Haberler

Başbakan Yardımcısı Bozdağ Açıklaması

Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ, tutuklu BDP'li milletvekillerinin durumlarına ilişkin, "Anayasa Mahkemesinin bireysel başvuru kararı üzerinde verdiği karar sonucu İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi tahliye kararı verirken, Diyarbakır'da ceza mahkemelerinin tahliyenin reddi yönünde karar vermesini bir hukukçu olarak, bir siyasetçi olarak benim anlamam mümkün değildir" dedi.

Bozdağ, ressam Selahattin Kara'nın Milli Saraylar Dolmabahçe Sanat Galerisi'ndeki resim sergisinin açılışında basın mensuplarına yaptığı açıklamada, tutuklu BDP'li milletvekillerinin durumlarını değerlendirdi.

Hukuk devletinde herkesin eşit olduğunu, hukukun üstünlüğünün herkes için geçerli olduğunu vurgulayan Bozdağ, şöyle konuştu:

"Eğer anayasa bir ise kanun bir ise o zaman anayasa ve kanunu uygulayanların sayısı ne kadar çok olursa olsun, uygulamanın da birbiriyle örtüşmesi lazımdır. Anayasa Mahkemesinin bireysel başvuru kararı üzerinde verdiği karar sonucu İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi tahliye kararı verirken, Diyarbakır'da ceza mahkemelerinin tahliyenin reddi yönünde karar vermesini bir hukukçu olarak, bir siyasetçi olarak benim anlamam mümkün değildir. Eğer anayasa mevcut anayasaysa, eğer kanunlar mevcut kanunlarsa o zaman iki ayrı kararı kimse bana izah edemez. Hukuk herkese eşit uygulanmalıdır. İstanbul'da da, Ankara'da da, Diyarbakır'da da nerede olursa olsun eşit bir biçimde uygulanmalıdır. Ben mahkemenin bu konuda verdiği kararı işin doğrusu hukuka uygun bir karar olarak değerlendirmiyorum. Umarım ki mahkeme bu kararları, itirazlar veya yeni talepler doğrultusunda düzeltir, yeniden değerlendirir. Bu tabi mahkemenin takdirinde bir olay."

CHP İzmir Milletvekili Mustafa Balbay'ın durumuna değinen Bozdağ, "34 yıldan fazla hapis cezası almış bir milletvekili, sırf milletvekil oldu diye tahliye ederken, bir mahkeme ceza alan biri için bunu yaparken, henüz davaları devam eden, kendileri hakkında ceza verilmemiş olan kişilerle ilgili böyle bir yolu kullanmaması bir çifte standarttır. Hukuk devletine, anayasaya aykırı bir uygulamadır diye düşünüyorum. Umarım ki mahkeme, bu haksızlığı verdiği kararla ortadan kaldırır. Dileğimiz odur. Haksızlığı mahkeme ortadan kaldırmazsa bir yanlış varsa o yanlışı düzeltmek de elbette ki parlamentonun görevidir" diye konuştu.

28 Şubat davası

Bir gazetecinin, 28 Şubat davası sanıklarının tahliye edilmesini hatırlatması üzerine ise Bozdağ, şunları söyledi:

"Tutuklama konusu bir tedbirdir. Esas olan bütün sanıkların tutuksuz yargılanmalarıdır. Maalesef Türkiye'de bazı olaylar nedeniyle tutuklama adeta cezaya dönüşen sonuçlar ortaya koydu. Onun için biz tutuksuz yargılanmanın esas olduğu, tutuklamanın ise istisna olduğu bir uygulamanın Türkiye'ye daha da yakıştığına inanıyoruz. Ancak tabi bu son tahliyelere baktığınız zaman veyahut tahliye edilmeme kararlarına baktığınız zaman, o zaman insan tabi aynı kanun, aynı dosya, aynı durum varken dün farklı, bugün farklı, yarın farklı kararlar ortaya çıkmasını da bir hukuk devleti açısından farklı değerlendiriyor. Bunlarla ilgili değerlendirmeleri zaten yapması gerekenler yapıyorlar. Milletimiz de yapıyor. Bugün bir gazetede de vardı. Darbe teşebbüsünde bulunmuş olanlar tahliye edilirken, henüz yargılananların tahliye edilmemiş olması da ayrı bir garabettir. Bütün bunlar milletin gözü önünde oluyor. Sonuç itibariyle bu mahkeme kararıdır. Mahkeme kararı karşısında bunun yanlışlığını söyleyebiliriz ama mahkemelerin yerine geçecek bir tavır da ortaya koymamamız lazım."

