Antalya'nın arkeolojik zenginliklerine 2025'te yenileri eklendi

Güncelleme:
Facebook'da Paylaş Twitter'da Paylaş WhatsApp'da Paylaş Google News'de Paylaş

Kültür ve Turizm Bakanlığının "Geleceğe Miras Projesi" kapsamında Antalya genelinde 20'den fazla noktada yürütülen kazı ve araştırma çalışmalarıyla, bu yıl kentin arkeoloji haritasına yeni tapınaklar, heykeller, mozaikler ve günlük yaşama dair buluntular eklendi.

Kültür ve Turizm Bakanlığının "Geleceğe Miras Projesi" kapsamında Antalya genelinde 20'den fazla noktada yürütülen kazı ve araştırma çalışmalarıyla, bu yıl kentin arkeoloji haritasına yeni tapınaklar, heykeller, mozaikler ve günlük yaşama dair buluntular eklendi.

Kültür ve Turizm İl Müdürlüğünden yapılan açıklamaya göre, kentteki arkeolojik kazı çalışmaları, bu yıl da yoğun devam etti. Kemer kıyılarından Finike vadisine, Serik platosundan Alanya yamaçlarına kadar uzanan geniş coğrafyada gerçekleştirilen çalışmalarda geçmişe dair izler gün yüzüne çıkarıldı.

Phaselis'ten Side'ye, Aspendos'tan Myra–Andriake'ye uzanan çok sayıda merkezde ortaya çıkarılan buluntular, kentin yalnızca yüzeyde görülen bir tarihinin değil, her kazı sezonunda katman katman açılan zengin bir arkeolojik dünyasının olduğunu da bir kez daha gösterdi.

Phaselis Antik Kenti

Denizcilerin kenti Phaselis'te, Domitianus Agorası ile geçen yıl ortaya çıkarılan Arkaik Apollon sunağının çevresinde sürdürülen kazılarda, bu kez Roma Dönemi'ne ait eserler bulundu. Bronz bir muhafaza içinde, rulo halinde saklanan lamella muska, üzerindeki işaretler, harfler ve içine yerleştirilmiş cam/obsidyen parçası ve organik kalıntılarla, kişisel korunma amacıyla taşınan bir tılsımın neredeyse eksiksiz örneği olarak değerlendiriliyor.

Aynı alanda bulunan silindirik asma kilit ve zincirler, bronz bir yazı kalemi (stylus) ve bezemeli bir bronz pergel, Phaselis'te güvenlik, yazışma ve zanaat kültürünün ne kadar gelişmiş olduğunu gösteriyor. Küçük bir kaide üzerinde betimlenen bronz fare figürü ise Apollon'la ilişkilendirilen sembolik bir öğe olarak bu zengin tabloya eklendi.

Side Antik Kenti

Manavgat'taki Side Antik Kenti'nde, yıl boyunca sürdürülen kazı ve restorasyon çalışmaları, antik kentin mekansal bütünlüğünü yeniden görünür kılan kapsamlı bir dönüşüme işaret ediyor. Anıtsal çeşme ve çevresinde yürütülen çalışmalarla, mozaik ve fresklerle bezeli mekanlar, su kemerleri ve kamusal alan düzenlemeleri gün yüzüne çıkarılırken, Side'nin Helenistik ve Roma dönemlerine uzanan şehircilik anlayışı daha net biçimde okunabilir hale geldi.

Bu süreçte, ziyaretçi karşılama alanları ve müze yapıları kente yeniden kazandırıldı, uzun süre kapalı kalan mahalleler ve piskoposluk bölgesi de erişime açıldı. Tiyatronun karşısındaki alanın arkeopark olarak düzenlenmesi ve gece müzeciliği kapsamında hayata geçirilen aydınlatma uygulamaları, Side'nin kültürel mirasını günün her saatinde deneyimleme imkanı sundu.

