Bakan Fidan: Ticaret Gemilerinin Vurulmasını İstemiyoruz. Bu, Savaşın Tırmanması Anlamına Geliyor
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, Karadeniz'deki tanker gemilerine yönelik saldırılara ilişkin, "Sadece Ukraynalı dostlarımızla değil, Rus tarafıyla da aynı endişeleri gündeme taşıdık. Büyükelçileriyle görüştük. Bizim için çok hassas bir husus. Ticaret yollarının hedef alınmasını istemiyoruz. Ticaret gemilerinin vurulmasını istemiyoruz. En baştan beri bizde kaygı uyandıran hususlardan biriydi bu. Bu, savaşın tırmanması anlamına geliyor hem coğrafi anlamda hem de metodoloji çeşitlenmesi anlamında" dedi.
(ANKARA) - Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, Karadeniz'deki tanker gemilerine yönelik saldırılara ilişkin, "Sadece Ukraynalı dostlarımızla değil, Rus tarafıyla da aynı endişeleri gündeme taşıdık. Büyükelçileriyle görüştük. Bizim için çok hassas bir husus. Ticaret yollarının hedef alınmasını istemiyoruz. Ticaret gemilerinin vurulmasını istemiyoruz. En baştan beri bizde kaygı uyandıran hususlardan biriydi bu. Bu, savaşın tırmanması anlamına geliyor hem coğrafi anlamda hem de metodoloji çeşitlenmesi anlamında" dedi.
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, Katar Dışişleri Bakanlığı'nın ev sahipliğinde Doha'da düzenlenen 23.Doha Forumu'ndaki "Newsmaker Interview" oturumuna katıldı. Fidan, sunucunun, "Suriye'de hızlı gelişmeler yaşandı. Geriye dönüp baktığınızda en büyük korkunuz neydi? Suriye'de o noktada meydana gelebilecek olaylarla ilgili en büyük korkunuz neydi" soruları üzerine şu değerlendirmeyi yaptı:
"Suriye bizim için her zaman çok önemli bir ülke olmuştur. Komşu ülkemizdir. 900 kilometreyi aşkın kara sınırımız var Suriye ile. Suriye'de ve Irak'ta her ne olursa olsun bu olanların etkilerini derhal Türkiye'de görüyoruz. Dolayısıyla Suriye'de patlak veren olayların Türkiye'ye dönük çok büyük etkisi oldu. Emniyet açısından, güvenlik açısından, mülteci krizi açısından, ekonomi, sınır sorunları açısından ve pek çok bakımdan çok büyük bir etkisi oldu Türkiye üzerinde.
Ancak daha önemlisi Türkiye belirli yükleri taşıyabilecek bir ülke. Suriye'de insanlık trajedisi gerçekleşti. Bu dayanılmaz idi bizim için. Bu nedenle Cumhurbaşkanımız Sayın Erdoğan bir açık kapı politikası benimsedi. Zalim Esad rejiminden kaçan milyonlarca insana, evlerini, yurtlarını terk ederek kaçan insana kapılarımızı açtı. Suriye rejimine İranlılar, Ruslar çok büyük destek verdi ve 2016 ve 2017 yılları çok zor yıllardı. Artık uluslararası toplum muhalefete destek vermeyi bıraktı. Katar ve Türkiye yalnız bırakıldı Suriye muhalefetine destek konusunda. Çünkü Amerikalılar ve Batı bazı çevrelerden tavsiye alıp Suriye'deki muhalefet yerine PKK'ya yardım etme tavsiyesi almışlardı."
"Türkiye'nin çıkarlarına aksi yönde konuşlandırılmış bütün unsurların çıkarılması gerekiyor"
"SDG kuvvetlerinin Suriye ordusuna nasıl entegre olması gerektiğini düşünüyorsunuz" sorusu üzerine Fidan, şu yanıtı verdi:
"Biz çok tutarlı bir şekilde şunda ısrarcı olduk. SDG'den ne istediğimizi açık bir biçimde ifade ettik. Şam hükümeti beklentilerini açık bir biçimde dile getirdi aynı şekilde. Bizim açımızdan çok önemli olan birkaç husus var. Suriye hükümeti ve SDG kendi aralarında bir anlaşma yapabilirler. Çünkü Suriye hükümeti egemen bir hükümettir, kendi anlaşmalarını yapabilir. Ancak PKK söz konusu olduğunda SDG içerisinde bazı unsurların bulunduğunu biliyoruz ve hedeflerinin Türkiye'ye karşı mücadele yürütmek olduğunu biliyoruz. Dolayısıyla Suriyeli olmayan unsurların SDG'den çıkarılmasını istiyoruz. Irak'tan, İran'dan, Türkiye'den katılan unsurların derhal ayrılmasını istiyoruz. Güzel bir başlangıç olur.
