Dem Parti Eş Genel Başkanı Bakırhan:  Bir Daha Silahın Olmayacağı Bir Sürecin Altyapısını Oluşturacak Yasaların Çıkması Sağlanmalı

Güncelleme:
Facebook'da Paylaş Twitter'da Paylaş WhatsApp'da Paylaş Google News'de Paylaş

DEM Parti Eş Genel Başkanı Tuncer Bakırhan, "Aslında son aşamaya geldik. Dinlemeler yapıldı. Örgüt de zaten 5-6 adım atarak mevcut çağrıya nasıl yaklaştığını ortaya koydu. Şu anda yapılacak tek şey, partilerin raporlarını toplayıp gerçekten kapsayıcı, onurlu bir dönüşü sağlayan ve bir daha silahın, çatışmanın olmayacağı bir sürecin altyapısını oluşturacak yasaların çıkmasını sağlamak. Yani onurlu bir dönüş sağlamak gerekiyor" dedi.

(ANKARA) - DEM Parti Eş Genel Başkanı Tuncer Bakırhan, "Aslında son aşamaya geldik. Dinlemeler yapıldı. Örgüt de zaten 5-6 adım atarak mevcut çağrıya nasıl yaklaştığını ortaya koydu. Şu anda yapılacak tek şey, partilerin raporlarını toplayıp gerçekten kapsayıcı, onurlu bir dönüşü sağlayan ve bir daha silahın, çatışmanın olmayacağı bir sürecin altyapısını oluşturacak yasaların çıkmasını sağlamak. Yani onurlu bir dönüş sağlamak gerekiyor" dedi.

Bakırhan, Ekol TV'de gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Devam eden süreçle ilgili yasal düzenleme gerekliliğine dikkat çeken Bakırhan, şunları söyledi:

DEM Parti Eş Genel Başkanı Tuncer Bakırhan:

"PKK ve sonuçlarını ortadan kaldıracak bir yasa olması gerekiyor. En başında ayrıştırıcı bir yaklaşımla 'şunlar, bunlar şu kadar, diğerleri bu kadar' şeklinde bir ayrım yapmak bence doğru değil. Belki Kürt meselesinin çözümsüzlüğünden ortaya çıkmış bir örgüt; şimdi kendisini feshediyor. 40 yıllık sonuçları var. İçeride olan, sürgünde olan, yargılanan, silahı bırakan… Bütüncül bir yaklaşımla meseleye yaklaşmak gerekiyor. Yani sonuçlarını ortadan kaldıran bir düzenlemeye ihtiyaç var.

50 yıllık bir silahlı örgütte kimin eline silah alıp almadığını nereden bileceğiz? Bunu nasıl ölçeceğiz? Bunu önerenlere aslında sormak lazım. Zaten herkes eline silah almış, katılmış da; kim kullandı, kim kullanmadı nasıl ayırt edeceğiz? İkincisi; bir örgüt kendisini feshediyorsa 'yönetici, orta kademe, alt kademe' gibi ayrımların ne anlamı kalır? Nasıl tartışılır, nasıl formüle edilir bilmiyorum ama sonuçta bunlar örgütün yöneticileridir."

"100 yıllık bir mesele halloluyor"

Bakırhan, konuşmasına şöyle devam etti:

"Dolayısıyla 100 yıllık bir mesele halloluyor. Her birimiz acı yaşadık, emin olun gözyaşlarımızı biriktirdik. Bu ülkenin her karışı aslında bu sorundan etkilendi. Fiziksel olarak etkilenmeyenler de ekonomik olarak etkilendi. Yani bu meselenin dünya kadar boyutu var. Mesele budur.

Bu meselenin çözümünde bence, geçmişimizi elbette bir yerde tutarak ama daha çok geleceği düşünerek; gençlerimizin geleceğini, ülkemizin geleceğini düşünerek; çatışmasız, silahsız, kavgasız, insanların yaşamını yitirmediği bir Türkiye'yi gerçekleştirme döneminde bu tür ayrıntılara takılmamak gerekiyor. Bunlar tartışılır, bunlara bir çare bulunabilir.

