Haberler

Sektörün Duymak İstemediği Kolesterol Gerçeği!

Türk Kardiyoloji Derneği, bir basın toplantısı düzenleyerek ilaç firmalarının gözünden kolesterolü değerlendirdi.

Engizisyon mahkemesi havası içinde geçen toplantıdan sonra, ilaç endüstrisinin finanse ettiği kimi araştırmalara şüpheyle yaklaştıkları için aforoz edilmekle tehdit edilen 'bağımsız' doktorlar ise insanları doğru bilgilendirmek için bu toplantıyı düzenledi.

İşte üç profesör ve bir biyologun kolesterol ve kolesterol ilaçları hakkındaki görüşleri…

"Statinler etkili değil"

PROF. DR. AHMET RASİM KÜÇÜKUSTA, Göğüs Hastalıkları Uzmanı

Kitaplarından bazıları: Biri Bizi Hasta Ediyor, Adamın Biri Doktora Gitmiş Gidiş O Gidiş!, Bir İki Üç Tıp, Bu İşte Bir Domuzluk Var!, Kalbime Koy Başını Doktor

"Kolesterolü düşürmek için kullanılan statinlerin etkili olmadığını ortaya koyan önemli klinik araştırma ve meta-analizler var. Bunlardan en önemli 5 tanesi şunlar:

BİR: Statinlerin, kalp damar hastalığı hikâyesi olmayan fakat orta veya yüksek risk grubunda bulunanlardaki etkinliğini belirlemek amacıyla toplam 65.229 kişiyi kapsayan 11 klinik çalışmanın değerlendirildiği meta-analizde ortaya çıkan gerçek şudur: Ortalama olarak 3,7 senelik statin tedavisi tüm sebeplere bağlı ölümlerde bir azalma sağlamamıştır.

İKİ: Statinlerin kalp yetersizliği olanlardaki etkinliğini belirlemek için İtalya' da 357 kalp ve iç hastalıkları merkezinde yapılan araştırmada günde 10 miligram rosuvastatin alanlarda klinik gidişin değişmediği ortaya çıktı.

ÜÇ: Statinlerin yüksek kalp-damar hastalığı riskine sahip olan ve diyalize giren hastalardaki etkinliğini belirlemek için düzenlenen ve kan diyalizi yapılan 2.776 hasta üzerindeki milletlerarası bir çalışmada günde 10 miligram rosuvastatinin etkinliği araştırıldı. Ortalama olarak 3,8 sene takip edilen hastalarda ilacın LDL-kolesterolü azaltmasına rağmen ne kalp krizi ve felçlerde ve ne de kalp damar hastalıklarına bağlı ölümlerde bir azalma olmadığı ortaya çıktı.

DÖRT: Tip 2 şeker hastalığı olan ve diyalize giren 1.255 hastada yapılan çok merkezli bir çalışmada atorvastatin isimli kolesterol ilacının etkinliği araştırıldı. Dört hafta sonra ilaç alan hastalarda LDL-kolesterolün yüzde 42 oranında, almayanlarda ise yüzde 1,2 oranında azaldığı tespit edildi. 4 sene süreyle takip edilen hastalarda kolesterol düşürücü ilaç alanlarda, kalp krizi ve felçlerde de kalp damar hastalıklarına bağlı ölümlerde de plasebo grubuna göre bir farklılık bulunmadı.

BEŞ: 2.410 tip 2 şeker hastasında 10 miligram atorvastatinin kalp damar hastalıklarının önlenmesindeki etkinliği 4 sene süren bir çalışmada araştırıldı. İlaç alan grupta LDL-kolesterol seviyesinin plasebo grubuna kıyasla ortalama olarak yüzde 29 oranında azaldığı belirlendi fakat insüline bağımlı olmayan bu hastalarda statin tedavisinin bir faydası olmadığı ortaya çıktı.

SONUÇ: Kolesterol düşürücü ilaçların kanda LDL-kolesterolü düşürdüğüne şüphe yok ama gel gelelim ki bu düşüş ne kalp krizlerini ne felçleri ve de bunlara bağlı ölümleri önlemede bir işe yaramıyor. O zaman da insan haklı olarak soruyor. Ne anladım ben bu ilaçlardan?"

