AK Parti Sözcüsü Çelik: SDG, 10 Mart mutabakatına uyarsa tehdit olmaktan çıkar
Haber Videosunu İzle 
MKYK toplantısı sonrası açıklamalarda bulunan AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik, SDG'ye 10 Mart mutabakatına uyması çağrısı yaptı. Çelik, "SDG Suriye'de PKK terör örgütüdür. Bir ülkede iki ordu iç savaş çıkarır. 10 Mart mutabakatına uyulması halinde SDG Türkiye için tehdit olmaktan çıkacaktır, Suriye için de." ifadelerini kullandı.
- AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik, SDG'nin 10 Mart mutabakatına uyması halinde bu yapının Türkiye için tehdit olmaktan çıkacağını belirtti.
- Çelik, SDG'nin Suriye'de PKK terör örgütü olduğunu ve Türkiye için tehdit teşkil ettiğini ifade etti.
- Çelik, SDG konusunda bakanlar ve parti yetkilileri arasında görüş ayrılığı olmadığını ve Cumhurbaşkanının iradesinin takip edildiğini açıkladı.
Ak Parti Sözcüsü Ömer Çelik, partisinin Merkez Karar ve Yönetim Kurulu (MKYK) toplantısı sonrası açıklamalarda bulundu. Çelik' Suriye'deki terör örgütü SDG'ye 10 Mart mutabakatına uyulması çağrısı yaptı.
Çelik'in açıklamalarından satır başları şu şekilde:
"Şehit ve gazilerimizin eşsiz fedakârlıklarıyla terörün amacına ulaşması engelledi. Dünyanın başka yerlerinde etnik, mezhebi ya da ırk kavgaları üzerinden çeşitli çalışmalar yapılmıştır. Türkiye'de ırk, etnik, mezhebi kavga söz konusu olmamıştır. Tam tersine Türk ve Kürdün ebedi kardeşliğine terör musallat olmuştur. Her seferinde boşa çıkarılmıştır. Güvenlik güçlerimizin dirayetli duruşlarıyla terörün amacına ulaşması engellenmiş, milletimizin eşsiz basiretiyle bu meselelere yaklaşılmıştır. Terör örgütlerinin ve terörün Türkün ve Kürdün, Alevi ve Sünni'nin kardeşliğine saldırılması bu feraset tarafından engellenmiştir.
TERÖRSÜZ TÜRKİYE SÜRECİ
Ak Parti olarak komisyonumuza sunduğumuz raporda görüşlerimizi açık şekilde ifade ettik. Arkadaşlarımız bütçe konuşmalarında bunu net bir şekilde ortaya koydular. Önümüzdeki dönemde silahların bırakılması konusunda atılacak adımlar, terör örgütünün feshinin fiili olarak tespit ve teyit edilebildiği birtakım raporların, gözlemlerin ortaya çıkması bir sürü konuyu kolaylaştıracaktır.
"VATANDAŞLIK İLKELERİ ÇERÇEVESİNDE GELECEĞE YÜRÜYECEĞİZ"
Bu komisyondan ortaya çıkan tavsiyelerin, önerilerin Meclis'te hukuki sürece dönüşmesini de kolaylaştıracaktır. Kilit nokta fesih konusunun retorikten öte file hale gelmesidir. Bu entegre olarak terörsüz bölge dediğimiz süreçle yakından alakalıdır. Burada demokratikleşmeyle ilgili gündem maddesi konuşuluyor. Demokratikleşmenin meşru alanı içerisinde her zaman perspektifimiz oldu.
Bunu bir konuya özgü perspektif olarak ele almadık. Bunu her zaman indirgemeci bulduk. Bütün ihtiyaçların sağlanmasını milletimizin huzur ve refahına dönük sağlayacak perspektif olarak bakıyoruz. Buna da raporumuzda değindik. Tek vatan, tek millet, tek bayrak, tek devletle ebedi birlikteliğimize sahip çıkarak kaderdaşlık ve vatandaşlık ilkeleri çerçevesinde geleceğe yürüyeceğiz.
