Aile mirası 300 yıllık el yazması kitabı özenle koruyor
Elazığ'da eğitimci-yazar Serdar Mirza Mollabey, 300 yıllık bir el yazması kitabı özenle muhafaza ediyor. Eserde Osmanlı dönemine ait eğitim notları ve gözlemler yer alıyor.
ELAZIĞ'da eğitimci-yazar Serdar Mirza Mollabey, dedesi ve babasından miras kalan ve yaklaşık 300 yıllık olduğu değerlendirilen el yazması kitabı özenle muhafaza ediyor. Üç farklı cildin onarılarak tek parçada toplanan eserde, Osmanlı dönemine ait eğitim notları, yolculuk gözlemleri, dualar ile şiir ve beyitler yer alıyor.
Eğitimci ve yazar Serdar Mirza Mollabey, dedesi ve babasından kendisine kalan ve yaklaşık 300 yıllık olduğu değerlendirilen üç bölümden oluşan el yazması eseri özenle koruyor. Eserde, Osmanlı döneminde medreselerde okutulan ve hoca ve talebenin uyması gereken adap kuralların yazıldığı 'Talim-i Müteallim' adlı eserin müellif el yazısıyla çoğaltılmış nüshası, döneme ilişkin eğitim notları, yolculuk gözlemleri, dualar ile şiir ve beyitler yer alıyor.
'ÇOK DUYGUSAL BİR ANLATIMI VAR'
Eserin el yazması olması nedeniyle anlaşılmasının zor olduğunu belirten Mollabey, "Kitaptan anladığım kadarıyla, 300 yıl civarında bir tarihi geçmişi var. Kitap bize babamızdan kaldı. Ona da babasından. Yani bu kitabın yazarı dedemin dedesinin babası. Kitap üç ayrı bölümden oluşuyor. Bir bölümde, medreselerde eğitim-öğretim kitabı olarak okutulan 'Talim-i Müteallim' isimli kitabın müellif el yazısıyla çoğaltmış hali var. Aynı zamanda coğrafyayla ilgili bazı bilgilerden de bahsetmiş. Eğitim hayatından, güzergahlardan ve gidiş-geliş yollarından bahsetmiş. Yazılanlardan anladığımız kadarıyla, bu bölgenin insanları daha çok Suriye ve Şam tarafına gidiyorlarmış. O da bu güzergahı izleyerek Şam bölgesine gitmiş. Orada bir süre eğitim almış. Aldığı eğitimden sonra geri dönüş yolunda Diyarbakır'a gelmiş. Diyarbakır'da 'Goros' diye tarif ettiği bir köy var. O köyde bir süre kalmış ve oradan da Bingöl'e bağlı bugünkü ismiyle Yaygınçayır köyüne geldiğini, orada bir süre ikamet ettiğini söylüyor. Tabii kitapta geçiş güzergahında gözlemlediği durumlardan da bahsetmiş. Bunun dışında bazı olaylardan da bahsediyor. Şam bölgesinde büyük bir felaketten bahsediliyor ama sebebini tam anlayamadık. Bu şekilde tarihi bilgilerden bahsediliyor. Diğer bölümde daha çok ailesine, geçmişine ve soyundan gelenlere dua etmektedir. Üçüncü bölümde ise şiirler, beyitlerden oluşuyor. Kitapta Arapça, Osmanlıca ve Farsça cümlelere rastladım. Aynı zamanda kullandığı kelimelerden anladığım ve tasvirlerden anladığım kadarıyla, entelektüel birikimi ileride olan bir isim ve çok duygusal bir anlatımı var" dedi.
'BİR İKİ HOCAM DIŞINDA OKUYABİLENİ GÖRMEDİM'
Eserin zarar gören kısımlarının onarılıp yeniden bir araya getirildiğini ifade eden Mollabey, "Bölgenin halkından, bölgede rahatsız olduğu bazı durumlardan da bahsetmiş. Bazı olumsuz tartışmalar yaşanmış bölgede. O da bundan dolayı hüzünlenmiş ama bu hüznünü tekrar duaya çevirmiş. 'Allah'ım onlar bilmiyorlar, onlar haset ettiler. Namazı, orucu, zekatı terk ettiler. Birbirlerini kırdılar. Ama onlar bilmiyorlar. Sen yine de onlara merhamet et, onları affet, onları bağışla, onları cennetine dahil et. Ama cehennemin kapısından da geçir ki cehennemin ne kadar zor olduğunu görsünler' şeklinde bir dua da görmüştüm. Yani kitap elime geçtiğinde zamanın verdiği yorgunluk onda da görünüyordu. Bayağı bir yıpranmıştı. İnfaz koruma memuru olarak çalışan bir arkadaşıma verdim. O yaprakların tamamını onarıp, çürüyen kısımların tamamını kesti. Tadilat gerektirilen kısımlarını onardı. Onardıktan sonra da yeniden bir araya getirerek bana teslim etti. Teslim aldıktan sonra bazı alimlere okutmak için bazı aralıklarla bir araya geldim. Bazı kısımlarını okuyabildik ama çok vakit gerektiriyor. Çünkü el yazması eser. Elazığ'da bir iki hocam dışında okuyabileni görmedim. Çünkü zor bir dil ve el yazısı ile yazılmış" diye konuştu.















