Metruk Binanın Zemin Katından Çıkan "Altın Eller"
"Altın Eller" ödüllü metal sanatçısı Hasan Tuluk, metruk bir binanın zemin katındaki atölyesinde şiirler eşliğinde sanatını icra ediyor.
Esma Aygün - Çorum'da yaşayan, Uluslararası
"Altın Eller" ödüllü metal sanatçısı Hasan Tuluk, metruk bir binanın zemin katındaki atölyesinde şiirler eşliğinde sanatını icra ediyor.
Bakır, demir ve pirinci işleyerek sert metale hayat veren Tuluk, 60 yıldır eserlerinde hayran olduğu Anadolu insanını ve köy hayatını işliyor.
Daha 6 yaşındayken babasının bakırcı dükkanında işittiği çekiç seslerine gönlünü kaptıran Tuluk'un 80'in üzerinde el emeği ve sabırla işlenmiş eseri bulunuyor.
Uzun yıllar Türkiye'nin çeşitli kentlerinde metal öğretmenliği yapan Tuluk, emekliliğinin ardından metruk bir binanın bodrum katında metal işlemeciliğine devam ediyor.
Üşüyen ayaklarını metali erittiği düzenekte ısıtan Tuluk, el emeği ürünlerini hırsızlardan korumak için de büyük çaba harcıyor.
Tuluk, AA muhabirine yaptığı açıklamada, küçük yaşlardan beri işittiği çekiç sesinin kendisine ninni gibi geldiğini söyledi.
Uzun yıllar öğretmenlik göreviyle birlikte sanat çalışmalarını da sürdürdüğünü anlatan Tuluk, Kültür ve Turizm Bakanlığı'nın katkılarıyla yurtiçinde ve yurtdışında pek çok kişisel ve karma sergiye katıldığını belirtti.
Sert metale sabırla yaklaştığını ifade eden Tuluk, şunları dile getirdi:
"Daha 6 yaşındayken babamın Çorum Bakırcılar Arastası'ndaki dükkanında bu sanata hayrandım. İlk eserlerim duvar süsleriydi. Uzun yıllar bu sanatı okullarda öğrencilerimle paylaştım. 16 yıl Gazi Üniversitesi Çorum Meslek Yüksekokulu'nda
'makine ve seramik bölümleri'nde ders verdim. 1991 yılında Paris'te düzenlenen
"Uluslararası Altın Eller" sergisine şeref konuğu olarak katıldım. 1996'da Lyon'da düzenlenen "Altın Eller" yarışmasında iki dalda birincilik ödülüne layık gördüler. Eserlerim hep Anadolu'yu yansıttı. Çekicimin yetersiz kaldığı zamanlarda şiirlerle metale yön vermeye çalıştım."
-"Metale kadife kumaş gibi yaklaşıyorum"
İlk eserleri olan duvar süslerinde Fatih Sultan Mehmet'i, film kahramanı Tarkan'ı işlediğini anlatan Tuluk, zamanla bakır, demir ve pirince Anadolu'daki yaşamı işlemeye başladığını ifade etti.
Yer sofralarını, güz kaldırılışını, düğünleri sert metalle anlatan Tuluk,
"Metale kadife kumaş gibi yaklaşıyorum. Metalin dilinden anladığınız zaman istediğiniz şekle girer. Eğer çekiçle metal birbirine birbirine yaklaşmada zorlanıyorsa orada bir kaygı olmalıdır. Çünkü burada bir sanat söz konusu olamaz. Çekici vurduğunuz zaman sesinden anlarsınız, metalin neye ihtiyacı olduğunu. Bu ya ısıdır ya da metali yeniden gözden geçirmeniz gerekir. Zorlarsanız bir yere kadar tahammül eder ve sonunda çatlar" diye konuştu.