İkincisi ise Türkiye'nin çıkarları ve güvenliğine aksi yönde konuşlandırılmış bütün unsurların çıkarılması gerekiyor. Daha büyük çaplı ve daha teknik değerlendirmeler yapılacaktır Şam'da. Zira kolay bir süreçten bahsetmiyoruz. 50-60 bin kişilik birimlerin yeni oluşturulan bir orduya dahil edilmesi sürecinden bahsediyoruz. Bu sürecin iyi niyetle yürütülmesi gerekiyor. Ortak bir perspektif, ortak bir gelecek ışığında hareket edilmesi gerekir. Eğer SDG sadece prosedürel, sembolik bir süreç peşindeyse dünyanın geri kalanına entegrasyon sürecine katıldıkları izlenimini uyandırmayı amaçlayıp, gerçekte somut adımlar atmıyorlarsa bu inandırıcı olmaz. Bu nedenle biz gerçek bir angajman bekliyoruz her iki taraftan da."
" Suriye'de bir rol oynayabileceğini düşünüyorum"
Bakan Fidan, "PKK lideriyle Abdullah Öcalan ile görüşmeler yürütüyorsunuz. Bir anlaşmanın sağlanması yönünde bir rol oynayabilir mi" sorusu üzerine Fidan şu yanıtı verdi:
"Bir rol oynayabilir. 2009-2013 yıllarında MİT Başkanlığı görevi yürütürken PKK lider kadrosuyla angajmanlarım oldu, görüşmelerim oldu. Belirli bir noktaya varmaya çalıştık. Esasında bir ortak anlayışa ulaşmaya çok yaklaştık. Aslında ulaştık da fakat PKK terk etti bu ortak anlayışı Suriye sebebiyle. Bu geçmişte kaldı her halükarda. Ancak tarih tekerrürden ibaret biliyorsunuz. Özellikle Suriye'de bir rol oynayabileceğini düşünüyorum ancak bir rol oynamak ister mi yoksa bunu bir kaldıraç olarak mı kullanmak isteyecek bilmiyoruz."
"Trump hükümetinden beklentilerimiz var"
Fidan, "Donald Trump'ın Benjamin Netanyahu'dan bütün birliklerini geri çekmesini isteyecek mi yoksa bu tampon bölge fikrini mi benimseyecek Amerikalılar size" sorusu üzerine, "Netanyahu ile çok kapsamlı bir telefon görüşmesi gerçekleştirmeli çünkü Orta Doğu'da barışın öncülüğünü yapan Trump hükümeti ve sürecin sahibi de Trump hükümeti. Dolayısıyla çok beklentimiz var onlardan. Sağlanmış olan ateşkes başarısızlığa uğrayabilir çünkü ateşkes ihlallerinin, İsrailliler tarafından gerçekleştirilen ateşkes ihlallerinin gerçekten tarif edilemez düzeyde olduğunu söylemek gerekiyor. Süreç durma noktasına neredeyse gelmek üzere. Bu nedenle Başkan Trump Netanyahu ile detaylı bir görüşme gerçekleştirecektir" ifadelerini kullandı.
"Kendileri birlik gönderebilmek için Türkiye'nin varlığını istiyorlar"
"'Türkiye, Uluslararası İstikrar Gücü'ne elinden gelen katkıyı sunmaya hazırdır' dediniz, bir önceki oturumda söylemiştiniz. İsrail'in sizin katılımınızı veto etmesi hususuna ne diyeceksiniz" sorusunu Fidan, "Uluslararası İstikrar Gücü'nde olunması hususunda şunu söylemek gerekiyor. Biz orada kolaylaştırıcı bir rol oynayabiliriz, meşruiyetlerini artırabiliriz ve halkın desteğini de alacağız. Endonezya, Azerbaycan, başka Müslüman, Arap ülkelerle de yakın çalışıyoruz. Onlar da böyle bir tablo görmek istiyor. Kendileri birlik gönderebilmek için Türkiye'nin varlığını istiyorlar" ifadeleriyle yanıtladı.
"İsrail Gazze açısından, Gazze de İsrail için bir tehdit olmamalı"
Fidan, Gazze ile ilgili devam sorusu üzerine şöyle konuştu:
"Daha önce de ifade ettiğim gibi aslında son derece gerçekçi davranmamız gerekiyor. Öncelikle neye ihtiyacımız var? En başta ihtiyaç duyduğumuz şey İsrailliler ile Filistinliler arasındaki savaşı durdurmak. Bu nedenle Uluslararası İstikrar Gücü'nü varlığına ihtiyacımız var. İsraillileri, Filistinlileri sınırda birbirinden ayırması gerekiyor çünkü birbirlerine saldırmasınlar istiyoruz. Öncelikli olarak savaşı durdurmanın yolu bu diye düşünüyoruz. Tekrar çatışmanın başlamasının önüne geçmenin yolu bu diye düşünüyoruz. Fakat Uluslararası İstikrar Gücü'nden, şu ana kadar İsrail güvenlik güçleri tarafından tamamlanmamış bir görevin de tamamlanmasını bekliyoruz aslında.