"ODAĞIMIZ PKK'NIN FESHİ, SİLAHLARIN YAKILMASI"
Siyasi partiler ve herkesin perspektifi farklı. Bunları bir noktaya gelecek olgunlukla hareket etmeliyiz. Esas mesele toplumsal merkeze bakmak lazımdır. Odağımız PKK terör örgütünün feshi ve bunun gerçekleşmesi için silahların yakılması, bırakılmasıdır. Bu çerçevenin bizim açımızdan burada sayın Devlet Bahçeli'nin tarihi çağrı, sayın Cumhurbaşkanımızın iradesiyle devlet politikasına dönüşmesidir. Sayın Cumhurbaşkanımızın devlet kurumlarına bu hedefe ulaşmak için verdiği talimat doğrultusu vardır.
Aynı şekilde yüce Meclis'in değerli komisyon vasıtasıyla vaziyet etmesi son derce önemli rol oynamıştır ve oynamaktadır. Devletimizin nitelikleri ve milletimizin değerlerini hedef almadan yürütebilecek bir çerçevede ilerliyoruz. İnşallah bütün bu çalışmaların neticesi olarak terörsüz Türkiye ve terörsüz bölge hedefine ulaşmayı hedef ediyoruz.
Türkiye'nin milli egemenliğine, ulusal egemenliğiyle birlikte devletimizin tüm değerlerine saldırı anlamına gelen 17-35 olarak kodlanmış Fetullahçı terör örgütünün saldırısının aynı zamanda yıldönümü. 15 Temmuz'a giden süreçte terör örgütünün hazırlık yaptığını geriye bakarak daha net değerlendirmiş oluyoruz. Bu sürecin Türkiye'nin milli egemenliğini gasp edip, yabancı odaklara devretmek şeklinde olduğunu net görmüş olduk.
"HER TÜRLÜ SALDIRIYLA MÜCADELEYE DEVAM EDECEĞİZ"
Sayın Cumhurbaşkanımızın ortaya koyduğu şaşmaz irade, güçlü yaklaşım tüm bunların bertaraf edilmesini sağladı. Burada belki de Türk devlet hayatının, toplumsal hayatımızın en büyük tehlikelerinden bir tanesi bu şekilde savuşturulmuş oldu. Allah'ın izniyle, milletimizin desteğiyle egemenlik kayıtsız şartsız milletindir çerçevesinde her türlü saldırıyla mücadeleye devam edeceğiz.
SORULAR VE CEVAPLAR
"SDG KONUSUNDA GÖRÜŞ AYRILIĞI YOK"
Sayın Cumhurbaşkanımızın çizdiği devletimizin başı olarak çizdiği dış politika çizgisi hem kabinedeki arkadaşlarımız tarafından hem de bizim genel başkanımız olarak partimiz olarak aynen takip edilmektedir. SDG konusunda da bakanlarımız arasında, parti yetkililerimiz arasında görüş ayrılığı yoktur. Hiçbir kabinedeki arkadaşımızın da Cumhurbaşkanımızın iradesi konusunda faaliyeti söz konusu değildir. Dışişleri Bakanımızın söylediği de Sayın Cumhurbaşkanımızın iradesinin neticesidir. Milli Savunma Bakanlığı ve Milli İstihbarat Teşkilatımız da bu iradenin içindedir.
Bütün bunlar en stratejik ayrıntılarına kadar ele alınıyor. Bir çerçeve oluşturuluyor. En sonunda devletimizin başı olarak sayın Cumhurbaşkanımızın verdiği talimatlar yerine getirmeye çalışılıyor. Partiyle kabine, bakanlar arasındaki bir görüş ayrılığı söz konusu değil. Burada gerek şu anda bu işle doğrudan ilgili olan Dışişleri, Milli Savunma Bakanlığı, MİT arasında herhangi farklı bakış söz konusu değildir. Sayın Cumhurbaşkanımızın ortaya koyduğu irade ve talimatlar yerine getiriliyor.
