TBMM Genel Kurulu... Lütfü Türkkan: Cezaevlerinde Umutla Bekleyenler Var Evet Ama Dışarıda Korkuyla Bekleyen On Binlerce de Kadın Var
TBMM Genel Kurulu'nda konuşan İYİ Parti Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkan, "Kamuoyunda 'af paketi' diye anılan bu yargı reformunda milleti endişelendiren bir husus daha var. Cezaevlerinde umutla bekleyenler var, evet ama dışarıda korkuyla bekleyen on binlerce de kadın var. Cezaevleri boşalsın diye kasten öldürme ve cinsel suçlar hariç kadına şiddet suçları ve tehdit suçu işleyenleri salıyorsunuz" dedi. CHP Muğla Milletvekili Gizem Özcan ise, "Ne hakkınız var öldürmeye varmamış yaralamaları affetmeye? Ne hakkınız var kadınların yaşam hakkını 'henüz ölmedi' diye pazarlık konusu yapmaya? Biz kadınlar bunu kabul etmiyoruz" ifadelerini kullandı.
(TBMM) - TBMM Genel Kurulu'nda konuşan İyi Parti Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkan, "Kamuoyunda 'af paketi' diye anılan bu yargı reformunda milleti endişelendiren bir husus daha var. Cezaevlerinde umutla bekleyenler var, evet ama dışarıda korkuyla bekleyen on binlerce de kadın var. Cezaevleri boşalsın diye kasten öldürme ve cinsel suçlar hariç kadına şiddet suçları ve tehdit suçu işleyenleri salıyorsunuz" dedi. CHP Muğla Milletvekili Gizem Özcan ise, "Ne hakkınız var öldürmeye varmamış yaralamaları affetmeye? Ne hakkınız var kadınların yaşam hakkını 'henüz ölmedi' diye pazarlık konusu yapmaya? Biz kadınlar bunu kabul etmiyoruz" ifadelerini kullandı.
TBMM Genel Kurulu'nda kamuoyunda "11. Yargı Paketi" olarak bilinen, Türk Ceza Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifini görüşmeleri devam ediyor. Teklifin birinci bölümü üzerine yapılan konuşmaların ardından kapanan Genel Kurul, çalışmalarına yarın saat 14.00'da devam edecek.
Ş ahin: Bu bir güvenlik başarısı mı yoksa büyük bir toplumsal çöküşün göstergesi mi?
Birinci bölüm üzerine söz alan Yeni Yol Partisi Ankara Milletvekili İdris Şahin, şu ifadelere yer verdi:
"Ülkenin ihtiyacı yargı bağımsızlığı; ülkenin ihtiyacı hukukun üstünlüğü ve en önemlisi ve köklü bir zihniyet değişimine ihtiyaç var. Bu ülkede öncelikle ahlak konusundaki zafiyetlerden kurtulmamız lazım. Ahlak olmadan adalet olmuyor, adalet olmadan da sağlıklı bir devlet yönetimi olmuyor. İşte, buraya getirilen kanun tekliflerinde de gördüğümüz üzere iktidar bunları bir şekliyle hazırlıyor ve iş bölümünü düzgün yapmadan, Meclisin çalışma takvimini düzgün hazırlamadan, bir oldu bittiyle buradan geçirmek istiyor. Bugün önümüzde duran 11. yargı paketi de yargı iktidarın güdümünde olduğu müddetçe kaç paket çıkarırsanız çıkarın adalet tesis edilemez. O nedenle Anayasa Mahkemesinin iptal ettiği düzenlemeleri değiştiriyormuş gibi yaparak, 'mış' gibi yaparak, iptal edileni makyajlayarak yeniden Meclise sunmak reform değildir. Bu, anayasal denetimi dolanma girişimidir. Adalet reformu yargıya siyasetin müdahale kanallarını kapatmadan yapılamaz. Hakim ve savcı teminatı güçlenmeden, HSK yapısı değişmeden, yargı üzerindeki telkin ve baskı mekanizmaları dağılmadan reform lafı havada kalır.