Ama beni heyecanlandıran bu sürecin kendisidir. Evet, silah olmayacak, çatışma olmayacak. Kürt'ün anası da rahat uyuyacak, Türk'ün anası da, Arap'ın da… Türkiye'de yaşayan bütün inanç ve milliyetlerden insanların aileleri rahat yaşayacak. Çocuğunu askere gönderen bir annenin, her telefon çaldığında ne hissettiğini onlara sormak gerekiyor."

"Bir daha silahın olmayacağı bir sürecin altyapısını oluşturacak yasaların çıkması sağlanmalı"

Komisyondaki partilerin rapor hazırlama sürecine ilişkin konuşan Bakırhan, şunları söyledi:

"Şimdi şöyle; aslında en başından beri oradaki tartışmalardan çıkardığımız şey şu: Her komisyonda bulunan her parti kendi raporunu hazırlayacak. Meclis Başkanı, ortaklaşılan maddeleri partilerin ortak düşünceleri olarak sunacak. Diğer öneriler ise her partinin kendi raporunda yer alacak. Bu konuda atılması gereken adımlar için de, yani yasal düzenlemelerin yapılması gerektiği için, raporlar Meclis'e gönderilecek. Mecliste ilgili komisyonlar ve ilgili bakanlıklar kendi payına düşenlerle ilgili gerekli düzenlemeleri yapar.

Aslında son aşamaya geldik. Dinlemeler yapıldı. Örgüt de zaten 5-6 adım atarak mevcut çağrıya nasıl yaklaştığını ortaya koydu. Şu anda yapılacak tek şey, partilerin raporlarını toplayıp gerçekten kapsayıcı, onurlu bir dönüşü sağlayan ve bir daha silahın, çatışmanın olmayacağı bir sürecin altyapısını oluşturacak yasaların çıkmasını sağlamak. Yani onurlu bir dönüş sağlamak gerekiyor. Amaç odaklı ve bütüncül, umut hakkı dahil olmak üzere... Yani bir meseleyi tartışıyoruz. Bir meseleyi çözmeye koyulduğumuz bu süreçte 'İçinde şu yararlanır, bu yararlanmaz, bu yararlanamaz' gibi tartışmalar bence toplumda algı oluşturmaya dönük yaklaşımlar."

"Cumhuriyet Halk Partisi'nin de sorumluluğu olan bir meseledir"

CHP ve Yeni Yol'un İmralı'ya giden heyete katılmaması üzerine sorulan soruya Bakırhan, şöyle yanıt verdi:

"Cumhuriyet Halk Partisi orada olmalı ve sormalıydı. Varsa eleştirileri yapmalılardı. Ben, tabii Cumhuriyet Halk Partisi'ne çok şaşırdım. Çünkü yönetime iddiası olan, şansı olan bir siyasi parti… 100 yıllık bir mesele; Cumhuriyet'in hemen kuruluşuyla başlayan ve aslında Cumhuriyet Halk Partisi'nin de sorumluluğu olan bir meseledir. Türkiye'nin kurucu partisi olan Cumhuriyet Halk Partisi'nin bu meseleye doğrudan dahil olması, yol açan, ön açan, katkı sunan, kapsayıcı bir yaklaşımla hareket etmesi gerektiğini düşündüğüm için çok şaşırdım. Bunlar ileride telafi edilebilir.

Günün sonunda oraya gidileceği bütün siyasi partiler tarafından biliniyordu. Bir başkasının ne diyeceğini beklemek yerine, bu önümüze geldiğinde siyasi parti olarak tutumumuz ne olmalı, bunu tartışmak siyasi partilerin kendi sorumluluğunda değil mi? Yani bu gerekçe ne kadar karşılıyor, çok emin değilim. Ama bütün gerekçelerin haklı olduğunu varsaysak bile bence oraya gidilmeli, konuşulmalı, tartışılmalıydı. Bugün de 'raporda ne var?' tartışmasını yürütmemeliydik."

"Sayın Bahçeli'nin çıkışı devrimsel bir çıkıştır"

Süreçte sürekli eleştiri yerine öneri getirilmesi gerektiğini belirten Bakırhan:

"Kimse çözüme ilişkin bir program ortaya koymuyor. Bir çözüm ortaya koymuyor. Karşılıklı olarak herkes birbirinin söylemini, pratiğini eleştiriyor. Tamam, bütün siyasi partiler açısından eksikler, yanlışlar söyleniyor. Peki doğru nedir? Doğru çözüm hangisidir? Nasıldır? Bu soruların cevabını biz Kürtler, DEM Parti olarak şaşkınlıkla izliyoruz. 'Şu şöyle olmalıydı, bize önceden haber verilmedi.' Tamam, verilmedi diyelim, kabul ettik. Verilseydi ne olacaktı? Deseydin ne yapacaktın?

