Haberler

    Ev artık yuva değil, bir otel, hapishane

    Güncelleme:

    Bir insana dair fikir yürütmenin en etkin yollarından birinin, yaşadığı mekanı keşfetmekten geçtiğine inanıyor antropolog Seyhan Kurt ve işin sırrının, mekanın önemsiz görünen ayrıntılarında olduğunu söylüyor.

    Bir insana dair fikir yürütmenin en etkin yollarından birinin, yaşadığı mekanı keşfetmekten geçtiğine inanıyor antropolog Seyhan Kurt ve işin sırrının, mekanın önemsiz görünen ayrıntılarında olduğunu söylüyor. Ayrıca günümüz evlerinin steril, tektip ve somurtkan olduğunu düşünüyor, bunun nedenini de evlerimizle bağlarımızı koparmamıza, gündelik hayatı, yaşanmışlıkları evin dışına taşımamıza bağlıyor: "Eve canlılık veren unsurlar, günümüzde 'zaman alan' ve 'ilgi isteyen' şeyler olarak görülüp gündelik hayatın 'yükünden' kurtulmak için kapı dışarı edildi."

    Mimariyle gündelik hayatın ilişkisini inceleyen ve Türk evi üzerine araştırmalar yapan Seyhan Kurt'la 'Haneden Ev Haline' (İletişim Yayınları) adlı kitabı vesilesiyle buluştuk, neden kendimizi evlerimize ait hissetmediğimizi konuştuk.

    Türk evlerinde mekanın öyküsünü neler biçimlendiriyor?

    Türk evi imgesinin çoğunlukla bizde uyandırdığı şey, filmlerde, kitaplarda ve belgesellerde gördüğümüz cumbalı, avlulu ve sofalı bir ev silueti... Oysa bunlarla beraber Türk evi, uzun yıllara yaslanan kolektif ağlarla ördüğümüz gündelik hayatımıza dair bütün yaşanmışlıklar ve hatıralardır. Mekanın öyküsü, mimariyle gündelik hayatımızın harmanlanmasıyla vücut bulan bir anlatıdır.

    Mobilyaların gündelik hayatımıza olan etkisini nasıl anlatırsınız?

    Mağazadan seçtiğimiz mobilya takımı, bize evde nasıl davranacağımızı ve ne çeşit ilişkiler kuracağımızı 'dayatır'. Misafirlerin göstereceği davranışlar da ona göre olacaktır. Ev için satın aldığımız her nesne, eve olan bakışımızı, algılarımızı dönüştürüyor, ona yüklediğimiz anlama farklı değerler katıyor.

    Türk evlerinde balkon önemli bir unsur. Balkonla sokak arasındaki sınırın psikolojik ve toplumsal bir işlevi var mı?

    Balkonun evin içiyle dışarısı arasındaki keskin farkı yumuşatan temsili bir anlamı var. Eskiden 'balkona çıkmak' diye bir deyiş vardı. 'Balkona çıkmak', mahremiyet alanımızı terk etmeden sokağa ve kente karışmak, onların havasını solumak gibi anlamlar taşırdı. 90'lı yıllara kadar balkon tatile çıkamayanlar için gündelik hayatın yegane dinlence mekanıydı. Artık bu işlerin pek çoğunu balkonda yapmayı bırakmaya başlıyoruz. Dahası bu dış mekanı kapatarak lojistik bir alan haline getiriyoruz. Balkonun geçmişte sağladığı psikolojik işlevi bugün internet ortamı sağlıyormuş gibi geliyor bana. Dışarıya çıkmadan dışarıda olabiliyoruz.

    Sizce pandemi evlerimizle ilgili algımızı değiştirdi mi?

    Pek değiştirdiğini söyleyemem. Ev bizim için hala bir otel işlevi görüyor. Bunu anlamak için pandeminin ilk günlerinden başlayarak kısıtlamalardan dolayı sokağa çıkamamaktan yakınan insanlara bakmak yeterli. Pandemi bizim evle olan ilişkimizin, duygusal bağlarımızın ve aidiyet hissimizin ne kadar zayıf olduğunu gösterdi. Bir ara insanlar evde yaptıkları ekmekleri sosyal medyada paylaştı. Ama bu keyif kısa sürdü, sıkıldılar.

    Nedeni ne peki bunun?

    Ev etkinlikleri giderek hayatın gündeliği olmaktan çıkıyor. Hafta sonları dışarıda kahvaltı yapmak, misafirleri bir restoranda ağırlamak gibi moda haline gelen ve sıkça gerçekleştirilen pek çok etkinlik, evle olan bağlarımızı ister istemez aşındırdı. Öte yandan pandemi, bizlere özel yeteneklerden, kitap okuma alışkanlığından ne kadar yoksun olduğumuzu gösterdi.

    EVE AİT HİSSETMİYORUZ

    Bütün bu yoksunluklar evle olan ilişkimizi nasıl etkiledi?

    Her şeyden önce evin bir sığınma, bir 'kaçış' mekanı veya bir yuva olarak algılanışını zorlaştırdı. Artık eve ait hissetmiyoruz kendimizi. 80'li yılların sonuna kadar her evde iyi kötü bir kitaplık vardı ve evde çiçek yetiştirmek gündelik hayatın bir parçasıydı. Eve canlılık veren bu unsurlar, günümüzde sözüm ona 'zaman alan' ve 'ilgi isteyen' şeyler olarak görülüp gündelik hayatın 'yükünden' kurtulmak için kapı dışarı edildi.