Bugün Türkiye'de cezaevi nüfusu 433 bin oldu. Cezaevinde 35 ilimizin nüfusundan daha fazla hükümlü ve tutuklu var. Allah için kendinizi bir sorgulayın, 60 binle başladı sizin devraldığınızda; 2013'lerde 110 bini geçtiğinde 'eyvah ne yapıyoruz' diye burada, iktidar sıralarında biz bunların savunmasını yapıyorduk, bugün 433 bin kişi; Almanya'nın cezaevindeki oranının tam 8 katı. Bu bir güvenlik başarısı mı yoksa büyük bir toplumsal çöküşün göstergesi mi?"
Türkkan: Kaçma şüphesi olanlar dışarıda, Fatih Altaylı içerde
İYİ Parti Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkan, şunları söyledi:
"Bu Meclise gelen yargı paketleri artık yargı dağıtmıyor, varsa bir yara ona bir pansuman yapmaya çalışıyor. Türkiye'de adalet sistemi kangren olmuş durumda ve bu kangren tüm Türkiye'yi kurumlarıyla birlikte sarıyor, çürütüyor. Kimse hukuktan, yargılanmaktan artık korkmuyor çünkü hiç kimsenin avukata ihtiyacı yok, herkes hakim arıyor. Tek çözüm var; esaslı bir yargı reformu ama bu yargı reformu öyle 38 maddeyle olacak bir şey değil. Üzerinde emeği olan, çözümü olan, yere düşen yargıyı yeniden ayağa kaldıracak olan yeni bir sistem kurmak gerekiyor. Yargıda gerçek reform istiyorsanız bu, böyle yapılır.
Adaletin ilk şartı eşitlik. Hukuk, kişiye göre değişirse adalet olmaktan çıkıyor bu. Ceza Muhakemesi Kanunu ne diyor; 'tutuklama bir istisnadır. Kaçma riski varsa, delil karartma ihtimali varsa uygulanır'. Ama sizde nasıl? Kaçma şüphesi olanlar dışarıda, Fatih Altaylı içerde; verilen ceza dört sene iki ay, o gün biz de oradaydık yani cezaevinden tahliye, 'hayır, kaçma şüphesi var'. Delilleri karartacak hali yok, hüküm verildi ama aynı şekilde Kerem Kınık'ın kızı bir gencin ölümüne, bir kişinin yaralanmasına sebep oldu. Bir gün gözaltı, dört sene iki ay ceza aldı, bir gün ceza yatmadı. Ya, böyle bir şey olur mu? Birisini dört sene iki ayla yatırıyorsunuz, sekiz ay daha yatacak, öbürü bir gün nezarette kalıyor o kadar.
Kamuoyunda 'af paketi' diye anılan bu yargı reformunda milleti endişelendiren bir husus daha var. Cezaevlerinde umutla bekleyenler var, evet ama dışarıda korkuyla bekleyen on binlerce de kadın var. Cezaevleri boşalsın diye kasten öldürme ve cinsel suçlar hariç kadına şiddet suçları ve tehdit suçu işleyenleri salıyorsunuz. Unutmayın ki kadını koruyamayan devlet kendini de koruyamaz."
