2026 Yılı Bütçesi Plan ve Bütçe Komisyonu'nda... Saruhan Oluç: Türkiye'nin Yeni Bir Anayasaya İhtiyacı Var

Güncelleme:
Facebook'da Paylaş Twitter'da Paylaş WhatsApp'da Paylaş Google News'de Paylaş

DEM Parti Antalya Milletvekili Saruhan Oluç, Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu'nun görevinin herhangi bir anayasa tartışması yapmak olmadığını belirterek "Biz de aynı kanaatteyiz ama Kürt sorununun demokratik, barışçı çözümü için mutlaka günün birinde bu komisyon dışında elbette anayasa tartışmasına, anayasal düzenlemelere ve Türkiye'nin aslında yeni bir anayasaya ihtiyacı olduğunu hep dile getirdik. Artık 1982 Anayasası'nın üzerinden 43 yıl geçti ve bu darbe anayasasından Türkiye'nin kurtulması ve demokratik, özgürlükçü, eşitlikçi bir anayasaya, sivil bir anayasaya sahip olması büyük önem taşıyor" dedi.

(TBMM) - DEM Parti Antalya Milletvekili Saruhan Oluç, Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu'nun görevinin herhangi bir anayasa tartışması yapmak olmadığını belirterek "Biz de aynı kanaatteyiz ama Kürt sorununun demokratik, barışçı çözümü için mutlaka günün birinde bu komisyon dışında elbette anayasa tartışmasına, anayasal düzenlemelere ve Türkiye'nin aslında yeni bir anayasaya ihtiyacı olduğunu hep dile getirdik. Artık 1982 Anayasası'nın üzerinden 43 yıl geçti ve bu darbe anayasasından Türkiye'nin kurtulması ve demokratik, özgürlükçü, eşitlikçi bir anayasaya, sivil bir anayasaya sahip olması büyük önem taşıyor" dedi.

TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu, AK Parti Samsun Milletvekili Mehmet Muş'un başkanlığında toplandı. Komisyonda; TBMM, Kamu Denetçiliği Kurumu ve Sayıştay'ın bütçeleri görüşülüyor.

Oluç: "Çok alakasız konular bir torbanın içine dolduruluyor"

DEM Parti Antalya Milletvekili ve Komisyon Sözcüsü Saruhan Oluç, Plan ve Bütçe Komisyonu'nun torba yasalardan en muzdarip komisyon olduğuna dikkat çekerek şunları söyledi:

"Çalışmaktan şikayet ettiğimiz için bunu söylemiyorum fakat şöyle bir tuhaflık oluyor zaman zaman. Bazı torba yasalar gerçekten diğer ihtisas komisyonlarını ilgilendiren konuları kapsıyor ve biz uzmanlık alanımız olmayan konularda tabiri caizse ahkam kesmek zorunda kalıyoruz. Bu doğru bir şey değil. Hatta bir keresinde Sayın Muş da hatırlar, dört ayrı ihtisas komisyonundan, 'Biz bu konudaki çalışmayı yapamıyoruz' diye resmi olarak yazı göndermişler. Niye yapamıyorlar? Zamanları mı yok? Çok mu işleri yüklü? Gerekçe de yok ama sonuçta dört ayrı komisyonun yapması gereken işi Plan Bütçe Komisyonu yaptı. Demokratik de olmuyor. Liyakat açısından da baktığımızda eksik bir durum oluyor. Bu meselenin gerçekten değişmesi gerekiyor. Tamam şu konuları anlıyorum. Birbirine yakın meselelerle ilgili zaman zaman torba yasalar kullanılabilir fakat burada artık iş abartılmış vaziyette. Çok alakasız konular bir torbanın içine dolduruluyor."

