Haberler

Analiz - G7, Trump ve Başka Seçenekler

Kanada, ABD, İtalya, Almanya, Fransa, İngiltere ve Japonya liderlerinden oluşan G7 Zirvesi 8-9 Haziran 2018'de Kanada'nın Quebec Eyaleti'nin Charlevoix kasabasında yapıldı.

Toplantıya ABD Başkanı Trump damga vurdu. ABD ile diğer ülkeler arasında ticaret başta olmak üzere iklim değişikliği ve İsrail-Filistin sorunu gibi bazı konularda da anlaşmazlıklar yaşandı. Özellikle ABD'nin zirve öncesi Avrupa Birliği, Kanada ve Meksika'dan ithal edilen çeliğe yüzde 25 ve alüminyuma yüzde 10 ek gümrük vergisi uygulamasını yürürlüğe sokması, G7 ülkelerinde rahatsızlık uyandırdı. Kanada Başbakanı Trudeau da 1 Temmuz'dan itibaren ABD'ye karşı misilleme olarak yeni gümrük vergileri konulacağını açıkladı.

Yaşanan anlaşmazlıklar sonrası, Kuzey Kore ile yapılması planlanan ikili görüşmeyi mazeret göstererek zirveyi erken terk eden ABD Başkanı Trump ABD'li yetkililere, daha önce üzerinde mutabık kalınan sonuç bildirgesini imzalamama talimatı verdi. Trump, uluslararası politikada alışılmadık bir biçimde ancak kendisi açısından normal olan bir şekilde toplantıyı Twitter hesabından eleştirdi. Kanada Başbakanı hakkında "iki yüzlü ve zayıf" nitelemesinde bulundu.

Trump, bundan başka, ülkeler arasında gümrük vergilerinin toptan kaldırılmasını önererek, mevcut uygulamanın ABD aleyhine işlediğini vurguladı.

Bu durum, G7 ve dünyadaki başka yapıları da tekrar tartışmaya açtı.

G7'nin geçmişi

G7, 1975'te zamanın Fransa Cumhurbaşkanı Valery Giscard d'Estaing'in davetiyle Fransa, Batı Almanya, İtalya, Japonya, Birleşik Krallık ve Amerika Birleşik Devletleri'nin maliye bakanları ve merkez bankası yöneticilerinin Paris yakınlarında toplanması ile en gelişmiş piyasa ekonomisine sahip altı devletin sermayelerinin geleceğine dair çözümler üretmek üzere G6 olarak ortaya çıktı. 1976'da Kanada'nın katılımı ile G7 oluştu. Başlangıçta ekonomik meselelerle ilgili olan G7 bilahare dış ve güvenlik politikaları meselelerini de kapsamına aldı.1997'de Rusya'nın katılımı ile G7+1 meydana geldi. Rusya, Kırım'ı kendi topraklarına dahil etmesinin ardından 2014'te gruptan atıldı.

G7'ler daha sonra 1999'da G20'yi teşkil ederek, dünyanın en büyük ekonomileri arasında yer alan, Türkiye'nin de aralarında yer aldığı 19 ülkeyi ve Avrupa Birliği Komisyonu'nu bir araya getirdiler.

Günümüzde G7 ülkelerinin GSYİH'ları yaklaşık olarak şöyle: ABD (18,5 trilyon dolar), Japonya (4,5 trilyon dolar), Almanya (3,5 trilyon dolar), Birleşik Krallık (2,8 trilyon dolar), Fransa (2,5 trilyon dolar), İtalya (1,9 trilyon dolar) ve Kanada (1,5 trilyon dolar). Bu yapı yaklaşık 35 trilyon dolarlık toplam gayri safi milli hasıla ile toplam dünya gayri safi milli hasılasının yaklaşık yarısını oluşturuyor.

- G7'ye karşı E7

Öte yandan, son dönemde dünyada bir E7 rüzgarı esmektedir. E7 ülkeleri Çin (11,5 trilyon dolar), Hindistan (3 trilyon dolar), Rusya (1,2 trilyon dolar), Brezilya (1,5 trilyon dolar), Endonezya (1 trilyon dolar), Meksika (1 trilyon dolar) ve Türkiye (900 milyar dolar)'den oluşmakta ve yaklaşık 20 trilyon dolarlık GSYİH ile büyük bir güç olarak ortaya çıkmaktadır.

Burada asıl önemli nokta E7'nin 2030'dan sonraki öngörüler için G7'nin çok önüne çıkan bir yapı olarak karşımıza çıkmasıdır.

Batılı finans kuruluşlarının raporlarına göre 2050'de dünya ülkeleri GSYİH sıralamasında E7 ülkeleri sıralamanın başına geçecek. Buna göre Çin dünyanın bir numaralı ekonomisi, Hindistan ikinci olacak ve onu ABD takip edecek. Bu ülkeleri Endonezya, Brezilya, Rusya ve Meksika takip edecek ve Türkiye ise on birinci büyük ekonomi olarak, Japonya, Almanya ve İngiltere'yi takip edecek. Bu durum, dünyanın mevcut yapısı ile devamının zor olacağını ortaya koyuyor.