"Damarları tıkayan kan pıhtısıdır"

PROF. DR. M. CANAN EFENDİGİL KARATAY, İstanbul Bilim Üniversitesi Tıp Fakültesi İç Hastalıkları ve Kardiyoloji Anabilim Dalları Öğretim Üyesi Karatay Diyeti ve Karatay Diyeti'yle Yaşam Boyu Sağlık kitaplarının yazarı

"Kolesterol bir gerçektir. Bütün hayvanların, insanların ve bitkilerin hücrelerinin yapı taşını kolesterol meydana getirir, yani olmazsa olmaz bir gerçektir. Kolesterol bilinenin aksine yağ değildir, kolesterol bir steroid hormondur. Yani vücudumuzun streslere karşı koruyucu olarak fazlaca ürettiği bir hormondur! Örneğin ateşli bir hastalıkta, bakteri ve virüslerle mücadele etmek için akyuvarlar, yani kan lökositleri yükselmektedir. Ateşli hastalığın sebebi lökositler midir? Yoksa mikropları öldürmek için mi lökositlerimiz yükselmiştir?

Kolesterol bakterisittir, yani bakterileri öldürür. Kolesterol virüsittir, yani virüsleri öldürür. Kolesterol beyin hücreleri ve sinir ileti sisteminin olmazsa olmaz temel maddesidir. Öyle ki, beyin hücreleri hayatta kalabilmeleri için kan kolesterolüne bağlı kalmayarak, kendi kolesterollerini üretmek mecburiyetindedirler.

Organizmada stres hormonları, seks hormonları ve de D vitamininin yapı taşları da kolesterolden ibarettir! Örneğin bebekler için en sağlıklı bir besin maddesi anne sütüdür, bebeklerin en hızlı büyüme çağının temel ve tek gıdasıdır. Anne sütünün nerdeyse % 90'ı kolesterol ve omega-3 yağ asidinden oluşur.

Kolesterolün bizatihi kendisi masumdur. Vücutta yanlış giden bir şeyleri tamir etmek için yükselir. Dolayısıyla kolesterolü ilaçla düşürmeye çalışmak anlamsızdır.

Kolesterol damarları tıkamaz. Damarları tıkayarak, kalp krizine ve inmeye neden kolesterol değil kan pıhtısıdır. Kanın pıhtılaşmasının en önemli sebeplerinden bir tanesi ise insülin hormonudur. Kandaki insülin hormonu yüksekliği kanın pıhtılaşmasını artırmaktadır. Kandaki insülin hormonu yüksekliği trombositlerin birbirine yapışarak tıkaç meydana getirmelerine neden olmaktadır. Kandaki insülin hormonu yüksekliği trombositlerin damar iç yüzeyini kaplayan hücre tabakasına (endotel tabakası) yapışmasını artırmakta, endotel tabakasından damarların genişlemesi için salgılanması gereken nitrik oksit maddesinin salgılanmasını önlemektedir. Kandaki insülin hormonu yüksekliği, ayrıca en kuvvetli sempatik sinir sistemi uyarıcısıdır, yani damarları büzüştürür ve tansiyonu yükseltir."

"Kolesterol ilacı kullanmak tam bir abonelik sistemidir"

PROF. DR. AHMET AYDIN, Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı Metabolizma ve Beslenme Bilim Dalı Başkanı

