Haberler

Başbakan Erdoğan: Ordu Bana Bağlıdır

Başbakan, Ordunun Demokratik Kurumlardan Biri Olduğunu Belirtti, 'Demokratik, Laik, Sosyal Hukuk Devleti İçerisinde Görevi Anayasamızda Belirlenmiştir. Direkt Olarak da Genelkurmay Bana Bağlıdır' Dedi

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Türk ordusunun Türkiye'deki demokratik kurumlarından biri olduğunu belirterek, "Demokratik, laik, sosyal hukuk devleti içerisinde ordunun görevi Anayasamızda belirlenmiştir. Ordu bu tanım içerisinde görevini yapar ve direkt olarak da Genelkurmay bana bağlıdır" dedi.

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Hilton Oteli'nde düzenlenen Uluslararası Basın Enstitüsü (IPI) Genel Kurul Toplantısı'nın kapanış törenindeki konuşmasının ardından Radikal Gazetesi Köşe Yazarı Altan Öymen, İnternational Herald Tribune Yayın Yönetmeni Michael Oreskes ve Neue Zürcher Zeitung Genel Yayın Yönetmeni Marcus Spillmann'ın sorularını yanıtladı.

ORDU SADECE BİR KURUMDUR VE BAŞBAKANA BAĞLIDIR"

Erdoğan, şöyle konuştu:

"Türkiyede kurumlar var. Ordu bu kurumlardan biri, demokratik, laik, sosyal hukuk devleti içerisinde ordunun görevi Anayasamızda belirlenmiştir. Ordu bu tanım içerisinde görevini yapar ve direk olarak da Genelkurmay bana bağlıdır. Bunun içerisinde bu süreç işler. Diğer kurumlardan tek tek nasıl bahsetmiyorsam, konumuz da ordu değil. Ordu sadece bir kurumdur ve Başbakana bağlıdır. Eğer demokrasiye inanıyorsa, savunuyorsa, burayı çok iyi tespit etmemiz etmemiz lazım. Düşüncelerimizde bir eksiklik varsa bir sıkıntı varsa o zaman ülkemizi dünyadaki modern ülkeler seviyesine ulaştıramayız. İdeal devleti tanımlayabilmemiz için Anayasamız 4 unsur tespit etmiş: Demokratik, laik, sosyal bir hukuk devletidir. Bu 4 tanede bir tanesi eksik olursa, ideal devlet eksik olur. Bunun dördünü de aynı ölçüde değerli buluyoruz, önemli bulunuyoruz. Bunların hiçbir tanesinden taviz vermeyi asla düşünmüyoruz ve ordumuz da bu güvenceyi içerde sağlamakla yükümlüdür."

"İKTİDAR NE ŞERİATA NE DE DARBEYE TARAF DEĞİL"

Altan Öymen'in mitinglerde "Ne şeriat ne darbe, demokratik Türkiye" pankartını hatırlatarak, "Mitinglerde dile getirilen kaygıları kaldırma yolunda ne yapmayı düşünüyorsunuz" sorusu üzerine Başbakan Erdoğan, şunu ifade etti:

"Biz 6 aylık bir iktidar değiliz. 4 buçuk yıldır Türkiye'yi yönetiyoruz. Bu süre içinde ne şeriata ve ne darbeye yönelik ne oldu ki bu böyle bir anda ortaya çıkıyor. Bunun mesnedi, bunun unsuru nedir. Bir taraftan özgürlükleri konuşacağız, biri eline pankart alıp bu 'var' diyorsa, bu 'vardır' diyeceğiz. Bu, ülkemize halkımıza haksızlık olur. Türkiye ciddi bir değişimi yaşıyor, sosyal, ekonomik, siyasi yaşamda nereye geliyor. Bunları görüyoruz, kavramlar hepsi yerine oturuyor. Demokrasi, laiklik daha güçlü bir şekilde yürüyor. Sosyal devlet görevini yerine getirmeye başladı. Bir hukuk devleti noktasında hukukunu arama gayreti içinde bir halk var, bunun gayreti içerisindeÂ… Pankartlar açılabilir ama Türkiye'deki şu andaki iktidar bunların ikisinden birine taraftar değil, öyle bir derdi yok ki. Çağdaş ve modern bir Türkiye'nin kurulması için ne gerekirse ona yakın. Neye nasıl baktığımız önemlidir, milletimize, iktidarımıza haksızlık etmiş oluruz."

