu kişi Ali ağabeyin bahsettiği kişi olabilir, cinayet zanlısı bu olabilir' dedim. Onlar da 'bu adam garip bir adam' dedi ve yolumuza devam ettik" dedi.

KATİL KAÇARKEN BİR ARABANIN ÖNÜNE ATLAYIP GERİ DÖNMÜŞ VE DÖRT DEFA KUSMUŞ

Eve giriş yolunda ise köylülerin önlem aldığı ve kimseyi araçla sokmadığını anlatan Tunçbilek, "Tekerlek izi falan deliller yok olabilir diye. Yolu bile kullanmadık, izler kaybolmasın diye orman yolundan geçtik. Sonra savcılık ve jandarmayı aradım. TOROSDER Başkanı Fahrettin (Çağlayan) abi de bizden 1.5- 2 saat sonra geldi. Onu (katili) taa aşağıda mezarlığın orada bulmuş, arabanın önüne atlamış. Ta oraya kadar nasıl gittin? 'Önüme atlayınca ben de almak zorunda kaldım' dedi. Aldığında da kaç defa kusmak istemiş Fahrettin abi bir poşet vermiş. Mesafe 4-5 kilometre. Üç defa poşete kusmuş, dördüncüsünde ise dışarı çıkarmış. Fahrettin abinin arabasına da yapmış ve jandarma zaten Fahrettin abinin arabasını da inceledi, kan izi falan var mı diye" dedi.

KATİL GELGİTLER YAŞAMIŞ

Olay yerine ulaştıktan yarım saat sonra gelen jandarma 'Şüphelendiğiniz kişi var mı' diye sorduğunda, 'Burada bir yabancı kişi var, o kişiden şüpheleniyoruz' diyerek, kişinin ismini köylülere sorduklarını ve Ali Yumaç olduğunun öğrenildiğini kaydeden Tunçbilek, "Jandarmaya ismini verdik. ve sonra öyle bir şey ki bizim aradığımız adamı Fahrettin abi oraya getirdi. Çünkü bu adam gelgitler yaşadı, o gelgitlerden sonra Finike'ye doğru gitti. Bu gelgitler o kadar rahatsız etti ki halk arasında kan çeker hesabı Fahrettin abinin arabasının önüne atladı. Fahrettin abi de bizim aradığımız adamı getirdi. Hemen jandarmalara söyledik, jandarma da gözaltına aldı. Fahrettin abi almasaydı belki o adam intihar edecekti, kaybolacaktı" diye konuştu.

ARKASINDAKİ KARANLIK GÜÇLERİN ARAŞTIRILMASI GEREKİYOR

Olayın başında cinayeti o kişinin işlediğini tahmin ettiklerini dile getiren Tunçbilek, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Jandarmanın yanındayken tüm hareketlerini izliyorduk, 'Bu ev kimin' diye sormuş. 'Ali beyin' demiş rütbeli bir asker ve 'Ya Ali beyin mi' falan demiş. Bizim arkadaşlar 'Ya sen komşunu bilmiyor musun' demiş. 'Ya ben bilmiyorum gerçekten' demiş. 'Sen nasıl bir komşusun' diye azarlamış arkadaş. Savcı gözaltı kararı verdi. Tek başına itiraf yeterli olmayabilirdi onun yaptığına ilişkin ama tatbikatta ayrıntılarıyla anlatınca o kişinin o suçu işlediği sabit şu anda. O kişi bu suçu yapmadığı halde gelip de 'Ben yaptım' diyemez çünkü olayı ayrıntılı anlattığı için bu kişinin yaptığı sabit, ama arkasındaki karanlık güçlerin araştırılması gerekiyor."

EŞİ ISRARLA ŞİKAYET ETMEK İSTEMİŞ

İnce detaylar olduğunu ve hepsinin birleştirilmesi gerektiğini savunan Tunçbilek, "Bu adam durup dururken niye getirildi? Para sıkıntısı yaşadığı belli ifadelerinden. Ali abi de para sıkıntısı yaşıyordu ve üzerinde 2 bin lira bulundurmazdı. 5 Mayıs'ta yangın oldu. Ondan sonraki süreçte Aysin abla 'Bunu şikayet edelim' demiş. Bir ağabeyimiz diyor ki, 'Kadın çok tedirgin, çok rahatsızdı, Ali ağabeye 'Hadi gidelim bunu şikayet edelim' demiş, Ali abi de sanırım çarşamba günü için söylemiş 'Tamam Aysin gidelim Çatallar'daki jandarma karakoluna şikayet edelim' demiş. Kadıncağızın o kadar içine doğmuş, 'Bu adam bizim başımıza bela olacak' diye söylemiş. Ali abinin burada kendi gözlemleri de var ama başkalarına da mutlaka sormuştur 'Bu adam nasıl biridir' diye. Bazıları da 'Ya bu adam bu suçu işlemez' diye söyledilerse 'benim sezgilerimde hata olabilir belki' diye düşünmüştür."