Yönetmelik değişikliği

Bir gazetecinin, Adli Kolluk Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik'in resmi gazetede yayımlanmasını hatırlatarak, "Soruşturmayı yürüten polisler savcılık talimatıyla bu operasyonu (İstanbul merkezli operasyon) gerçekleştirdiler. Sayın Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç'ın, Vali'nin ve Emniyet Müdürü'nün bu operasyondan haberi olmadığı yönünde açıklamaları vardı. Bunun ardından yeni bir düzenleme ile polislere, mülki idare amirlerine bilgi verme zorunluluğu getirildi. Bu zorunluluk kuvvetler ayrılığına ters düşmekte midir? Sizin bu konudaki görüşleriniz nelerdir?" şeklindeki sorusuna karşılık da Bozdağ, yeni yönetmeliğin kuvvetler ayrılığı ilkesine ters düşmediğini ifade etti.

Yasalarda, adli kollukla ilgili yasada yer almayan hususların yönetmelikle düzenleneceğinin belirtildiğini ifade eden Bozdağ, "Bu yönetmeliği dün de yapan Hükümet'tir, bu yönetmeliği değiştiren yine Hükümet'tir. Dün biz yönetmeliği yaptığımızda bu yönetmelik doğruydu, bugün değiştirdiğimizde yönetmelik yanlış diye bir değerlendirme yapmak fevkalade yanlıştır. Yönetmelikte yapılan değişiklik, hukuk devletine uygundur, anayasa ve yasalarımıza uygun bir değişikliktir. Tabi bu soruşturmalarla ilgili daha önce de söyledim, soruşturmanın gizliliğini ihlal eden pek çok hadise yaşadık. Geçmişte de benzer soruşturmalarda başka tür olaylarda da yine soruşturmanın gizliliği ihlal edildi" diye konuştu.

Bazı kişilerin, "soruşturmanın gizliliği ortadan kalkar" şeklindeki eleştirilerine katılmadığını dile getiren Bozdağ, "Bir yandan şu söyleniyor:  Soruşturma gizlidir işte bunu haber verirsek bu soruşturmanın gizliliği ortadan kalkar, bu ciddi soruşturmalar yapılamaz, emniyet müdürü haber verir. Emniyet müdürünün bilgisi olursa bu yolsuzlukların üzerine gidemez ama aşağıdaki polisin bilgisi olursa gidilebilir... Bu kabul edilebilir bir yaklaşım mı? Emniyet müdürü hırsızı kollayabilir ama polis kollamaz. Vali hırsızı koruyabilir ama savcı kollamaz. Falan şunu yapabilir fakat şunlar yapmaz diye bir yaklaşım kabul edilebilir, hukuki bir yaklaşım asla değildir. Devlette görev yapan herkes anayasa ve yasalara uygun görevini yapmak zorundadır. Bu çerçevede hareket etmek durumundadırlar. Falanlar buna riayet eder de İstanbul İl Emniyet Müdürü buna riayet etmez demek çok büyük bir yanlışlıktır. Kabul edilemez bir durumdur" diye konuştu.

"Bazı kanallar dosyanın tamamından haberdar"

Operasyona ilişkin yapılan yayınlara da dikkati çeken Bozdağ, şöyle devam etti:

"Bu soruşturmayla ilgili 'Gizlidir ama falanların haberi olursa soruşturma yanlış olur' deniyor ama bazı gazetelerin, muhabirleri, yöneticileri bu gizli olan dosyalar, bilgiler ne ise bunların tamamından haberdarlar. Bazı kanallar, bunların tamamından haberdarlar. Bazı haber siteleri bunların tamamından haberdarlar. Bazı kişiler bunların tamamından haberdarlar. Yani devletin valisi, emniyet müdürü, bakanı, haberdar olursa yolsuzluk soruşturması tehlikeye düşer diyenler, bunları gazeteler, televizyon kanalları, muhabirler, kayıt dışı haber olduğunda çarşaf çarşaf bunları ortaya koyduğunda soruşturmanın selameti tehlikeye düşmüş olmuyor mu? Böyle bir şey olur mu? Bir soruşturma yapılıyorsa gizlilik varsa, o gizlilik herkesin uyması gereken bir gizliliktir ama buraya baktığımızda bu gizliliğe herkesin uymadığı çok açık. Bu belgeler, dosyasındadır. Dosyasında olan evrakın fotokopileri, nasıl oluyor da bazı kanallarda, bazı gazetecilerde, bazı internet sitelerinin elinde dolaşıyor? Birisinin  bana izah etmesi lazım. Anayasa mı bu yetkiyi veriyor, yasa mı bu yetkiyi veriyor. ne bu yetkiyi veriyor izah etmesi lazım."

