Reşat Aydın

Tarihin Kalbinde Bir Sofra: Sirkeci’den Seres hotel’in Roof Mezze 360’a Uzanan Masalsı Bir Lezzet Yolculuğu

06.12.2025 18:53
Haber Detay Image

Sirkeci…

Tarihin nabzının attığı, medeniyetlerin izlerini taşlarıyla, kokusuyla, rüzgârıyla hâlâ fısıldayan o kadim semt.

Her adımın bin yıl öncesine değdiği, her nefesin İstanbul'un hafızasından bir sayfa açtığı büyülü bir atmosfer…

Tarihi yarımadada tramvay yolunda yürürken rüzgârın taşıdığı esintide yalnızca deniz değil, Osmanlı fırınlarından yükselen çörek kokuları, Saray mutfağının tütsülü baharatları ve Eminönü'nün eski pazarlarının sesi hissedilir. Bu sesler, bir şefin kalbine ancak gastronomi aşkı olarak düşer.

Ve o aşk sizi, farkında olmadan tarihle modernin birleştiği eşsiz bir sofraya doğru çeker.

O gün benim için de tam olarak böyle oldu.

Sevgili dostum Nilüfer Kurt'un tavsiyesiyle adımlarım beni Seres Hotel'in çatı katına, Mahir Özbek ve Diyadin Altay'ın tarihi Türk mutfağını modern yorumla buluşturan büyülü mekânına—Roof Mezze 360'a götürdü.

Bir Çatı Katından Fazlası… Bir Zaman Kapısı

Roof Mezze 360'ın kapısından içeri girdiğinizde önce gözleriniz sonra ruhunuz etkileniyor.

Çünkü bu mekân yalnızca bir restoran değil; İstanbul'un mavi mücevheri Boğaz'a açılan bir zaman kapısı…

Gökyüzüyle denizin arasına asılmış gibi duran terasta, ışıkların su üzerinde dans edişini izleyip kadehinizi kaldırırken, tarihin sizinle aynı masada oturduğunu hissediyorsunuz. Sarnıçların serinliğini, hanların uğultusunu, limanın hareketliliğini… Hepsi bu lezzetlere fon oluyor.

Tarihi Türk Mutfağının Modern Çağla Buluşması

Masamıza gelen her tabak, tarihin içinden yürüyerek gelmiş ama günümüzün dokunuşlarıyla yeniden doğmuş gibiydi.

Mezeleri, Osmanlı'nın zenginliğini ve İstanbul mutfağının inceliğini taşıyan bir şiir gibiydi…

Her lokma, Şirvânî'nin reçetelerinden bugüne ulaşan bir sır, her aroma Helvahâne ustalarının yüzyıllar önce fısıldadığı bir hafıza…

Kebapları ise eski ocakların ateşini modern tekniklerle harmanlayan bir ustalığın ürünüydü.

Közün kokusu, etin terbiyesi, baharatın dengesi… Bir şefin ruhuna dokunan bir ahenk vardı bu tabaklarda.

Ve beni en çok sarsan dokunuş:

Osmanlı dönemi salatalarının modern yorumu…

Sirke, meyve, ot ve baharat cevherinin tarihteki kullanım yöntemlerinin bugüne taşındığını görmek; Türk mutfak kültürünün geleceğe nasıl aktarılabileceğini yeniden düşünmemi sağladı.

Sofrada Sadece Lezzet Değil, Bir Felsefe Vardı

Mezze 360'ın mutfağı yalnızca yemek üretmiyor;

Osmanlı mutfak hafızasını, modern gastronomi mühendisliğiyle birleşen bir felsefeye dönüştürüyor.

Bu yüzden bu deneyim "bir akşam yemeği" olmaktan çıkıp "bir lezzet yolculuğu"na dönüşüyor.

Bir tabak geliyor; içinde İstanbul'un tarihî yarımadasının gölgesi…

Bir tabak geliyor; içinde Saray'ın baharat sandığının kokusu…

Bir tabak geliyor; içinde modern mutfağın teknik zarafeti…

Ve siz fark ediyorsunuz ki bu masalarda yalnızca yemek yapılmıyor;

İstanbul'un ruhu yeniden pişiriliyor.

Sonuç: Tarihle Modernin El Ele Verdiği Bir Lezzet Masalı

O akşam Roof Mezze 360'ta yalnızca damağım değil, hafızam da beslendi.

İstanbul'un kadim mutfak mirasıyla modern mutfak sanatının birleştiği, kökleri geçmişte ama dalları geleceğe uzanan bir gastronomi vizyonu gördüm.

Burası, tarihin kalbinde;

• Boğaz'ın mavisini kadehinize çeken,

• İstanbul'un gölgelerini tabaklarınıza yansıtan,

• Türk mutfağının hikâyesini modern çağın diliyle anlatan

eşsiz bir mekân.

Sirkeci'nin sokaklarında başlayan yolculuğum, Roof Mezze 360'ın çatı katında tarihle masalsı bir buluşmaya dönüştü.

Ve ben anladım ki;

Gerçek gastronomi, geçmişle geleceğin aynı sofrada oturabilmesidir.

Yazarın Tüm Yazıları

title