Bir ülkenin büyüklüğünün tek göstergesi ekonomisi değildir. Milli Güç Unsurları olarak tanımlanan kriterler; Ekonomik, Siyasi, Askeri, Kültürel, Psikososyal, Bilimsel ve Teknolojik ve Coğrafi güç unsurlarını kapsamaktadır. Meseleye bahse konu kriterler açısından bakıldığında E7 ülkelerinin G7 ülkelerine nazaran daha geniş bir etki alanı olduğu açıktır. E7 sadece ekonomik olarak değil askeri, kültürel, siyasi ve ekonomik bir güç olarak da ön plana çıkmaktadır.

Günümüzde G7 içinde yer alan Kanada ve İtalya iktisadi büyüklükleri dışındaki kriterler açısından büyük önemi haiz değiller. Bu devletlerin dünya siyasetini etkileyen siyasi, askeri, psikososyal, coğrafi ve kültürel güçleri yeterince etkin değildir.

E7 devletleri ise bulundukları coğrafya, ekonomileri, siyasi etkileri, kültürel ilişkileri ve derinlikleri ile özellikle psikososyal güçleri itibarı ile dünya üzerinde etki uyandırabilecek kapasitedeler.

Hal böyle olunca, E7 ülkelerinin muhtemel bir birliği veya en azından ortak faaliyetlerinin dünya siyaseti ve ekonomisinin şekillenmesi açısından ve dünya barışının tesisine daha fazla ve doğru etki sağlaması muhtemeldir. G7 dünyayı yaklaşık üç yüz yıldır sömüren Batı emperyalizminin temsilcilerinden oluşurken, E7 farklı coğrafyalardan, farklı kültürlerden, farklı bir anlayışı oluşturabilecek bir seçenek olarak bulunmaktadır.

- Geniş katılımlı yeni bir yapı inşa edilmeli

Dünyanın geleceğine dair muhtemel senaryolar ele alınırken dünyanın kaderine hükmetmesi muhtemel yapılar da değerlendirilebilir. Mesele tek başına ekonomik büyüklük değildir. Bu noktadan hareketle, dünya ekonomisine, siyasetine, kültürüne, askeri gücüne, teknolojik gücüne yön verecek devletler, ismi zikredilen ülkelerin hepsi veya bir kısmının birlikteliği ile ortaya çıkabilecektir.

Dünya sistemini yönetmeye devam etme arzusunda olacak devletler, nispeten etkisiz devletleri devre dışı bırakarak, G7 yapısının dışında bir işbirliği anlayışıyla ABD, Almanya, İngiltere, Rusya ve Çin'den oluşacak şekilde dünya siyasetini ve ekonomisini şekillendirmeye çalışabilirler ki, bu dünyanın geri kalan ülkeleri için bir kabus senaryosu olarak ortaya çıkacaktır.

Öte yandan yakın gelecekte E7'nin etkili bir mekanizma olarak ortaya çıkması, ortak pratiklerinin olmaması nedeniyle pek mümkün görülmemektedir. Ancak, dünyayı BM'nin beş devletinin ve G7'nin kararları arasında kalmaktan koruyabilmek bakımından, muhtemel bir E7 işbirliği faydalı olacaktır. Bu çerçevede etkin bir E7 yapısının oluşturulabilmesi açısından Türkiye gibi, coğrafi ve kültürel etkisi büyük olan ve psikososyal güce sahip devletlerin belirleyici rol üstlenebilir.

Dünyanın geleceğinin üç beş ülkenin uygulamalarının dışında şekillenebilmesi için böylesine geniş katılımlı, etkileşimi fazla bir yapıya ihtiyacı olduğu aşikardır. Farklı coğrafyaları, farklı kültürleri ve farklı yapıları temsil edip kavrayabilecek geniş katılımlı veya en azından geniş bir temsili sağlayabilecek bir yapı dünyayı daha yaşanılabilir ve güvenli bir hale getirebilecektir.

Türkiye, dünyada yeni güvenlik, politik, askeri ve ekonomik yapılarının oluşması için E7 teşkilatlanması veya benzeri öneriler üretebilecek bir devlettir.

[Uluslararası güvenlik stratejileri uzmanı Dr. Fatih Erbaş 1986-2014 yılları arasında Genelkurmay Başkanlığı, Deniz Kuvvetleri Komutanlığı ve NATO Güney Kanadı Komutanlığı'nda farklı birlik ve karargah görevlerinde bulundu; Harp Akademileri Komutanlığı ve Stratejik Araştırmalar Enstitüsü'nde öğretim üyeliği yaptı]

Kaynak: AA / Güncel

Amerika Birleşik Devletleri Almanya Kanada Politika Güncel Haberler

500
Yazılan yorumlar hiçbir şekilde Haberler.com’un görüş ve düşüncelerini yansıtmamaktadır. Yorumlar, yazan kişiyi bağlayıcı niteliktedir.
title