Milli Yol Partisi Genel Başkanı Çayır: "Meclis'te Kurulan Adı Komisyon, Kendisi Bambaşka İşlerle Uğraşan Bu Heyetin Hiçbir Yasallığı Yoktur"
Milli Yol Partisi Genel Başkanı Remzi Çayır, "Meclis'te kurulan komisyonun başından beri bir ihanet komisyonu, bir tiyatro olduğunu defaatle söyledik. Şu anda ne yasal bir zemine oturuyor ne Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin iç yüzüne uygun bir hareket tarzı benimsiyor. Yani adı komisyon, kendisi bambaşka işlerle uğraşan bu heyetin hiçbir yasallığı yoktur. Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı, 'Hadi gelin senden şu kadar üye, senden şu kadar üye, senden şu kadar üye alıyorum, adına da Kardeşlik Barış Komisyonu dedim' diyemez" dedi.
(ANKARA) - Milli Yol Partisi Genel Başkanı Remzi Çayır, "Meclis'te kurulan komisyonun başından beri bir ihanet komisyonu, bir tiyatro olduğunu defaatle söyledik. Şu anda ne yasal bir zemine oturuyor ne Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin iç yüzüne uygun bir hareket tarzı benimsiyor. Yani adı komisyon, kendisi bambaşka işlerle uğraşan bu heyetin hiçbir yasallığı yoktur. Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı, 'Hadi gelin senden şu kadar üye, senden şu kadar üye, senden şu kadar üye alıyorum, adına da Kardeşlik Barış Komisyonu dedim' diyemez" dedi.
Milli Yol Partisi Genel Başkanı Remzi Çayır, partisinin genel merkezinde düzenlediği basın toplantısında gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Çayır, şunları kaydetti:
"Bugün Türkiye gerçekten hayati anlamda, bir eşiktedir ve siyasi anlamda, gelecek açısından, istikbal açısından bir dönüm noktasını yaşamaktadır. Devlet aklı diye ortaya konan aklın aslında satıh ve gerçeklerle alakası olmayan bir Amerika Birleşik Devletleri, İsrail aklı olduğunu buradan bir daha ifade etmek gerekir. Şu an dayatılan, şu an Türkiye'nin uyması gerektiği ifade edilen bir süreci bize dayatanların kimlikleri ve ahvalleri ortadadır. Onlar kendi gelecekleri için, ülkelerinin gelecekleri için, toplumların gelecekleri için bu yolu seçmiş olabilirler.
Ya bizden görünenlerin, bizim yanımızda duranların, onlar adına davranış göstermeleri, çaba göstermelerini nasıl izah edeceğiz? Yıllar yılı kendisini milliyetçi, kendisini ülkücü diye tanıtanların bir anda bambaşka bir kimliğe bürünerek, bazen barış elçisi, bazen akıl elçisi, bazen devlet elçisi diye ortaya çıkmalarını anlamak mümkün değildir. Türkiye'yi silahla bölemeyenler ne yazık ki müzakereyle bölme çabası, bölme gayreti içindedirler. Bu gayretin bir tarafında Milliyetçi Hareket Partisi'nin Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı, öbür tarafta Öcalan ve Öcalan'ın kurduğu örgütler.
Ben bunca yıldır siyasetin içinde bulunan bizler, bu duruma şaşmamak ve bu durumu garipsememek adına gerçekten zorluk çekiyoruz. Bu vuslatı, yani Öcalan vuslatını bu denli içinde hissettiğine göre, buluşmak için, onunla görüşmek için, onunla bir araya gelmek için, sarf ettiğiniz enerjiyi, sarf ettiğiniz çabayı, emeği bir günden bir güne, şehitler için, gaziler için, bu ülkeye geleceği için, feda edilmiş canlar için, insanlar için bir şey yaptın mı, bir eve vardın mı, bir insanın başını okşadın mı, bir insana gerekli ihtimamı gösterdin mi? Yok. Çıkıyor, sanki böyle tehditvari bir şekilde, 'Gitmiyorsanız ben gidiyorum' diyor, yolun açık olsun. Yanına üç kişi değilse 30 kişi al git, bir an önce vuslatı sona erdir, bir an önce kucaklaşın, bir an önce sarmaş dolaş olun, bir an önce aynı kafaya sığın, ne yapacaksanız yapın. Ama millet size bu izni vermeyecektir, Allah'ın izniyle.
