Haberler

Gerçek yaşam hikayesi: Dokunma!

Yeşim Mutlu

Yeşim Mutlu

Fotoğrafçı Influencer Dijital İçerik Üreticisi
11.08.2021 08:26

Yazar Simay Antep'in Dokunma kitabını okuduktan sonra etkisinden uzun süre çıkamadım. Simay Antep; Suna'nın gerçek yaşam hikayesini anlattığı yıllardan bu yana çok zaman geçmesine rağmen kadına karşı şiddetin ne yazık ki değişmediğini görüyoruz. Aksine kadın cinayetlerinin her geçen gün daha vahşi şekilde karşımıza çıkıyor.

Simay Hanım ile çevrim içi gerçekleştirdiğimiz söyleşimizin; kadınların güçlenmesine, dayanışmasına ve beraberliklerine ses olmasını arzu ediyorum. Dünyanın neresinde olursa olsun kadınların hakları ve hayatları korunmalıdır.

Gerçek yaşam hikayesi: Dokunma!

Simay Hanım, sizin yaşam hikayeniz nasıl başladı?

Memur bir ailenin çocuğu olarak çocukluğumu birçok farklı kentte geçirdikten sonra ailemle İstanbul'a yerleştim. İstanbul Üniversitesi İngiliz Dili ve Eğitimi bölümünü bitirdikten sonra kurumsal şirketlerde pazarlama alanında çalışmaya başladım. 8-10 yıl yöneticilik yaptıktan sonra beni çağıran başka bir hayat olduğunu hissetmeye başladım. Yabancı dillere ve edebiyata karşı hep ilgim olduğundan bir yandan yabancı kitap ve dizilerin Türkçe'ye çevirmenliğini yapıyordum. Sonunda yöneticilikten istifa edip tamamen çeviri ve editörlüğe yöneldim. Bu süreçte kişisel gelişim çalışmaları yapmaya ve günlük tutmaya başladım. Bu vesileyle kendimi daha yakından tanımaya başladım ve isteklerim netleşti. Aylar sonra günlük sayfalarımı okuduğumda bunları yazan ben miyim diye şaşırdım. Yazdıklarım hiç de sıkıcı değildi, aksine bana komik gelmiş, beni eğlendirmişti. Yıllar öncesinde bana çok uzak bir görünen kitap yazma hayalimi gerçekleştirmeye karar verdim.

Bir kadının gerçek yaşam hikayesi "Dokunma" ile yollarımız kesişti. Kitap belki de çok kadının yaşadığı ama dile getiremediği yaşanmış olayları aktarıyor. Sizi bu kitaba yazmaya iten neydi?

Kitap yazmaya karar verdiğimde aklımda bir konu yoktu. Önce yaratıcı yazarlık eğitimleri aldım. Yıllardır devam ettiğim bilinçaltı temizliği ve diğer spiritüel çalışmalarım sayesinde de aslında insanda doğuştan var olan ama yolun bir yerinde temasımızı kaybettiğimiz yaratıcılığımı nasıl yeniden ortaya çıkarabileceğimi keşfetmeye başladım. Bir yandan da kısa hikayeler ve denemeler yazıyordum. Kitabı yazmaya karar verdikten kısa bir süre sonra ise katıldığım bir etkinlikte Suna ile karşılaştım. Bana bir yara izini gösterdi ve hikayesini anlattı. Onu yıllardır tanımama rağmen bu denli korkunç şeyler yaşadığını bilmiyordum. Yaşadıklarının boyutu hiç anlatmamıştı. Diğer pek çok kadın gibi… Hikayesinden çok etkilendim ve hikayesini benim aracılığımla tüm kadınlarla paylaşmak isteyip istemediğini sordum. O da kabul etti.

Kitabı okurken olayları birebir yaşıyoruz. Siz yazarken neler hissettiniz?

Suna'nın yaşadıkları karşısında hissettiği duygular benim için o kadar tanıdıktı ki kendi yaşamımda hissettiğim hisler, yazarken Suna'nın hisleriyle bütünleşti. Nihayetinde Suna aslında tüm kadınların hislerini taşıyor çünkü tüm kadınlar bu hisleri hayatlarının bir döneminde hissediyor. Bu hikayede aşk, sevinç, umut, arzu, şükran da var, hayal kırıklığı, utanç, çaresizlik, ümitsizlik, hüzün ve zafer de… Yazarken tüm bu duygular arasında dolaştım. Zaman zaman Suna'yı yargıladığımı fark ettim. Bu yazım süreci bana kimseyi yargılamadan hikayesine sadece tanık olmayı ve anlamaya çalışmayı öğretti.

Gerçek yaşam hikayesi: Dokunma!

Kitap yazma disiplininiz nasıldı? Kitabın devamı gelecek mi? Yoksa farklı bir kitap mı gelecek?