Taş Devri Diyeti ve 7'den 70'e Taş Devri Diyeti kitaplarının yazarı

"Bir yığın araştırma var, kolesterolü ortalamadan düşük olanların başka hastalıklara çok daha fazla yakalandıkları yönünde. Ancak bunları söylemek size ticari açıdan bir şey kazandırmaz, kaybettirir. O yüzden ibre daha çok kolesterol karşıtı kampanya yürütenler lehinde çalışır. Çok büyük bir rant var ortada. 1960'lara 70'lere kadar bu böyle değildi, tıp safiyane amaçlarla yapılıyordu. 40 yıldır ilaç tüketimine dayalı bir anlayış ve sistem geliştiriliyor. İlaç sanayi, hastalığı değil, belirtilerini yok edecek ilaçlara yöneldi. Mesela başınız ağrıyorsa onun gerçek nedenini bilmeyi değil, ağrısını dindiren ilaçlar vermeyi öneriyor tıp. Sebebi bilinip tedavi edilecekken migrenin 50 bin çeşidi üretilir, bunların yüzlerce ilacı çıkar. Hastalar bu ilaçları kullanır, ağrıları yıllarca devam eder. Sanayinin de aradığı budur. Kolesterol ilacı da kullanmak tam bir abonelik sistemidir, 40 yıl kullanırsınız.

Kolesterolün düşürülmesinde kullanılan 'statin'ler zararlıdır. Vücudunuzda enerji santralı olan bir maddeyi bu ilaçlar tahrip eder. Bu ilaçları kullananlar zaten halsizlikten şikâyet ederler. Bütünüyle emin değiliz, ama teorik olarak baktığımızda kansere de sebep olma ihtimali var. Diyorlar ki 'madem öyle ispat edin'. Asıl siz bu ilacın zararsız olduğunu ispat etmek durumundasınız. Ve bunu ispat etmek için trilyonlar harcamanız gerekir. Kârı olmadığı için de hiçbir firma böyle bir masrafı karşılamaz. İşin kötüsü, devletlerin desteklediği, bağımsız araştırmalar yapan kurumlar kalmadı. Araştırmaların yüzde 90'ı ilaç firmaları tarafından yapılıyor ve tedaviye, önlemeye dönük değil.

Vücutta mikropsuz bir iltihap vardır. Vücut bunu kolesterol ile tamir etmeye çalıştığı için kolesterol oranını yükseltir. Kolesterol tamir materyalidir orada. Bu, bir yangın mahallindeki itfaiyeyi görünce 'itfaiye yangın çıkarıyor' demenize benzer. Çünkü bundan büyük paralar kazanılıyor. Tıpta bu kadar ilerleme ve kolesterollü gıdaların tüketiminde büyük bir azalma varken neden koroner kalp rahatsızlıklarında muazzam bir artış var? Meslektaşlarımız bu soruyu yanıtlasınlar."

"Yaşlılarda kolesterol düzeyi yükseldikçe ölüm oranı azalır"

MEVLÜT DURMUŞ, Uzman Biyolog

Kolesterol ve Akıl Oyunları, Manifesto: Çarmıha Gerilen Molekül ve Modern Bilimin Kolesterol Masalları ve Kolesteroldeki Kaos kitaplarının yazarı

"Kolesterolün zararlı olduğu yönündeki yaygın bilginin bir masal olduğunu düşünüyorum. Şöyle ki: Size bir bardak su getirsem ve 'içindeki bileşenler zararlıdır' desem tepkiniz muhtemelen sıvının ne olduğunu anlama yönünde olurdu. İçinde ne olabilir, su (H2O) olabilir ya da hidrojen peroksit (H2O2) olabilir ki o da sıvıdır. İlki hayat verir, ikincisi öldürür. Kolesterol konusunda yapılan saçmalık, verdiğim örneğe benzer şekilde, bardakta ne olduğu söylenmeden size sıvının zararlı olduğunun söylenmesidir. Kolesterolün zararlı olduğu yönündeki yaygın teoride, teori oluşumunda kurulan yöntem tümüyle yanlış, matematiksel ve mantıksal değil. Her şeyden önce kandaki kolesterol yüksekliği, aşırı hücresel kolesterol üretimine değil, kanda aşırı partikül birikimi (LDL) nedeniyle oluşuyor, böyle bir durumda ilaç (statin) kullanmak tümüyle akıl ve mantıkdışı…