İLK TUZAK ORMAN YANGININDA KURULMUŞ

5 Mayıs gecesi meydana gelen orman yangınını Ali Yumaç'ın Ali Ulvi Büyüknohutçu'ya haber verdiğini de belirten Tunçbilek, "Ben çeşmenin oradayken gördüm, geldim haber verdim" dediğini, ama kaldığı barakanın oradan bölgeyi görmesinin mümkün olmadığını kaydetti. Yumaç'ın, haber verdikten sonra Ali Ulvi Büyüknohutçu'nun apar topar geleceğini düşünmüş olabileceğini belirten Tunçbilek, "Ali ağabey öyle yapmıyor, telefonla 177 ve diğer komşularını arıyor. Diğerleri hemen geliyor zaten. Apar topar oraya gideceğini düşündü, 'Yangın mı var, nerede var' diye. Belki orada vurup öldürüp, yangının içine atıp yanıp gideceklerdi Ali ağabey eşiyle beraber, ama o da tutmadı. Olayın başlangıcının yangından itibaren araştırılması gerekiyor" diye konuştu.

GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ

------------------------------

Avukat İsmail Tunçbilek'in açıklaması

Haber: Mehmet ÇINAR- Kamera: Suat SÖĞÜT/ANTALYA,

======================================

Gümüşhacıköy'de çıkan yangında 2 katlı ev kül oldu

AMASYA'nın Gümüşhacıköy İlçesi'nde bulunan 2 katlı eski bir binada çıkan yangın evi kullanılmaz hale getirdi.

Olay, Gümüşhacıköy İlçesi'ne bağlı Bademli köyü'nde Hüseyin Yılmaz'a ait 2 katlı evde saat 15.00 sıralarında meydana geldi. Evde kimsenin olmadığı saatte evden duman çıktığını gören köylüler durumu itfaiye bildirdi. Kısa sürede köye gelen Gümüşhacıköy Belediyesi itfaiye ekipleri yangına müdahele etti. Destek için Çorum'un Osmancık İtfaiyesi'nden de destek isteyen ekipler yaklaşık 45 dakikika süren soğutma çalışamasının ardından yangını söndürdü. Çıkan yangında ev kullanılmaz hale geldi. Jandarma ekipleri yangınla ilgili soruşturma başlattı.

Görüntü dökümü

------------------------

-Evin yanması

-İtfaiye'nin müdahale etmesi

-Detaylar

Haber-Kamera: Mustafa ULUSOY/GÜMÜŞHACIKÖY(Amasya), ,

=======================================

1100 tonluk tarihi Zeynelbey Türbesi kendinden tahrikli modüler taşıyıcı sistemi ile taşındı

Orman ve Su İşleri Bakanlığı, Ilısu Baraj Göl alanında kalacak tarihi ve kültürel varlıklar için yoğun çalışmalar gerçekleştirdi. Türkiye'de bir ilke imza atan Orman ve Su İşleri Bakanlığı 1.100 tonluk tarihi Zeynel Bey Türbesi'ni Türkiye'de ilk defa uygulanacak proje ile 2 kilometre taşınarak, baraj göl alanından çıkarıldı.

TÜRBE KENDİNDEN TAHRİKLİ MODÜLER TAŞIYICI SİSTEMİ İLE TAŞINDI

Zeynel Bey Türbesi'nin taşınması ile alakalı olarak literatürdeki bütün kaynaklar araştırıldı ve bütün metotlar incelendi. Yapıya verilen önem sebebiyle yapı üzerindeki bütün hasarların tespiti yapıldı. Ayrıca daha önceki dönemlerde yapılan restorasyon çalışmaları esnasında yapıya uygulanan müdahaleler ayrı ayrı ele alınarak taşıma esnasında en güvenli metot tespit edildi. Bu bilgiler ışığında ilk olarak restorasyon ilkeleri doğrultusunda yapının güçlendirme çalışmaları tamamlandı.

Türbenin temelden kesilmesi işlemi dahil kaldırılma öncesindeki bütün çalışmalar gerçekleştirildi. Bu kapsamda türbenin etrafında 30 cm yüksekliğinde kaldırma temeli ve duvarların alt kısımlarında 28 adet kaldırma kirişi imalatı yapıldı. 90 cm yüksekliğinde art germe uygulanarak kaldırma plağı tamamlandı ve 44 adet hidrolik kriko yerleştirildi.

