Haberler

    'Dışlanmanın nasıl bir şey olduğunu ikimiz de çok iyi biliyoruz'

    Güncelleme:

    Anne-kız bir yatağın üstüne yan yana oturmuşlar.

    Anne-kız bir yatağın üstüne yan yana oturmuşlar. Anne sevecenlikle kızına bakıyor, gülümsüyor ve kendini anlatmaya "Ben her zaman evin pozitif enerji kaynağıyımdır" diyerek başlıyor. Başlıyor başlamasına ama hikayesini anlatacağı için çok gergin hissettiğini de gizlemiyor.

    Esin Erdoğan 42 yaşında. İki kız ve bir erkekten sonra ailesinin dördüncü çocuğu olarak dünyaya geldi, "Biz seni erkek bekliyorduk" lafını duyarak büyüdü. "Erkek çocuk takıntılı bir kadındı" diye anlattığı annesinin hayalleri gerçek oldu, dört çocuktan sonra üç erkek çocuk daha doğurdu.

    Bu aile, en büyük oğullarını evlendirmeye karar verdiğinde Esin Erdoğan 16 yaşındaydı. Eve gelecek gelinin onun varlığından rahatsız olabileceğini söyleyerek 16 yaşındaki kızlarını hemencecik evlendirdiler. Erdoğan'ın eşinin ailesi kapıcılık yapıyordu. Kömürlükten bozma bir dairede hep birlikte yaşamaya başladılar. Görümcesi banyo yapmadığı için altı bezleniyordu, okula da gönderilmiyordu. Otizmliydi ama Erdoğan farklılığının neden kaynaklandığını o yıllarda bilmiyordu.

    Erdoğan 18 yaşındayken, doğum yapmasına yakın, eşiyle bir oda, bir mutfak başka bir eve taşındı. Dediğine göre eşi "Çalışayım, eve bakayım" diyen bir adam değildi. Taşındıkları binanın işleriyle de mecburen kendisi ilgilendi.

    BİR ÇUVAL BEBEK GİYSİSİ...

    Kızı Deniz, bir kış günü, yaklaşık 1 kilo doğdu. 'Bir yeri kırılır' diye ona dokunmaya korktu annesi. Yanında kimse yoktu... Kız evlat olduğu için ailesi tarafından pek sevilmiyordu. Sobanın zar zor yandığı o evdeki bebeğe kıyafet bile alınmadı. "Ben açım, anneme gidiyorum" diyerek evden gitti eşi... Onun da karnı açtı. Binada yaşayan kadınların getirdiği yemeklerle doyurdu karnını. İçlerinden biri, bir çuval bebek giysisi de getirmişti. İşte o günü hiç unutamıyor. Duralıyor, "Geçmişe gitmek, hatırlamak, anlatmak kolay değil" diyor. Ben ne diyeceğimi veya soracağımı bilemiyorum. Üzüntüsünü dağıtmak için gülümsüyor, Deniz'in bebekliğini anlatmaya koyuluyor: "Dışarıya çıktığımızda geriliyordu. 'Gerilebilir, çocuk bu' diye düşünüyordum. Üstüne bir şey döküldüğünde çıldırıyordu, 'Titiz kız, bu tepki ondan' diyordum. Rahatlasın diye kucağıma alıp Kayahan'ın 'Seninle her şeye varım ben' şarkısını söylerdim. Kanepeye bulutlu bir çarşaf sermiştim. Kötü hissettiğinde üstümüze örtüyor, 'Burası bizim dünyamız' deyip ona masallar uyduruyordum. Pembe bulutlar, kırmızı deniz...

    O gün canımız ne isterse... Arkadaşım yoktu. Kızımla baş başaydık. Yürümekte zorlanıyor, bir şey verdiğimde elinden düşürüyordu. 3.5 yaşındayken götürdüğüm Kulak Burun Boğaz doktoru 'Otistik olabilir' dedi; bu kelimeyi ilk orada duydum. Başta bayağı üzüldüm."

    Korkması, üzülmesi normaldi çünkü otizmin ne olduğunu bilmiyordu. Bir hafta sonra gittikleri bir başka doktorun "Otizmli birinin sosyal becerileri azdır, hassasiyetleri farklıdır. Ama onlara her şey öğretilebilir" demesi üzerine hemen harekete geçti. Renkleri öğretti ilk iş. Sonra da okuma-yazmayı...

    Deniz İşci'nin sayılı çocukluk fotoğraflarından... "Siz benden ailece çekilmiş çocukluk fotoğraflarımı istediniz ama yok" diyerek gönderdi... Esin Erdoğan ise 18-22 yaş aralığında çekilmiş hiçbir resmini görmek istemediğini söyledi.

    "SEN NEDEN BÖYLESİN?"

    Deniz ilkokula başladığında annesi onu okulun dışında, camın önünde bekleyip el salladı hep... Öğretmenler ve öğrenciler iyi davranmadığı için kızını gözetleme ihtiyacı hissediyordu. Kızının okuduğu okulda hademe olarak işe girmeye karar verdi. Böylelikle birbirlerine yakın olabildiler. Deniz anlatıyor: "Babam bana 'Diğer çocuklar gibi değilsin, sen neden böylesin' deyip duruyordu. Annemin benimle ilgilenmesine, hatta küçücük halimle sokakta yürürken elimi tutmasına bile izin vermiyordu. O yüzden annemin iki yıl bu işi yapması çok iyi oldu."