Barış Planı'nda başka hükümler de var. Bu hükümler Gazze'deki güvenlik, emniyet güçleri, görev ve sorumluluklarla alakalı. Bu iki tarafı birbirinden ayırabilirsek ancak diğer meseleleri, Gazze içindeki diğer meseleleri ele alabiliriz. İsrail bir tehdit olmamalı Gazze açısından. Gazze de İsrail için bir tehdit olmamalı."
"Silahsızlanma, sürecin ilk adımı olamaz"
Bakan Fidan, Hamas'ın silahsızlandırılmasına ilişkin soru üzerine şu değerlendirmeyi yaptı:
"Süreçte atılacak ilk adım bu olamaz. Silahsızlanma, sürecin ilk adımı olamaz. Her şeyi olması gereken sırayla yapmamız gerekiyor. Gerçekçi olmalıyız, bunu söylüyorum. Bir sorunu gizlemek ya da göz ardı etmek değil bu, başarılı olmak istiyorsak gerçekçi olmalıyız. Uluslararası İstikrar Gücü'nü öncelikli olarak konuşlandırmamız gerekiyor. Filistin'in emniyet güçlerinin inşa edilmesi gerekiyor ve aşamalı olarak idareyi ele almamız gerekiyor. Polislik görevini, emniyet görevini Hamas'tan almamız gerekiyor ki insani yardım rahat bir şekilde Gazze'ye akabilsin. Normal bir hayat tesis etmemiz gerekiyor, insanlara umut vermemiz gerekiyor ki bu görev aktarımı işini görüşebilelim."
"Hiç kimse İsrail'i durduramıyor gibi görünüyor"
Fidan, Gazze için "Garantörlük konumunu nasıl değerlendireceksiniz" sorusunu şöyle yanıtladı:
"Şunu düzelteyim: Garantör olarak hiçbir yerde adımız geçmiyor. Üç ülkeyle birlikte imzacıyız, Barış Planı'na imza attık, Katar ve Mısır ile birlikte. Garantör olmakta bir sakınca görmüyoruz. Garantörlük sorumluluklarını taşımakta bir sakınca görmüyoruz. Ancak işaret ettiğiniz hususta haklısınız. Her gün ihlallerin yaşanması barış sürecinde, ateşkes sürecinde, ateşkesin her an durabileceği, sona erebileceği anlamına gelebilir. Çünkü hiç kimse İsrail'i durduramıyor gibi görünüyor ve tam olarak savaşın başından bu yana yaşadığımız problem de bu. Sahada güvenilir bir güç, mekanizma, yapı olmadıkça hiç kimse bu güç kaldıracını İsrail'e karşı kullanamıyor. Sadece ABD İsrail'i durdurabildi. Sadece belirli sayıda ülke bir araya gelerek Amerikan hükümetini ikna edebildi. Bir zincirleme reaksiyon yaşandı. Biz Amerikalılarla konuştuk, onlar sorunun ağırlığını kabul ettiler.
İsraillileri, Netanyahu'yu tek başlarına bırakırsak, akıllarında tek bir şey var, Gazze'ye girmek, Gazze'yi Filistinlilerden arındırmak. İki metodolojileri var bununla ilgili olarak. ya Gazze'yi yaşanamayacak bir yere dönüştürmek ki böylece geri kalan Filistinlileri de başka bir yere yollayabilsinler, hepsini yerinden etmiş olacaklar. ya da şu ana kadar yaptıkları gibi Filistin nüfusunu öldürmeye devam edecekler, tamamını ortadan kaldırana dek."
"Mevkidaşlarımla bu konuyu ele aldım"
Bakan Fidan, "Türkiye'ye yakın noktada gemilere yapılan saldırıların korkutucu olduğunu söylediniz. İnkar edildi bu saldırılar. Ukraynalıların Türkiye'ye yakın gemilere saldırmayacağıyla ilgili verilen güvenceler sizi ikna etti mi" sorusu üzerine şunları kaydetti:
"Ukraynalı dostlarımızla bu konuyu gündeme taşıdık. Sadece Ukraynalı dostlarımızla değil, Rus tarafıyla da aynı endişeleri gündeme taşıdık. Büyükelçileriyle görüştük. Her iki başkentteki mevkidaşlarımla bu konuyu ele aldım. Bizim için çok hassas bir husus. Ticaret yollarının hedef alınmasını istemiyoruz. Ticaret gemilerinin vurulmasını istemiyoruz. En baştan beri bizde kaygı uyandıran hususlardan biriydi bu. Bu, savaşın tırmanması anlamına geliyor hem coğrafi anlamda hem de metodoloji çeşitlenmesi anlamında."


















