Haberler

Hasan Hüseyin Korkmazgil şiirleri - Kısa Hasan Hüseyin Korkmazgil şiirleri

Güncelleme:

Cumhuriyet döneminin önemli edebiyatçılarından biri olan Hasan Hüseyin Korkmazgil, öğretmenlik görevi sırasında Nazım Hikmet'in şiirlerini okuduğu gerekçesiyle öğretmenlikten atıldı. Memleketine dönerek; arzuhalcilik, tabela ve portre ressamlığı, inşaat işçiliği, okuma yazma bilmeyenlere mektup yazarak, yaparak geçimini sağladı. İşte Hasan Hüseyin Korkmazgil şiirleri - Kısa Hasan Hüseyin Korkmazgil şiirleri

Toplumcu-gerçekçi şiirin önde gelen temsilcilerinden biri olan Hasan Hüseyin Korkmazgil, siyasi eylemlere katıldığı gerekçesiyle Türkiye Komünist Partisi (TKP) davasından 3 yıla mahkum edildi. Cezasını çektikten sonra, üniversite mezunu olmasına rağmen askerlik görevini er olarak ve 27 ay süreyle yaptı. İşte Hasan Hüseyin Korkmazgil şiirleri

HASAN HÜSEYİN KORKMAZGİL ŞİİRLERİ

En güzel 15 Hasan Hüseyin Korkmazgil şiiri

1. Anama Sitem

anama sitem

anam benim

güzel anam

ana can

ne vardı elini çabuk tutacak

beni böyle apar topar

sokaklara savuracak ne vardı

sen de güzeldin elbet

insanın anası güzel olmaz mı

güzeldin elbet

güzeldin de anacan

şimdikiler bir başka

şimdikiler felâket

hele bir bak şu kızlara

anacan

bak da salâvat getir

çevir oku kitap kitap

resim resim as duvara

bas bağrına bir kucak gül

2. Bir Örnek İnsan Portresi

demek hiç aç kalmadın sen öyle mi

açıkta kalmadın ha?

kirinden gömleğinin

dirseğinin yamasından

eziklik duymadın ha?

bravo be

aşk olsun şu adama vallahi!

demek hiç sövmediler anana avradına

hiç kimseye sövmedin ha?

bir gececik olsun çekip kafayı

şakır şakır oynamadın

hıçkırarak ağlamadın öyle mi?

bravo be

aşk olsun şu adama vallahi!

3. Çocuktan Al Haberi

çocuktan aldım haberi

yakın, diyor

güzel, diyor

dopdolu, diyor

iştecik, şuracıkta

iştecik yolu, diyor

çocuktan aldım haberi

iyi, diyor

açık, diyor

kurtuluş, diyor

iştecik, şuracıkta

koş birazcık koş, diyor

çocuktan aldım haberi

oh, diyor

tatlı, diyor

sıcacık, diyor

iştecik, şuracıkta

diren azıcık, diyor

koştuk direndik yorulduk

düştük anılar ırmağına ey çocuk

bak işte kan içinde yumruklarımız

belki senin hakkındır mutluluk.

4. Ağustos Şiiri

Yüreğim sızlıyor bu roman iyi bitmeyecek

Beterin beteri var diyenlere inanmıyorum

Hep böyle havalar besler fırtınaları

Korkarım bu mavi ışık çabuk sönecek

Duymazdım durgun suların bezgin türkülerini

Alışmak ölümün bir başka adıymış bilmezdim

Bir yangın sonu yorgunluğu yakıyor avuçlarımı

Bir rüzgar kulaklarımdan hiç eksilmiyor

Esirgenmiş bir dünyada müthiş yalnızım

Geri dönsen bile ben artık o ben olmayacağım

Yüreğim sızlıyor bu roman iyi bitmeyecek…

5. Akarsuya Bırakılan Mektup

Gitme, sonbahar oluyorum, sonrası hiç

Ağaçlar bükmesinler n'olursun boyunlarını

Neden akşam oluyorum tren kalkınca

Kırlangıçlar birdenbire çekip gidince

Mendiller sallanınca neden tıkanıyorum

Öyle çok acımasız ki, öyle birdenbire ki

Az önceki çiçekler nasıl da diken diken

Gitme, sonbahar oluyorum, sonrası hiç.

O sularda çimdik, bitti; köprüleri geçtik, bitti

O elmanın tadı orda, o kuş çoktan öttü, bitti

Artık çocuk değiliz, susarak da bir şeyler diyebiliriz

Günler devlet alacağı, yıllar bir kadehçik buzlu rakı

Oyunlar oyuncaksı, oyuncaklar eski şarkı

Kavaklara oklu yürek çizip duran o çakı

Nerde şimdi, nerde şimdi, nerde o kan sarhoşluğu

Gitme, sonbahar oluyorum, sonrası hiç.