Dünyadaki 8 milyar insanın 45 yaşından sonra en az yüzde 30 ila 40'ında kolesterol (göreceli olarak) yükselmek zorunda. Eğer hücresel kolesterol üretimine dayanmayan, kanda ortaya çıkan bu göreceli kolesterol yüksekliğini bir hastalık olarak gösterip bunu düşük gösterecek 'statin' gibi bir alternatif bulacak olursanız, sürekli ve muazzam bir para kazanırsınız. Kardiyologlar yaşlılardaki ölüm oranları ile kolesterol yüksekliği arasındaki ilişkiye girmezler. Çünkü yaşlılarda kandaki kolesterol düzeyi yükseldikçe ölüm oranı azalır, kolesterol düzeyi azaldıkça ölüm oranı artar!

Organizmada bazı moleküller kanda yüksek görünüyorsa bu, bir hastalıkla-bir organla ilişkilidir. Mesela bir enfeksiyonda kandaki lökosit sayınız artar, ateşiniz yükselir. Doktor size 'Kandaki lökosit sayınız sizi hasta etti' demez, 'Hastalığınızdan dolayı lökosit sayınız arttı' der. Enfeksiyona neden olan bakteriyi verdiği ilaçla öldürür ve lökosit sayısı normale iner. Aynı mantık kolesterol için de geçerlidir. Kolesterolün yüksekliğini organizma içinde hiçbir hastalıkla-organla ilişkilendiremediler. Bu yüzden de doğrudan tek hedef olarak kolesterolü seçtiler. Oysa mantık çok basit: 'Homozigot ailesel kolesterol yüksekliğinde' çocuklara karaciğer nakli yapılıyor ve böylece bu minik insanlar tümüyle kolesterol sorunundan ömür boyu kurtuluyor. Genetik kolesterol yüksekliğine biraz dikkatli bakmayı becerebilseler sorunun aslında kolesterol değil, karaciğer hücreleri olduğunu çok rahat görebilirlerdi."

Kolesterolle İlgili

Seçilmiş Bilimsel Araştırmalar

Türk Kardiyoloji Derneği düzenlediği basın toplantısında sürekli 'kanıta dayalı tıp' kavramına vurgu yaptı. Biz de bu görüşe katılıyoruz. İşte kanıtlarımız!

KOLESTEROL, HÜCRE ZARLARIMIZIN TEMEL YAPI TAŞIDIR!

Lipit dediğimiz hayvansal yağlar ve kolesterol, hücre zarlarımızın son derece önemli (olmazsa olmaz), temel yapıtaşlarıdır. Kolesterol, her ne kadar kan yağları gibi algılanıyorsa da, yağ değildir! Kolesterol bir steroiddir.

Steroidler, kortizon diye adlandırdığımız antienflamatuvar (iltihapla savaşan, yangı önleyici) maddelerdir. Kolesterol de vücudumuzun ihtiyacına göre her gün üretilen (günde 2.500 mgr üretilir), olmazsa olmaz olan doğal bir maddedir.

Tüm organların hücrelerinin, özellikle de beyin, sinir sistemi, gözler ve bağışıklık sisteminde bulunan hücrelerin içinde, zarlarında kolesterol ve Omega-3 olmazsa bebeklerin beyin ve sinir sisteminin gelişmesine, hızla büyümesine ve güçlü kuvvetli olmalarına olanak yoktur

Kan yağlarımız ve kan kolesterolümüz, yanlış beslenme ve kolesterol ilaçları ile azaltılmadan doğal seviyesinde kaldığı sürece (herkesin doğalı özeldir, kişiseldir), hücrelerimiz ve dolayısıyla bağışıklık sistemimiz güçlü ve kuvvetli kalacaktır. Bunun sonucunda da hastalanmamız, özellikle de kanser olmamız önlenebilecek ya da her cins kanser hastalığı ile mücadelemiz daha kuvvetli bir şekilde sürecektir.

Yapılan bilimsel çalışmalar, düşük kolesterolü olan kişilerde birçok kanser türünün, özellikle kalınbağırsak, yani kolon kanserinin daha sık görüldüğünü ortaya koymuştur.