Soru önergeleri ve araştırma önergelerinin çeşitli gerekçelerle iade edilmesini eleştiren "Bazen hakikaten gözden kaçan yanlar olabiliyor. Değişiklik yapılmasını biz de uygun buluyoruz ve bu değişiklikleri zaman zaman yapıyoruz fakat bazı önergeler ya da şerhler öyle itirazlarla geri gönderiliyor ki neden sorusunu sormamız gerekiyor. Yasalar nedeniyle hakikaten söylenmemesi gereken laflarsa bunlar geri gönderilmesi ve burada düzeltme talep edilmesi doğru bir şey olabilir ama yasa anlamında bir sınırlama, bir yasak, olmayan şeyler geri gönderiliyorsa keyfiyet ortaya çıkıyor. Daha vahim olanı milletvekillerinin düşünce ve ifade özgürlükleri sınırlanmış oluyor. Mesela asimilasyon lafının kullanılması rahatsızlık yaratıyor ve bu geri gönderiliyor. Bu tarihsel bir kavram. Türkiye'de asimilasyon lafının kullanılması yasak değil. Zaman zaman Cumhurbaşkanı da bu sözü kullandı" diye konuştu.

"Darbe anayasasından Türkiye'nin kurtulması ve sivil bir anayasaya sahip olması büyük önem taşıyor"

Oluç, Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu'nun görevinin herhangi bir anayasa tartışması yapmak olmadığına değinerek "Biz de aynı kanaatteyiz ama Kürt sorununun demokratik barışçı çözümü için mutlaka günün birinde bir bu komisyon dışında elbette anayasa tartışmasına anayasal düzenlemelere ve Türkiye'nin aslında yeni bir anayasaya ihtiyacı olduğunu hep dile getirdik. Bunu bir kez daha ifade etmiş olayım. Artık 1982 Anayasası'nın üzerinden 43 yıl geçti ve bu darbe anayasasından Türkiye'nin kurtulması ve demokratik, özgürlükçü, eşitlikçi bir anayasaya, sivil bir anayasaya sahip olması büyük önem taşıyor. Bu konularda da inşallah bu Meclis'te iyi bir çalışma yapılır. Sizin de bu konuda önemli katkılarınız olacağını inanıyoruz" dedi.

Aydeniz: "Bu yasama yasama şekli adalet ve temsil ilkesini yok sayıyor"

DEM Parti Mardin Milletvekili Salihe Aydeniz, 2026 yılı Bütçe Kanun Teklifi'nde kadınlar, gençler ve emekçilerin yer almadığını vurgulayarak "İçinde bulunduğumuz ağır koşullara uygun topluma nefes aldıracak gerçek bir bütçeden maalesef bahsedemiyoruz. Bu ülkeye umut olabilecek bir bütçe için herkesin elini taşın altına koyması gerektiği tarihsel bir sorumluluğu var. Bu yılki bütçenin de bu tarihsel sorumlulukla yaklaşılarak yapılması gerekiyor ama maalesef bugün burada gördüğümüz bu dinin merkezi, tek değil, eşitsiz bir düzenin bölgesinde hazırlanan her bütçe adaletsizliği derinleştiriyor maalesef. Farklı kimlikleri, kültürleri ve dilleri yok sayıyor. Yoksulluğu ve ayrımcılığı yeniden üretiyor yaklaşımlar. Bütçe artık Meclis'te müzakere edilen bir belge değil" diye konuştu.

Bütçe Kanun Teklifi'nin tek taraflı olarak kurgulanan bir metin ve belgeye dönüştüğünü belirten Aydeniz, "Plan ve Bütçe Komisyonu'nun çalışmaları göstermelik kalmış durumda. Sendikaların, meslek örgütlerinin, demokratik kitle örgütlerin ve yerel yönetimlerinin görüşleri yansımamıştır. Halkın bütçesine halkın sesi yansımamıştır. Bütçe hakkı hakkı halktan kopartılmıştır" dedi.

Aydeniz, geçen dönemde onlarca maddeden oluşan torba yasaların Meclis'ten geçtiğini söyleyerek "Adeta her bakanlığın, her alanın sorununu yüzeysel bir şekilde bir torbaya doldurup her bir torbalardan onlarca cin çıkarma meselesine dönüştürüldü. Yasama süreci bu şekilde aslında manipüle edildi. Örneğin 22 Haziran 2025'te genel kurulda kabul edilen 80 maddeli kanun bir torba kanunu ve birçok bakanlık bunun içinde yine Zeytinciliği Koruma Kanunu, Mera Kanunu, Orman Kanunu ve Çevre Kanunu gibi birçok farklı alanın bir arada olduğu bir kanun teklifiydi. Bu yasama yasama şekli adalet ve temsil ilkesini yok sayıyor. Bu halkın gözünde Meclis'in güvenilirliğini ve ağırlığını de ciddi bir şekilde sarsıyor. Demokrasi şapkadan tavşan çıkarma gösterisi değildir" ifadelerini kullandı.