"Bu proje Kürtlerin projesi değil, bu proje Amerikan ve İsrail'in bir projesi"
Başından beri Türk milletini, Türk kamuoyunu içeriyi dışarıyı uyarıyoruz. Bu proje bizim projemiz değil, bu proje Türk milletinin projesi değil, bu proje Kürtlerin projesi de değil, bu proje Amerikan ve İsrail'in bir projesi. Şu an Sayın Cumhurbaşkanı topa girmemektedir, dikkat ederseniz bir adım birkaç adım geriden gelmekte, ön almamaktadır. Bunun da elbette bir açıklaması ve izahı var.
Ama pervasızca ve gerçekten izanı, vicdanı yok edecek şekilde hareket eden Devlet Bahçeli'nin bu vuslat talebini, yani bugüne kadar kendisini terörist başı mutlak asılması gereken bir insan olarak takdim eden adamın, asılması gereken adama olan sevgisini ve sıcaklığını, vuslatını anlamak gerçekten zor. Allah akıl fikir versin, başka bir diyeceğimiz söz bulamıyoruz.
Meclis'te kurulan komisyonun başından beri bir ihanet komisyonu, bir tiyatro olduğunu defaatle söyledik. Şu anda ne yasal bir zemine oturuyor ne Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin iç yüzüne uygun bir hareket tarzı benimsiyor. Yani adı komisyon, kendisi bambaşka işlerle uğraşan bu heyetin hiçbir yasallığı yoktur. Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı, 'Hadi gelin senden şu kadar üye, senden şu kadar üye, senden şu kadar üye alıyorum, adına da Kardeşlik Barış Komisyonu dedim' diyemez.
Türkiye'de herkes yasalarla hareket etmek zorunda. Anayasa aykırı hareket edemez kimse. Keyfiliğiniz yasa diye bize takdim edilemez. Türkiye keyfiyetle yönetilemez. Onun için bu kimliksiz, bu şahsiyetsiz, bu omurgasız siyasetlerin Türkiye'ye verdiği zararı hepimiz yaşadık ve yaşıyoruz. Şu an Türkiye aslında bu badirelerin, omuzlarımıza binmiş yükün temel sebebi nedir biliyor musunuz? Yıllardır Türkiye'de sürdürülen dalavereci siyasetin, omurgasız siyasetin, ilkesiz siyasetin sonuçlarıdır.
"Bu açık aleni müzakereden vazgeçin"
Daha önce de söyledim bir daha söylüyorum; Sayın Cumhurbaşkanı, Sayın Bahçeli, bu sürecin savunucuları. Siz muhataplarınızdan bir günden bir güne konuştuğunuz PKK'lılardan, Öcalan'ın kendisinden, KCK'lılardan, dağdakilerden bir pişmanlık sözü, nedamet ifadesi duydunuz mu? 'Ya bu yol yanlışmış. Bu silah aslında çözüm değilmiş, şiddet milletin anasını ağlatmış' diye bir beyanları var mı? Yok, ben duymadım. O halde sadece ve sadece strateji değiştirenler, metot değiştirenlerin tuzağına Türkiye düşürülemez. PKK şu anda çok zeki bir şekilde Amerika'nın da eğilmesiyle, çevirmesiyle metot ve yol değiştiriyor. Bunlar da onların sanki silah bırakıyormuş gibi bir aymazlığın içine düşüyorlar.
Bu açık aleni müzakereden vazgeçin. Milletin vicdanını daha fazla kanatmayın. Olmayacak dualara amin demeyin. PKK'nın sadece sözde barış istemeyeceğini, anayasada ve yasalarda değişiklik talebinin olduğunu millete bir anlatın da görelim, anlatın. Sizin de müzakere ettiğinizde söyledikleri sözleri, talepleri, istekleri bir milletle paylaşın da göreyim sizi. Bunlar ne yazık ki gerçeği milletten saklamayı siyaset sanıyorlar. Milletin bazı gerçekleri, bazı hakikatleri duymasını istememektedirler. Onun için biz istikbalimizi birkaç kişinin keyfine bırakmayacağız ve geleceğimizi sattırmayacağız."


