Düşük kolesterolü olan kişilerde diğer bütün nedenlere bağlı tıp dilinde 'total mortalite' dediğimiz tüm ölüm oranlarının yüksek olduğu gösterilmiştir (8).

25 yıllık bir Finlandiya çalışmasında yüksek kolesterolü olan kişilerin daha uzun yaşadığı bildirilmiştir

Gerek Mayo Kliniği'nde yapılmış olan araştırmalarda, gerek Prof. Dr. J. N. Morris'in banka memurları arasında yapmış olduğu geniş kapsamlı çalışmalarda, yemeklerle alınan kolesterol ile kan kolesterolü arasında bir ilişkinin bulunmadığı senelerce önce gösterilmiştir

KOLESTEROL FAYDALIDIR!

• Kanda bulunan kolesterol, organizmada bulunan bütün kolesterolün ancak beşte biri kadardır. Tüm kolesterolün geri kalan kısmı ise yeni hücre yapımında kullanılır.

• Kolesterol, aynı zamanda 'östrojen', 'androjen', 'testosteron', 'progesteron' gibi bütün seks hormonlarının ve stres hormonlarının yapımında da kullanılır. Saydığımız bu hayati önemi olan hormonların yapıtaşı kolesteroldür.

• D vitamininin yapımında da, kolesterol kullanılır. Kuvvetli kemikler, sağlıklı sinir sistemi, sağlıklı büyüme, mineral metabolizması, kuvvetli adaleler, insülin yapımı, üreme ve güçlü bir bağışıklık sistemi için vücudumuzun D vitaminine ihtiyacı vardır.

• Kolesterol kuvvetli bir antioksidandır. Hücreleri serbest oksijen radikallerinin tahribatına karşı koruyarak; kalp-damar hastalıklarının, kanser hastalıklarının ve dejeneratif hastalıklarının gelişmesini önler.

• Beynimizde bulunan 'serotonin' (mutluluk hormonu) reseptörlerinin normal bir şekilde çalışmaları kolesterol sayesindedir. Çünkü reseptörlerin ana yapıtaşı kolesteroldür.

• Sinir sistemimizde her an meydana gelen sinir uyarılarının iletilmesinde de, ileti kavşaklarında (snapslarda) bulunan alıcı ve verici reseptörlerin tümünün yapısında kolesterol bulunmaktadır. Kolesterol eksikliğinde sinir uyarılarının iletilmesi bozulmaktadır

• Kolesterol, beyin ve sinir sistemi hücrelerinin %60 kadarını meydana getirmektedir. Bu nedenle kolesterolü düşük olan kişilerde, depresyon, intihar yatkınlığı ve saldırganlık sık olarak görülür. Kolesterol aynı zamanda hafızayı kuvvetlendirir.

• Bebeklerin önemli ve tek besin kaynağı olan anne sütü, kolesterolden son derece zengin bir temel besin maddesidir. Bebek ve çocukların sinir sistemi ve beyinlerinin sağlıklı gelişmesi için, yüksek kolesterol içeren gıdalarla beslenmeleri şarttır.

• Kan kolesterolü, kesilen ve yaralanan dokularımızın tamir edilmesi için de kullanılır. Bu nedenle, iyileşmiş yara ve kesiklerde, ameliyat yerlerinde oluşan nedbe dokusunda (fibröz doku) fazla miktarda kolesterol bulunur. Kolesterol, yaraları iyileştirmek için o bölgede birikmiştir.

• Hepimizin vücudunda virüs, mikrop var. Hücreler güçsüz düştüğü zaman bunlar canlanıyor. Organizmadaki virüs ve bakterileri öldüren en önemli doğal maddenin kan kolesterolü olduğu gösterilmiştir . Bu yüzden kolesterole en kuvvetli antioksidan diyoruz.

YAĞLI YİYECEKLER KAN KOLESTEROLÜNÜ YÜKSELTMEZ!

Bilinenin aksine yüksek miktarda kolesterol içeren yiyeceklerin tüketilmesi sonucu, bu yiyeceklerde bulunan kolesterol, direkt kolesterol olarak hemen kana geçmez ve kan kolesterolünü yükseltmez.

