Cumhurbaşkanı Erdoğan: "Sınırlarımızda ne tek bir teröristin barınmasına ne de bir terör koridoru kurulmasına asla müsaade etmeyeceğiz."

Cumhurbaşkanı Erdoğan: "Sınırlarımızda ne tek bir teröristin barınmasına ne de bir terör koridoru kurulmasına asla müsaade etmeyeceğiz.
'KANLI HADİSELERİN SORUMLULARINA ARKA ÇIKANLAR DA EN AZ ONLAR KADAR SUÇLUDUR'
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye'nin Kuzey Irak ve Suriye'nin Kuzeyi'nde gerçekleştirdiği operasyonlarında haklı olduğunu söyledi. Erdoğan, "Sınırlarımızda ne tek bir teröristin barınmasına ne de bir terör koridoru kurulmasına asla müsaade etmeyeceğiz. Esasen müttefiklerimiz bunun sözünü bize verdiler. Ancak bu sözlerini tutmadılar. Terör örgütünün ismini değiştirmeleri sadece kendilerini kandırmaları anlamına gelmiyor, başkalarını da kandırıyorlar. PKK'ya SDG demekle Amerika'ya Birleşik Devletler, Büyük Britanya'ya 'Birleşik Krallık' demekle burada herhangi bir şey değişmiyor. Dolayısıyla PKK'yı terör örgütü olarak tanıyan her ülkenin, bu örgütün farklı isimlerle faaliyet gösteren yapılarını da aynı kapsama alması hem hukuki hem ahlaki bir yükümlülüktür. PKK'nın siyasi uzantısı HDP'nin şu anda cezaevinde bulunan eski genel başkanının ve yönetiminin çağrısıyla bundan tam 9 yıl önce yaşanan hadiseler bile tek başına böyle bir tavrı gerekli kılar. Güvenlik görevlilerimizin yanı sıra aralarında Yasin Börü'nün de olduğu onlarca sivil vatandaşımızın vahşice katledildiği bu kanlı hadiselerin sorumlularına arka çıkanlar da en az onlar kadar suçludur" dedi.
'BU KONSEPT ÜLKEMİZİ HEDEF ALAN TÜM TERÖR ÖRGÜTLERİNİ KAPSAMAKTADIR'
Erdoğan, Türkiye'nin terör örgütü PKK'ya karşı mücadelesi ve operasyonlarının durmadan devam edeceğini bildirerek şunları söyledi:
"Tüm isimleri ve uzantılarıyla PKK'yı tamamen ortadan kaldırana kadar sınır ötesi harekatlarını devam ettirme, küresel düzeyde istihbari faaliyetler yürütme, Türkiye'nin meşru hakkıdır. Bir gece ansızın gelebiliriz' sözünü sürdüreceğiz. Bu konsept sadece PKK'yla sınırlı değildir. Onunla birlikte FETÖ'den DEAŞ'a ülkemizi hedef alan terör örgütlerinin hepsini kapsamaktadır. Diğer yandan Kuzey Irak sınırlarımızda oluşturmaya başladığımız güvenlik koridorunu her geçen ay biraz daha yaygınlaştırıyor, tahkim ediyoruz. Irak Merkezi Hükümeti ve Kuzey Irak bölgesel Yönetimi ile işbirliği içinde yürüttüğümüz bu çalışmaları tamamlayarak çemberi kapattığımızda terörle mücadelede yeni bir safhaya geçeceğiz. Türkiye'nin buradaki operasyonlarıyla terör örgütünü çökertmesi Irak'ın toprak bütünlüğüne ve Kuzey Irak bölgesel Yönetimi'nin huzuruna da katkı verecektir. Irak ile geliştirdiğimiz siyasi ve ekonomik ilişkilerin geleceği bakımından da bu sürecin bir başarıyla sonuçlanmasını hayırlı bir adım olarak görüyoruz."
'ERMENİSTAN VERDİĞİ SÖZLERİ TUTARSA İLİŞKİLERİ GELİŞTİRMEYE HAZIRIZ'
Erdoğan, Ermenistan ve Azerbaycan arasında yaşananlara da değinerek, "Bölgemizdeki bir başka kriz alanı olan Karabağ'da Azerbaycanlı kardeşlerimizin kararlı ve cesur mücadelesi ile elde edilen zaferi bir kez daha tebrik ediyoruz. Bu tecrübeler ışığında Ermenistan yönetiminden beklentimiz önümüzdeki dönemde aklında ve hakkaniyetin ışığında; barış, güvenlik ve refah odaklı bir politika izlemesidir. Şayet bu şekilde hareket eder Zengezur Koridoru'nun açılması başta olmak üzere verdiği sözleri tutarsa Ermenistan yönetimi ile ilişkilerimizi adım adım geliştirmeye hazır olduğumuzu tekrar ifade etmek istiyorum. İran yönetimine de bölgede barışın ve huzurun kökleşmesini sağlayacak siyasi ve ekonomik adımların yolunu açacak bu tarihi projede birlikte hareket etme çağrısında bulunuyorum" diye konuştu.
