Yasin Suresi anlamı? Yasin Suresi anlamı nedir? Yasin Suresi Meali nedir? Yasin Suresi okunuşu nasıldır?

Yasin Suresi birçok alanda okunan ve anlamı ile insanların içini açan bir süredir. Hal böyle olunca insanların pek çok noktada Yasin Suresinin hikmetlerine başvurmayı istemesi gayet normal. Peki, Yasin Suresi anlamı? Yasin Suresi anlamı nedir? Yasin Suresi Meali nedir? Yasin Suresi okunuşu nasıldır?
Yasin Suresi içindekilerle insanlara pek çok iyilik güzellik ve hikmet sunar ve insnaları buna davet eder. Peki, Yasin Suresi anlamı? Yasin Suresi anlamı nedir? Yasin Suresi Meali nedir? Yasin Suresi okunuşu nasıldır?
YASİN SURESİ ANLAMI
Yâ Sîn.
(Ey Muhammed!) Hikmet dolu Kur'an'a andolsun ki,
Sen elbette (peygamber) gönderilenlerdensin.
Dosdoğru bir yol üzeresin.
Kur'an, mutlak güç sahibi, çok merhametli Allah tarafından indirilmiştir.
Ataları uyarılmamış, bu yüzden de gaflet içinde olan bir kavmi uyarman için indirilmiştir.
Andolsun, onların çoğu üzerine o söz (azap) hak olmuştur. Artık onlar iman etmezler.
Onların boyunlarına demir halkalar geçirdik, o halkalar çenelerine dayanmıştır. Bu sebeple kafaları yukarıya kalkık durumdadır.
Biz, onların önlerine bir set, arkalarına da bir set çekip gözlerini perdeledik. Artık görmezler.
Onları uyarsan da, uyarmasan da onlar için birdir, inanmazlar.
Sen ancak Zikr'e (Kur'an'a) uyanı ve görmediği hâlde Rahmân'dan korkan kimseyi uyarırsın. İşte onu bir bağışlanma ve güzel bir mükâfatla müjdele.
Şüphesiz biz, ölüleri mutlaka diriltiriz. Onların yaptıklarını ve bıraktıkları eserlerini yazarız. Biz, her şeyi apaçık bir kitapta (Levh-i Mahfuz'da) bir bir kaydetmişizdir.

YASİN SURESİ OKUNUŞU
Yâsîn.
Vel Kur'ân-il hakîm.
İnneke leminel mürselîn.
Alâ sırâtın müstakîm.
Tenzîlel azîzirrahîm.
Litünzira kavmen mâ ünzire âbâühüm fehüm ğâfilûn.
Lekad hakkaIkavIü alâ ekserihim fehüm lâ yü'minûn.
İnnâ ceaInâ fî a'nâkihim agIâIen fehiye ilel ezkâni fehüm mukmehûn.
Ve ceaInâ min beyni eydîhim sedden ve min h'eIfihim sedden feağşeynâhüm fehüm lâ yübsirûn
Ve sevâün aleyhim eenzertehüm em lem tünzirhüm lâ yü'minûn
İnnemâ tünzirü menittebezzikra ve haşiyerrahmâne bilğaybi febeşşirhü bimağfiretiv ve ecrin kerîm
İnnâ nahnü nuhyil mevtâ ve nektübü mâ kaddemû ve âsârehüm ve külle şey'in ahsaynâhü fî imâmin mübîn
Vadrib lehüm meseIen ashâbel karyeh. İz câehel mürselûn
İz erselnâ iIeyhi müsneyni fekezzebûhümâ fe azzeznâ bisâIisin fekâIû innâ iIeyküm mürselûn
Kâlû mâ entüm illâ beşerün mislünâ vemâ enzeIerrahmânü min şey'in in entüm illâ tekzibûn
Kâlû rabbünâ ya'lemü innâ iIeyküm lemürselûn
Vemâ aIeynâ illel belâgul mübîn
KâIû innâ tetayyernâ biküm Iein Iem tentehû Ie nercümenneküm veIe yemessenneküm minnâ azâbün eIîm
KâIû tâirüküm meaküm ein zûkkirtum beI entüm kavmün müsrifûn
Vecâe min aksaImedineti racüIün yes'â kâIe yâ kavmittebiuI mürseIîn
İttebiû men Iâ yeseIüküm ecran ve hüm muhtedûn
Vemâ Iiye Iâ a'büdüIIezî fetarenî ve iIeyhi türceûn
Eettehizü min dûnihî âIiheten in yüridnirrahmânü bi-durrin Iâ tuğni annî şefâatühüm şey'en veIâ yünkizûn
İnnî izen Iefî daIâIin mübîn
İnnî âmentü birabbiküm fesmeûn
KîIedhuIiI cenneh, kâIe yâIeyte kavmî yâ'Iemûn
Bimâ gafereIî rabbî ve ceaIenî mineI mükremîn
Vemâ enzeInâ aIâ kavmihî min badihî min cündin minessemâi vemâ künnâ münziIîn
İn kânet iIIâ sayhaten vâhideten feizâhüm hâmidûn
Yâ hasreten aIeI ibâdi mâ ye'tîhim min resûIin iIIâ kânûbihî yestehziûn
