Haberler

    Şiddet mağduru bir kadının masal dolu umut projesi

    Güncelleme:

    İstanbul'dan Berlin'e ve oradan Sicilya'ya uzanıyor Flora'nın ağır şiddet, çaresizlik, azim, güç ama en çok da umut içeren hikayesi. İsmi bizde saklı, takma adı Flora ve artık tüm sosyal mecrada böyle tanınıyor.

    İstanbul'dan Berlin'e ve oradan Sicilya'ya uzanıyor Flora'nın ağır şiddet, çaresizlik, azim, güç ama en çok da umut içeren hikayesi. İsmi bizde saklı, takma adı Flora ve artık tüm sosyal mecrada böyle tanınıyor. 41 yaşında. Bundan dört yıl önce Türkiye'de bir holdingin genel müdürlüğünü yaparken internette tanışıyor sonradan eşi olacak kişiyle. Müstakbel eşi bir İtalyan. Yedi ay kadar yazışıyorlar. Kendisini İtalya-Türkiye arasında gitmeli gelmeli çok yoğun bir aşkın ortasında buluyor. Kısa sürede İtalya'da evleniyorlar ve Berlin'de yaşamaya başlıyorlar.

    SOKAĞA ÇIKMAK YASAK

    Aşkları doludizgin devam ederken önce kıskançlık sebepli psikolojik şiddet, bir süre sonra da fiziksel şiddet başlıyor. İlk oğluna hamileyken şiddetin dozu artıyor. Oğlunu dünyaya getirdikten sonra daha büyük bir şiddete maruz kaldığında Berlin'de bir sığınma evine kaçıyor. Flora o günlerdeki kararsızlığını şöyle ifade ediyor: "Algılayamıyordum durumu, alkol aldığında başka biri, içmediğindeyse bana inanılmaz duygular yaşatan biriydi. Daha önce hayatıma bir narsisist girseydi, nasıl bir adam olduğunu hemen anlardım."

    Alman hukuku Flora'yı sığınma evine alıyor ancak herhangi bir sosyal hak sunmuyor. Hem kendisine hem de eşine ülkeden çıkma yasağı getiriyor. Eşi boşanmayı reddediyor ve pişman olduğunu, tedavi olacağını, çocuklarını annesiz, babasız bırakmamaları gerektiğini söylüyor. Flora'nın ailesi de "Bir şans daha ver, belki düzelir" deyince Flora beş kuruşsuz bir sığınma evinde kalmaktansa bir şans daha vermeyi deniyor. Gerçekten de uzun süre ne psikolojik ne de fiziksel şiddet görüyor. Hatta 'İnsanlar değişebiliyormuş demek ki' diye düşünüyor içinden.

    Bu esnada sürpriz bir şekilde ikinci çocuğuna hamile kalıyor. Aslında doğurmayı istemiyor ancak eşi onu "Türkiye'ye gidelim, orada bir hayat kuralım. Ailene yakın olursun" diye ikna ediyor. Almanya'daki eşyalar toparlanıp Türkiye'ye gönderiliyor. Dönmelerine bir-iki gün kala eşi "Oğlumu ailem hiç görmedi. Sen hamilesin, Türkiye'ye dön, biz de oğlumla ailemi ziyaret edip gelelim" diyor. Flora kabul ediyor ancak aradan 15 gün geçince eşinin çocuğunu kaçırdığını anlıyor. "Burası Sicilya, Almanya'ya benzemez. Şimdi gel de al bakalım çocuğunu" diyor kocası.

