Ipsos "Nüfus Politikaları" Çalışmasının Sonuçları Açıklandı

Ipsos Sosyal Araştırmalar Genel Müdürü Çoban: "Doğrudan kamu politikaları, doğurganlığı artırma konusunda başarılı bir politika seçeneği değil" "Doğurganlığı genel refah politikalarının bir parçası olarak ele alan uygulamalar daha başarılı" "Esas olan vatandaşların kendi bakabilecekleri ve arzu ettikleri kadar çocuk yapabilmelerinin önünü açmak"
Ipsos Sosyal Araştırmalar Genel Müdürü Tonguç Çoban, doğrudan kamu politikalarının doğurganlığı artırma konusunda başarılı bir politika seçeneği olmadığını söyledi.
Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı'nın talebi ile Ipsos Sosyal Araştırmalar Enstitüsü tarafından hazırlanan "Nüfus Politikaları" çalışması, düzenlenen basın toplantısı ile açıklandı.
Toplantıda konuşan Çoban, araştırmanın amacının Türkiye'de dogˆurganlıgˆın düs¸mesinin Türkiye için yaratacagˆı risk ve fırsat alanlarını tespit etme, dünyada uygulanan dogˆurganlıgˆı arttırıcı politika örneklerini ve sonuçlarını degˆerlendirme ile gelecek 30 yıl içerisinde uygulanması gereken nüfus politikalarına yönelik bilimsel bir çerçeve içinde önerilerde bulunmak olduğunu söyledi.
15-49 yaş arasındaki kadınlarda kadın başına düşen çocuk sayısının doğurganlık hızı olduğunu ve bu hızın Türkiye'de düştüğünü aktaran Çoban, 2010 yılında doğurganlık hızının 2,1'e düştüğünü kaydetti.
Sağlık koşullarının, büyümenin ve refahın artmasına paralel olarak kaba ölüm hızının da düştüğü bilgisini veren Çoban, bebek ölüm hızının da düştüğünü; insan ömrünün ise arttığını ve ortalama ömrün 74 yaşa çıktığını ifade etti.
Nüfusun artmasının Türkiye için büyük bir fırsatı ortaya çıkardığını vurgulayan Çoban, "Üretken nüfus dediğimiz 15-65 yaş arasındaki nüfusun toplam nüfus içerisindeki payı, dünyanın pek çok ülkesinden daha yüksek. Bu aslında iyi değerlendirilirse, Türkiye'nin orta gelir tuzağını aşabilmesi için de müthiş bir potansiyel olur" dedi.
1980'den sonra doğurganlığın azaldığını, nüfusun ise yaşlanmaya başladığını aktaran Çoban, sözlerine şöyle devam etti:
"Nüfus 2050'ye kadar hızlı bir şekilde artacak ama sonrasında da hızlı bir şekilde düşecek. Doğurganlık hızı şu anda 2,1, 2023'te 1,85'e, 2050'de ise 1,65'e düşüyor. Bu önemli. Nüfusun azalacak olması, Türkiye'nin önüne önemli gündem maddeleri koyuyor. Esas bunun önemli bir yansıması yaş dağılımında. Çalışma çağındaki nüfus şu anda şu anda yüzde 68 oranında. Bu 2023'te yüzde 68,6 olacak, daha sonra azalmaya başlayacak ama asıl önemli olan 65 yaş üzerindeki nüfusun oranı; 2023'te yüzde 10,2, 2050'de ise yüzde 21 civarında olacak.
Bunun çok ciddi yansımalarının olması kaçınılmaz. Bunun sağlıktan eğitime kadar bir çok konu üzerinde etkisi var. Bunun istihdam üzerinde ciddi bir etkisi var. Şu anda dünyada çalışabilir nüfusu bu kadar yüksek olan çok az ülkelerden birisi Türkiye. Bununla beraber kadınların iş gücüne katılımı artıyor. Şu anda bu oran yüzde 30 civarında ama 2023'te bu oranın yüzde 40'lara çıkması bekleniyor. AB ülkelerinde bu oran yüzde 62 ve daha üzerinde. Bunun eğitim ve sağlık üzerinde de etkileri var. Zira OECD'ye göre 65 yaş üzerindeki bir kişiye harcanan sağlık harcaması, orta yaşlı birininkine göre 4 kat daha fazla."
"Finansal teşvikler doğurganlığı artırmada tek başına yeterli değil"
Tonguç Çoban, araştırmanın temel bulgusunun doğrudan kamu politikalarının doğurganlığı artırma konusunda başarılı bir politika seçeneği olmadığını söyledi.
Bunun hem özel alana müdahale algısı oluşturduğunu, hem de başarılı bir sonuç doğurmadığını aktaran Çoban, bunun tüm dünya ülkelerindeki temel meselelerden birisi olduğunu kaydetti.
Doğurganlığı genel refah politikalarının bir parçası olarak ele alan uygulamaların daha başarılı olduğunu vurgulayan Çoban, doğrudan politikalar kısa vadade sorunu çözse de, uzun vadede etkili olmadığını ve bireyde negatif etki oluşturabildiğini dile getirdi.
Finansal teşviklerin doğurganlığı artırmada tek başına yeterli olmadığının altını çizen Çoban, teşvikten ekonomik ihtiyacı yüksek kesimlerin daha fazla yararlandığını, daha eğitimli kişilerde ise bu tür teşviklerin işe yaramadığını belirtti.
Bunun çocuk yoksulluğunu körükleme gibi bir endişe oluşturduğuna işaret eden Çoban, dolaylı politikaların doğurganlığı artırmada daha etkili olduğunu, nüfusun sayıca artmasından çok nüfusun kalitesinin temin edilmesinin esas olduğunu ifade etti.
Çoban, cinsiyeti eşitleyici politikalar uygulamanın doğurganlığı artırmada daha etkili olduğunu vurguladı.
Doğurganlığı artırmada dolaylı ve direk politika uygulayan ülkelerden örnekler veren Çoban, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Türkiye için demografik fırsat penceresinin açık oldugˆu dönem önümüzdeki 35-40 yıllık dönem. Uzun vadede yas¸lanma egˆilimi Türkiye için gerçek bir risk. Bas¸arılı ülke örneklerini Türkiye'de uygulamak mümkün. Dogˆrudan pronatalist politika seçenekleri anlamlı bir etki yaratamıyor. Uzun vadede dogˆurganlıgˆı tes¸vik etmek uzun vadeli kalıcı tedbirlerle mümkün olabilir. Esas olan vatandaşların kendi bakabilecekleri ve arzu ettikleri kadar çocuk yapabilmelerinin önünü açmak. Burada şu da önemli; insanlar neden arzu ettiklerinden daha az çocuk sahibi oluyorlar. Bu iyi araştırılır ve incelenirse, buna yönelik politikalar geliştirilirse iyi olur." - İstanbul




















