CHP, Başörtüsü Yasağı İçin Anayasa Mahkemesi'ne Başvurdu
CHP Genel Sekreteri Önder Sav, "Türbanla İlgili Anayasa Değişikliği Konusunda Yasama Meclisi'nin Verdiği Karar Hukuk Dolanılarak, Anayasa'ya Karşı Hile Yolu Kullanılarak Gerçekleştirilmiş Bir Tasarruftur" Dedi.
CHP Genel Sekreteri Önder Sav, "Türbanla ilgili Anayasa değişikliği konusunda Yasama Meclisi'nin verdiği karar hukuk dolanılarak, Anayasa'ya karşı hile yolu kullanılarak gerçekleştirilmiş bir tasarruftur" dedi.
CHP Genel Sekreteri Önder Sav, beraberindeki grup başkan vekilleriyle birlikte üniversitelerde başörtüsünü serbest bırakan Anayasa değişikliğinin iptali veya yok hükmünde sayılması ve yürürlüğünün durdurulması istemiyle Anayasa Mahkemesi'ne başvurdu. Anayasa Mahkemesi çıkışında bir açıklama yapan Sav, Anayasa değişikliğinin görüşülmesi aşamasında iktidar partisine ve MHP'ye "Anayasa'nın değiştirilemez ve değişiklik teklif dahi edilemez maddelerine aykırı olacağı konusunda uyarılarda bulunduklarını" söyledi. 1984 yılından bu yana Danıştay, Anayasa Mahkemesi, AİHM kararları ışığında türban konusunda bir uygulama bütünlüğü bulunduğunu ifade eden Sav, şunları kaydetti:
"Türban konusu maalesef Sayın Başbakan'ın 'velev ki türban siyasi bir simge olsun ne fark eder' sözleriyle kritik ve ilginç bir aşamaya gelmiş, kimi siyasi partileri de bağlar duruma gelmiştir. CHP olarak bu konularda bu zamana kadar gerekli uyarı görevlerimizi yapmış bulunuyoruz. Artık konu yargı aşamasına gelmiş bulunuyor. Şu anda önünde bulunduğumuz Yüksek Mahkeme, verdiği kararları kesin olan ve kararları yasama, yargı organları, idare makamları, gerçek ve tüzel kişileri bağlayıcı olan bir yüksek yargı kuruluşudur. Şimdiye kadar pek çok önemli ve tarihi karara imza atmıştır. Bizim bugünkü başvurumuz niteliği itibariyle öncelikli görüşülmesi gereken başvurulardandır. Anayasa'nın 4. maddesinde değiştirilmesi teklif dahi edilemeyecek, değiştirilemeyecek maddelerin sayılmış olması her türlü yasama, yürütme ve yargı organlarını bağlayıcı niteliktedir. Yasak olan bir değişikliği önermek, önerilse bile o değişiklik doğrultusunda bir yasama tasarrufu yapmak olanaksızdır. Yasama organının böyle bir yasağa karşı Anayasa değişikliği yapması, kendisine Anayasa'nın tanıdığı yetkiyi aşması anlamına gelir. Anayasa'nın 6. maddesi de, hiç kimse ve hiç bir organa Anayasa'nın kendisine tanımadığı yetkiyi kullanma olanağı vermemektedir. Böyle yetkinin, yasama yetkisinin kullanıldığından yola çıkarak başvurumuzu yapıyoruz. Yasama Meclisi'nin verdiği karar, hukuk dolanılarak Anayasa'ya karşı hile yolu kullanılarak gerçekleştirilmiş bir tasarruftur. Bu, aynı zamanda hukuken olanaksız bir değişikliktir.'' "HUKUKUN ÜSTÜNLÜĞÜ İLKESİNE AYKIRI" Söz konusu düzenlemenin hukukun üstünlüğü ilkesine aykırı olmasının yanında, mahkeme kararlarına yasamanın, yargının, idarenin uymak zorunda olduğuna işaret eden Anayasa'nın 6. maddesine de aykırı olduğunu söyleyen Önder Sav, Anayasa Mahkemesi'nin 1989 yılında verdiği kararda, üniversitelerde dini amaçlı örtünmenin serbest bırakılmasına ilişkin tasarrufun iptal edildiğini hatırlatarak, "Anayasa Mahkemesi bu kararına rağmen, o kararı değiştirmek, etkisiz kılmak çabaları hukukun üstünlüğü ilkesiyle hiç bağdaşmamıştır" diye konuştu.