Kolesterol zengini yiyecekleri hiç ağzımıza koymasak bile karaciğer ve bağırsakların iç yüzünü kaplayan zar dokusu (epitel doku) her gün sürekli bir şekilde 2,5 gr yani 2.500 mgr taze kolesterol üretir. Kolesterol, insan vücudunun ürettiği en güçlü antioksidandır. Stres hormonunun ana maddesidir, bu nedenle stresli kişilerin kolesterolü koruyucu olarak yükselmektedir. Stresli kişilerin kalp krizi geçirme nedeninin kan kolesterolü değil, aşırı stres olduğu bildirilmiştir. Kalp krizi nedenlerini ve özellikle stres faktörünü, kendisi de kalp hastalıkları uzmanı olan İskoçyalı Dr. Malcolm Kendrick, The Great Cholesterol Con adlı kitabında açıklıkla anlatmaktadır.

Kolesterolün direkt olarak damarları tıkadığı hiçbir çalışmada gösterilmemiştir. Bildirilen bütün çalışmalar, toplumsal tarama çalışmalarıdır. Meşhur Framingham çalışmasında da hiçbir şekilde kolesterol neden olarak gösterilememiştir.

Kanada da Toronto Üniversite Hastanesi'nde yapılan önemli bir araştırmada kalp krizi geçiren 120 erkek hastayı 10 yıl izlemişler. On yıl içinde bu hasta grubunda düşük kolesterolü olan hastaların da, yüksek kolesterolü olan hastalarla eşit biçimde kalp krizi geçirdiğini bildirmişlerdir.

Ayrıca sinir sisteminde, sinir iletisini sağlayan hücre zarlarında kolesterolün azalması sonucu 'Myastaenia Gravis', 'Multipl Skleroz' (MS) ve 'Amyotrophic Lateral Sclerosis'e (ALS) benzer nörolojik klinik belirtiler ortaya çıktığı birçok çalışmada gösterilmiştir

YUMURTA HAYAT KURTARIR!

Ortalama 50-60 gr olan doğal bir yumurta sarısında, 900 mg doğal ve bozulmamış temel yağ olan Omega-3 vardır. Yumurta sarısında bulunan bu Omega-3, kan kolesterolünü düşürür. Ayrıca yumurtada bulunan ve temel bir aminoasit olan lesitin de kan kolesterolünü düşürür. İşte bu sebeple yıllardan beri lesitin tabletleri üretilip piyasalarda satılmaktadır.

• Yumurta proteini, insan proteinlerine en yakın olan proteindir.

• Lesitin temel bir aminoasit olarak yumurtada bulunan önemli yapıtaşlarından biridir. Sağlıklı bir cilt, tırnak ve saçlar için gerekli olan bir aminoasittir.

• Yumurtanın temel aminoasitlerinden biri de 'kolin'dir. Kolin, karaciğer yağlanmasını önleyen, sinir iletilerini (asetilkolin olarak) kolaylaştıran ve bütün sinir sisteminin sağlıklı bir şekilde çalışması için şart olan bir aminoasittir.

• Tam bir yumurtada birçok doğal vitamin ve mineral de bulunmaktadır. Bütün bir yumurtada bulunan değerli vitamin ve minerallerin vücuda girmesi için, yumurtanın doğal bir şekilde az pişmiş olarak (trans yağlar oluşturmadan) tüketilmesi gerekmektedir.

• Rafadan veya kayısı kıvamında, suda haşlanmış olarak ya da bir tava içinde, düşük ateşte (kısa süre) saf tereyağı ile hafif karıştırıp (ateşi söndürüp ve tavanın kapağını kapatarak) kendi ısısında biraz yoğunlaşmasını bekleyerek yiyecek olursak, sağlığımız için gerekli ana besin maddelerini bozulmaksızın tüketiriz.

• Yumurtanın bağışıklık sistemini kuvvetlendirdiği de gösterilmiştir. Harvard Tıp Fakültesi Beslenme Bölümü'nde hazırlanan yeni beslenme önerilerinde de günde 2 yumurta tüketmenin sağlıklı olduğu bildirilmektedir.