'BAĞIMSIZ FİLİSTİN DEVLETİ KURULMADAN HUZUR GELMEYECEĞİNE İNANIYORUZ'
Erdoğan, İsrail ile Filistin arasında çıkan çatışmaya değinerek, "Müslümanlar olarak ilk kıblemiz Mescidi Aksa'nın ve onun içinde yer aldığı Kudüs'ü şerifin gönül dünyamızda ayrı bir yeri var. İnsanlığın en eski yerleşimlerine, medeniyetlerine beşiklik eden Kudüs merkezli coğrafyadaki her kökenden ve inançtan insanlar; ecdadımızın idaresinde asırlarca barış ve huzur içinde yaşamıştı. Ecdat bölgenin dini zenginliğine el Halil kapısının üzerine 'la ilahe illallah İbrahim halilullah' ifadesini yazacak kadar özenle ve itina ile yaklaşmıştı. Maalesef bu bölge birinci Dünya Savaşı'nın ardından orayı terk etmek zorunda kalmamızla birlikte kanın, gözyaşının, gerilimin, çatışmanın, işgalin eksik olmadığı bir yere dönüştü. Hem Filistin halkına yapılan haksızlıklar ve zulümler hem 3 dinin kutsallarını içinde barındıran Kudüs'ün özellikle de Mescid-i Aksa'nın mahremiyetine yönelik tecavüzler bölgeyi hep diken üstünde tuttu. Sorunların bu kadar derinleşmesinde elbette uluslararası toplumun Filistinlilere verdiği sözleri yerine getirmemesinin de çok ciddi payı vardır. Birleşmiş Milletler'in ve diğer uluslararası kuruluşların Filistin'le ilgili aldığı kararların neredeyse hiçbiri uygulanmadı. Türkiye olarak bizim bu konudaki tavrımız en başından itibaren nettir. 1949 yılından beri İsrail devletini tanıyoruz ve kimi zaman kesintiye uğrasa da diplomatik ilişkilerimizi sürdürüyoruz. Bununla birlikte 1967 sınırlarında başkenti Kudüs olan coğrafi bütünlüğe sahip, bağımsız, egemen bir Filistin devleti kurulmadan bölgeye huzur gelmeyeceğini inanıyoruz" dedi.
'İSRAİLLİ SİVİLLERE YÖNELİK RASTGELE EYLEMLERE DE AYNI ŞEKİLDE KARŞIYIZ'
Erdoğan, konuyla ilgili olarak konuşmasının devamında, "Filistin halkını sürekli taciz ederek can ve mal güvenliğini hiçe sayarak, evlerine ve arazilerini el koyarak, altyapısını tahrip ederek, kalkınmasına engel olarak bölgedeki sorunun çözülemeyeceği açıktır. Böyle bir yaklaşım sadece derinleşen huzursuzluğun yol açtığı çatışmaların artmasına her iki tarafın da sürekli kanının dökülmesine nihayetinde de barış arayışlarının hep hüsranla sonuçlanmasına yol açar. İsrail'in Filistin halkının temel haklarını hiçe sayan yaklaşımı son olayda da görüleceği üzere kendi halkının güvenliğini de tehdit etmektedir. Biz ne İsrail topraklarında ne Filistin topraklarında tek bir masumun dahi burnunun kanamasına razı olmadığımızı hep söyledik, söylüyoruz. Bugün de aynı yerdeyiz. Değişen bir şey yok. Bugün hiçbir ayrım yapmadan, inancına, kökenine bakmadan insanı bu şekilde savunuyoruz. İsrail güvenlik güçlerinin ve illegal yerleşimcilerin Filistinlilere uyguladığı baskıya, zulme, yargısız infazlara can ve mal tehdidine de nasıl karşıysak İsrailli sivillere yönelik rastgele eylemlere de aynı şekilde karşıyız. Hele hele Gazze'nin orantısız hava ve kara saldırılarıyla yerle yeksan edilmesi, camilerin bombalanması, bu sırada yaşanan masum çocuk, kadın, yaşlı ve sivil ölümleri asla kabul edilemez bir durumdur. İsrail şehirlerine yönelik eylemlerde benzer manzaralar ortaya çıkmışsa bunları da kesinlikle tasvip etmiyoruz. Her şeyin olduğu gibi savaşın da bir adabı ve ahlakı vardır. Tüm taraflar buna riayet etmek de mükelleftir. Altını çizerek hep ifade ettiğimiz gibi; adil bir barışın kaybedeni olmaz" ifadesini kullandı.
'İTİDALLİ ADIM BARIŞA GİDEN YOLUN KAPISINI DA ARALAYACAKTIR'
Erdoğan, bir şiddet sarmalına girilmesinin ilave acıdan başka bir şey getirmeyeceğini hatırlatarak konuşmasını şu şekilde sürdürdü:
"İsrail yönetiminden Gazze başta olmak üzere Filistin topraklarına yönelik bombardımanlarını Filistinlilerden de İsrail'deki sivil yerleşimlere yönelik tacizlerini durdurmalarını istiyoruz. Bu itidalli adım barışa giden yolun kapısını da aralayacaktır. Gün fevri değil devlet aklıyla, soğukkanlılıkla ve insanlık vicdanıyla hareket etme günüdür. Türkiye olarak tarafların talep etmesi halinde esir takası dahil her türlü arabuluculuğa da hazır olduğumuzu belirtmek isterim. Bir süredir devam ettirdiğimiz son 3 gündür daha da yoğunlaştırdığımız diplomatik temaslarımızı artırarak sürdürüyoruz. Bugün Filistin Devlet Başkanı Sayın Abbas ve İsrail Cumhurbaşkanı Sayın Herzog ile son derece verimli birer telefon görüşmesi gerçekleştirdim. Her iki lidere de sivil ölümlerinden duyduğumuz derin üzüntüyü ifade ettim. Çatışmaların sonlandırılması ve sükunetin bir an önce sağlanması noktasında elimizden geleni yapmaya hazır olduğumuzu dile getirdik. Yine bugün Katar Emiri Şeyh Temim, Lübnan Başbakanı Sayın Mikati, Malezya Başbakanı Enver İbrahim ile de görüşerek akan kanı nasıl durdurabileceğimizi değerlendirdik. Gazze halkının ihtiyaç duyacağı insani yardım malzemelerinin tedariki konusunda da gerekli hazırlıklarımızı yapıyoruz."
























