Haberler

Trabzon Belediye Başkanı Orhan Fevzi Gümrükçüoğlu, Trabzon genelinde doğal gaz çalışmalarının 2015...

Güncelleme:

Refah-Yol hükümetini devirmeye teşebbüs suçlamasıyla açılan 28 Şubat davasında savunma yapan dönemin Genelkurmay Başkanı emekli Orgeneral İsmail Hakkı Karadayı, hakkındaki suçlamaları kabul etmediğini belirtti.

Refah-Yol hükümetini devirmeye teşebbüs suçlamasıyla açılan 28 Şubat davasında savunma yapan dönemin Genelkurmay Başkanı emekli Orgeneral İsmail Hakkı Karadayı, hakkındaki suçlamaları kabul etmediğini belirtti. Karadayı, "Hizmetle ilgili olarak, 54. hükümetle ilişkilerimizde hiçbir problem olmadığı gibi, Hükümetinde gerektiğinde Silahlı Kuvvetlere vermiş olduğu her türlü desteği de inkar etmemiz mümkün değildir. İddianamenin omurgasını teşkil eden, cebir ve şiddet kullanarak Hükümetin görevini yapmasına engel olan hiçbir icraatımız olmamıştır, bunu asla ve asla kabul etmiyorum" dedi.

28 Şubat dönemine ilişkin, 103 sanık hakkında "Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini cebren devirmeye, düşürmeye iştirak" suçundan açılan davanın 48'inci duruşmasında, dönemin Genelkurmay Başkanı emekli Orgeneral İsmail Hakkı Karadayı, ilk kez duruşmaya gelerek savunma yaptı. 28 Şubatın üzerinden 17 yıl geçtiğini ve pek çok şeyin unutulduğunu, yanlış yorumların yapıldığını, varsayımlar, niyet okumaya dayanan tahminler ortaya çıktığını kaydeden Karadayı, sürece ilişkin doğru olmayan duyumlara dayanan, rastgele kitaplar yazıldığını savundu. Basında yer alan haberler ve röportajlar nedeniyle hayali bir darbe olgusu yaratıldığını belirterek, "Yıllar sonra, aleyhimizdeki bu haksız ve inandırıcılıktan tamamıyla uzak böyle bir davanın açılması meşru gösterilmeye çalışıldı" dedi. Son günlerde çeşitli çevrelerce ve bir kısım basında yapılan geniş kampanyalar ile özellikle, o günleri yaşamamış veya unutmuş toplum üzerinde gerçek bir darbe yapıldığı intibaı uyandırılmaya çalışıldığını belirten Karadayı, amacın ise TSK'nın yıpratılma sürecine destek vermek olduğunu bunun da Türkiye'ye yapılabilecek en büyük ihanettir ve kötülük olduğunu belirtti.

-BELGELERİ İLK KEZ GÖRDÜM-

Kendilerinin akılanlından yasa dışı bir eylemin asla geçmediğini kaydeden Karadayı, soruşturma sürecinde kendisinin savcıya ifade vermek için başvurduğunu anlattı. Savcılıktaki ifadesi sırasında kendisine gösterilen belgeleri ilk kez gördüğünü dile getiren Karadayı, "O gün Savcının bana özet halinde gösterdiği 60-70 belgenin hiçbirinde de benim imzam ve parafım bulunmuyordu ve bunları ilk defa görüyordum.Aslında Karargahta her zaman bir çok çalışma gurupları mevcuttur ve bunlar gerekli olmadıkça Komutana sunulmaz,bilgi verilmez.Buda doğaldır. Yıllar geçti, unuttuklarım, bana arz edilen veya edilmeyen evraklar olabilir. Şimdi, o belgelerin dava konusu yapılması, insafın ve aklın kabul edeceği bir yaklaşım değildir. Kaldı ki o gün bana gösterilen 6 Mayıs ve 27 Mayıs 1997 tarihli belgelerin, gerçek olmadığı yargılama aşamasında ciddi dayanaklarla ileri sürülmüştür. Burada şu hususuda belirtmek isterimki, İkinci Başkan, Karargahın amiri olarak, MGK kararları çerçevesinde böyle çalışma yapmak, gerekirse her alanda değişik çalışma gurupları da kurmak görev ve yetkisine sahiptir" dedi.