DAMARLARIN TIKANMASININ NEDENI

YÜKSEK KOLESTEROL DEĞILDIR!

Karaciğere aşırı miktarda kolesterol üretmesi için gelen uyarıların kaynağı tüm vücutta meydana gelmiş olan, insülin ve leptin direnci sonucu gelişmiş (düşük düzey yangı) inflamasyondur.

Yüksek kan kolesterolünün yiyeceklerle bir alakası yoktur ve statin denilen kolesterol ilaçları ile düşürülmesinin de bir fayda sağlamadığı artık bilinmektedir. Bunu destekleyen birçok bilimsel çalışma bulunmaktadır.

Bu bilimsel çalışmalardan bazılarının sonuçları şöyledir:

• 2002 yılında European Journal of Clinical Nutrition'da yayımlanan bir çalışmada, Danimarkalı araştırmacılar 'koroner arter hastalığı' ile beslenme tipi arasında bir bağlantı bulunmadığını bildirmişlerdir.

• 2004 yılında British Journal Of Nutrition'da yayımlanan başka bir çalışmada, İsveçli araştırmacılar tereyağı ile beslenen bir grupta kalp hastalığı riskinin azaldığını, hatta tereyağının hastaları kalp krizinden koruduğunu bildirmişlerdir.

• Ünlü Framingham çalışmasında, araştırmacılar 47 yaşın üstünde olan erkeklerin kolesterol değerlerinin düşük ya da yüksek olmasının, ölüm oranlarında bir farklılık göstermediğini, her iki grupta da ölüm sayısının eşit olduğunu bildirmişlerdir. Otuz yıl süre ile izlenen bu erkeklerin kan kolesterollerinde görülen 1mgr'lık düşüş ile koroner arter hastalığı ya da diğer nedenlerle ölüm oranlarında %11 artış olduğunu bildirmişlerdir. Yani diğer bir deyişle, erkeklerde kan kolesterolünün azalması ile ölüm oranı yüzde 11 artmaktadır.

• 1992 yılında Circulation'da yayımlanan bir araştırmada, kadınların kolesterol düzeyleri ne kadar yüksek olursa olsun (1000 mg/dl), kalp hastalığı riskinin bulunmadığı gösterilmiştir. Aslında aynı çalışmada kadınlarda görülen düşük kolesterolün, yüksek kolesterolden daha riskli olduğunu da bildirmişlerdir. Yani diğer bir deyişle kadınlarda kan kolesterolü azalınca, kalp krizi riski artmaktadır.

• Sinir hücrelerindeki sinapsların hücre zarlarında kolesterol düzeyi %10 kadar azaldığı anda, nörotransmitter'lerin yapımı ve salgılanması hemen inhibe olmaktadır.

• 1989 yılında Lancet'de yayımlanan bir çalışmada, kolesterol ilaçlarının kadınlarda kalp hastalığı riskini azaltmadığı gösterilmiştir.

KOLESTEROL YÜKSEKLİĞİ

ATEROSKLEROZ İÇİN BİR RİSK FAKTÖRÜ DEĞİLDİR!

Ateroskleroz, damar cidarında lipitlerin basitçe birikmesiyle oluşan bir depo hastalığı değil, süregiden düşük yoğunluklu bir enflamasyondur. Son senelerde yapılan araştırmalar olayın en başından trombotik komplikasyonlara kadar tüm evrelerinde enflamasyonun rolünün olduğunu göstermektedir (1).

Bu enflamasyonu, hipertansiyon, diyabet, obezite, hareketsizlik, sigara, beslenme hataları, stresin sebep olduğu serbest radikallerin başlattığını gösteren pek çok araştırma vardır. Kolesterol yüksekliği ateroskleroz için bir risk faktörü değil, aterosklerozlu hastalarda damar cidarında meydana gelen hasarı önlemeye yönelik bir savunma tedbiridir.

