Haberler

Şemdin Sakık Gizli Tanık Olarak Dinleniyor

Güncelleme:

Ergenekon Davası'nda Tanık olarak dinlenen Şemdin Sakık, Bingöl'de 1993 yılındaki 33 askerin öldürülmesine ilişkin, "33 asker şehit edildi, direkt üzerime atıldı." dedi.

İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen Ergenekon Davası'nda Tanık olarak dinlenen Şemdin Sakık, Bingöl'de 1993 yılındaki 33 askerin öldürülmesine ilişkin, "33 asker şehit edildi, direkt üzerime atıldı. Olayı benim üzerime yığdılar. Devlet benim o dönemde Kulp kıraslında olduğumu biliyordu. Ruh halimi bile biliyordu. Benim hakkımda, istihbarat almış, 'Yeşil ile ilgisi var' dediler. O dönem örgüt tek taraflı ateşkes ilan etmişti. Devlet de bu ateşkesi bozmak için her gün operasyon yapıyordu. Örgüt lideri, 'Herkes birbirini korumak için misilleme yapabilir' diye talimat verdi. Öyle karakol basmak, büyük eylem yapmak imkanı yoktu. Kimlik sorma, yol kesme, mayın döşeme gibi eylemler yapıyorduk. Büyük silahlarımız yoktu. Küçük silahlarımız vardı. Askere yol kesme yapıldı. Götürelim mi, vuralım mı tartışması yapıldı. Güvenlik kuvvetleri olay yerine gidince 2'si öldürülüyor. Ayak üstü karar veriliyor. Kimi öldürülüyor kimini de yanlarında götürüyorlar. Bu olayın tetikçisi PKK'dır. Ancak örgüt liderinin eylem yapın talimatına karşın bu askerler tedbirsiz yola çıkarılmıştır. Neden tedbir alınmadı. Bu planlanmış birşeydir. Ben bu olayda insani olarak sorumluluk kabul ediyorum. Hergün telsizleri dinleyen, nerede ne kadar kişi olduğumuzu bilen, 200 kişi olduğumuzu bilen güvenlik güçleri, bu taburu çıkarırıken, eylem yapılacağını bildiği halde neden tedbir almadılar" diye konuştu.

"DEVLETİN EN KİLİT NOKTALARINDAKİ İNSANLAR GÖTÜRÜLDÜ"

Sakık, bu sürecin bir planlama olduğunu ifade ederek, "Öncesinde Özal, onun öncesinde Cem Ersever, onun öncesinde Eşref Bitlis gitmiştir. Kilit noktaları tutanlar tasfiye edildi. Güçlü bir savaş için bu bahaneyi yaratmaları gerekiyordu. Tek başına 33 asker olsaydı. Kazadır, derdik. Kana susamış timin işidir, derdik. Ama bu zincirin halkasıydı. Savaş talimatı da aynı yıla denk geldi. 1993'te gerçek anlamıyla 12 Eylül'den daha kanlı daha köklü, daha korkunç bir darbe oldu. Sayı olarak, nitelik olarak da daha kanlıdır. Devletin en kilit noktalarındaki insanlar götürüldü" dedi.

"PİYON OLARAK KULLANILDIĞIM İÇİN UTANÇ DUYUYORUM"

Sakık, "2 yıl önce Kürt açılımı ortaya attılar. İnsanlar da umutlanmıştı. ABD, Zübeyir Aydar, Murat Karayılan, Rıza Altun bunları uyuşturucu kaçakçısı olarak listeye aldı. Bu da demek oluruyor ki siz hangi İskandinav ülkesine giterseniz gidin tutuklanacasınız. Siz silah bırakırsanız sizi yargılarım demektir bu. Onlar da mecburen silaha yeniden sarıldılar. Çünkü ABD'nin düşmanı olanın yaşayacak yeri yok. Kürtlerin bazı hakları vardı. Bu hakları saygı gösterilmelidir. Ama mücadelemiz sırasında bazı güçler tarafından piyon olarak kullanıldığım için utanç duyuyuorum" dedi.

"ÖRGÜTTEN 1. KOMUTAN OLARAK AYRILDIM"

Sakık, "18 yıl boyunca PKK'da kaldım. Hamal olarak girdiğim örgütten 1. Komutan olarak ayrıldım. Örgüt liderine en yakın olması gereken isimlerden birtanesiydim. Ancak benim Abdullah Öcalan ile bütün konuşmalarımı toplarsanız Yalçık Küçük'ün bir kere konuşması kadar olmaz. Zaman açısından söylüyorum. Bunun saklanacak bir yanı yoktur. Artık 'Gazece' sıfatıyla görüştüm, 'ikna etmek' için oraya gittim, ifadeleri kimseyi inandırmıyor" diye konuştu. Mahkeme Başkanı Hasan Hüseyin Özese, " Küçük ile Abdullah Öcalan biraya geldiklerine ne görüşüyorlardı" diye sordu. Şemdin Sakık "Görüşmeleri başbaşa ise bizleri yanlarına almazlardı. Tahminin baş başa iken Yalçın Küçük, Türkiye ve Avrupadaki gelişmeler hakkında Abdullah Öcalan'ı bilgilendiriyordu. Yalçın Küçük Avrupa'da örgüt faaliyetinin içindeydi. Öcalan'a istihbarat getiriyordu" dedi.