    Yakın geçmişe kadar ev, konaklanan değil, yaşanan bir mekan mıydı diyorsunuz?

    Evet. Pandemiyle beraberse ev, bir yuva gibi değil, bir hapishane gibi algılanmaya başladı insanlar tarafından. Ona olan bağlılığımız kanepeye uzanıp televizyon seyretmek, internette dolaşmak ve yatıp uyumakla sınırlı kaldı. Bu da ruh ve zihin dünyamızı iyice çoraklaştırdı. Evimiz kokacak diye mutfakta balık pişirmeyip dışarıda yiyorsak, günün üçte birini televizyon karşısında geçirip birkaç sayfa kitap okumaya vaktimizin olmadığını söylüyorsak, yapraklarını döküp ortalığı 'kirletecek' diye çiçek yetiştirmeye üşeniyorsak ve ailemizi, kendimizi evin geçmişine ve gündeliğine dahil etmiyorsak, eve en çok ihtiyaç duyduğumuz bu zor zamanda, onun bize 'dar' gelmesinin nedenlerini biraz da kendimizde aramalıyız.

    BUGÜNÜN EVLERİ BİRAZ SOMURTKAN

    Bir kadın, mikrodalga fırınını aldığından beri, yani iki yıldır hiç kullanmadığını söylemişti. Bazı nesnelerin kullanılmasa bile modern hayata yönelen toplumsal bir temsil gücü var. Geçmişin vitrin kültürünün de nasıl işlevsel ve estetik bir unsur olduğunu, bugünün evlerini incelerken anladım. Geçmişin evleri çok daha renkli, neşeli ve kalabalıktı. Bugünün evleriyse biraz somurtkan: Eşyalarının 'aşırı' düzeniyle, mat renkleriyle, yekpare store perdeleriyle, çiçeksizliğiyle ve kokusuzluğuyla sanki 'burada hiç kimse yaşamıyormuş' hissini uyandırıyor.

    Dünyada, aşağı yukarı her coğrafyanın evlerinin baskın renkleri var. Yunanistan taşrasında beyaz ve mavi tonlardadır, İtalya'da çoğunlukla sarı, kahverengi, bej gibi toprakrengine yakındır. Günümüzün modern kentlerine baktığımızda, evlerde ve binalarda mat renkler tercih edilmesinin doğadan yalıtılmış bir modernizme vurgu yaptığını düşünüyorum. Mat renklerin, doğayla kent arasındaki kopukluğu nötralize eden politik bir yanı var gibi. Bir bakıma bu derin uçuruma yumuşak, geçişken bir hava katıyor sanki.

    Kaynak: Hürriyet / Magazin

    Seyhan Kurt Haberler

    Bakmadan Geçme

    36 bin sözleşmeli sağlık personeli ataması ne zaman yapılacak, branşları ne? Uyku apnesi ehliyet alamıyor mu? Uyku apnesi nedir? Türk Telekom Sil Süpür nerede, uygulamanın neresinde? Emrah Büke kimdir? Şehit Polis Emrah Büke kaç yaşında, nereli, memleketi neresi? Emrah Büke cenaze namazı ne zaman kılınacak? Dostlara, arkadaşlara Cuma mesajları 2024! Cuma mesajı olarak gönderilebilecek anlamlı, kısa ve en güzel cuma mesajı! Vietnam yosun kurbağasının boyu ne kadardır? Survivor Bil Bakalım soru cevaplar 26 Nisan 2024 Cuma! Ken Edwards 1 dakika içinde kaç hamam böceği yemiştir? Survivor Bil Bakalım soru cevaplar 26 Nisan 2024 Cuma! 26 Nisan 2024 On Numara çekiliş sonuçları açıklandı mı? On Numara sonuçları saat kaçta? On Numara CANLI izle! Bugün kazanan numaralar neler? 26 Nisan 2024 Konya elektrik kesintisi! GÜNCEL KESİNTİLER! Konya'da elektrik ne zaman gelecek? 26 Nisan İstanbul elektrik kesintisi! ELEKTRİKLER NE ZAMAN GELECEK? İstanbul'da elektrik kesintisi! 26 Nisan 2024 Antalya elektrik kesintisi! GÜNCEL KESİNTİLER Antalya'da elektrikler ne zaman gelecek? 26 Nisan Gaziantep elektrik kesintisi! GÜNCEL KESİNTİLER Gaziantep'te elektrikler ne zaman gelecek? Gaziantep'te elektrik kesintisi! 26 Nisan Manisa elektrik kesintisi! GÜNCEL KESİNTİLER! Manisa'da elektrik ne zaman gelecek? Manisa'da elektrik kesintisi! 26 Nisan İzmir GEDİZ elektrik kesintisi! GÜNCEL KESİNTİLER! İzmir'de elektrik ne zaman gelecek? İzmir'de elektrik kesintisi! Son Depremler! Bugün İstanbul'da deprem mi oldu? 26 Nisan AFAD ve Kandilli deprem listesi! 26 Nisan Ankara'da, İzmir'de deprem mi oldu?
    500
    Yazılan yorumlar hiçbir şekilde Haberler.com’un görüş ve düşüncelerini yansıtmamaktadır. Yorumlar, yazan kişiyi bağlayıcı niteliktedir.
    title