    Yalnız bir çocuktu, etraftaki insanlardan farklı olduğunu hissediyor, onlara uyum sağlayamıyordu: "Karşımdaki de bunu hissedince bana buna göre davranıyor, beni dışlıyor, okulun bahçesinde oynarken fiziksel şiddete bile başvuruyorlardı. Okuldakiler de, komşular da... 'Ben neyi yanlış yapıyorum' diye düşünüyordum. Hiç arkadaşım yoktu, yaşadıklarımı kendi suçum sanıyor, kendimi bozuk zannediyordum."

    Bir tek annesi biliyordu ona nelerin iyi geldiğini... Kızına el becerisi gerektiren şeyler yaptırıyordu. Kalem kullanmak, soğan soymak gibi... Deniz'in şimdi makas kullanırken sorun yaşamaması işte bu sayede... "Annem farklılıklarımın farkındaymış, her zaman buna göre davranmış. Sadece patates yiyormuşum ve bana 'Sen sıkıntılısın' demek yerine her yemeğe patates koyuyormuş" diye anlatıyor bu farkındalığın hayatını nasıl şekillendirdiğini...

    Erdoğan "Onu anlatırken heyecanlanıyorum. Kelimelerim yetmiyor. Kendini ifade edebiliyor olmasına hayranım" dediği kızı Deniz'le...

    'YARDIM İSTEYEMEDİĞİM İÇİN BİRÇOK KEZ KAYBOLDUM'

    Deniz, 8'inci sınıftayken anne ve babası boşandı. Liseye başladığında da otizmli olduğunu öğrendi. Türkiye'de resmi olarak otizmli olmanız için engelli raporu almanız gerekiyor. Erdoğan kızı adına rapor almayı doğru bulmamış, Deniz kendi isterse alsın istemişti. 18 yaşında aldığı o rapordan sonra "Eskiden çok sıkıntı çekiyor olsaydın, bu yaşını beklemeden gider rapor alırdın" gibi eleştirilere maruz kaldığını söylüyor Deniz.

    Halbuki sayfalara sığdıramayacağımız kadar çok sıkıntı çekmişti... İlkokuldan sonra sosyal bir hayatı olmadı mesela. Lise 1'e başladı ama yapamadı, açıktan okumayı tercih etti. Hep evdeydi, kimseyle konuşmuyordu. Üniversiteye "Herkes gibi olursam beni severler" diyerek başlasa da yine zorlandı. Otizmli olmayanlarla iletişim kurmak onun için kolay olmadı, olmuyor. "Birçok insan otizmliler ya konuşur ya hiç konuşmaz sanıyor. Ama ikisinin arasında olanlar da var. Mesela ben, 'kısmen konuşan'lardanım (semiverbal). Sözel iletişim her zaman yapabildiğim bir şey değil, yardım isteyemediğim için birçok kez kayboldum. Otobüsten inemediğim için son durağa kadar gitmişliğim var. Kuaföre gidip 'Saçımı kes' diyemediğim için saçlarımı da kendim kesmeyi öğrendim."

    BUGÜNÜN ÇOCUKLARI KENDİLERİNİ 'BOZUK' HİSSETMESİN DİYE...

    Deniz İşci bugün Akdeniz Üniversitesi İngiliz Dili ve Edebiyatı üçüncü sınıf öğrencisi. Otizmli dört arkadaşıyla 'Merhaba Spektrum' adlı internet sitesini yönetiyor. Türkçede olmayan terimleri açıklıyor, dilimize çeviriyorlar. Niyetleri bu siteyi Türkiye'nin otizmliler için başvuru kaynağı haline getirmek. "Çalışmalarımız amacına ulaşırsa, bugünün çocukları benim çocukken çektiğim sıkıntıları çekmez, kendilerini yalnız ve bozuk hissetmezler" diyor. Bir diğer hayaliyse mezun olduktan sonra yüksek lisans yapıp akademiye devam etmek...

    "Şu üniversitede, şu bölümde bir hoca var, engelli öğrenciler oraya rahatlıkla gidebilir" desinler istiyor. "Her zaman şunu söylerim" diye başlıyor: "İyi ki ben benim. Bir insan otizmli olduğunu kabul etmezse nasıl kendine yardım edebilir ki?

    Her otizmlinin kendini sevip takdir etmesi lazım."

    'BİZ ARTIK ÇOK MUTLUYUZ'

    Esin Erdoğan'ın 14 yaşında bir kızı daha var: Esra. Bundan 10 yıl önce üçü birlikte iki valizle Ankara'dan Antalya'ya taşındılar. "Taşınınca Deniz'le çok yakın olabildik" diyor. Erdoğan, çalıştığı mekanda ustaya baka baka meze yapmayı öğrendi. Ayrıca şu an çok iyi bir barista... Deniz'in çocukluğunda yaşadıkları hayatla şu anki  çok farklı... "Yıllarca dışlanmanın nasıl bir şey olduğunu ikimiz de çok iyi biliyoruz. Ben kadın olduğum için, sonra da maddi durumlardan ötürü dışlandım. Deniz 'farklı' olduğu için dışlandı; ben bir otizmli annesi olarak da dışlandım. Artık bu kapıdan içeri girdiğimiz an, üç kişiyiz. Birbirimizi nasıl mutlu ederiz, bunun derdindeyiz. Burası bizim korunma alanımız. Çok mutluyuz" diyor.

    Kaynak: Hürriyet / Magazin

    Türkiye Haberler

    500
    Yazılan yorumlar hiçbir şekilde Haberler.com’un görüş ve düşüncelerini yansıtmamaktadır. Yorumlar, yazan kişiyi bağlayıcı niteliktedir.
    title