-"Bize ait olmayan olguları benimser oldu"
Tuluk, Paris'te 1991'de düzenlenen Uluslararası Altın Eller Yarışması'nda yaşananları ise şöyle dile getirdi:
"Fransız bir sanatçı, 'Mösyö Tuluk, dünyanın en zengin kültürüne sahipsiniz ancak onu bir kapalı kutuya hapsetmişsiniz. Siz bile bunun farkında değilsiniz' dedi. Anadolu çok zengin bir kültür, bu kadar ince bir kültür dünyanın hiçbir yerinde yok. Böyle bir kültürün mirasçıları olarak mirasyedi olmak yerine bu kültürün üzerine yenilerini eklemeliyiz. Bize ait olmayan geleneklerimize aykırı düşen şeyleri benimser olduk. Şu an eserlerimi evimizin balkonun da muhafaza etmeye çalışıyorum. Yağmur yağdıkça eserler zarar görüyor. Yağmur da, güneşte eserler balkonda. Geçmişte adıma bir sergi salonu açılması planlanıyordu ancak gerçekleşemedi. Paraya değişemeyeceğim eserlerimin hepsi benim için çok kıymetli."
-Koca Sinan'ın Selimiye'sinin pirinçten maketi
Eserleri arasında en kıymetlisinin Mimar Sinan'ın ustalık eseri olarak kabul ettiği Selimiye Camisi'nin pirinçten yapılmış maketi olduğunun altını çizen Tuluk, Selimiye Camisi'nin maketinin hikayesini şöyle paylaştı:
"Ağabeyim, 1982 yılında elimde yeni bir çalışma olup olmadığını sordu. Yakın zamanda kapı büyüklüğünde rölyef bir cami yapacağımı söyledim. 'Rölyef değil, bir cami maketi yap' dedi O güne kadar kartondan bile maket yapmamıştım. Artık aklım hep maketteydi. Mimar Sinan, 'Şehzadepaşa Camisine çıraklık, Süleymaniye'ye kalfalık, Selimiye'ye ise ustalık eserim' der. Ben de o güne kadar çok eser yapmıştım ama ustalığımı Selimiye Camisi'nin maketini yaparak göstermek istedim. Hammade'sinde de zoru seçtim. Pirincin işlemesi bakıra göre daha zordur. Selimiye hayatımın bir parçası haline geldi. Rüyalarıma giriyordu. Yemek yerken, başka işlerle uğraşırken hep Selimiye'nin fotoğraflarına bakıyordum onunla hayal dünyamı zenginleştirdim. Bu eser için 6 yıl uğraştım, 7 kere Edirne'ye gittim. Gerçeğine yüzde 98 uygun olarak yapmaya çılıştığım Selimiye Camisi'nin maketini tamamlama başarısını gösterdim. Maket, 40 kilogram ağırlığında, onu taşıyan masası ise 33 kilogram ağırlığında. Koca Sinan'ın Selimiyesi'ni motif motif işlemeye çalıştım. Herkesin hayran kaldığı bu eserin devlet tarafından desteklenmesini istiyorum. Maket Cumhuriyet döneminde metalden yapılan tek eser. Eseri sergilemek isteyen pek çok müze oldu. Gönlüm benim de belirleyeceğim bir yerde eserin sergilenmesi."
-"Her kurumun hafızasını oluşturacak müzesi olmalı"
Özellikle kamu kurumlarının hafıza oluşturacak müzelere sahip olmasının önemine değinen Tuluk, "Tüm kamu kurumlarının müzeleri olmalı. Toplum duyarsız kalmaz. Geçmişten bugüne herkes elinde ne varsa o kuruma bağışlar" dedi.
Yaşam hikayesini, "Taşrada sanatçı olmak" adlı kitapta derlediğini belirten Tuluk, eski düğünleri, bağ bozumlarını, Anadolu'nun unutulmaya yüz tutmuş geleneklerini hazırladığı kitapla yaşatmak istediğini kaydetti.
- ÇORUM