Yazmaya başladığım zaman koltuğuma adeta yapışıyorum. Ne yemek yiyebiliyorum, ne başka şeylerle ilgileniyorum. İlhamın kesildiğini hissedene kadar yazının başından kalkamıyorum. İlham almaya ihtiyacım olduğunda ise meditasyon yapıyorum ve ilham her seferinde bir mucize gibi kendini sunuyor. Bu kitabı yazarken de öyle oldu. Fakat sonrasında defalarca kez nadasa bırakıp üzerinden geçerek 2 yıl boyunca değişiklikler ve eklemeler yaptım. Pandemi döneminde ikinci bir kitap yazdım. Yeni kitap, insanın hayatta kendini ve içsel engellerini tanıma ve hayallerini gerçekleştirme yolculuğuyla ilgili ezber bozan bakış açıları ve uygulamalar içeriyor.

Kitabın satış gelirini kadına şiddetle mücadele eden bir STK'ye bağışladığınızı öğrendim. Yeni kitapta da "Sosyal sorumluluk" devam edecek mi? Konuyla ilgili düşüncelerinizi alabilir miyim?

Kitabın telif gelirini bağışlama fikrini, kendisi de aktif bir STK gönüllüsü olan Suna ortaya attı. "Madem kadınların kendini eğitmesini istiyoruz, buna olabildiğince maddi katkımız da olsun" dedik. Özellikle genç kızların kendini iyi eğitmesine katkıda bulunacak bir kuruma destek vermek istiyoruz. Çünkü kadına şiddetin önlemenin en öncelikli yolu eğitimdir.

Kitap karakterleri zaman zaman bu kadar da olmaz dedirtirken hepsinin gerçek olması da ayrı acı veriyor. Türkiye'de kadın olmak gittikçe zorlaşırken sizin toplumsal cinsiyet ayrımcılığına bakışınız nasıl?

Odaklanmamız gereken konunun eğitim olduğunu düşünüyorum. Mevcut eğitim sistemimiz kişilere birey olmayı öğretmiyor. Aile içinde alınan eğitim de maalesef bu anlamda işlevsel değil. Bu yüzden bir çocuk yetişirken onun davranış ve kararlarını, toplumda kabul görme ve sevilme güdüsü şekillendiriyor. Çocuk gerçek benliğini ve duygularını derinlere gömmeyi öğrenerek yetişkin oluyor. Çoğu ailede çocuğun kabul ve onay görme, duyulma gibi duygusal ihtiyaçları karşılanmıyor. Bu yüzden yetişkin kadın ve erkeklerin önce farkındalıkla kendileriyle tanışması, karşılanmamış olan duygusal ihtiyaçlarını ve karanlık yanlarını fark etmesi gerekiyor. Bu bilince sahip bir kadın, anne olduğunda kız ve erkek evladını bu bilinçle yetiştirecektir. O evlatlar da büyüdüğünde doğru seçimler yapacaktır. Toplumsal cinsiyet ayrımcılığı da tüm anne ve babalar eğitilip bilinçlendikçe son bulacaktır. Toplum, arzu ettiğimiz bilinç seviyesine ulaşana kadar ise kadına şiddet konusunu gündemde tutmamız, bu konuda kamuoyu oluşturmamız gerekiyor. Devlet nezdinde cezbedici önlemler alınması açısından da bu çok önemli. Bu konuda kadın, erkek herkese görev düşüyor. Çünkü kadının geride kaldığı bir toplum gelişemez. Bu farkındalıkla konuyu gündemde tutmak için en basitinden sosyal medyayı kullanabiliriz.

Siz neler eklemek istersiniz?

İnsanın dünyaya kendisini, bireysel ve kolektif olarak geliştirmek için geldiğine inanıyorum. Şayet biz okuyup bilincimizi yükselterek derslerimizi öğrenmezsek hayat bize almamız gereken dersleri karşımıza çıkan insanlar ve olaylar vasıtasıyla öğretiyor. Yani burada iki seçenek var ya bilincini uyandırıp kendi üzerinde çalışarak öğreneceksin ya da hayat seni duvarlara çarpa çarpa da olsa öğretecek. Suna ikinci yoldan öğreniyor. Suna'nın yaptığı hataları okurken okurların kendilerini sorgulamasını, kendisine dışarıdan bir gözle bakmasını arzu ediyorum. Çünkü özellikle bizimki gibi gelişmekte olan toplumlarda fiziksel ya da psikolojik şiddet ve tacize uğramayan kadın neredeyse yok. Bazen insan kendi gerçekliğinin ancak bir başkasınınkini okurken benzerlik kurarak farkına varabiliyor. Ben de bu kitap ile bunu sağlamak istedim. Pek çok kadın sırf çevresinden utandığı için yaşadığı şiddet veya tacizi gizliyor, mutsuz olduğu halde evlilik veya ilişkisini sürdürüyor. Özellikle kadınlar kendini iyi tanımalı, duygusal ihtiyaçlarının farkında olmalı ki seçeceği erkeğe "Dokunma"dan önce onun gerçekliğini görebilsin. Hatalar yaptıysa bunları şefkatle kabul etsin, Suna gibi asla pes etmesin ve yaşadıklarını dile getirmekten çekinmesin.

Simay Hanım çok teşekkür ederim.

Nasıl insanlık tarihi boyunca kadınlar birçok ilke imza atarak dünya üzerinde değişikliklere biz kadınlar yol açtıysak yine açacağız. Yeter ki pes etmeyelim.

Yeşim Mutlu

title