Söz konusu kararda üniversitelerde dini amaçlı örtünmenin serbest bırakılmasına ilişkin hüküm iptal edilirken, Anayasa'nın 2. maddesindeki 'değiştirilemez, değiştirilmesi teklif dahi edilemez laiklik ilkesine de çok önemli yollamalar ve vurgulamalar yapıldığını' belirten Sav, "Böyle önemli bir karar ortadayken, Anayasa'nın 4. maddesindeki 'değiştirilmez, değiştirilmesi teklif dahi edilemez sözlerine rağmen yapılan değişiklik, 2. maddeyi dolanma, tadil etme, dolaylı olarak 2. maddeyi işlemez hale getirme girişimidir'' şeklinde konuştu.
Getirilen değişikliğin gerekçesinde, bu değişikliğin üniversitelerdeki öğrencilerin kıyafetleriyle ilgili olduğunun açıkça yazıldığını kaydeden Sav, şunları kaydetti:
"Türbanın üniversitelerde serbest bırakılmasının yaratacağı sıkıntılar, türban takanların türban takmayanlara karşı bir baskı unsuru oluşturacağı, hatta ona omuz verenlerin bu baskıyla yetinmeyip, türban takmayanlara daha değişik yollardan baskıların artmasını davet edeceği yönündedir. Endişemiz odur ki; üniversitelerde bilimsel özgürlüğün yerini dinsel inanca dayalı tartışmalar alacak ve üniversitelerde kimi basın organlarımızın yazdığı gibi bir kaos yaşanmaya başlayacaktır. Bunların yaşanmamasını diliyoruz." Söz konusu Anayasa değişikliğinin Anayasa Mahkemesi'ne sadece biçim açısından getirilebileceği yönündeki açıklamalarla ilgili tartışmalara da değinen Sav, "Biçim açısından, usul açısından, nelerin ne şekilde karar bağlanacağını bizim burada, bu yüksek yargının önünde tartışmamız hiç uygun olmaz. Kuşkusuz, bu konuda bizim başvurumuz üzerine gerekli kararı yüce Anayasa Mahkemesi verecektir. Ancak geriye dönük olarak Anayasa Mahkemesi'nin kararlarına baktığımızda, değişiklik tekliflerinin yanı sıra yasaklanan hükümlerin de bir biçim kuralını oluşturacağı, biçim kuralına gireceği yazılmıştır. Şimdi yasaklanan bir hükmü, delmeye çalışmak, Anayasa'nın değiştirilemez, değiştirilmesi teklif edilemez maddelerini değiştirmek o maddeleri işlevsiz kılacaktır. O maddelerin üzerine Anayasa'nın koyduğu güvenceyi, koyduğu örtüyü kaldıracak, bundan sonra benzeri değişiklik teklifleri yapılmaya devam edilecektir" dedi.
"YÖK BAŞKANI'NIN TALİMATI YOK HÜKMÜNDEDİR" Anayasa değişikliği 23 Şubat'ta Resmi Gazete'de yayınlandıktan sonra 4 Mart'a kadar başvuru süresi olmasına karşın sorumlu bir siyasal parti olarak, toplumda yaşanan karmaşayı görerek, üniversitelerdeki kamplaşmayı ve ayrışmayı görerek başvurularını bugün, zamanı dolmadan yapmayı uygun gördüklerini ifade eden Sav, "Çünkü görüyoruz ki, kimi üniversitelerimiz Anayasa değişikliğinin Resmi Gazete'de yayınlanmasını yeterli görmekte, üniversitelerimizin pek çoğu da bunun yeterli olmadığını, 42. maddede yapılan değişikliğin aslında daha açıklığa kavuşturulması gerektiğini, ona dayanılarak yasağın delinmesinin bir suç oluşturacağını vurgulayarak, üniversitelerinde türban yasağını uygulamaya devam etmektedirler" diye konuştu.