Eleştiri var ama 100 yıllık bir meselede gündeme gelsin ya da gelmesin, bu süreç olsun ya da olmasın Türkiye'yi yönetme iddiası olan siyasi partilerin hazırlıklı olması gerekmez mi? Düşünün, eğitimin ya da sınavın ana konusu budur; ama ana konuya hiç girilmiyor. Ana konuya ilişkin düşünceler söylenmiyor. Sağdan soldan tali meselelerle yanıtlar dolduruluyor. Vallahi bu sınıftan, bu dersten geçilmez. Toplum bu dersten geçer not vermez.

Bence Sayın Bahçeli'nin çıkışı devrimsel bir çıkıştır. Bunu siyaset olarak söylemiyorum; biz asla böyle siyaset yapmayız. Çok önemliydi. Sayın Bahçeli'nin çıkışı ve Öcalan'ın ona vermiş olduğu yanıt bence kıymetlidir. Türkiye buradan yükselmelidir, buradan doğru ilerlemelidir. Birbirimizi döverek, birbirimizin söylemlerine takılarak… Kelimelerle, noktalarla, virgüllerle Türkiye toplumunun gündemini kaplamaya çalışanlar görülüyor. Kimse zannetmesin Kars'ta oturan, Zeri-Tekeme bir Kürt kimin ne söylediğini bilmiyor. İnsanlar çok iyi okuyor."

"Türkiye, Suriye'de kesinlikle kapsayıcı olmalı"

Bakırhan, konuşmasını şöyle tamamladı:

"Barzaniler için, Sayın Talabani için, Sayın Barzani için burada söylenenleri hatırlarsınız; hakaret edici, incitici çok şeyler yapıldı. Şimdi Cidre'ye geliyor, konferansa katılıyor; Türk yetkilileri gidiyor. Biz gittik Süleymaniye'ye gittik. En büyük altyapı, üstyapı firmaları Türkiye'den gidiyor; milyarlarca dolar para oraya akıyor. Bütün marketlerde Türkiye ürünleri satılıyor. Türkiye televizyonları izleniyor, Türkiye ilgiyle takip ediliyor. Orada bir yanılgı olduğunu Türkiye toplumu anladı.

Öcalan, 'Ben Türkiyeli bir insanım' diyor. Geçmişte bir kavga olmuştur; Türkiye'nin her karışında kan dökülmüştür. Bugün başka bir şey söyleniyor. Evet… Ona bakarsanız geçmişte birlikte bu Cumhuriyeti kurduk, bunu nereye koyacağız? Dolayısıyla, bir daha bu tür şeylerin yaşanmaması için Türkiye'nin başta Suriye olmak üzere bu süreci çözmesi bence zor değil.

Türkiye, Suriye'de kesinlikle kapsayıcı olmalı. Ya bu devlet bizim de değil mi? 25 milyon insan Türkiye Cumhuriyeti'nde… Biz Türkiye'de yaşayan Kürtler olarak diyoruz ki: 'Bizim akrabalarımız, kardeşlerimiz, aynı aşiretimiz…' Aradan bir çizgi geçmiş; bir kardeş burada, diğeri orada kalmış. Onların hakkını savunmak da senin görevin olmalı diyoruz. Bu görevi Türkiye üstlensin. Emin olun bakın belki 10 yıl sonra, 5 yıl sonra Suriyeli Kürt yetkililer buraya geldiğinde, geçmişteki bu yaklaşımlardan dolayı eksik ve yanlış yapıldığı anlaşılacaktır. Kürtler, Türkler için asla tehdit değildir. Türkiye için asla tehdit değildir."

Kaynak: ANKA / Güncel
Haberler.com
500
Haberler.com'da yer alan yorumlar, kullanıcıların kişisel görüşlerini yansıtır ve haberler.com'un editöryal politikası ile örtüşmeyebilir. Yorumların hukuki sorumluluğu tamamen yazarlarına aittir.
title