Haberler

Frida Kahlo sözleri? Frida Kahlo eserleri? Frida Kahlo kimdir? Frida Kahlo tabloları? Frida Kahlo nereli?

Güncelleme:

Dünya tarihinde ve resim sanatında oldukça önemli bir yeri olan, özel hayatı ve toplumda kadının yeri ile ilgili verdiği iddialı demeçleri ile kendi hayran kitlesini yaratan özel yaşamı ile de sık sık tartışılan Frida Kahlo'nun sözleri? Frida Kahlo eserleri? Frida Kahlo kimdir? Frida Kahlo tabloları? Frida Kahlo nereli?

Frida Kahlo oldukça tartışılan sanat hayatı ve harika otoportleri ile her zaman sanat severler için özel bir isimdir. Bu haberimizde bu derin ruhun sahibi Frida Kahlo'nun unutulmaz sözlerini paylaşıyor olacağız.

Frida Kahlo sözleri? Frida Kahlo eserleri? Frida Kahlo kimdir? Frida Kahlo tabloları? Frida Kahlo nereli?

FRİDA KAHLO SÖZLERİ

Hayır ben gerçeküstücü değilim. Bütün bunlar, gereğinden fazla gözde gözde büyütülmüş şeyler. Oysa ben en azından bir şeyden eminim: Kendi gerçeğimi resmediyorum.

Şeyleri, yaşamı, insanları çok seviyorum. İnsanların ölmesini istemiyorum. Ölümden korkmuyorum fakat yaşamak istiyorum. Ama acıya gelince, hayır acıya dayanamıyorum.

Seni sevmeye başlayalı çok uzun zaman oldu. Küçük bir kız çocuğu idim, seni sevmeye başladığımda. Şimdi ise bedeni çürümeye başlayan yaşlı bir kadınım. Bütün bedenler çürüyor aslında Diego'm. Eskiyor bütün bedenler.

Kazadan sonra hastaneden çıkan Kahlo, ailesinin yol göstermesiyle resime başlar. İçinde biriktirdiği acıları, hüzünleri resimlerinde ortaya çıkarır. İki yıl sonra yürümeye başlayan Kahlo, Meksika'da Kominist Partisi'ne üye olur.

Bir yandan politik resimlere ağırlık veren Kahlo, bu süre zarfında tanışmış olduğu ünlü ressam Diego Rivera ile romantik bir ilişki yaşamaya başlar. 21 Ağustos 1929'da Diego ile evlenir. Frida, Rivera'nın üçüncü eşi olur.

Bir tek senin çocuğunu doğurmak istedim. Ah Diego'm.. Bu paramparça rahmimden nefret ettim, bebeğimizi tutamayınca. Söküp atmak istedim rahmimi. Sana çocuk doğurmayı beceremeyen bir organı taşımak yük oldu bana.

Bir gerçek varsa o da bedenime acının ilk kez o gün girmiş olduğudur. Küçük yaşta çocuk felci geçirdiği ve bir ayağının topal kalması sonucu sakatlığı ile ilgili olarak kendisine "Tahta Bacak Frida" denildiği günler hakkında söylediği söz.

Bulutların çerçeveye doğru taşmasi gerek" diye düşünüyordu. "Her şey insandan dışarıya taşmiyor mu, kan, gözyaşı, bulutlar, hatta yaşamın ta kendisi.." oturduğu yerde, büyük aynada kedisini görüyordu. "Allah kahretsin. Görüntümuz hep bize geri dönüyor.

Kötü günümde yanımda olmadığın zaman vazgeçtim. Canın sıkıldığında benimle paylaşmadığını, kırılacak veya tedirgin olacak olsam bile düşüncelerini açıkça söylemediğini anladığım zaman vazgeçtim. Bana yalan söylediğini anladığım zaman vazgeçtim. Gözlerime baktığında kalbinle bakmadığını ve bana hala söylemediğin şeyler olduğunu hissettiğimde vazgeçtim. Her sabah benimle uyanmak istemediğini, geleceğimizin hiçbir yere gitmediğini anladığım zaman vazgeçtim. Düşüncelerime ve değerlerime değer vermediğin için vazgeçtim. Ağrılarımı dindirecek sıcak sevgiyi bana vermediğinde vazgeçtim. Sadece kendi mutluluğunu ve geleceğini düşünerek beni hiçe saydığın için vazgeçtim. Tablolarımda artık kendimi mutlu çizemediğim ve tek neden "sen" olduğun için vazgeçtim. Bencil olduğun için vazgeçtim. Bunlardan sadece bir tanesi senden vazgeçmem için yeterli değildi, çünkü sevgim yüceydi. Ama hepsini düşündüğümde senin benden çoktan vazgeçtiğini anladım. Bu yüzden ben de senden vazgeçtim.