Taşıma esnasında kullanılacak ek düzenekle birlikte toplam 1.150 ton ağırlığındaki türbe Kendinden Tahrikli Modüler Taşıyıcı (SPMT) sistemi ile taşındı. Taşıma esnasında herhangi bir sıkıntı yaşanmaması maksadıyla Nisan ayı sonunda yüzde 40 daha fazla ağırlıkla taşıma yolunun testini yapan ekipler herhangi bir sıkıntıya rastlamadı.

Sonuç itibariyle türbenin içten kesilmesi tamamlanarak, hidrolik krikolar vasıtasıyla türbe 2 cm yukarı kaldırıldı ve taşımaya hazır hale getirildi. Gerekli bütün teknik hazırlıkların yapıldığı ve test edildiği bu sistemle yapı herhangi bir hasar almadan tamamen güvenli bir şekilde yeni yerine taşındı.

DÜNYADAN ÖRNEKLER

Tarihi yapıların gerek duyulduğunda taşınması, uzun yıllardan beri bütün Dünya'da uygulanan bir yöntem. Bugüne kadar yüzlerce tarihi yapı taşındı. Bu yapılar arasında; Hollanda- Oudewater'da bulunan 8 bin ton ağırlığındaki Aziz Francis Kilisesi, Amsterdam'da bulunan 7 bin ton ağırlığındaki Atık Arıtma Tesisi ve Maastricht'te bulunan 1.400 ton ağırlığındaki demiryolu köprüsü bulunuyor.

Ayrıca Mısır'da Aswan Barajı'nın suları altında kalmaktan kurtarılan Abu Simbel Tapınağı da önemli bir örnek. Söz konusu tapınağın nakledilmesine UNESCO öncülük ederek, çalışmaları destekledi. Toplamda 300 bin ton ağırlığında olan Ebu Simbel Tapınağı 1960 - 1966 yılları arasında bulunduğu noktadan 65 metre yukarı ve 200 metre ileriye taşındı.

Görüntü Dökümü

-----------------------

-Kendinden Tahrikli Modüler Taşıyıcı (SPMT) sisteminin işyelişi

Haber : ANKARA

=======================================

Türk Büro-Sen Genel Başkanı "Bugün kamuda adalet var, liyakat var diyenin ben alnını karışlarımö

TÜRK Büro-Sen Genel Başkanı Fahrettin Yokuş "Bugün kamuda  adalet var, liyakat var diyenin ben alnını karışlarım. Bu ülkede 15  yıldır iktidarda olanların en büyük adaletsizlik yaptıkları yerler devlet  memurlarının çalıştığı kamu kurumlarıdırö dedi. "Adımız sendika, grev hakkımız, bağımsız hakem kuruluna gitme hakkımız yok, adımız devlet memuru siyasete katılma hakkımız yokö diyen Yokuş, siyasilerin devlet memurlarından korktuğunu savunarak, "Ülkeyi yönetenler diyorlar ki memurlara  siyaset hakkı verirsek, bunlar  bilgi birikimli tecrübeli, bu ülkeye yönetmekte güç sahibi olurlar, yarın Meclis'teki koltuklara gelir elimizden alırlar. Bu nedenle korkuyorlarö diye konuştu.

Türkiye - Kamu-Sen'e bağlı Türk Büro-Sen Genel Başkanı Fahrettin Yokuş, Kayseri'de Vergi Dairesi'nde Türk Büro-Sen Şubesi'nin iş yeri temsilciliği açılışına katıldı. Açılış öncesinde açıklamalarda bulunan Yokuş, devlet memurlarının devletin olmazsa olmaz unsurları olduğunu ifade ederek, memurlar arasında ayrımcılık yapılmaması gerektiğini söyledi. Başkan Yokuş, "Herhangi bir yasa çıktığında, o yasanın yürütülmesi, uygulamasını, vatandaşa  hizmet olarak gitmesi memurlar eliyle yapılır. Vergi mevzuatı ile ilgili  yasal düzenleme yapılırsa vergi çalışanları, sağlıkla ilgili yapılırsa sağlık çalışanları, eğitimle ilgili yapılırsa eğitim çalışanları yapar. Öyleyse devlet memurları devletin olmazsa olmaz unsurlarıdır. Millete hizmet eden 2 milyon 600 bin kamu çalışanı,  80 milyon nüfus. Ancak devlet memurları maalesef ülkede hak ettiği itibarı, hak ettiği, özgüveni, değeri maalesef siyasetçilerden, devleti yönetenlerden, devleti yönetmeye talip olanlardan hiçbir zaman görememiştir.  ö şeklinde konuştu.

