Zuhal Sönmezer

Yapay zekâ efsanesi gerçekten bitiyor mu?

29.12.2025 06:04
Haber Detay Image

Stanford Üniversitesi'nden gelen son raporlar, yapay zekâya dair büyük vaatlerin yerini ulusal stratejilere ve daha gerçekçi beklentilere bıraktığını gösteriyor.

Bir süredir teknoloji dünyasının zirvesinde dolaşan "yapay zekâ", artık eskisi kadar sorgusuz sualsiz alkışlanmıyor. Büyük vaatler, dev yatırımlar ve her derde deva olduğu iddia edilen algoritmalar yerini daha temkinli bir dile bırakıyor. Özellikle Stanford Üniversitesi bünyesinde yürütülen çalışmalar, yapay zekâya yönelik küresel algının önemli bir kırılma noktasına geldiğini gösteriyor.

Balon söndü mü?

Stanford'un İnsan Merkezli Yapay Zekâ Enstitüsü (HAI) tarafından yayımlanan son raporlar ve uzman öngörüleri, yapay zekâ alanında bir "beklenti düzeltmesi" yaşandığını ortaya koyuyor. Bu düzeltme, kimi yorumcular tarafından açıkça "balonun sönmesi" olarak adlandırılıyor. Ancak burada patlayan şey teknolojinin kendisi değil; onun etrafında oluşturulan aşırı iyimser anlatı.

Yıllardır kamuoyuna farklı bir tablo sunuldu

Tabloda yapay zekâ çok yakında insanın yerini alacak, tüm meslekleri dönüştürecek ve karar alma süreçlerini tamamen devralacak teması işleniyordu. Stanford araştırmacıları ise bu anlatının bilimsel gerçeklikle örtüşmediğini net biçimde ifade ediyor. Özellikle "genel yapay zekâ" (AGI) beklentilerinin kısa vadede karşılanamayacağı, mevcut sistemlerin hâlâ dar, bağlama bağımlı ve insan denetimine muhtaç olduğu vurgulanıyor. Bu noktada dikkat çeken bir başka eğilim ise ülkelerin kendi yapay zekâlarını geliştirme arayışı. Stanford uzmanlarına göre, yapay zekâ artık yalnızca bir teknoloji konusu değil; doğrudan egemenlik, güvenlik ve veri politikası meselesi. Küresel teknoloji devlerinin ürettiği kapalı sistemlere bağımlılık, devletler açısından ciddi riskler barındırıyor. Bu nedenle pek çok ülke, kendi verisiyle çalışan, kendi diline ve hukuki çerçevesine uyumlu yapay zekâ modelleri üzerinde çalışmaya yöneliyor.

AI egemenliği

Bu eğilim, "AI egemenliği" olarak adlandırılan yeni bir dönemi işaret ediyor. Tıpkı enerji veya savunma sanayii gibi, yapay zekâ altyapısının da stratejik bir alan olarak görülmesi artık şaşırtıcı değil. Stanford raporlarında altı çizilen temel noktaya göre geleceğin kazananları, en büyük modeli üretenler değil; en işlevsel, denetlenebilir ve toplumsal fayda üreten yapay zekâları geliştirenler olacak.

Öte yandan bu dönüşüm, yapay zekânın başarısız olduğu anlamına gelmiyor. Aksine, abartının azalmasıyla birlikte daha somut, ölçülebilir ve kamusal fayda üreten uygulamalar öne çıkıyor. Sağlık, hukuk, eğitim ve kamu yönetimi gibi alanlarda yapay zekânın destekleyici rolü güçlenirken, "her şeyi yapan sihirli makine" anlatısı sessizce sahneden çekiliyor.

Özetle…

Yapay zekâ çağında bir sona değil, ayıklanmaya tanıklık ediyoruz. Balon patlamıyor; yalnızca içindeki hava boşalıyor. Geriye ise daha gerçekçi beklentiler, daha güçlü düzenleme ihtiyacı ve ülkelerin kendi teknolojik kaderlerini belirleme zorunluluğu kalıyor.

Asıl soru yapay zekânın bitip bitmediği değil, kimin yapay zekâsının ayakta kalacağı.

Kaynakça

• Stanford University – Human-Centered Artificial Intelligence (HAI), AI Index Report (2024–2025)

• Stanford News, Stanford AI experts predict what will happen next in artificial intelligence

• Stanford HAI, AI, Governance and National Strategy raporları

• James Landay & Stanford HAI uzman görüşleri (2024–2025)

Yazarın Tüm Yazıları