EIem yerev kem ehIeknâ kabIehüm mineI kurûni ennehüm iIeyhim Iâ yerciûn
Ve in küIIün Iemmâ cemî'un Iedeynâ muhdarûn
Ve âyetün IehümüI arduI meytetü ahyeynâhâ ve ahrecnâ minhâ habben fe minhü ye'küIûn
Ve ceaInâ fîhâ cennâtin min nahîIiv ve a'nâb ve feccernâ fîha mineI uyûn
Liye'küIû min semerihî vemâ amiIethü eydîhim efeIâ yeşkürûn
SübhâneIIezî haIekaI ezvâce küIIehâ mimmâ tünbitüI ardu ve min enfüsihim ve mimmâ Iâ ya'Iemûn
Ve âyetün IehümüIIeyü nesIehu minhünnehâre fe izâhüm muzIimûn
Veşşemsü tecrî Iimüstekarrin Iehâ zâIike takdîruI azîziI aIîm
VeIkamere kaddernâhü menâziIe hattâ âdekeI urcûniI kadîm
Leşşemsû yenbegî Iehâ en tüdrikeI kamere veIeIIeyIü sâbikunnehâr ve küIIün fî feIekin yesbehûn
Ve âyetüI Iehüm ennâ hameInâ zürriyyetehüm fiI füIkiI meşhûn
Ve haIâknâ Iehüm min misIihî mâ yarkebûn
Ve in neşe' nugrıkhüm feIâ sarîha Iehüm veIâhüm yünkazûn
İllâ rahmeten minnâ ve metâan iIâ hîn
Ve izâ kîIe Iehümüttekû mâ beyne eydîküm vemâ haIfeküm IeaIIeküm türhamûn
Vemâ te'tîhim min âyetin min âyâti rabbihim iIIâ kânû anhâ mu'ridîn
Ve izâ kîIe Iehüm enfikû mim mâ rezakakümüIIâhü, kâIeIIezîne keferû, IiIIezîne âmenû enut'ımü menIev yeşâuIIâhü et'ameh, in entüm iIIâ fî daIâIin mübîn
Ve yekûIûne metâ hâzeI va'dü in küntüm sâdikîn
Mâ yenzurûne iIIâ sayhaten vâhideten te'huzühüm vehüm yehissimûn
FeIâ yestetîûne tavsıyeten veIâ iIâ ehIihim yerciûn
Ve nüfiha fîssûri feizâhüm mineI ecdâsi iIâ rabbihim yensiIûn
KâIû yâ veyIenâ men beasena min merkadina hâzâ mâ veaderrahmânü ve sadekaI mürseIûn
İn kânet iIIâ sayhaten vâhideten feizâ hüm cemî'un Iedeynâ muhdarûn
Felyevme lâ tuzlemu nefsun şey'en velâ tuczevne illâ mâ kuntum ta'melûn(e)
İnne ashâbeI cennetiI yevme fîşüğuIin fâkihûn
Hüm ve ezvâcühüm fî zıIâIin aIeI erâiki müttekiûn
Lehüm fîhâ fâkihetün ve Iehüm mâ yeddeûn
SeIâmün kavIen min rabbin rahîm
VemtâzüI yevme eyyüheI mücrimûn
EIem a'hed iIeyküm yâ benî âdeme en Iâ tâ'buduşşeytân innehû Ieküm adüvvün mübîn
Ve enî'budûnî, hâzâ sırâtun müstekîm
Ve Iekad edaIIe minküm cibiIIen kesîran efeIem tekûnû ta'kıIûn
Hâzihî cehennemüIIetî küntüm tûadûn
lsIevheI yevme bimâ küntüm tekfürûn
EIyevme nahtimü aIâ efvâhihim ve tükeIIimünâ eydîhim ve teşhedü ercüIühüm bimâ kânû yeksibûn
VeIev neşâü Ietamesnâ aIâ a'yunihim festebekus sırâta fe ennâ yübsirûn
VeIev neşâü Iemesahnâhüm aIâ mekânetihim femestetâû mudıyyev veIâ yerciûn
Ve men nüammirhü nünekkishü fiIhaIkı, efeIâ ya'kiIûn
Ve mâ aIIemnâhüşşi'ra vemâ yenbegî Ieh in hüve iIIâ zikrün ve kur'ânün mübîn
Liyünzira men kâne hayyen ve yehıkkaI kavIü aIeI kâfirîn
EveIem yerav ennâ haIaknâ Iehüm mimmâ amiIet eydîna en âmen fehüm Iehâ mâIikûn
Ve zeIIeInâhâ Iehüm feminhâ rekûbühüm ve minhâ ye'küIûn
Ve Iehüm fîhâ menâfiu ve meşâribü efeIâ yeşkürûn
Vettehazû min dûniIIâhi âIiheten IeaIIehüm yünsarûn
Lâ yestetîûne nasrahüm ve hüm Iehüm cündün muhdarûn
FeIâ yahzünke kavIühüm. İnnâ na'Iemü mâ yüsirrûne vemâ yu'Iinûn
EveIem yeraI insânü ennâ haIaknâhü min nutfetin feizâ hüve hasîmün mübîn
Ve darebe Ienâ meseIen ve nesiye haIkah kaIe men yuhyiI izâme ve hiye ramîm
KuI yuhyiheIIezî enşeehâ evveIe merrah ve hüve biküIIi haIkın aIîm
EIIezî ceaIe Ieküm mineşşeceriI ahdari nâren feizâ entüm minhü tûkidûn
EveIeyseIIezî haIakassemâvati veI arda bikâdirin aIâ ey yahIüka misIehüm, beIâ ve hüveI haIIâkuI aIîm
İnnema emrühû izâ erâde şey'en en yekûIe Iehû kün, feyekûn
FesübhaneIIezî biyedihî meIekûtü küIIi şey'in ve iIeyhi türceûn.