Ayan : Ülkenin sil baştan bütünlüklü bir infaz yasasına ihtiyacı var
DEM Parti Şanlıurfa Milletvekili Dilan Kunt Ayan şu ifadelere yer verdi:
"Halkın isteklerinin altı ayda bir önümüze gelen yargı paketleriyle çözülemediği ortada zaten, görüyoruz. Her fırsatta getiriyorsunuz, dokuz geldi, on geldi, on bir geldi, aha on iki yolda; çözülmüyor, kriz her geçen gün büyüyor ve nereye bakarsak kriz var, adaletsizlik var. Bugün Türkiye hapishanelerin kapasitesi 35 tane ilin nüfusunu geçmiş durumda. Yani siz, bu durumda Türkiye'yi adeta bir hapishane cumhuriyetine çevirmiş durumdasınız, bunu da çok net bir şekilde de başarıyorsunuz. Bu tabloda insan değil, birer sayı olarak görülen hayatların trajedisi var arkadaşlar. Her mektupta, her telefonda yüreğimiz sızlıyor ya, dilimizde tüy bitti anlatmaktan ama tek bir adım atmıyorsunuz. Eskiden kaba dayak işkence vardı, şimdi ise inceltilmiş, kurumsallaştırılmış bir işkence var bu ülkede. Mahpusları hastaneye götürmeyerek, pis, kirli yataklarda yatırtarak, üst üste yataklara koyarak, insanlık onuruna aykırı koşullarda tutarak, sistematik hale getirmiş olduğunuz bir işkence var bu ülkede.
Tablo o kadar vahim ki ülkenin sil baştan bütünlüklü bir infaz yasasına ihtiyacı var. Hak ve özgürlükleri, adil yargılamayı koruyan ceza hukukuna ihtiyacı var. Adına 'yargı paketi' dediğiniz ama bize göre çürümüş bir binaya sürülen sıvadan başka bir şey olmayan pakete. Niye mi? Çünkü altındaki çatlakları, adaletsizlikleri düzeltmediğiniz sürece bu paket de hiçbir işe yaramayacak."
Özcan: Bu teklif ne yazık ki çözmekten, ona bir çözüm üretmekten uzak
CHP Muğla Milletvekili Gizem Özcan ise şunları söyledi:
"Alelacele önümüze getirilen bu teklif, Türkiye'nin içinde bulunduğu derin adalet krizini ne yazık ki çözmekten, ona bir çözüm üretmekten uzaktır. Aksine bu krizle yüzleşmek yerine onu yönetilebilir kılmayı hedefleyen bir anlayışın ürünüdür. ve şunu merak ediyoruz; acaba kaç yargı paketi daha görüşeceğiz? Türkiye'de sorun yargının yavaşlığı değil, sorun adaletin kime, ne zaman ve nasıl uygulandığıdır? Sorun kanunların eksikliği değil, hukukun seçici, eşitsiz ve siyasal biçimde işletilmesidir. Sorun teknik boşluklar değil, bilinçli siyasal tercihlerdir.
11.Yargı Paketi görüşmelerinde özellikle 27'nci maddeye dair önemli tartışmalar yürüttük. Komisyon aşamasında kardeşe, eşe, kadına, çocuklara yönelik kasten öldürme, cinsel saldırı ve çocuğun cinsel istismarı suçlarının bu düzenlemenin kapsamı dışına çıkarılması doğru bir adımdı. Şimdi Genel Kurul aşamasında deprem suçlarının faillerinin de bu düzenlemenin kapsamı dışında bırakılacak olması elbette yerinde olmuştur ama şunu açıkça söyleyelim; eğer iktidarın arzuladığı gibi olsaydı, toplumsal ve siyasal muhalefet tamamen susturulmuş olsaydı belki bugün kadınlara ve çocuklara yönelik şiddet ve istismar failleri de depremde on binlerce insanın ölümüne yol açan suçların failleri de örtülü bir afla dışarı çıkacaktı. Ancak bütün itirazlarımıza rağmen düzenleme hala ciddi adaletsizlik barındırmakta çünkü bu haliyle bile kadınlara yönelik kasten yaralama failleri bu örtük aftan yararlanabilecek. Şunu hepiniz biliyorsunuz; bu ülkede kadınları ağır biçimde yaralayıp cezaevine giren, ardından da kısa bir süre sonra tahliye olup çıkar çıkmaz o kadınları öldüren failler var. Ne hakkınız var öldürmeye varmamış yaralamaları affetmeye? Ne hakkınız var kadınların yaşam hakkını 'henüz ölmedi' diye pazarlık konusu yapmaya? Biz kadınlar bunu kabul etmiyoruz."