Aspendos Antik Kenti

Aspendos Antik Kenti'nde, Tiyatro Caddesi'nin doğusunda yer alan anıtsal çeşmenin (nymphaion) yıkıntıları arasında mermer bir Hermes heykeli gün yüzüne çıkarıldı. Yazıtlı kaidesiyle birlikte 1,65 metre yüksekliğe ulaşan heykelde Hermes, bir elinde para kesesi, diğer elinde peleriniyle asasını tutarken, ayağının dibinde başını ona çevirmiş bir koç figürü yer alıyor. MS 2-3. yüzyıla tarihlenen bu buluntu, ticaretin, yolların ve haberleşmenin tanrısının kentin giriş aksındaki simgesel konumunu çarpıcı biçimde ortaya koyuyor.

Aspendos'un forum alanındaki kazılarda ise yaklaşık 2,5 metre boyunda olduğu anlaşılan bir imparator başı ile ilk kullanımında bir imparator heykelinin yanında yer aldığı ve "esir figürü" olduğu düşünülen sakallı erkek başı gün yüzüne çıkarıldı. Yüz ifadesindeki gerilim ve yeniden işlenme izleri, eserin uzun ve değişken bir kullanım geçmişine sahip olduğunu gösteriyor.

Limyra Antik Kenti

Finike'deki Limyra Antik Kenti'nde yürütülen kazı çalışmalarında, uzun yıllardır yazılı ve epigrafik kaynaklardan varlığı bilinen ancak konumu kesin olarak saptanamayan Zeus Tapınağı'na ait mimari kalıntılar ortaya çıkarıldı. Kentin batı kesiminde gerçekleştirilen kazılarda tapınağın doğu cephesine ait ana giriş düzenlemesi ile bu alanı sınırlayan mimari unsurlar belirlendi. Elde edilen veriler, Limyra'da kutsal alanın mekansal kurgusunun ve kentin dini topografyasının ilk kez somut arkeolojik bulgular üzerinden değerlendirilmesine olanak sağladı. Bu keşif, kentin klasik dönemden itibaren şekillenen inanç sistemi ve yerleşim düzeninin yeniden ele alınması açısından önemli bir eşik olarak nitelendiriliyor.

Syedra Antik Kenti

Alanya'daki Syedra Antik Kenti'ndeki çalışmalarda elde edilen veriler, kentin antik dönemde önemli bir zeytinyağı üretim merkezi olduğunu açık biçimde ortaya koydu. Kent genelinde tespit edilen onlarca zeytinyağı işliği caddelere açılan dükkanların altındaki üretim alanları ve üst katlardaki konutlarla değerlendirildiğinde, üretim, ticaret ve gündelik yaşamın aynı yapı adası içinde iç içe örgütlendiği anlaşılıyor.

Bu sezon ele geçen küçük buluntular da Syedra'nın çok katmanlı dünyasına ışık tutuyor. Pençe biçimli bronz mobilya ayağı, bronz kapı aksamları, omzunda koç taşıyan Hermes Kriophoros heykeli, istiridye tutan el formunda kemik toka, işliklerden çıkan bronz çan ve kutulu bronz cımbız, bunlar arasında yer alıyor. En dikkat çekici buluntulardan biri olan gümüş alaşımlı lanet tableti (defixio) ise üzerindeki henüz çözümlenmemiş metniyle, Syedra'da ekonomik üretimin yanı sıra inanç ve ritüel dünyasının da ne denli canlı olduğunu ortaya koyuyor.

Olympos Antik Kenti

Kumluca'daki Olympos Antik Kenti'nde, kentin deniz yönündeki doğu girişinde yürütülen kazılarda yeni bir anıt mezar ortaya çıkarıldı. Yaklaşık 10,5 metreye 7,5 metre ölçülerinde ve 6,80 metre yüksekliğindeki tonoz örtülü mezar odasında, plastik etkisi yüksek lahit parçaları ele geçirildi. Bu buluntu, Olympos'un denize açılan kapısında seçkinlere ait anıtsal gömülerin konumlandığını göstererek, kentin mekansal ve toplumsal hiyerarşisine dair önemli ipuçları sunuyor.