"Suç duyurusunda bulunuyorum"

Soruşturma dosyasından haberdar olan kişilerin belli olduğunu kaydeden Bozdağ, şöyle dedi:

"Birinci derecede savcıların elindedir. İki; yazan zabıt katiplerinin haberi olabilir, yazdıkları için. Üç; adli kolluk görevi yapanlar ve bu kolluk görevinde bunlara yardımcı olanlar. Bir sızma varsa bunların içinden birileri tarafından sızmış olabilir veyahut da başka başka güçler tarafından bunların elinden bir şekilde bu iş alınmış olabilir. Öyleyse bizim böylesi bir hukuk ihlali ve suç olan bir eylem varsa, bununla ilgili suç duyurusunda bulunmamız yadırganacak bir durum değildir. Ben suç duyurusunda daha önce bulundum. Onun için buradan sizin aracılığınızla bir kez daha yineliyorum. Bu gizliliği ihlal edenler, savcılarsa savcılar, zabıt katipleriyse zabıt katipleri, kolluk görevlileriyse kolluk görevlileri, gazetecilerse gazeteciler, televizyoncularsa televizyoncular veya başkaca kişilerse onlar her kimse bunların araştırılması, tespit edilmesi ve suçları sabit olduğu zaman da cezalandırılmasını ben buradan yargıdan talep ediyorum. Bir kez de sizin aracılığınızla ihbarda bulunuyorum. Suç duyurusunda bulunuyorum. Esasında bunlarla ilgili benim suç duyurusunda bulunmama da gerek yok. Çünkü hukuk güvenliğini, hukuk devletini açık açık ihlal eden bu durum karşısında cumhuriyet savcılarının harekete geçmeleri yasal görevleridir."

"Soruşturmaların selameti için görev değişiklikleri yapıldı"

Bir gazetecinin, "İçişleri Bakanı'nın oğlunun tutuklanması gündemde. Emniyetteki şube müdürleri, aynı İçişleri Bakanı'nın oluruyla alındı ve yeni atamalar yapıldı. Bu durumun kabul edilemez olduğu yönünde açıklamalar yapılıyor. Bu konuda neler söylersiniz?" şeklindeki sorusu üzerine ise Bozdağ, şöyle dedi:

"Bir yerde idari bir tasarrufta bulunmak gerekiyorsa bu bulunabilir. Onları atayan irade, oradan görevden de alabilir. Atarken bunun altında bir şey aranmadığı gibi, görevden alınırken de bunun altında bir şey aranmaması lazım. Bazı kamu görevlileriyle ilgili görevlerini kötüye kullandıklarına ilişkin iddialar varsa bu iddiaları soruşturmak, hukukun dışına çıktıkları, yasaları çiğnediklerine ilişkin iddialar varsa bu iddiaları araştırmak ülkeyi yönetenlerin, yetkili ve sorumlu olanların görevleridir. Şimdi görevi kötüye kullandıkları, hukukun dışına çıktıklarına ilişkin iddiaları soruşturmak üzere görevlendirmeler yapıldı ve bu çerçevede de bu soruşturmaların selameti bakımından da birtakım görev değişiklikleri yapıldı. Bunlar idarenin içinde olan işlerdir."

Öte yandan, sergi açılışının ardından, İstanbul Emniyet Müdürlüğü'ne atanan Selami Altınok'u ziyaret eden Bozdağ, Vatan Caddesi'ndeki yerleşkeden ayrılırken gazetecilere yaptığı açıklamada, "Sayın Müdürümüzü ziyarete geldik. Hayırlı olsun ziyaretinde bulunduk ve başarılar diledik" dedi.

- İstanbul

Kaynak: AA / Güncel

Selahattin Kara Bekir Bozdağ Diyarbakır Politika Güncel Haberler

500
Yazılan yorumlar hiçbir şekilde Haberler.com’un görüş ve düşüncelerini yansıtmamaktadır. Yorumlar, yazan kişiyi bağlayıcı niteliktedir.
title