BAŞIM, GÖZÜM ÜSTÜNDE YERİ VAR

Oreskes'in "Cumhurbaşkanı adayı olarak halkın çoğunluğunun benimsediği bir aday seçmediniz" sorusunu yanıtlayan Erdoğan, muhalefet partileri kastederek, "Halkın çoğunluğunun benimseyeceğini bir ismi belirleyelim" denildiğinde halktan kaçıldığını söyledi. Erdoğan, "Halk seçsin dedik, bakalım halkın büyük çoğunluğu kimi beğeniyor. Demokrasi bu değil mi? Biz halkımızın yüzde 100 oyunu alarak iktidar olmuş bir parti değiliz. Parlamento seçmesin. 5 artı 5, iki turlu seçim neticesinde yüzde 50 artı 1'i kim alırsa o Çankaya'ya çıksın, dedik. Parlamento olmasın, olmasın, teklif edilen nedir, getirilen nedir? Bundan sonra 367 toplantı yeter sayısı olacak, bu rakamı yakalayacaksınız. Yakalanmadığı zaman ne olacak, parlamento kilitlenecek. Dünyada böyle bir ülke var mı? Bu farklı bir yapıyı getirir. Bunu çözmenin yolu, millete gitmektir. Parlamentodan çıkartılan bu kanun, sayın Cumhurbaşkanı bunu onaylarsa millete gideceğiz. Bunun yolunu açtık. Meydanlarda olan vatandaş benim de vatandaşımdır. Hiç çekinmeyelim, gidelim vatandaşıma, kimi istiyorsa o Çankaya'ya çıksın. Başım gözüm üstünde yeri var" diye konuştu.

KİŞİ DEĞİL, DEVLET LAİK OLUR

Zürih Neue Zircher Zeitung Genel Yayın Yönetmeni Markus Spillmann'ın, "Laiklikten ne anlıyorsunuz?" sorusu üzerine Erdoğan, laikliğin bir din olmadığını ancak İslam'ın bir din olduğunu söyledi. Erdoğan, "Biz İslam'la laikliği aynı terazide tartamayız. Din üzerinden siyaset yapılamaz, laiklik üzerinden de siyaset yapılamaz. AK Parti din eksenli bir parti değil, insan eksenli bir partidir. Bir laiklik tüm inançlara eşit mesafededir. Ve onların güvencesidir. Kişi laik olmaz, devlet laik olur. Bir kişi laik bir devleti savunma anlamında "laikim" diyorsa ona da eyvallah, ama bunu İslam karşıtı olarak getirdiğinizde burada yanlışa düşersiniz" dedi.

Bütün sistemleri araç olarak gördüğünü dile getiren Erdoğan, şöyle konuştu:

"Demokrasi, laiklik, dinler bir araçtır. Amaç insanların mutluluğu, saadetidir. Bunu birbirine karıştırmayalım. Sistemleri amaç haline getirirsek tabular yaratırız. Sistemler insanların mutluluğu için işlerse bunun için yok muyuz? Mücadeleleri bunun için vermiyor muyuz? Demokrasinin eksiklikleri tartışılıyor. Bunu başarmak durumundayız. Açalım felsefik, sosyolojik eserleri. Demokrasiye 'amaç' diyen, bir bilimi gösterebilir misiniz? Sistemleri amaç olarak gösteren bir bilim adamı var mı? Benim düşüncem bu, böyle inanıyorum."

"BEN LAİKİM AMA İSLAM'IN KARŞISINA KOYDUĞUNUZ ZAMAN, O ANLAMDA DEĞİLİM"

Erdoğan, laiklikle ilgili başka bir soru üzerine de, "Ben, demokratik, laik, sosyal bir hukuk devletinin Başbakanıyım. Laik bir devleti savunma anlamında ben laikim ama İslam'ın karşısına koyduğunuz zaman, o anlamda değilim. Çünkü devlet laiktir. Bu noktada ben laikim. Bunu birbirinden ayıralım. Benim partim din orijinli bir parti değildir. Böyle bir şey söz konusu değil. Benim partimde görülen insan profili ne ise diğer siyasi partilerin hemen hepsinde aynı insan profili var. AK Parti'ye oy verenler arasında, daha çok dindar insan profili görülebilir. Diğerlerinde daha az görülebilir. Bunu ölçmek bana ait değil. Beni ilgilendirmez. Ben sadece programım ve tüzüğümle milletimin karşısındayım ve milletimin yüzde 100'üne hitap ediyorum. Bunun üzerinden ne kadar oy alabilirsem, bu oyla ülke yönetimine talip bir partiyim" karşılığı verdi.