Galip Bey bugün bir açıklama yapmış. Kendisini başka bir şeyi kast ederek söylediğini herhangi bir bakanı kast etmediğini söylüyor. Bunu kayda geçirmiş olayım. Biz bütün bu bölgedeki, halklara dönük kardeşlik çerçevesinde Türkiye'nin milli güvenliğini, terörsüz Türkiye ve terörsüz bölgenin gerçekleşme hedefini çerçevesini belirleyen çalışma yapılmaktadır. Zaman zaman bu işleri yürüten arkadaşlarımıza Dışişleri, Milli Savunma Bakanımıza, MİT Başkanımıza dönük farklı değerlendirmeler görüyoruz. Bunlar doğru şeyler değil.
"SDG TÜRKİYE İÇİN TEHDİT TEŞKİL ETMEKTEDİR""
SDG Suriye'de PKK terör örgütüdür. Bu Türkiye için tehdit teşkil etmektedir. Bunların söylenmesi terörsüz Türkiye ve terörsüz bölge ile çelişik bir şey değildir. Herhangi şekilde kan dökülmeden tek Suriye ve tek ordu ilkesi çerçevesinde orada bir ulusal bütünlük oluşsun. Herhangi bir şekilde Suriye'de yeni çatışma çıkmasın, kan dökülmesin. 10 Mart mutabakatına uyulması halinde bu yapı Türkiye için tehdit olmaktan çıkacaktır, Suriye için de. Burada 10 Mart mutabakatının ikinci maddesinde ve diğer maddelerinde Suriye'deki Kürt kardeşlerimizin kazanımlarının, Esad rejimi zamanında reddedilmiş kimliklerin tanınması anlamında. Onların Suriye'nin ayrılmaz parçası olduğunu ifade etme anlamında güçlü ifadeler var.
"SDG 10 MART MUTABAKATINA UYMALIDIR"
Nasıl ki DEAŞ'ın Sünnilerin ya da Müslümanların olarak kazanımı sunulamazsa herhangi bir terör örgütü de etnik grubun kazanımları sunulamaz. Bütün bunları görmezden gelmesini isteyenler sürecin duvara toslaması yolunda bir dinamik oluşturduklarını fark etmeliler. SDG 10 Mart mutabakatına uymalıdır. Boşaltılan mağaraları görüyor ve olumlu karşılıyoruz. Rakka ve Deyli Zor'da terör örgütü tarafından yapılan yeni tahkikatlar görüyoruz. Suriye'de ayrı Irak'ta ayrı politika güdülmeye çalışılıyor. Silah bırakma çalışmasının o tarafa henüz yansımamış olmasını bir tarafa bırakarak söylüyoruz. Faaliyetlerimizi, takiplerimizi yapıyoruz.
"DEVLETİN GÖZÜ HEPSİNİ AYNI ANDA GÖRÜYOR"
Devletin gözü hepsini aynı anda görüyor. 360 derece görüyor. Dışişleri, Milli Savunma, MİT Başkanlığı arasında çelişki varmış gibi değerlendirmek büyük yanılgı olur. Devletimizin politikası tektir. Cumhurbaşkanımızın talimatını verdiği bir husustur bu. Milli Savunma Bakanımızın söylediği, buradaki entegrasyonun ferdi olması gerektiği şeklinde. SDG tarafından özerk bir güç olarak buranın parçası olalım gibisinden açıklama geliyor. Bir ülkede iki ordu, iki silahlı güç olmaz. Bunun sonu iç savaş senaryosudur. Böyle bir senaryoda Araplar, Türkmenler, Aleviler, Sünniler, Nusayriler, Ezidiler, Şiiler kaybeder.
"TERÖRÜ GÜNDEMDEN ÇIKARMAK İSTİYORUZ"
Ortaya gelen tabloda 10 Mart mutabakatını kabul ediyorum ama bloklar halinde uygularım demek ordu içinde ordu olarak faaliyet göstereceğim demektir. Bunun ne manaya geldiğini hepimiz biliyor. Terör örgütlerinin yakın bölgemizde tarihine baktığımızda şöyle yaklaşım var. Birtakım emperyalist devletler bu terör örgütlerine geçici ve sahte alan derinliği oluşturmaya başladığında terör örgütleri bu yönde düşünüyor. Burada doğrusu 10 Mart mutabakatının uygulanmasıdır. Ortada aklı işletmek lazım. Türkün, Kürdün, Arap'ın ebedi kardeşliğine hiç kimse musallat olamasın diye terörü gündemden çıkarmak istiyoruz. Hiçbir terör örgütü hiçbir kardeşimizin kazanımı olamaz.
