Bin Zulüm, İki Ölüm ve Bir Aşkın Hikayesi "EŞKIYAŞK"

EŞKIYAŞK Romanındaki "Safiye Memed" Yaşar Kemal'in İnce Memed'i mi?
Orhan Veli ALICI'nın "Dervişin Sırrı" isimli roman çalışmasından sonra yazmış olduğu "Eşkıyaşk" adlı ikinci romanı Altınpost Yayınları tarafından yayımlandı.
Cumhuriyetin ilk yıllarının betimlendiği bu romanda sosyal eşkıyalık olgusu üzerinde de durulmuş olup, bir eşkıyanın dağa çıkışı ve yaşadıkları sade ve akıcı bir dille anlatılmış. Oldukça dikkat çekici olan bu romanın sonunda ise hayli ilginç bir karakterle karşılaşılmakta… Romanın kahramanı Ali'yi öldürmeye çalışan Safiye Memed'in bazı araştırmacıların iddiasına göre İnce Memed olduğu ileri sürülmekte. Nitekim Yaşar Kemal'in İnce Memed adı altında yazdığı romana konu olan ve bizzat esinlendiği karakterin Safiye Memed olduğu sınırlı sayıdaki insan tarafından bilinmekte, bu durum bazı araştırma kitaplarında anlatılmaktaydı. Bu romanla beraber daha önce haberleştirilen "Safiye Memed" acaba "İnce Memed" miydi sorusu tekrar sorulmaya başlanacak gibi.
Bin Zulüm, iki ölüm ve bir aşkın hikâyesi "EŞKIYAŞK" Özeti;
Kara Ali'nin ölüm haberi Yörüklerle beraber dört bir yana yayıldıktan sonra yıllar geçti. Onu görenler ve tanıyanlar adeta onun cismini ve sesini yüreklerinde mihman ettiler. Gün geceye karışıp da devran değişince, sıra dağların ardında bir ses "Ey yerlerin, göklerin, şu aklımızla erişemediğimiz gerçeklerin sahibi, sen iyiliğini daim eyle, bizi kötülüklerden koru, sana muhtaçları güzelliklerinden geri koyma…" dedi. Bu ses asırlık ağaçları okşayıp söz olmaktan çıktı. O anda Binboğa Dağlarından Çukurova'ya doğru bir garbi yeli esti, yıldızlar titredi, çıplak ağaçlar utandı.
Ziyaret suyundan içen kınalı keklik peyikerek kanatlandı. Çığrışarak önce Bebek Dağlarına, oradan da Çukurova'ya doğru uçarak gözden kayboldu…
Bir eşkıya kimi zaman kuş olup, kanatlanarak uçmalıydı. Gözden kaybolup, ulu bir ağacın kovuğunda kendine yeni bir dünya kurabilmeliydi. Kimi zaman da bir tohum gibi toprağa düşmeliydi. Tabiatın rengini alıp, kendisine bakan gözlere bile görünmemeliydi. Bazı zamanlarda da rüzgâr olup esmeli idi bir uçtan diğer uca… Eşkıyanın sadece varlığı hissedilmeliydi. Kara Ali gibi…