Erdoğan, bir önceki genel seçimlerde yüzde 34.4, yerel seçimlerde de il genelinde yüzde 42 oy aldıklarını belirterek bu seçimlerde çok daha iyi konumda olacaklarına inandıklarını söyledi.

Erdoğan, Öymen'in "Barajı neden indirmediniz?" sorusu üzerine de, şunları söyledi:

"Bunun Cumhurbaşkanlığı seçimi ile hiç alakası yok. Yüzde 10 barajını benim iktidarım koymadı. 1987'den bu yana, bu baraja muhalif olanlar nerdeydi. Bu baraj konulduğu zaman neredeydiler. O zaman kimse muhalefet etmedi. Şu andaki olayla bu işin, yakından uzaktan alakası yoktur. Ben de yüzde 10'a karşıyım. Ama ülkemin için gerekli görüyorum. Çok partili dönemde koalisyonlar ülkeyi geriye götürdü. Tek partili dönemler ülkemizin lehine oldu. DP, AP, ANAP döneminde görüyoruz, koalisyonlarda kazandıklarımızı kaybettik. Bizim dönemimizde tek parti iktidarından kazanımlar ortadaÂ… Önemli olan şey şu: Düşünün ki 365 parlamenterle bir parti parlamentoya girdi, toplantı yeter sayısı için 2 milletvekiline ihtiyaç var. Bütün muhalefet parlamentoyu terk ediyor. Muhalefet sıralarında bir kişi yok, sadece biz varız. Siz burada cumhurbaşkanlığı seçimi yapacak mısınız? Bu demokrasinin kilitlenmesi değil mi? Bu ülkede 'egemenlik kayıtsız şartsız milletindir' diyoruz. Bunlar bilinmeyen şeyler değil, yıllardır konuşulan tartışılan şeyler. Muhalefet ne istediğini ortaya koymuyor. Bu işin çözüm yeri millettir. Şu anda süresi dolmuş bir Cumhurbaşkanı ile Türkiye idare ediliyor. Buna hoşgörüyle bakıyorsunuz, milletin seçeceği Cumhurbaşkanına olumsuz bakıyorsunuz. Oksijen çadırından milleti kurtarmamız lazım. Gizli niyetlerle farklı şeyler düşünülmemelidir. Biz istemiyoruz. Ama bizim adayımız olarak desteklemiş olduğumuz kişi Anayasanın çizmiş olduğu niteliklere terse aday olamaz, uygunsa aday olur. Bunu kim belirleyecek, uygunsa adaydır, uygun değilse aday olamaz? Uzlaşma yeri millettir."

301 TAMAMEN KALDIRILAMAZ

Altan Öymen'in, TCK'nın 301. maddesine ilişkin sorusu üzerine Erdoğan, madde ile ilgili gerek AB üyesi ülkeler, gerekse basın dünyası ile bir çok görüşmelerde bulunduklarını aktardı. Erdoğan, bu görüşmeler sonucunda mevcut 301. maddenin 4 fıkralık hazırlandığını, bu süreçte AB veya basın dünyasından ciddi bir muhalefet gelmediğini belirterek, daha sonra bazı olayların gelişmesi üzerine bazı talepler gelmeye başladığını, bunun üzerine yeni bir değerlendirme yapıldığını söyledi. Bu değerlendirmeler arasında iki alternatifin öne çıktığını, bunlardan birinin 301'in tamamen kaldırılması, diğerinin de "Türklük" kelimesi yerine "Türk milleti" şeklinde bir ifade konulması hatırlatan Erdoğan, "Birçok ülkede benzer maddeler var, kimse yok diyemez. Ama nedir? Bir kısmı etnik isim kullanmıyor, ama millet diyor. Mesela Polonya milleti diyor. Almanya'da benzeri var... Biz 301 noktasında, şu anki yapısıyla bir direnç koyma noktasında değiliz. Eğer bu noktada bize sağlıklı bir teklif gelirse, bunun üzerinde çalışabiliriz, bizim yaptığımız bu" diye konuştu.

Erdoğan, 301. maddedeki bazı ifadelerin değiştirilebileceğini ve bu konuda olumlu bir yaklaşım içinde olduklarını vurgulayarak, "Tamamen kaldıralım dendiği zaman o konuda ciddi hakaretleri, eleştiri olarak sunmaya gayret edenler var" dedi.(ANKA)

Kaynak: ANKA / Güncel

Haberler

500
Yazılan yorumlar hiçbir şekilde Haberler.com’un görüş ve düşüncelerini yansıtmamaktadır. Yorumlar, yazan kişiyi bağlayıcı niteliktedir.
title