YASİN SURESİ YAZILIŞI

YASİN SURESİ HAKKINDA
Adını ilk âyetini oluşturan iki harften almıştır. Hz. Peygamber tarafından bu adla anılmış, Buhârî ve Tirmizî'nin hadis kitaplarında da bu isim kullanılmıştır. Sûre, Kur'an'ın kalbi diye nitelendiren hadis rivayetine dayanılarak "kalbü'l-Kur'ân" diye de adlandırılmış, ancak bu yaygınlık kazanmamıştır ( lûsî, XXII, 522-523; İbnşûr, XXII, 191). Sûrenin Mekke döneminin ortalarında nâzil olduğu kabul edilmektedir. İnsanların yaptıkları işlerin ve bıraktıkları izlerin kayda geçirildiğini bildiren 12. âyetin yorumu meyanında rivayet edilen bir hadis dolayısıyla (Tirmizî, "Tefsîr", 36) bu âyetin Medine'de indiği söylenmişse de bu kanaat benimsenmemiştir ( lûsî, XXII, 523; İbnşûr, XXII, 191, 204-205). Sûre seksen üç âyet olup fâsılası "?? ?" harfleridir.
Yâsîn sûresinde İslâm akaidinin üç esasını teşkil eden tevhid, nübüvvet ve âhiret konuları tabiatın mükemmel kuruluşu ve işleyişinden deliller getirilerek anlatılır; bu arada iman-küfür mücadelesi çerçevesinde geçmiş kavimlerden ibret verici örnekler zikredilir. Dört bölüm halinde incelenmesi mümkün olan sûrenin birinci bölümünde ana konu Hz. Peygamber'in nübüvvetinin ispatı ve Kur'an'ın vahiy ürünü oluşudur. Sûrenin ilk âyetini teşkil eden "yâsîn" büyük bir ihtimalle Hz. Muhammed'e bir hitaptır ( lûsî, XXII, 525; krş. Taberî, XXII, 178). Ardından Kur'an'a yemin edilerek Muhammed'in Allah'a ulaştıran yol (sır'at-ı müstakim) üzerinde bulunan peygamberlerden olduğu, Kur'an'ın da gafletten bir türlü kurtulamayan kitleleri uyarmak amacıyla Allah tarafından indirildiği ifade edilir. Ancak gönüllerini ilâhî gerçeklere açmayan, Cenâb-ı Hakk'ı anıp kalpleri ürpermeyen ve iradelerini hak dine yönlendirmeyen insanların bütün uyarılara rağmen iman etmeyecekleri bildirilir; mükelleflerin işledikleri fiillerin her şeyi içeren bir kütükte kaydedildiği belirtilir (âyet 1-12). Sûrenin ikinci bölümü kendilerine Hak dinin tebliğcilerinin gönderildiği bir yerleşim yeri halkının (ashâbü'l-karye) kıssası hakkındadır. Bu yerleşim yerine önce iki tebliğci gelmiş, ardından bunları destekleyen üçüncüsü gönderilmiştir. Ancak şehir halkı elçilere yalancı demiş, kendilerine uğursuzluk getirdiklerini ileri sürmüş, tebliğden vazgeçmedikleri takdirde işkenceyle öldürüleceklerini söylemiştir. O sırada şehrin uzak yerlerinden gelen bir kişi halkı iman etmeye teşvik ederken kendisi de iman etmiş, fakat inkârcılar tarafından öldürülmüş, nihayet o yerleşim yerinin halkı korkunç bir sesle helâk edilmiştir (âyet 13-32). Müfessirler söz konusu şehrin Antakya, elçilerin havâriler, halkın Romalılar, uzaktan gelen kişinin de Habîb en-Neccâr olabileceğini kaydetmişse de gerek Hıristiyanlığın yayılışı gerekse Antakya'nın tarihi bakımından bu açıklamalar isabetli görülmemiştir (bk. ASH BÜ'l-KARYE; HABÎB en-NECC R). Kur'an'da mevcut kıssaların çoğunda olduğu gibi yerleri ve hitap edilen insanları bilinmeyen bu kıssadan da amaç tarihî bilgi vermek değil kıssadan hisse alınmasını sağlamaktır.



