6. Diplomasi

kurt kuzuya gel gel dedi kuzu gitmedi gitti

kuzuyu kurt yedi gitti vallahi iyi etmedi

bunu gördü bir tilkicik alıverdi paçasını pilicin

bay horoz çöplükteydi öttü de öttü

bu yıkıntı yıkılırsa kimler gelip kaldıracak

sen ben yine bizim oğlan ortalığı süpürecek

çakal helva pişirecek tilki uyak düşürecek

kardeşlik eski türkü sonu gelmedi gitti

birleştiler buluştular söyleştiler sözleştiler

ne tükenmez laf ambarı masal bitmedi gitti

oğlan kıza gel gel dedi kız gitmedi gitti

'bülbül güle gül bülbüle yar olmadı gitti'

diplomasi diye bir şey diye bir şey diplomasi

kurt kuzuyu yedi gitti pilici sevdi tilki

kız oğlana gel gel dedi oğlan gitmedi gitti

kız uçtu başkasına bu iş de burda bitti

ingilizce 'the end'

türkçesi 'bitti'

7. Dar Açı

anlatmak istedikçe her şeyi birden yitiriyorum

bir kutup yıldızı bir ben bir dinmeyen ağrılarım

yapayalnız kalıyorum birden güzelim

ve müthiş ağlamak istiyorum

gecenin kanatları kırık bir saati var bilmem bilir misin

ölüm korkusu alkol gibi yayılır damarlara

sakin o saatte sokaklara çıkma

denize bakma

karanlığa

yıldızlara bakma sakin

o saat

iste güzelim o saat

ölüm, o ateş kuşu

ölüm; o mavi düğüm

denizkızlarının türküsünü söyler

ben yalnızım

orkestrada kırık bir saz

kanayarak koşan bir kurt

yüreğim dağ başında unutulmuş vakur bir bayrak yırtılırcasına

bir kutup yıldızı bir ben bir dinmeyen ağrılarım

çiftleşen kuşların böceklerin insanların yalnızlığı

ve müthiş ağlamak istiyorum

Bu arada şiirden hiç kopmadı. İlk şiiri 1959'da Dost dergisinde çıktı. Ayrıca yazdığı iki oyun da radyoda piyes oldu.

8. Efendiler

yoktu yok

ve tarla sınırlarında kan vardı

analar en güzel çocuklarını

çocuklar yüreklerini

ve silah hiçbir zaman

böylesine kutsal olmadı

yoktu yok

ve bıçak dayanmıştı kemiğe

açlıkta işsizlikte ezilmişlikte

kim söyler bu türküyü kim düzer bu ağıdı kim

kocaman eller midir bu bağlamalarda

efendiler efendiler efendiler!

bütün davullar gülünç

bütün silahlar saçma

onlarla gitti o davullar, şimdi yok

onlarla kaldı o silahlar, şimdi var

efendiler efendiler efendiler!

yoktu yok

bir sömürge havasıydı aşk diye damarlarda

ve bütün sınırlarda kan vardı

bir ekmek bulup bölüştüler

bir türkü bulup bölüştüler

ve sokaklarda dolaştırma için özgürlüğü

ve vatanı anavatan yapmak için bir anda

efendiler efendiler efendiler!

kim söyler bu türküyü kim düzer bu ağıdı kim

ve kim varmış barışa elyordamıyla

yoktu yok

verecek hiçbir şeyleri yoktu yüreklerinden başka

ve barışın demir kapılarında sıkılmış yumrukları

toprağı sürer gibi demiri döver gibi dövüştüler

düştüler

bir gün yine kalkmak için ayağa

ve bu çetin kavganın

Mustafa Kemal dedik adına

efendiler efendiler efendiler!

