Haberler

    Bayrakları can yeleği, hikâyeleri bambaşka...

    Güncelleme:

    Suriye başta olmak üzere Güney Sudan, Demokratik Kongo Cumhuriyeti gibi birçok ülkede yaşanan iç savaş ve karışıklıklar nedeniyle II. Dünya Savaşı'ndan beri tanık olunan en büyük mülteci ve sığınmacı krizlerinden birinin ortasındayız.

    Suriye başta olmak üzere Güney Sudan, Demokratik Kongo Cumhuriyeti gibi birçok ülkede yaşanan iç savaş ve karışıklıklar nedeniyle II. Dünya Savaşı'ndan beri tanık olunan en büyük mülteci ve sığınmacı krizlerinden birinin ortasındayız. Vatandaşı olduğu ülkeyi çeşitli sebeplerle terk etmek zorunda kalmış ve bir ülkeyi temsil etmeyen sporcular Mülteci Olimpiyat Takımı adı altında Olimpiyat Oyunları tarihinde ilk kez Rio 2016 Olimpiyatı'nda boy göstermişti. Mart 2016'da ilk olimpik takım kurulduğunda tüm dünyada 80 milyon kadar mülteci ya da sığınma talebinde bulunan insan olduğu söyleniyordu. BM Mülteci Örgütü'nün (UNHCR) son verilerine göre 2020 sonu itibariyle bu sayı 82.4 milyon.Mülteciler Takımı, Rio 2016'da 10 sporcudan oluşmuştu. Devam eden Tokyo 2020 oyunlarınaysa

    29 kişilik kafileyle katıldılar, yani sayıları neredeyse üç katına çıktı.

    ANTRENÖRLERİ KOMİTEDEN

    Sporcular Tokyo'da Uluslararası Olimpiyat Komitesi (IOC) tarafından sağlanan formaları giyip atanan antrenörlerle ve teknik görevlilerle çalışıyorlar. Aralarında henüz madalya kazanan olmadı ama atletlerin madalya almaları durumunda ülkelerinin milli marşları yerine olimpiyat marşı çalınacak. Resmi olarak olimpiyat bayrağını kullanıyorlar ancak Hollanda'da yaşayan mülteci tasarımcı Yara Said, kendisinin de Suriye'den kopup bir botun içindeki zorlu yolculuğunda giydiği can yeleğini andıran, açık turuncu zemin üzerinde siyah bandın olduğu bir bayrak tasarladı. IOC yönetimi de 2016-2021 yılları arasında Olimpik Dayanışma Fonu'nda toplanan 3 milyon doları mülteci statüsündeki 56 sporcunun burs masrafları için ayırdı. IOC pandemi nedeniyle bir yıl ertelenen Tokyo Oyunları'nı göz önünde bulundurarak, mülteci sporcu yardım projesinin kapsamını da genişletip bu program için yaklaşık 100 milyon dolarlık bütçe yaratmış durumda.

    BM ile uluslararası hukuka göre mülteci statüsünde tanınmış olmanın yanı sıra yetenekleri, performansları ve kişisel şartları göz önünde bulundurularak yapılan seçime 56 sporcu katıldı. Mesela Güney Sudanlı atletlerden bazıları, Kenya'nın kuzeyindeki Kakuma Mülteci Kampı'nda ayakkabısız katıldıkları seçmeleri kazanan atletler. O koşucuları seçen de Kenyalı rekortmen koşuçu Tegla Loroupe. Ancak tüm bu rakamların, sayıların arasında bu takımın asıl ne ifade ettiğini anlamak adına onların da birer insan olduğunu hatırlatan hikayelerine bir göz atmalı.

    Mülteci takımı; Suriye, İran, Kamerun, Afganistan, Kongo, Demokratik Kongo Cumhuriyeti, Eritre, Güney Sudan, Irak, Sudan, Venezüelalı ve  13 ülkede yaşayan sporculardan oluşuyor.

    Yüzmeden boksa 12 ayrı spor dalında müsabakalara katılıyorlar. Bunlardan biri de tekvandoda sporcumuz Hatice Kübra İlgün'ün

    57 kiloda bronz madalya kazanırken mağlup ettiği İranlı Kimia Alizadeh. Rio 2016'da kazandığı bronzla ülkesinin Olimpiyat Oyunları tarihinde madalya kazanan ilk kadın sporcusu oldu. İran'a döndüğünde yaşadığı baskı nedeniyle 2020'de Almanya'ya iltica etti.

