Dışişleri Bakanı Davutoğlu Açıklaması

Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, "Ne Irak'ta ne Suriye'de Kürt kardeşlerimizin ızdırap çekmesini, baskı altında tutulmasına izin vermeyiz."
Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, "Ne Irak'ta ne
Suriye'de Kürt kardeşlerimizin ızdırap çekmesini, baskı altında tutulmasına izin
vermeyiz. Onları da bir tehdit politikası olarak karşı tarafa sunmayız" dedi.
Davutoğlu, katıldığı bir televizyon programında kendisine yöneltilen
soruları yanıtladı. Türkiye'yi kimsenin "başka bir ülkenin güdümüyle hareket
ettiği" iddiasıyla eleştirmeye hakkı olmadığını belirten Davutoğlu, "Türkiye
hiçbir zaman böyle bir tercih yapmadı ve yapmayacak. Bu bizim için bir tercih
değil. Hem deniyor ki çok ileri gitti, hem de deniyor ki bölgede yalnız kaldı.
Bunlara itibar edilmemeli" dedi.
Türkiye'nin insanlara Ramazan ayında dahi zulmeden, camilere saldıran bir
yönetimin arkasında durmadığına dikkati çeken Davutoğlu, Esed'in yakın
dostlarının dahi onu terk ettiğini hatırlattı.
Davutoğlu, Türkiye'nin hiçbir grupla etnik veya mezhebsel gerilim içerisinde
bir ilişki kabul etmeyeceğini belirterek, gerek İran'da gerek Irak'ta ve
Suriye'de yaşayan Kürtlerin bölge halklarıyla et ve tırnak gibi birbirleriyle iç
içe yaşadığını kaydetti.
"Biz Kürt kardeşlerimizi hiçbir şekilde tehdit olarak algılamayız. Bunu bir
tehdit sebebi de görmeyiz" diyen Davutoğlu, "Biz ne Kürtleri ne Nusayrileri ne
Hristiyanları Suriye'de bir karşı taraf ya da bir tehdit olarak görmeyiz. Ayrıca,
Kürtlerin en temel haklarının verilmesini eskiden beri savunuyoruz ve bu meseleyi
de gündemde tutuyoruz. Ne Irak'ta ne de Suriye'de Kürt kardeşlerimizin ızdırap
çekmesini, baskı altında tutulmasını izin vermeyiz. Onları da bir tehdit
politikası olarak karşı tarafa sunmayız" dedi.
Bu tür kaos dönemlerinde birçok fırsatçının, provokatörün çıktığını ifade
eden Davutoğlu, şunları söyledi:
"Bunların Suriye halkına demokrasi getirme gibi bir derdi yoktur. Kürt
kardeşlerimiz için de bir hedefleri ve vizyonu yoktur. Suriye'nin herhangi bir
yerinde bizim sınırlarımıza yakın bölgelerde bir terörist yapılanmanın olmamasını
talep ediyoruz. Kürt kökenli kardeşlerimizi istismar eden PKK gibi bir terör
örgütü de olsa. Sınırlarımızda böyle bir yapılanmaya izin vermeyiz. Bunun
etnisiteyle, inançla, destekle bir alakası yok. Biz PKK'yı tehdit olarak kabul
ederiz. Sınırlarımızda böyle bir şeyin oluşmasına izin vermeyiz. Bu PKK'ya, terör
örgütüne karşı olan bir tutumdur. Rejimin yerleşmesine izin verdiği gruplar Kürt
de olsa başka bir grup da olsa bir süre sonra oradaki halkla çatışacaktır.
Esed'den ızdırap çekmiş Halep halkı böyle bir şeye izin verir mi?"
İster Irak'ta olsun ister Suriye'de, bir haksızlık yapıldığında bu
insanların hakkını ilk önce Türkiye'nin savunacağını belirten Davutoğlu, bazı
basın organlarında çıkan "Kuzey Suriye doğuyor" algısının yaygınlaştırılmasının
da psikolojik bir harekat olduğunu savundu.