Hükümette ve diğer kurumlarda Türkmen, Arap, Kürt temsil edilsin. Kapsayıcı toplumsal hayat ortaya çıksın. Anayasal vatandaşlık eşitlik temelinde uygulansın. Bütün amacımız budur. Benzer haksızlıklar Nusayri, Dürzi kardeşlerimize de yapılıyor. Lazkiye bölgesinde birtakım odaklar yeniden Esad rejimi zamanına dönmek için birtakım faaliyetler yürütüyorlar bazı ülkenin dolaylı desteğiyle. Şimdi Rakka ve Deyli Zor'daki tahkimatı görüyoruz. Burada SDG'nin 10 Mart mutabakatı yönünde ilerlemesi gerekirken bunun zıddında ilerlemesinin sebebi Siyonist katliamcılığın birtakım vaatlerine kanmasıdır.
"BİZİM ÇAĞRIMIZ KARDEŞLİK SİYASETİDİR"
10 Mart mutabakatına uyun diyoruz. Bir terör örgütü yapılanması olmaktan çıkın diyoruz. Kendi kendinize hem Suriye'nin hem Türkiye'nin milli güvenliğine ayrı olarak devlet içinde ordu ilan ederseniz, ki bunun Kürt kardeşlerimizle hiçbir ilgisi yok. Bizim çağrımız kardeşlik siyasetidir bölgeye dönük olarak. Hiç kimse ne vekalet savaşlarıyla ne de terör örgütleriyle gölge düşürmeye kalkmasın. Türk, Kürt, Arap'ın ebedi kardeşliğine en güçlü bağlarla bağlı olarak bütün bunlar kan dökülmeden çözülsün, istikrar olsun istiyoruz. Artık kimse birilerinin vekalet savaşının parçası olmasın. Burada akılla, hikmetle, basiretle hareket etmek lazım. Öbür türlü hareket edilirse o yolun sonunun nereye çıkacağı zaten belli.
"TÜRKİYE'NİN ASKERİ HAZIRLIĞI HER ZAMAN VAR"
Türkiye'nin milli güvenliğini sağlamak için askeri hazırlığı ve diğer alanlardaki hazırlığı her zaman var. Türk Silahlı Kuvvetleri'nin beklemesine gerek yok. Sayın Cumhurbaşkanımız başkomutan olarak emir verdiği anda bu yerine getirilir. Esas olan bugün SDG'yi kim silah bırakmasın diye cesaretlendiriyorsa, ordu içinde ordu, devlet içinde devlet olmaya doğru teşvik içine giriyorsa bu Suriye'ye yapılan en büyük kötülüklerden biridir. Biz bunlara gerek kalmasın, herhangi operasyona gerek kalmasın diye arzu ediyoruz. Gerektiğinde tereddütsüz yerine getirilir. Kimin ne dediği önemli olmaz.
10 Mart mutabakatının maddeleri hızlıca yerine getirilmelidir. Bu tartışma gündemden çıkmalıdır. Bunu geride bırakmak istiyoruz. Bunu bizim önümüze başka mekanizmalarla getirdikleri zaman bunu görmeyecek durumda değiliz. Buna ne makyaj yapıldığı bizi ilgilendirmez. Biz makyajın arkasındaki gerçek görüntüyü görüyoruz. Terörsüz bölge, terör vesayetinin kaldırılması anlamına gelmektedir. Kürt, Arap, Türk'ün iradesinin teslimi anlamına gelecektir. Biz bundan yanayız.