"EN BÜYÜK ADALETSİZLİK KAMUDA YAPILIYORö

Vergi affının yeniden gündeme getirilmesine de tepki gösteren Yokuş, aynı zamanda yan yana çalışan memurlar arasında da maaş adaletsizliklerinin olduğunu ifade etti. Yokuş, şunları söyledi: "Bakın vergi affı yine Meclis'e geldi. Vergi  çalışanları yine kitap defter elinde mevzuata göre vatandaşla yüzleşecek. Hadi yeniden yapılandırma  hizmete devam devamda, bu Maliye çalışanının hiç özlük hakkını  düşünen var mı? Bu Maliye çalışanının arasında  kimi masada yan yana çalışırken bin 1500  lira maaş farkının olduğunu bilen var mı? Var elbette var. Buna çare arayan var mı? Elbette yok. Diyorlar ki, biz uzmanlaşmaya gideceğiz. Buyurun gidelim. Belli miktarda uzman yaparız, gerisini kaderine terk ederiz. Uzman yaptığınla yapmadığın arasında  tahsil eksikliği var ama çalışma şartları konusunda var mı'ö

"KİM  HIRSIZLIK YAPMIŞSA BOYU DEVRİLSİN, CANI CEHENNEMEö

Devlet memurlarının sahipsiz olduğunu öne süren Yokuş, 15 Temmuz darbe girişimi sonrasında bir çok kamu çalışanının haksız yere görevlerinden ihraç edildiklerini de öne sürdü. Yokuş, "Bu devlet memurları öyle sahipsiz ki, 15  Temmuz'da, yani geçtiğimiz  yıl hain bir kalkışma oldu. Bu hainler çatışmanın müsebbipleri  ortadadır, bellidir. Bu hain kalkışma sonrası maalesef  birçok memur yargısız infaza tabii tutuldu. Haksız yere cezaevlerine  atılan, açığa alınan arkadaşlarımız oldu. İşinden  aşından edilen insanlarımız oldu. Biz dedik ki yapmayın, eli silah alan haine hep beraber gereğini yapalım. Maliye'de çalışan bir hizmetlinin  bir memurun eline silah mı aldı ki?  657 burada duruyor, Anayasa burada duruyor. OHAL yasası  Anayasanın 657'nin üstünde mi?  Nerede görülmüş böyle bir şey? Niye hukuksuzluk yapıyorsunuz?  Niye yargısız infaz yapıyorsunuz? Bugün 100 bin den fazla devlet memuru ihraç edilmiş, 25 bine yakını da hala yanlışlık yaptık  diyerek geri gönderilmiş, pardon denilmiştir. 50 bine yakın memur ise şu anda  açıktadır.  Bizim derdimiz şu; bu devlete, millete kim  kem gözle baktıysa, kim  devletin memuru olup kaynakları FETÖ'ye, şuraya buraya peşkeş çektiyse, kim devletin memuru olup, terör  örgütüne bulaştıysa kim  memur olup birilerine haksız kazanç kazandırmışsa ya da kendisi devlet kaynaklarından  hırsızlık yapmışsa boyu devrilsin, canı çıksın, canı cehenneme. Çünkü  devletin malı yetim malıdır.ö

Görüntü Dökümü

------------------------

-TÜRK Büro-Sen Genel Başkanı Fahrettin Yokuş'un açıklamaları

-İş yeri temsilciliğinin açılışı

-Detaylar

Haber-Kamera: Cafer ZENGİN/KAYSERİ,

==============================================

Yürümek kanser hastalarını yaşam kalitesini iyileştiriyor

TÜRK Hematoloji Derneği (THD) Başkanı Prof. Dr. Ahmet Muzaffer Demir, yürümenin kanserli hastalarda yaşam süresi ve kalitesine etki ettiğini belirterek, "Yeni bir çalışmaya göre, kanser hastaları haftada üç kez sadece 30 dakika yürüdüklerinde yaşam kalitelerinde artış olmaktadır" dedi.

THD tarafından düzenlenen 6'ncı International Congress on Leukemia Lymphoma Myeloma (Uluslararası Lösemi Lenfoma Miyeloma Kongresi) kongresi, Antalya'nın Serik İlçesi Belek turizm bölgesindeki Xanadu Hotel'de gerçekleştirildi. 300'e yakın hematoloji uzmanının katıldığı kongrede, 12 bilimsel oturum ve 3 uydu sempozyumda 29 oturum başkanının moderatörlüğünde 34 konuşmacı sunum yaptı.