    'BEN KAHRAMAN DEĞİLİM'

    Ülkesinden ayrılırken "Ben bir kahraman değilim. Ben İran'ın sembolü de değilim. Ben sadece İran'da yıllardır ezilen milyonlarca kadından biriyim. Bizi umursayan kimse olmadı. Biz onlar için sadece bir aracız. İran hükümeti, kazandığım madalyaları bana sormadan alıp siyasi çıkarları için kullandı. Bu ikiyüzlülüğün bir parçası olmak istemiyorum" diye konuştu. Alizadeh ülkesinde yıllardır toplumsal baskıya maruz kalan kadınları temsil ettiğini söyledi.

    Kamerun'daki şartlardan dolayı yarışma için gittiği İngiltere'ye sığınıp yaşadığı sorunlarla intihar noktasına geldikten sonra mülteci statüsünde kendini bulan ve haltere devam eden Cyrille Tchatchet de onlardan biri. Suriyeli triatlet Mohamad Maso Mülteciler Takımında yarışırken birlikte Hollanda'ya sığındığı yüzücü kardeşi Alaa Masoise Suriye'yi temsil ediyor. Kardeşlerin açılış törenindeki sarılmaları basının ilgi odağı oldu.

    Yüzücü Yusra Mardini gibi Suriye'den kopanların yolu çoğunlukla Türkiye'den ve Ege Denizi'nden geçiyor. Yusra ve kız kardeşi Sarah, 2016'da başka Suriyeli sığınmacılarla beraber Türkiye'den Yunanistan'a geçerken kapasitesinden fazla insanı alan botun motoru bozulunca kendi hayatlarını riske atarak bottakileri kurtarmışlardı. Hatta suya girmesi gerektiğinde 'Ne olabilir ki? Ben bir yüzücüyüm. Nihayetinde suda öleceğim' diye düşündüğünü söylüyor. Şimdi 22 yaşında olan Yusra Mardini ve kardeşi Sarah'ın 5 yıl önce o gece yaklaşık 3.5 saat boyunca çektiği bot en sonunda Midilli'ye varmıştı.

    Mülteci Takımı'nın sembolik bayrağı can yeleğinden yola çıkarak tasarlandı.

    ÖYKÜLERİNİ HATIRLAYIN

    Yusra'nın da arkadaşı olan ve Rio 2016'da Mülteciler Takımı'nda yarışan Suriyeli bir başka yüzücü Rami Anis ise Socrates Dergi'nin Temmuz sayısında Nihan Cabbaroğlu'na verdiği röportajda şunları söylüyor: "2011'de ailemle ülkemden ayrıldığımda savaşın iki-üç ay sonra biteceğini ve eve geri döneceğimi düşünüyordum.

    O yüzden kendi kendime 'Büyük bir çanta almamalıyım' demiştim. Ufak bir çantayla Türkiye'ye geldim." Anis, Ege Denizi'ni geçişlerini de aynı dergide şöyle anlatıyor: "İzmir'den Yunanistan'a giden bota binmemizde yardımcı olacak biriyle konuştuk. Denizin diğer kıyısına geçmek, yaklaşık üç saatlik bir yolculuk gerektiriyor. Bizim botumuz çok kalabalıktı, normalde 20 kişiden fazla binilmemesi gereken bir botta 40 kişiden fazlaydık. Çocuklar ve yaşlılar çoğunluktaydı. Kendime sürekli şu soruyu soruyordum: Eğer denizde bir şey olursa ne yapacağım? Tabii ki kimseyi ölüme terk edemezdim, ben bir yüzücüyüm."

    İnsanlık tarihinin bu ağır trajedisi Türkiye dahil tüm dünyayı etkileyerek devam ediyor. Tokyo 2020'de Mülteci Sporcular Takımı'ndan birilerine ekranda denk geldiğimizde 82 buçuk milyon sığınmacıya umut ışığı olabilecek sporculardan birini görmenin yanı sıra o güvenli yaşamı arayan milyonların her birinin bir öyküsü olduğunu hatırlayabiliriz. Bu konuda son sözü artık Almanya'da yaşayan, Tokyo 2020'de de yarışan Yusra Mardini'ye bırakmak isteriz. 2016'daki BM Liderler Zirvesi'nde mülteciler adına kürsüye çıkıp şöyle demişti: "Olimpiyat deneyimi bana bir ses ve burada olmak için bir şans verdi. Herkesin şunu anlaması lazım: Ülkenizi terk etmek bir seçim değildir. ve mülteciler büyük işler başarabilecek normal insanlardır."

    Kaynak: Hürriyet / Magazin

    Haberler

    500
    Yazılan yorumlar hiçbir şekilde Haberler.com’un görüş ve düşüncelerini yansıtmamaktadır. Yorumlar, yazan kişiyi bağlayıcı niteliktedir.
    title