İrmen: "Muhalefetin denetim araçları belirttiğimiz gibi işlevsiz kılınmıştır"

DEM Parti Şanlıurfa Mehmet Zeki İrmen, bütçe görüşmelerinde parlamento çatısı altında bir kişinin eksik olduğunu belirterek "Hatay milletvekili Sayın Can Atalay'ın burada bizlerle olması gerekirken cezaevinde tutsak edildiğini ona yönelik uygulanan bu hukuksuzluğu asla kabul etmediğimizi bir kez daha burada hatırlatmak isterim" dedi.

Türkiye'de iktidar eliyle halka ait olan kaynakların sermayedarlara aktarıldığını söyleyen İrmen, şöyle konuştu:

"Bütçe yurttaşın ihtiyaçlarını değil patronların bekasını etmektedir. Kuşkumuz yok ki bu kısır döngü mutlaka kırılacaktır ve yurttaşa ait olan yeniden yurttaşa akacaktır. TBMM her türlü temel görevinden uzaklaşmaktadır. Müzakere mekanı olan Meclis'in egemenin değil ezilenlerin sesinin daha yüksek çıktığı bir yer olması gerekirken muhalefetin denetim araçları belirttiğimiz gibi işlevsiz kılınmıştır. Soru önergeleri yasal sürelerin çok uzağında bir zaman aralığında cevaplanmakta ve cevaplar ise esas meselenin uzağında kalmaktadır. Mevzuat aktarmanın dışında bir işe yaramamaktadır. Soru ve araştırma önergeleri mekanizmalarının işlememesi halkın seçilmiş temsilcilerinin yürütme organını denetleme ve hesap sorma yetkisinin fiilen sınırlandırılması anlamına gelir. Bin bir çabamızla Türkiye'nin en önemli meseleleri için kurulmasına aracılık ettiğimiz araştırma komisyonları kadük bırakılmaktadır. Meclis Başkanlığı'nın denetim araçlarından biri olan önergelerin değersizleştirilmesinin önüne geçmesi, es geçilemeyecek, görmezden gelinemeyecek görevlerinden biridir. Meclis'te getirilen yasalar özellikle de torba yasalar ile toplum daha da kıskaca alınmakta, emeklinin, emekçinin, kadınların, gençlerin halk haklarının gaspı meşru bir zemine oturtulmak istenmektedir."

"Sayıştay denetçileri, iktidarın baskısıyla kurumlardaki usulsüzlükleri teknik ifadelerin arkasına saklamayı maharet olarak algılamaktadır"

İrmen, Sayıştay'ın ve Kamu Denetçiliği Kurumu'nun görev ve sorumluluklarından giderek uzaklaştığına dikkat çekerek "Sayıştay denetçileri, iktidarın baskısıyla kurumlardaki usulsüzlükleri teknik ifadelerin arkasına saklamayı maharet olarak algılamaktadır. Kamu Denetçiliği Kurumu'nda da benzer bir gidişat maalesef söz konusudur. Özellikle Kamu Denetçiliği Kurumu'nun 2024 verilerine göre sonuçlandırılan 15 bin 751 başvurudan yalnızca 4 bin 999'u kabul edilebilir bulunmuş. Yani başvuruların yüzde 31,7'si incelenebilirmiştir. Aynı yıl 14 bin 750 yeni başvuru yapılmış. Bunların sadece yüzde 6,5'i tavsiye kararıyla, yüzde 8'i ise dostane çözümle sonuçlanmıştır. Buna karşılık yüzde 39'u diğer idarelere yönlendirilmiş, yüzde 33'ü ise işlem yapılmadan kapatılmıştır. Dolayısıyla doğrudan çözüm üretilen başvurular toplamın yalnızca yaklaşık yüzde 14'ünü oluşturmaktadır. Yani Kamu Denetçiliği Kurumu incelemeye aldığı her 10 başvurudan ikisini bile sonuçlandıramamıştır" dedi.

Kaynak: ANKA / Güncel
title