9. Demedim ki

Bu kenti sevdim dedim

Benim olsun demedim ki

Sevdim dedimse akşam kızıllığını

Gönlüm gibi akıp giden şu çayı

Şu ormanı şu denizi şu dağı

Benim olsun demedim ki

Vuruldumsa gözlerinin gül bahçesine

Yürek çizen şimşeklerse kaçamak bakışları

İşte buna sevmek derler dedimse

Çattımsa acıların en güzeline

Yedirdimse uykuları o tatlı kuşa

Benim olsun demedim ki

Bu akşam kan kırmızı şarap istiyor canım

Bu akşam dünyanın bütün şarkılarını

Bu akşam dünyanın bütün özlemlerini

Bu akşam beni yalnız bırakın

Bu akşam yalnızca onu düşüneceğim

Onu ve kendimi yalnızca

10. Aşk Şiiri

Sen aşk şiiri yazamazsın Hasan Hüseyin

Çünkü aşk şiirden önce gelir sende

Oysa şiir önünde gitmelidir her şeyin

Sen aşk şiiri yazamazsın Hasan Hüseyin

Çünkü aşk

Kavganın içindedir

Çünkü sen

İçindesin kavganın

Elmayı kokusundan

Güvercini biçiminden soyutlamaktır

Yaşamak denilen kavgayı aşksız düşünmek

Sen aşk şiiri yazamazsın Hasan Hüseyin

Çünkü sen

Gagasından tutup kuşu

Öt kuşum öt kuşum demiyorsun

Çünkü sen

Yedirip çiçekleri ineğe

Koklayıp gerisini ineğin

Kok çiçeğim kok çiçeğim demiyorsun

Öpüşmek başka şeydir yiğidim

Öpüşmeyi düşünmek başka

Sevişmek başka şeydir güzelim

Sevişmeyi düşünmek başka

11. Bir Oğlum Olacak Adı Temmuz

bir oğlum olacak adı temmuz

uykusuz

korkusuz

beter mi beter

ben beynimi satarak yaşıyorum

o benden proleter

bir oğlum olacak adı temmuz

karataşın göbeğinde aşk

karataşın göbeğinde barış

karataş çatladı çatlayacak

bende bitmeyen kavga

onda yeniden başlayacak

bir oğlum olacak adı temmuz

öfkede benden fırtına

sevgide deniz

ne samanyollarının ulu kervanları susuzluğumun

ne kutup şafaklarında tanrılaşması ilkelliğimin

temmuz gibi sıcak ve bereketli

temmuz gibi uçsuz bucaksız

12. Filizkıran Fırtınası

gün doğmadan başladı filizkıran fırtınası

evler yemen türküsü

sokaklar seferberlik

öyle bir gariplik ki

öyle bir tedirginlik

yaz başında güz sonrası

ayvalar çiçekteydi

güller daha tomurcuk

açıl demişti güneş

açılmıştı kıraçta kış elmaları

çözül demişti güneş

çözülmüştü yılanlar karanlık odalarında

dallarda yuvalar tüy kokuyordu

düğün çiçekleri şenlikli

gün doğmadan başladı filizkıran fırtınası

ne dal kaldı ne tomurcuk

yerden yere çaldı otları ağaçları

insan yüzlü bir korkuluk

üşüdüm dünyalarca

baskın yemiş bir kent gibi üşüdüm

sergen etti filizleri sapsarı bir karanlık

bahardan kışa düştüm

13. Acıyı Bal Eyledik

kahrolasın demiyorum

kahrolma da

gör beni

kanadık toprak olduk

çekildik bayrak olduk

döküldük yaprak olduk

geldik bugüne

ekmeği bol eyledik

acıyı bal eyledik

sıratı yol eyledik

geldik bugüne

ekilir ekin geliriz

ezilir un geliriz

bir gider bin geliriz

beni vurmak kurtuluş mu

kör olasın demiyorum

kör olma da

gör beni

14. Anılar Irmağının Kıyısında – 1

kavaklar ışıldardı batıya karşı

küskün dağlar gülkurusu

yazılar kızıltılı

öyle çetin öyle hırçın bir çağdı ki öyle o

sevmek yangın uğultusu

sevilmemek yangındı

kavakların arkasında bir evdi

mor patiska perdeleri oyalı

gözalıcı kumrallığı akşamüstleri

eşsiz bir çağlayandı

ayrılmazdı pencereden bütün bir yaz

aradığı o şehzâde kimbilir kimdi

hem severdik o çiçeği delicesine

hem de sevmez görünürdük

çocukluk işte

kapışmamız sanki bir başka nedendendi

yoksulluk dağ başında yalın ayak keloğlan

varsıllıksa subaşında bir devdi

15. Anılar Irmağının Kıyısında -2

yuvasız bir atmacaydı sevmek belki de

döner ha dönerdi de taa yukarlarda

konamazdı bir yerlere

amaçsız bir yolculuktu sevmek

bir sürekli kaçmaktı kendi kanatlarından

gidip gidip dönmekti hep aynı yere

topu bulutlara tepmekti sevmek

çıplak atı deliduman sürmekti yazılarda

ağaçların tepesine çıkıp inmekti sevmek

kovalarla şarap içip o dinginlikte

tabanca yumruk bıçak

düğünlerde kıyasıya halay çekmekti sevmek

Kaynak :

Kaynak: Haberler.com / Gündem

Hasan Hüseyin Korkmazgil Haberler

500
Yazılan yorumlar hiçbir şekilde Haberler.com’un görüş ve düşüncelerini yansıtmamaktadır. Yorumlar, yazan kişiyi bağlayıcı niteliktedir.
title