"HAFTADA 3 KEZ SADECE 30 DAKİKA YÜRÜYÜN"

Kongrede konuşan THD Başkanı Prof. Dr. Ahmet Muzaffer Demir, kanser hastalıklarında hareketsizliğin yaşam kalitesini etkilediğine vurgu yaptı. Prof. Dr. Demir, "Hareketsizlik hem yaşam kalitesine hem de yaşam süresine etki etmekte. Günlük fiziksel aktivitelerin düzenli yapılmasının yaşam kalitesini arttırdığını söyleyen Prof.Dr. Demir, şöyle konuştu:

"Olası enfeksiyona karşı önlemler alındığında hastaların dışarı çıkması, yürüyüş yapması, fiziksel aktivitelerini arttırmaları önem kazanmakta. Yeni bir çalışmaya göre, kanser hastaları haftada üç kez sadece 30 dakika yürüdüklerinde yaşam kalitelerinde artış olmakta. İngiltere'de yapılan çalışmaya göre, 'egzersizden kaçmak yerine, hastalar daha aktif olmaya ve günlük yaşamlarında egzersiz yapmaya teşvik edilmelidir' denmiştir. Çalışmada, 42 kanserli hasta iki gruba ayrılmış. Bir grup, mevcut aktivite düzeyini korumaya teşvik edilmiş. Diğer gruba ise yürüyüş önerileri verilmiş ve haftada bir grup yürüyüşüne katılmaları önerilmiştir. Bu hastalar yaşam kalitesi, halsizlik, ruh durumu kendi kendini iş yapabilme durumu sorgulanarak 6, 12 ve 24. haftalarda değerlendirmeler yapılmıştır. Yürüyüş yapanlarda yaşam kalitesi skorlaması, yapmayanlara göre daha yüksek çıkmış."

ÇOCUKLARDAKİ KANSER ORANI

THD İkinci Başkanı Prof. Dr. Tülin Tiraje Celkan ise çocukluk ve ergenlik döneminde habis hastalıklarda gün gittikçe ilerleme olduğuna dikkati çekti. Prof.Dr. Celkan, 15 yaş altındaki çocuklarda saptanan kanser oranının tüm kanserlerin yüzde 2'sini oluşturduğunu söyledi.

Prof. Dr. Celkan, "Bizim çocukluk çağında kanserlerdeki başarımız çok fazla. Başarıda, yüzde 80'lere ulaşmış vaziyetteyiz. Bazı erken evre dediğimiz hasta gruplarında yüzde 90'lara çıktık. Böyle olunca artık yaşayan hastalarımız çok fazla. Hatta deniliyor ki; 2020 - 2030 yıllarına geldiğimizde her 200 - 300 kişiden bir tanesi çocukluk çağında bir kanser geçirmiş olacak. O zaman önlerinde 60 - 70 sene var. Bu da demek oluyor ki yaşattığınız hastaların kaliteli yaşaması bizim için önemli. Böyle olunca da yan etkiler gündeme gelmeye başladı. Daha önceki yıllardaki hedefimiz yaşatmaktı. Şimdi ise kaliteli yaşatmak" dedi.

"KLİNİK ARAŞTIRMA SAYISINDA CİDDİ ARTIŞ YAŞANIYOR"

THD Yönetim Kurulu Genel Sekreteri Prof. Dr. Güner Hayri Özsan de hematoloji alanındaki klinik araştırmaların önemine işaret etti. Dünyada özellikle habis hastalıkların tedavisinde ve hematoloji alanında giderek artan sayıda ilaç ve molekül keşfedildiğini söyleyen Prof. Dr. Özsan, bu verilerin klinik araştırmaların sayısında da ciddi artışlara neden olduğunu kaydetti.

Kongreye İtalya'dan katılan hematolog Francesca Palandri ise kanser tedavilerinde kullanılan akıllı moleküllerin hematolojik hastalardaki etkisine değindi.

GÖRÜNTÜ DURUMU

--------------------

Prof. Dr. Ahmet Muzaffer Demir konuşması

Prof. Dr. Güner Hayri Özsan konuşması

Francesca Palandri  konuşması

Toplantıdan detay

Haber- Kamera: Namık Kemal KILINÇ/SERİK(Antalya),

Kaynak: Demirören Haber Ajansı / Güncel

İsmail Tunçbilek Fahrettin Yokuş Politika Güncel Haberler

500
Yazılan yorumlar hiçbir şekilde Haberler.com’un görüş ve düşüncelerini yansıtmamaktadır. Yorumlar, yazan kişiyi bağlayıcı niteliktedir.
title