DEM HEYETİ-CUMHURBAŞKANI ERDOĞAN GÖRÜŞMESİ
DEM heyetinin Sayın Cumhurbaşkanımızdan randevu isteyeceklerini ifade ettiler. Bu tip görüşmelerde bir araya geldiğimizde nezaket içinde herkes görüşlerini söylüyor. Bu kez de aynı şekilde görüşlerini nezaketli şekilde söylediler. Biz de nezaketli bir şekilde ev sahipliği yapmaktan memnuniyet duyduk. Ortak düşündüğümüz noktalar var ortak düşünmediğimiz noktalar var. Birçok konu oluyor. Acil gündelik konular oluyor. Yakın vadeli konular oluyor. Sağduyulu hareket etmek lazım. Marjinal söylem, eylemlerden kaçınmak lazım. Bu şekilde yaklaşıldığında yol alınır. Siyasi partiler arasında bu konuşmalar her zaman kıymetlidir. Ortak düşündüğünüz, ortak düşünmediğiniz noktayı muhataplarından duymak siyasetin icaplarındandır. Bundan sonrasında da biz görüşlerimizi söyleyeceğiz, onlar görüşlerini söyleyecektir. Herkes için makul olanda, toplumun merkez değerlerinde buluşmak için fırsat ortaya çıksın.
TBMM BÜTÇE GÖRÜŞMELERİNDE KAVGA
Siyasette zaman zaman tansiyon yükseliyor. Keşke hiçbir zaman fiziki şiddete dönüşmese. D ün maalesef İshak arkadaşımıza dönük aleni bir şiddet gerçekleştirildi. Sözün cevabı sözle verilir. Birisi beğenmediği bir şey varsa ifade edebilir. İshak arkadaşımıza dönük yapılan eylemi en güçlü şekilde kınıyoruz. Akşam kendisiyle beraberdir. İshak Bey ortamı yatıştırmak için bulunurken burada ismini anmak istemediğin kişi tarafından saldırıya uğradı.
"SALDIRIYI YAPANI LANETLİYORUM"
Sonrasında CHP grup başkan vekilleri oraya gelerek üzüntüleri ifade ettiler. Bunu da önemli buluyoruz. O saldırı hiçbir şekilde kabul edilemez, barbarlık ve vandallıktır. Bu kişiye dönük olarak ceza sürecinin CHP tarafından işletilmesi son derece kıymetli olacaktır. Saldırıyı yapanı buradan lanetliyorum."
Siyasi akılla cevap verilmeyecek konu yok. Sık sık konuyu şuraya getiriyorlar CHP'nin adına konuşanlar. 'Biz Atatürk'ün partisiyiz, Cumhuriyet'i kuran partiyiz' diye. Atatürk'ün devamı olmak meselesi tartışılması gereken mesele. Bugün siyasilerin yanlışlarını örtecek yaklaşım olamaz. Bugün bir yanlışınızdan bahsediyoruz. Hemen konuyu buraya getiriyorlar. Dün grup başkanımız sordu. 'İkinci genel başkanınız Cumhurbaşkanı olduğunda neden Atatürk'ün resmini paradan kaldırdı?' Açık bir soru. Demek ki öyle pür bir şekilde her alanda 'Atatürk'ün partisiyiz' demek CHP'nin eylemlerinin temize çekilmesi anlamına gelmiyor. Ben de bir soru sorayım. Atatürk İş Bankası hisselerinin temettülerinin Türk Dil Kurumu ve Türk Tarih Kurumu'na verilmesini istedi. CHP bu vasiyetini yerine getirmedi. TDK temettüleri CHP Atatürk'ün vasiyetine uymadığı için mahkeme kararıyla almak zorunda kaldı.
Dolayısıyla her tartışmada 'Atatürk'ün partisiyiz' demek ya da dönüp AK Parti sıralarına 'Siz Atatürk düşmanısınız' diyerek istismar siyaseti yapmak meseleyi çözmüyor. Sıkıştıklarında Atatürk'ün ismini kullanmalarıyla Atatürk'e duyulan saygıyla aynı yerde bulunulması söz konusu olmaması gereken bir şey. Atatürk'ün hatırasını gündelik polemiklerin dışında tutmaları lazım. Bu istismar siyaseti haline geldi. Burada CHP dönemlerinde Atatürk'le kurduğu ilişki bakımından istismar siyasetine dönük olarak İş Bankası hisse senedi temettülerin dışında pekçok örnek verebilirim. Bu istismar siyasetine fazla prim vermek olur."

