Kötüyüm, gitgide daha da kötü olacağım ama yavaş yavaş yalnız kalmaya alışıyorum, bu bile bir şeydir. Bir avantaj, bir zaferdir.

Bu bitmek bilmez bir can çekişmeden ibaret olan yaşamımla ilgili olarak şunları söyleyebilirim:

Ben uçmak isteyip de uçamayan bir kuş gibiydim.

Bedenim birkaç sokağın ya da adi bir coğrafyanın bizi ayırdığını anlayamıyor. Bedenim, gecenin ortasında senin gölgeni görememekten dolayı acıdan çıldırıyor.

Hiçbir şey ellerinle kıyaslanamaz, hiçbir şey gözlerinin altın-yeşili gibi değil. Vücudum günlerdir seninle dolu. Sen gecenin aynasısın. Şiddetli bir şimşek çakışı. Toprağın nemi. Koltuk altlarının oyuğu benim sığınağım. Parmaklarım kanına değiyor. Tüm sevincim çiçek-çeşmenden fışkıran hayatı hissetmek ve sana ait tüm sinir yollarımı bununla doldurmak.

Senin çirkin olduğunu söyleyen annemden nefret ettim. Sana benim gibi bakamayan herkesten. Senin güzelliğini görememelerini anlayamadım hiç…

Senin sevmediklerini de seavdim ben Diego. Neden sevmediğini anlamak için, onları… sevdim !!! Ya da sevmeye çalıştım… İçimdeki, sana dair olan öfkeyi dindirmek için yaptım belki. Öfkem dinmedi Diego.

Hayatımda iki büyük kaza geçirdim; biri Diego'ydu ve diğerinde ise bir tren az daha beni öldürüyordu. Diego kesinlikle çok daha yıkıcıydı.

Gecenin aynası. Gözlerin tenimde yeşil kılıçlar. Ellerimizin arasında dalgalar. Tamamın seslerle dolu bir boşlukta – gölgede ve ışıkta. Sana rengi yakalayan OKZOKROM dediler. Bana KROMOFOR – renk veren. Sen sayıların tüm kombinasyonlarısın. Hayat. Dileğim çizgileri şekilleri tonları hareketi anlamak. Sen gerçekleştiriyorsun ve ben alıyorum. Sözün boşlukta seyahat edip benim yıldızlarım olan hücrelerime ulaşıyor, sonra senin hücrelerine gidiyor ki onlar da benim ışığım.

Yazgının dişleri köpekbalığınınki gibidir. Bir gecede her şeyi yitirdim. Ağlamamın, inlememin ve çığlıklarımın duvarların ötesinden duyulduğu söyleniyor.

İlk aşk kedi gibi sessizce yanaştı. Onun gelişini ne gördüm ne de duydum. Aşk yavaş yavaş içime yayıldı.

Kendimi hem kendim için yaşayabilecek denli güçlü ve iç zenginliğine sahip hissediyorum, hem de değil bir davranışın, en ufak bir düşüncenin bile paralayabileceği kadar dayanıksızım.

Beni anlamadın demeyeceğim. Beni anladın. Zaten en dayanılmaz acı buydu. Sen beni anladın. Anladığın halde canımı yaktın Diego…

Dünyalara sessizce hayat verenim, en önemlisi yanılsama olmaması. Gün doğumları, dost kırmızılar, büyük maviler, yaprak dolu eller, gürültücü kuşlar, saçta parmaklar, güvercin yuvaları, insanın mücadelesine dair ender bir kavrayış, saçma şarkının basitliği, kalbimdeki rüzgarın budalalığı = uyak yapma kızım = antik Meksika'nın tatlı çikolatası, ağızdan gelen kanda kopan fırtına –kasılma, alamet, kahkaha ve incinin saf dişten iğneleri, Temmuzun yedisinde bir hediye, istiyorum, alıyorum, şarkı söylüyorum, söyledim, bundan böyle bizim büyümüzün şarkısını söyleyeceğim – aşkımızı.