Kent içindeki kilisede sürdürülen çalışmalarda ise yapının zeminlerinin bütünüyle mozaiklerle kaplı olduğu belirlendi. Ağırlıklı olarak geometrik desenlerden oluşan mozaiklerin arasında adak ve dua yazıtlarının da yer alması, Olympos'un Hristiyanlık dönemine ait ibadet yaşamını ve kutsal mekan kullanımını daha iyi anlamamıza olanak sağlıyor.

Patara Antik Kenti

Patara'da kent kapısının çevresinde sürdürülen kazıları, bu alanın yalnızca anıtsal bir geçiş noktası değil, aynı zamanda kentin en hareketli günlük yaşam alanlarından biri olduğunu ortaya koydu. Kapının batı tarafındaki portikoda yan yana sıralanan odalarda dükkan ve depo olarak kullanıldığını düşündüren nişler ile çift hazneli depolama bölümleri belirlendi.

Gümüş sikkeler, büyük amphoralar, damgalı kandiller, küçük heykelcikler, yüzük taşları, bronz aynalar ve kemik iğneler gibi buluntular, Patara'ya girenlerin bu bölgede alışveriş yaptığını, dinlendiğini ve farklı hizmetlerden yararlandığını gösteriyor. Elde edilen veriler, kent kapısının Patara'da hem ticaretin hem de gündelik hayatın merkezinin bir parçası olduğunu açık biçimde ortaya koyuyor.

Myra ve Andriake

Demre'de, Myra Antik Kenti'nin liman yerleşimi olan Andriake'deki kazı çalışmaları kapsamında yürütülen araştırmalar, alanın Roma ve Bizans dönemlerinde yalnızca bir liman değil, aynı zamanda üretim, ticaret ve sosyal yaşamın yoğunlaştığı çok işlevli bir merkez olduğunu ortaya koydu. Liman yapıları çevresinde sürdürülen kazılarda, işlik alanları, depolama birimleri ve ticari faaliyetlere işaret eden mimari düzenlemeler belirlenirken, elde edilen buluntular, Andriake'nin Akdeniz ticaret ağları içinde uzun süreli ve etkin bir rol üstlendiğini gösteriyor.

Myra ile Andriake arasında kalan alanda yürütülen çalışmalarda ise Roma İmparatorluk Dönemi'ne tarihlenen, doğrudan doğal bir su kaynağıyla ilişkili özgün bir yapı gün yüzüne çıkarıldı. Klasik hamam ya da anıtsal çeşme tiplerinden farklı bir plan anlayışına sahip olduğu anlaşılan bu yapı, çevresindeki su sistemleriyle değerlendirildiğinde, antik dönemde şifalı su kullanımına dayalı bütüncül bir işlev üstlendiğine işaret ediyor. Bu buluntular, Myra ve Andriake'nin yalnızca ticari değil, aynı zamanda sağlık, üretim ve gündelik yaşam pratiklerini bir arada barındıran çok katmanlı bir yerleşim yapısına sahip olduğunu ortaya koyuyor.

Perge - Afrodit ve Kentli Kadın

Antalya'nın doğusundaki Perge Antik Kenti'nde yürütülen çalışmalarda öne çıkan buluntular, mermerden iki heykel ile bir altın sikke etrafında yoğunlaşıyor. MS 2-3. yüzyıla tarihlenen Aphrodite-Eros kompozisyonunda, kaide üzerinde zarif bir duruşla betimlenen Aphrodite'in yanında, yunus üzerinde yan oturmuş Eros figürü yer alıyor. MS 3-4. yüzyıla ait ikinci heykel ise alçak bir kaide üzerinde duran, özenle işlenmiş yüz hatları ve giysi kıvrımlarıyla Perge'nin seçkin kadınlarından birine ait olduğu düşünülen bir rahibeyi veya soylu bir kentli kadını betimliyor.