YÖK Başkanı Yusuf Ziya Özcan'ın da bu tür uygulamalar yapan üniversite rektörleri hakkında 'kılık kıyafet serbestisini gerçekleştirmedikleri gerekçesiyle' Türk Ceza Kanunu'nun 106. maddesine göre tehdit ettikleri gerekçesiyle cezalandırılabileceklerini söylediğini belirten Sav, "Ve onlara talimatlar yağdırmaktadır. Bu talimat yok hükmündedir. Ceza hukukun temel kuralı; yasalara aykırı talimat dinlenmez. Üniversite rektörlerimiz de Anayasa değişikliği doğrultusunda Anayasa Mahkemesi kararlarının halen varlığını koruduğunu düşünerek, böyle bir yasağı dinlememişlerdir ve dinlemeyeceklerdir. Bu ve benzeri tartışmalar bir an önce konuyu Anayasa yargısının önüne getirmemizi gerektirmiştir. Biz, başvurumuzla sadece 4. maddenin getirdiği, 2. maddenin değiştirilemez ve değiştirilmesi dahi teklif edilemez maddesinin, o değişikliğin iptalini değil, aynı zamanda yok hükmünde olmasını talep ettik. Çünkü Anayasa'daki yasağı yok sayarak getirilen bir değişiklik, hukuken yok hükmündedir. Aynı zamanda da önümüzdeki süreçle, karmaşanın, ayrışmanın, toplumsal huzuru bozmaya yönelik davranışların bir an önce önünün alınabilmesi amacıyla ve ileride giderilmesi olanaksız zararların doğmaması için yürürlüğü durdurma isteğimizi de dilekçemize eklemiş durumdayız. Bundan sonrası yüce yargının kararına bağlıdır" ifadelerini kullandı.
"ANAYASA MAHKEMESİ'NİN BAŞVURUMUZA ÖNCELİK TANIYACAĞINI SANIYORUZ" Yokluk taleplerine ilişkin olarak Anayasa Mahkemesi'nin daha önce verdiği bir içtihat kararı olup olmadığının sorulması üzerine Sav, "Anayasa Mahkemesi'nin değindiğim konulara yönelik olarak vermiş olduğu kararları, hem 1980 öncesi kararları hem 1980 sonrası kararları dilekçemize eklemiş bulunuyoruz" dedi.
Kararın ne zaman çıkmasını beklediklerinin sorulması üzerine ise Sav, "Bu başvuru yine Anayasa hükmü içinde öncelikle ele alınıp incelenmesi gereken başvuru türlerindendir. Yürürlüğü durdurma talebinde de bulunmuş durumdayız. Her iki koşul birlikte düşünüldüğü zaman Anayasa Mahkememizin bizim bu başvurumuza öncelik tanıyacağını ümit ediyoruz, öncelik tanıyacağını sanıyoruz. Tabii bizim Anayasa Mahkemesi'ne yol vermek, onlara akıl vermek haddimize değil. Anayasa Mahkememiz, yerleşmiş kararlarıyla ne yapacağını çok iyi bilen, işi ne şekilde ele alacağını, ne şekilde sonuçlandıracağını bilen bir yüksek mahkemedir. Zaman koymak haddim değil, kimsenin de haddi değil. Bu yüce çatıya müdahale olur" şeklinde konuştu.
YÖK Başkanı Özcan'ın konuşmalarının dilekçede yer alıp almadığının sorulması üzerine Sav, "Konuşmalarını dosyaya almadık, ama YÖK Başkanı'nın bu tür davranışının yaratılmakta olan huzursuzluk ortamının bir delili olarak sunduk. Kısaca değiniyoruz" dedi.
Bir gazetecinin, "Daha önce Baykal, 367 kararıyla ilgili olarak, 'Aksi bir karar çıkarsa kaos olur' demişti. Siz de biraz önce kaostan söz ettiniz" sözleri üzerine Sav, "Hayır yanlış söylemeyin. Bakın, kararla ilgili yorum yapmamaya özen gösteriyorum. Bu çatıya da saygısı olan bir hukukçuyum. Yıllardır bu camiada diğer arkadaşlarımızla beraber bulunduk. Kaos derken toplumda çıkan kaosu kastediyorum. Yoksa yargı kararının sonrasına yönelik hiçbir değerlendirme yapmadık, yapmayı istemedik" diye konuştu.
Anayasa Mahkemesi, açılan davayla ilgili olarak raportör görevlendirecek. Raportör çalışmasını tamamladıktan sonra 11 üyeden oluşan Anayasa Mahkemesi heyetine raporunu sunacak. Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç'ın belirleyeceği bir tarihte Yüksek Mahkeme davayı görüşmek için toplanacak.
(MÜG-CC-CC-Y)
