Her şey insandan dışarıya taşmıyor mu, kan, gözyaşı, bulutlar, hatta yaşamın ta kendisi…

Bu, bitmek bilmez bir can çekişmeden ibaret olan yaşamımla ilgili olarak şunu söyleyebilirim: Ben uçmak isteyip de uçamayan bir kuş gibiydim.

Uzaklık her şeyi hayali kılıyor… Evet… Yo, hayır… Bir şey ne denli uzaklaşırsa, aynı zamanda artık yalnızca kendisine, kendi dünyasına ait olduğundan, o denli de yakınlaşıyor.

Gerçek, öyle büyük ki, ne konuşmak ne uyumak ne dinlemek ne sevmek istiyorum.Kendimi tuzağa düşmüş hissetmek, hiç kan korkusu olmadan, zamanın ve büyünün dışında, senin kendi korkunun ve büyük ıstırabının içinde, ve kalbinin atışında. Tüm bu deliliği senden isteseydim, biliyorum sessizliğinde sadece karmaşa olurdu. Bu saçmalıkta senden şiddet istiyorum ve sen, sen bana incelik veriyorsun, ışığını ve sıcaklığını. Seni resmetmek isterim, ama bu şaşkınlığım içerisinde, hiç renk yok çünkü çok renk var, büyük aşkımın somut hali.

Yaşam, en beklenmedik anda şaşırtıcı, güzel sürprizler hazırlar insana.Sana her dakika kehanette bulunmamanı söylüyorum sadece…

Ama sevgilim, bir daha gelsem dünyaya, yine seni severdim.

Kendi portremi resmediyorum çünkü çoğunlukla yalnızım, çünkü en iyi tanıdığım insanım.

Beni anlamadın demeyeceğim. Beni anladın. Zaten en dayanılmaz acı buydu. Sen beni anladın. Anladığın halde canımı yaktın.

Hep kendimi dünyanın en garip insanı olarak düşünürdüm. Fakat sonra dünyada ne kadar çok insan olduğunu düşünmeye başladım. Bu kadar çok insan arasında elbet benim gibi biri olmalıydı, kendini benzer yönlerden tuhaf ve kusurlu hisseden. Sonra onu hayal etmeye başladım. Bir yerlerde oturmuş onun da beni düşünüyor olduğunu hayal ettim. Yani eğer bir yerlerdeysen ve bunu okuyorsan ve bunu biliyorsan, evet, bu doğru ben buradayım ve en az senin kadar garibim.

İlk aşk kedi gibi sessizce yanaştı. Onun gelişini ne gördüm, ne de duydum.

Gecelerim öğüt vermiyor. Gecelerim uyanık görülen bir düş gibi seni düşünüyor.

Aşk mıydı? Bilmiyorum. Eğer aşk her şeyi kapsıyorsa, çelişkileri ve taşkınlıkları, aşırılıkları ve söylenemeyenleri, evet, o zaman buna aşk diyebiliriz. Ama aksi takdirde, hayır, aşk değildi bu.

FRİDA KAHLO KİMDİR?

Magdalena Carmen Frida Kahlo Calderon (6 Temmuz 1907 - 13 Temmuz 1954), Meksikalı ressam. Bir yirminci yüzyıl popüler kültür ikonu haline gelen ressam, resimlerinin yanı sıra inişli çıkışlı özel yaşamı ve politik görüşleri ile tanınır. Sanatı, sürrealist olarak tanımlanmış da kendisi bu tanımı reddetmiştir. Ressam Diego Rivera'nın eşidir.

Kaynak: Haberler.com / Gündem

Diego Rivera Frida Kahlo Ressam Haberler

500
Yazılan yorumlar hiçbir şekilde Haberler.com’un görüş ve düşüncelerini yansıtmamaktadır. Yorumlar, yazan kişiyi bağlayıcı niteliktedir.
title