    Flora ailesini üzmek istemediği için "Eşimin ailesi beni de görmek istiyor" diyerek İtalya'ya giden ilk uçağa biniyor. Hayatında sadece bir kere gittiği evi araya araya buluyor. Eşi onu hiçbir şey olmamış gibi "Demek beni çok özledin" diyerek karşılıyor. O an eşinin hasta bir kişiliği olduğunu daha iyi anlıyor ama çocuğunu alabilmek için içeri girmek zorunda kalıyor. O günden sonra her gün, üstelik hamileyken çok ağır dayak yediğini söylüyor: "İkinci oğlumu burada doğurdum. Türkiye'ye dönmeye ikna edemeyince Berlin'e gitmek için ısrar ettim ama bana İtalya'dan çıkış yoktu. Sokağa çıkmam dahi yasaktı, evin her yerinde kamera sistemi vardı. Bir gün eşim büyük oğlumla dışarı çıktı. Ben de kayıtların olduğu bilgisayara koştum. Son günün kaydını buldum. Ciddi bir şiddete uğruyordum ama yaşadığım şeyi görünce neye uğradığımı şaşırdım. Hard diski ve bebeğimi alıp evin yakınındaki bir ormana kaçtım. Kafamdaki tek şey polise ulaşmaktı çünkü artık delilim vardı..."

    Buradan sonra yaşananlar filmleri aratmayacak türden. Ben Flora'dan haberdar olduğumda Sicilya'da bir sığınma evinde oğluyla yaşıyordu. Boşanma davası açılmıştı, günlük 15 Euro sosyal hakkı vardı. Süreç içinde ikinci oğlunu da yanına aldı. Devletten aldığı para geçinmelerine yetmediği için YouTube'dan bakarak teraryum  (fanus içinde minyatür bahçe) yapmayı öğrendi ve sokaklarda sattı. Ama yeterli değildi. Sığınma evindeki koşullar da zorluydu. Facebook'taki 'Göçmen Kadınlar' grubuna mesaj attı ve destek istedi. Sonrasını şöyle anlatıyor:

    "Göçmen Kadınlar grubuna bir mesaj attım ve hikayemi anlattım. 33 bin kadın gruba üye... Dünyanın dört bir yanından çiçek siparişi yağmaya başladı, yetişmem mümkün değildi. 'O zaman biz senin proje üretmene yardımcı olalım' dediler. 'Masal okuyabilirim' dedim. Bilgisayar ve kulaklık gönderdiler. Başladım herkes uyuyunca masal okumaya. Bir site kurduk, kayıtları buradan satışa sunduk. Serra Yılmaz'a ulaştım ve bazı masalları o seslendirdi. Birçok ünlü isim sosyal medya hesaplarında projemi paylaştı. ve ben çocuklarımın ihtiyaçlarını karşılar duruma geldim. Bu arada Roma'da bir göçmen kadının kayınvalidesi aile hukuku hakimi, onunla konuştum. Derken bu işi profesyonelce yapmaya karar verdim. Siteyi yeniledik, masalları ben yazmaya başladım. İki oğluma birer takma isim kullanarak masal serisi başlattım. Onların bu süreci masallarla güzel bir şekilde hatırlamasını istiyorum. Göçmen Kadınlar grubunun desteğiyle masallar başka dillere de çevrildi. Mercan Dede'yle iletişime geçtim, 'Tüm müziklerim senindir' dedi. Çocuklara meditasyon hikayeleri yazacağım ve onun müziklerini kullanacağım. Şu anki uğraşım Türkiye'de bir yayıneviyle anlaşıp serilerin basılmasını sağlamak. Elde edilecek gelirin bir kısmı kadın sığınma evlerine bağışlanacak. O kadınlara örnek olmak istiyorum. Çünkü onların buralara, ne kadar muhtaç ve zayıf geldiklerini tarif edemem. Şu anda dava devam ediyor ve hala sığınma evindeyiz. Oğullarımla Türkiye'ye döneceğim günü bekliyorum. Ben bu zorlu sürecin içinden kadınların desteğiyle çıktım. Şimdi başka kadınlara destek olmak

    en büyük arzum."

    Kaynak: Hürriyet / Magazin

    Sicilya Türkiye İtalya Berlin Haberler

    500
    Yazılan yorumlar hiçbir şekilde Haberler.com’un görüş ve düşüncelerini yansıtmamaktadır. Yorumlar, yazan kişiyi bağlayıcı niteliktedir.
    title