Nitekim aterom plağının lipitten ve enflamasyondan zengin bir plak olması durumunda restenoz (yeniden daralma) riskinin azaldığı gösterilmiştir (2). Aterom plağı ile ilgili komplikasyonların ortaya çıkmasında en önemli sebebin plaktaki kanama ve plak içinde damar oluşumu olduğu gösterilmiştir (3). Bu bulgular lipitlerin orada bulunma sebebinin koruyuculuk olduğunu kanıtlamaktadır.

Kalp krizi geçiren hastaların yarısında kötü kolesterol (LDL-kolesterol) normal seviyelerdedir.

Kötü kolesterol yüksekliği ile beraber bir de iyi kolesterol de düşük ve trigliseritler de yüksek ise her türlü kardiyovasküler olay (kalp krizi, felç, akut koroner sendrom ve ölüm) riskinin daha da yükseldiği iddia edilir. Oysa AIM-HIGH, ACCORD ve ILLUMINATE araştırmaları bu iddiaların doğru olmadığını gösteriyor

LDL-kolesterolün bağırsaktan kolesterol emilimini azaltan ilaçlarla beraber verilerek kan değerlerinin daha da düşürülmesinin bir işe yaramadığı da ortaya konmuştur

Kolesterol düşürücü ilaçların kalp damar hastalıklarında işe yaramadığını gösteren pek çok araştırma vardır

Kolesterol düşürücü ilaçların primer korumada da faydalı olmadığı gösterilmiştir .

Yüksek kolesterolü olanların düşük olanlara göre daha uzun yaşadıkları gösterilmiştir

Zaten Türk Kardiyoloji Derneği Genel Sekreteri Prof. Dr. Mehmet Aksoy da yaptığı basın açıklamasında "İlaçlar, hastalarımızın sağlıklı yaşam uygulamalarını hayata geçirmekte başarısız kaldığı durumlarda başvurduğumuz yöntemlerden sadece birisidir" sözleriyle esas yapılması gerekenin sağlıklı yaşam uygulamaları olduğunu ifade etmektedir.

Netice

Aterosklerozun ve bununla ilgili kalp damar hastalıklarının, komplikasyon ve ölümlerin artmasının sebebi kolesterol karşıtı kampanyalar veya kolesterol tedavisinin eksik yapılması değildir. Bunlara yol açan sigara, diyabet, obezite, beslenme yanlışları, hipertansiyon, hareket azlığı, stres gibi risk faktörlerine ve bunların ortadan kaldırılmasına gereken önemin verilmemesidir.

KOLESTEROLLE ÖLÜM SIKLIĞI ARASINDA İLİŞKİ YOKTUR!

Birçok araştırmaya göre kolesterolü yüksek olan kişilerdeki koroner kalp hastalığına yakalanma ve ölüm sıklığı kolesterolü normal olan kişilerdekinden daha yüksek değildir . Bazı araştırmalarda ise kan kolesterol düzeyleri yüksek olanlarda koroner kalp hastalığına yakalanma sıklığının azalmış olduğu , hatta kan kolesterol düzeyleri yüksek olanlarda yaşam süresinin daha uzun olduğu saptanmıştır.

YÜKSEK DOZ KOLESTEROL ILACI KULLANAN

YAŞLI HASTALARDA BEYIN KANAMASI RISKI ARTIYOR!

• ATP ve Coenzim-Q10, bütün hücrelerimizin çalışması ve işlevi için gereken enerjiyi sağlayan maddelerdir. Statinler her hücrenin enerji kaynağı olan bu önemli öğeleri yok ederek sağlığımıza zarar veriyorlar (1,2).

• Statinler, adalelerin enerjisini gideriyor, karaciğeri bozuyor, kalp yetersizliği yapıyor, beyni bozuyor

Kaynak: Bültenler / Sağlık

Sağlık Güncel Haberler

500
Yazılan yorumlar hiçbir şekilde Haberler.com’un görüş ve düşüncelerini yansıtmamaktadır. Yorumlar, yazan kişiyi bağlayıcı niteliktedir.
title