Mauricius Tiberius dönemine (MS 582-602) tarihlenen Konstantinopolis basımı altın sikke, Perge'nin Geç Antik Çağ'da da imparatorluk ekonomik ağıyla olan bağını somut biçimde ortaya koyan önemli bir buluntu olarak dikkati çekiyor.

Termessos Antik Kenti

Termessos Antik Kenti'nde, E1 Nekropolü'nde ele geçen beyaz mermer kadın heykeli, minderli bir tabure üzerinde oturur vaziyette betimlenmiş, yaklaşık 137 santimetre yüksekliğiyle neredeyse gerçek insan boyutlarına ulaşan bir figürü yansıtıyor. Khiton giymiş ve onu tamamen örten bir himationla tasvir edilen heykel, iki parça halinde bugüne ulaştı.

Baş kısmı bulunamamış olmasına karşın, kollarını bileklerine kadar örtüsüne sararak vücuduna yakın tutan duruşu ve kıyafet seçimi, heykelin büyük olasılıkla mezarın sahibesi olan saygın bir aile kadınına ait olduğunu düşündürüyor. Bu buluntu, Termessos toplumunda "iffetli, ağırbaşlı ve itibarlı kadın" idealinin anıtsal bir heykel diliyle nasıl ifade edildiğini gösteriyor.

Sillyon Antik Kenti

Serik yakınlarındaki Sillyon Antik Kenti'nde kazı çalışmalarında, farklı dönemlere tarihlenen iki dikkat çekici buluntu ortaya çıkarıldı. B Kilisesi'ndeki yangın tabakasında ele geçen, gövdesi sekiz dilime ayrılmış ve "balık pulu" motifleriyle bezeli pişmiş toprak el bombası, 11-13. yüzyıllara tarihlendiriliyor ve Anadolu'da nadir rastlanan Orta Çağ askeri mühimmat örneklerinden biri olarak değerlendiriliyor.

Akropolde bulunan Yunanca yazıtlı blok ise MS 223 tarihli İmparator Severus Alexander'a ait bir mektubun parçası olarak, arazi düzenlemeleri, vergiler ve "sizin güvenliğiniz için" ifadesiyle Sillyon'un Roma İmparatorluğu'nun merkezi yönetimiyle olan ilişkilerine ışık tutuyor. Bu iki buluntu birlikte değerlendirildiğinde, Sillyon'un farklı dönemlerde askeri ve idari açıdan taşıdığı stratejik önem daha net biçimde ortaya çıkıyor.

Kızılin ve Karain

Antalya'nın en eski geçmişine ışık tutan buluntular, bu yılki kazı çalışmalarında da dikkati çekti. Döşemealtı'ndaki Epi-paleolitik Kızılin yerleşiminde, C14 analizlerine göre MÖ 13 bin 500'e tarihlenen bir tabakada, yuvarlak planlı bir yapıya ait olduğu değerlendirilen kavisli bir taş duvar sırası ortaya çıkarıldı. Bu buluntu, daha önce aynı alanda ele geçen taş insan heykelcikleriyle birlikte değerlendirildiğinde, bölgede Neolitik döneme geçiş sürecinin çok erken evrelerine işaret ediyor.

Karain Mağarası'nda ise yaklaşık 370-350 bin yıl öncesine tarihlenen seviyelerde bulunan iki insan dişi, Türkiye'de stratigrafik bağlamda tespit edilen en eski insan dişleri olarak kayda geçti. Bu keşif, Karain'de Neandertal varlığının sanılandan çok daha erken dönemlere uzandığını ve mağaranın insanlık tarihi açısından uzun süreli ve kesintisiz bir yerleşim sürecine sahne olduğunu ortaya koyuyor.

Haberler.com
500

Haberler.com'da yer alan yorumlar, kullanıcıların kişisel görüşlerini yansıtır ve haberler.com'un editöryal politikası ile örtüşmeyebilir. Yorumların hukuki sorumluluğu tamamen yazarlarına aittir.