-KESİNLİKLE HİÇBİR KONUŞMA YAPMADIM-

Genelkurmay Karargahının geniş ve çok kapsamlı bir teşkilat yapısına sahip olduğunu, karargah içinde her zaman pek çok çalışma gurubunun bulunduğunu, bunların kendi sahalarında devamlı çalıştığını belirten Karadayı, bu çalışma ve değerlendirmelerin, Genelkurmay Başkanı'nın, gerek Cumhurbaşkanı, Başbakan gerekse MGK da arz edilecek konulara da ışık tuttuğunu kaydetti.

Çalışma Gruplarının, Genelkurmay Başkanı ile doğrudan ilgisi olmadığını kaydeden Karadayı, hepsinin Genelkurmay Başkanlığı tarafından takip ve kontrolünün de mümkün olmadığını ifade etti. Önemli konuların, önemli kararları gerektiren olayların, 2. Başkanın emri ile Genelkurmay Başkanına çıkarıldığını ve bilgilere göre emir verilebileceğini anlatan Karadayı, iddianamede yer alan bazı olayları hatırlamadığını kaydetti. Savcının kendisine gösterdiği belgelerde kendisinin imzasının olmamasını belgeleri şüpheli hale getirdiğini düşündüğünü ifade eden Karadayı, "Gölcükte var olduğu iddia edilen bir toplantıda benim konuşmamdan bahsedilmektedir. Kesinlikle hiçbir konuşma yapmadım. Zaten hem tarih hem de içeriği itibariyle bu belgenin delil niteliği yoktur, konuşma düzeni de öyle olamaz. Yapılan büyük çaplı tatbikatlar olsun, harp oyunları olsun, plan tatbikatları olsun, üst düzeyde ki komutanların bir arada olmasından dolayı, ilgili komutanlar, kendi birlikleri ile ilgili bazı hususları, ihtiyaçlarını vs. komutanlarına bildirme fırsatı bulurlar.Bunlar yemek sırasında olabileceği gibi, tatbikat dışında kısa toplantılarda da olabilir.Bu bir gelenektir, yabancı ordularda da bu vardır. Buna bizzat şahit oldum" dedi.

-SİYASİ MESAJ VERMEKTEN KAÇINDIM-

İddianamenin başında, bazı gazeteci, yazar ve siyasetçilerin görüş ve beyanları dikkate alınarak yapılan siyasi yorumlarda, kendisini baştan beri bazı koalisyonların kurulmasına karşıymış gibi göstermeye çalışıldığını bu beyanların da düzmece ve yalan olduğunu kaydeden Karadayı, o dönemde bulunduğu makam dolayısıyla, ismini kullananların olduğunu belirterek, "Bunlar siyasi maksatlar için de olabilir. Askeri, siyasetin içinde gibi göstermek isteyenler zaman zaman maalesef, bu çirkin oyunu oynamışlardır. Darbe, muhtıra yalanlarını bazı siyasilerin rakiplerine karşı bir tehdit olarak kullandıkları da görülmüştür. Bunları, o günlerde duyduk, yaşadık. Bazen bir suale verilen tek kelimelik bir cevap dahi, bu karakterdeki insanlara fırsat verir.

Bu bakımdan hizmet süremde, siyasi mesajlar vermekten, bazı suallerle karşılaştığımda da bu tip beyanlardan mümkün olduğu nispette kaçınmışımdır" diye konuştu.

-HÜKÜMETİN GÖREVİNİ YAPMASINA ENGEL OLAN HİÇBİR İCRAATIMIZ OLMAMIŞTIR-

Koalisyon tartışmalarının kızıştığı bir sırada Bükreş'te, gazeteciler tarafından sorulan bir soruya "milli irade esastır" şeklinde açıklamasından dolayı, Erbakan'ın defalarca kendisine teşekkür ettiğini anlatan Karadayı, iddianamedeki suçlamaları reddederek şöyle konuştu:

"Hakkımdaki iddialar, tamamıyla haksızdır ve şahsıma yönelik hakarettir. Yine iddianamede, şahsımın beyanı olduğu kastedilerek tutulan tutanaklar da usulüne uygun imzalı tutanaklar değildir, her ne kadar içeriklerinde bir darbeyi planlayan cümleler olmasa da, eklenmiş beyanlar olabilir, delil niteliği yoktur, hiç birini kabul etmiyorum. Hizmetle ilgili olarak, 54. hükümetle ilişkilerimizde hiçbir problem olmadığı gibi, Hükümetinde gerektiğinde Silahlı Kuvvetlere vermiş olduğu her türlü desteği de inkar etmemiz mümkün değildir. Kişisel düzeyde de hiyerarşik yapı içindeki sağlıklı ilişkiler, her zaman aynen devam etmiştir. Bunlara herkes şahittir, aksini kimse söyleyemez. Resmi görevimin gerektirdiği kişiler dışında, iddianamede adı geçen ve mağdur olarak ortaya çıkan hiç kimse ile de hatırladığım kadarıyla, herhangi görüşmem bahis konusu değildir. Bunun dışında, iddianamenin omurgasını teşkil eden, cebir ve şiddet kullanarak Hükümetin görevini yapmasına engel olan hiçbir icraatımız olmamıştır, bunu asla ve asla kabul etmiyorum.Böyle bir olaya şahit olanlar varsa gelip açıklasınlar. Çoğu bu gün hayattalar. Silahlı Kuvvetlerimiz, bu süreçte, hükümetin hangi görevine mani olmuş, nerede ne şekilde bir cebir şiddet kullanmış veya teşebbüste bulunmuştur, bunun kesinlikle açıklanması, ortaya konması gerekir."

-ADALET ER GEÇ TECELLİ EDECEKTİR-

Böyle bir iftiranın iddianameye konmasının, iddianameyi çürüttüğünü, farklı hedeflere ve yorumlara yönlendirdiğini savunan Karadayı, "Bunları, yüce halkımız asla affetmeyeceği gibi, tarihe de bir hukuk rezaleti olarak geçer" dedi.

Bu dönemde ortaya çıkan olumsuz olayların hiçbirinin TSK'ya yüklenemeyeceğini kaydeden Karadayı, sözlerine şöyle devam etti:

"Trafik kazalarında, suçun yüzde 90'dan fazlasının sürücüye ait olduğu istatistiki değerlendirmelerde belirtilmektedir. Bu anlayış içinde, yüce yargımız, sürücü durumunda olan bu partiyi yasa dışı tutum ve davranışlarından dolayı suçlu bularak, kısa bir süre sonra kapatmıştır. Neden? Burada askerin herhangi bir rolü düşünülebilir mi? Yargıya baskı anlayışı akla mantığa sığar mı? Bunlar kabul edilebilir mi? Yani, düşürülmemiş bir hükümet, Yasal-Anayasal bir 28 Şubat 1997 MGK kararları karşısında, bu iki temel iddiayı çökerten yukarıdaki izahlarımızla, iddianamenin temelinin çöktüğü görülerek, bu haksız davanın derhal beraatla sonuçlamasını talep ediyorum. Silahlı Kuvvetlerimizin bu başarılarını, hayatta olan olmayan, emekli muvazzaf ve bu gün burada aramızda bulunan değerli arkadaşlarımıza borçlu olduğumuzu, hiçbir zaman unutmamız mümkün olamaz. Onlar her zaman takdirle anılacaklardır. 50 yıllık hizmet süremde, mesleğimle ilgili pek çok olaylara şahit oldum, darbeler gördüm, sıkıntılar yaşadım. Ancak şuna inandım ki, asker her zaman siyasetin dışında kalmalıdır, buna bütün gönlümce inanıyorum. Bir ihtirasım olsaydı, Cumhurbaşkanının, görevimi bir yıl daha uzatma teklifine olumlu bakabilirdim, ama zamanı gelince, 30 Ağustos 1998 de Ordudan ayrıldım. Ayrılırken, Cumhuriyet tarihinde ilk defa, Devlet Şeref Madalyası ile taltif edilen kişi oldum. Hayatın cilvesine bakınız ki, bugün 17 yıl sonra, gazete kupürlerine dayanan garip bir hayali darbe iddianamesi karşısında, burada savuma durumunda bulunmaktayım. Genelkurmay Karargahındaki bütün arkadaşlarım yasalara uygun davranmışlardır, bu haksızlığa uğrayan bütün silah arkadaşlarıma da geçmiş olsun diyorum, onlar asla darbeci değildir. Adalet er geç tecelli edecektir."

Kaynak: ANKA / Güncel

Orhan Fevzi Gümrükçüoğlu İsmail Hakkı Karadayı 28 Şubat Trabzon Politika Güncel Haberler

500
Yazılan yorumlar hiçbir şekilde Haberler.com’un görüş ve düşüncelerini yansıtmamaktadır. Yorumlar, yazan kişiyi bağlayıcı niteliktedir.
title