"YALÇIN KÜÇÜK ÖRGÜT İÇİN ALLAH'IN BİR LÜTFU"

İşçi Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek'in, Abdullah Öcalan'ı ziyaretinden sonra örgüt militanı sayısında patlama olduğunu söyleyen Sakık, Doğu Perinçek'in çekilmesinden sonra yerini Yalçın Küçük'ün doldurduğunu belirtti. Sakık, "Doğu Perinçek'in Abdullah Öcalan ile ilişkisi ne ise Yalçın Küçük'ün ilişkisi daha fazlaydı. Bize silahlı eğitim veriyordu. İkinci başkanımız mı, diye düşünüyorduk. 'Rüzgara tutunmuş adam' başlıklı bir makale yazmıştı. Bu yazı, örgütün güçlendirilmesini ve savaşın kızışmasını isteyen bir yapıdaydı. Abdullah Öcalan bize Yalçın Küçük'ün Türkler için bir şans, örgüt için Allah'ın lütfu olduğunu söylerdi" dedi. O dönemde Abdullah Öcalan'ın silahlı mücadelenin bir çıkmaza girdiğini söylediğini belilrten Sakık, bu nedenle ayrı düştüklerini ve örgütten kaçtığını söyledi. Sakık, "Aslında 1993 yılında en büyük darbe oldu. Bu ülke bir değişime uğradı" dedi. Sakık, PKK'nın, silah olarak kullanıldığını belirterek, PKK'nın gerektiğinde Türklere, gerektiğinde ise devlet içindeki dinamiklere yöneltildiğini ifade etti.

GAFFAR OKKAN SUİKASTİ

Diyarbakır Emniyet Müdürü Gaffar Okkan'ın suikastine ilişkin açıklamalarda da bulunan Sakık, "Ergenekon Davasıyla ne kadar ilgilidir bilmiyorum. Bu ölçüde faili meçhul olarak kalan, gizlenen olayların hepsi birbirine bağlıdır. Bir gücün işidir" diye konuştu. Yeni yakalandığında Diyarbakır valisi ve emniyet müdürünün kendilerine bir konferans verdiklerini anlatan Sakık, "Emniyet müdürü Gaffar Okkan ile 5 dakika görüştüm. Eşya ve yiyecek gibi sorunlarımı anlattım. Okkan "Ülkeye zarar verdin, hizmet de etmelisin" dedi. Saygı duyduğum insanın ölümü gerçekleşti" diye konuştu.

"HER FAİLİ MEÇHUL CİNAYET YÜZDE YÜZ DEVLET DESTEKLİDİR"

Sakık, "1994'de Tunceli'deyken 2 orman işçisi gençleden birini yanıma aldım. Aramızda baba-oğul ilişkisi oluştu. 1998 yılında örgütten ayrıldım. Bu oğlum dediğim kişide 1 yıl sonra Diyarbakır'da yakalanıp itirafçı oldu. Başvurdum beni görüştürdüler. Zaman zaman göreve çıkıyordu. Dicle'de bir yüzbaşının yanında kalıyordu. Gaffar Okkan şehit düşünce ona sordum. Okkan'a yapılan eylem, dünyanın hiç bir yerinde bu kadar yağdan kıl çekercesine, hedefi yüzde yüz vuran eylem görülmemiştir. Eğer bunlar Lübnan'da eğitilen Hizbullah olsa bomba kullanırlar' dedim. İran'daki Hizbullah olsa hiç bir zaman sonuca gitmezler, dedim. Bu kesinlike Hizbullah işi değil, dedim. Cezaevinde yan koğuşumda Hizbullah lideri kalırdı. Havalandırmadan konuşurduk. 'Bilmiyoruz' diyorlardı. Bunlar bunun çeyreğini bile yapamazlar. PKK'nın bile bu kadar başarılı bir eylemi olmamıştır. Her faili meçhul cinayet yüz de yüz devlet desteklidir. Gaffar Okkan'a, askeri, siyasi, istihbarat açısından bakarsanız kesinlikle Hizbullah işi değildir. Bu bölgede bütün silahlar karışıktır. PKK silahları ordunun elindedir. Silahlardan çıkan mermiye bakarsanız tetikçisini bilmek mümkün değildir" dedi. Duruşma Sakık'ın dinlenmesi ile devam ediyor.

(BB) - İstanbul / Silivri

Kaynak: Demirören Haber Ajansı / Güncel

Abdullah Öcalan Şemdin Sakık Yalçın Küçük Bingöl Politika Güncel Haberler

title