"Bugün sanki bütün Suriye sınırında da Kürtlerin yaşadığı bir bölge olduğu
korkusu yaşatılmaya çalışılıyor" diyen Davutoğlu, şöyle devam etti:
"Bunu gereksiz bir korkunun unsuru haline getiriyorlar. Bayrak çekildiği
iddia edilen bölgede çok az sayıda Kürt var. Kamışlı ve Haseki'deki Hatay'a
sınırda Kürtlerin yaşadığı alanlar bir süreklilik arz etmiyor. Yayladığı'nın
karşısında tamamiyle Türkmenler yaşıyor. Halep Türkleri de Kobani bölgesinde
yaşıyor. Dolayısıyla böyle bir dönemde kullandığımız kavramlara dikkat ederek,
herhangi bir şekilde bir grup kardeşimizin yüreğine korku salmamız doğru değil.
Bütün bu kuzey sınırının bu bölgenin kalbi Halep şehridir. Halap şehrinin çoğrafi
yapısına da baktığınızda yüzde 80'i Arap, yüzde 10 civarı Kürt ve geri kalanı da
Türkmen ve Hristiyan bir nüfus var.
Şimdiden bayrak çekmeler bize karşı bir tahrik değil Arap nüfusuna da bir
tahrik. Birileri bunun üzerinden Suriye'de çatışma oluşturmak istiyor. Bunu
engellemek için hemen harekete geçtik. Bunlar fırsatçı gruplar. Bu oradaki Kürk
kardeşlerimiz için de iyi bir durum değil. Bu, oradaki Arap ve Kürt
kardeşlerimizi de birbirine düşürecek bir yapıdır. Onun için geçiş sürecinin bir
an önce tamamlanmasını istiyoruz."
- İsrail ile ilişkiler-
Dışişleri Bakanı Davutoğlu, Türkiye'nin Mavi Marmara olayıyla ilgili olarak
İsrail'den özür ve tazminat gibi taleplerinin devam ettiğini belirtti. Bunların
yerine getirilmesi durumunda İsrail ile yeni sürecin başlayabileceğini dile
getiren Davutoğlu, son dönemde İsrail hükümetinin basın aracılığıyla gönderdiği
sempatik mesajlarla sorunun çözülemeyeceğini kaydetti.
Davutoğlu, Mavi Marmara gemisindeki Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının
İsrail tarafından katledildiğini hatırlattı ve Türkiye'nin Suriye ile
ilişkilerinin İsrail ile bağlantılandırılamayacağını söyledi.
-Rohingya Müslümanları-
Davutoğlu, Myanmar'daki Arakan (Rakhine) eyaletindeki Rohingya Müslümanların
yaşadığı sıkıntılar hakkındaki bir soru üzerine de, Myanmar'da yakın zamanda
başlayan reform sürecinden herkesin ümitlendiğini, Rohingya Müslümanları için de
yeni bir sürecin başlayacağı konusunda umutların arttığını söyledi.
Davutoğlu, Türkiye'nin 5 ay önce Myanmar'a yeni bir büyükelçi atadığını
hatırlatarak, yeni büyükelçiden Birinci Dünya Savaşı sırasında bu bölgede şehit
olan Türkler'in mezarlarını bulmasını istediklerini ve Arakan Müslümanlarının
sıkıntılarıyla ilgilenmesini istediklerini söyledi.
Mezarların bulunduğunu kaydeden Davutoğlu, Arakanlı Müslümanların
sorunlarıyla ilgili olarak da girişimlerin başladığını duyurdu.
Davutoğlu, İslam İşbirliği Teşkilatı ile bir girişim başlattıklarını, ayrıca
kendisinin de Myanmar Dışişleri Bakanı'na hem şehitlik hem Arakanlı Müslümanlar
konusunda mektup yazarak, uluslararası yardımın ulaştırılmasını istediklerini
bildirdi.
Ayrıca Bangladeş Dışişleri Bakanı ile de görüştüğünü dile getiren Davutoğlu,
Myanmarlı muhatabıyla bugün tekrar bir telefon görüşmesi yapacağını belirtti.
Davutoğlu, bölgede çatışmaların bir süre önce durduğunu ancak gergin ortamın
devam ettiğini söyledi ve acil insani yardım ihtiyacının altını çizdi.
Muhabir : Murat Demirci-Tuğrul Çam
Yayıncı : Ogün Duru - ANKARA
















