CHP'li Adem: "Tarım, Hayvancılık, Gıda Denetiminde Çalışanlara 'Koruyucu Gıda Desteği' Bütçe Yokluğu Gerekçesiyle Kesildi, Bu, Yönetim Zafiyetidir"
CHP PM Üyesi Erhan Adem, Tarım ve Orman Bakanlığı’nın, zehirli ortamlarda çalışan personele verilen gıda desteğini bütçe yetersizliği nedeniyle iptal etmesini eleştirerek, Türkiye'nin gıda güvenliğinin büyük risk altında olduğunu vurguladı.
(ANKARA) - CHP PM Üyesi Erhan Adem, Tarım ve Orman Bakanlığı'nın, zehirli, gazlı ve radyasyonlu ortamlarda ve zirai mücadelede bilfiil çalışan personele verilen koruyucu gıda desteğinin, bu yıl "bütçe yetersizliği" gerekçesiyle yapılamayacağını açıkladığını belirterek, "Bu, yönetim zafiyetidir. Mesele, tarım emekçisinin, laboratuvar personelinin, gıda güvenliği uzmanlarının önemsenmemesidir. Türkiye'nin gıda güvenliği bugün hiç olmadığı kadar risk altındadır" açıklamasını yaptı.
CHP PM Üyesi Erhan Adem, yazılı açıklamasında, Tarım ve Orman Bakanlığı'nın, zehirli, gazlı ve radyasyonlu ortamlarda ve zirai mücadelede bilfiil çalışan personele her yıl verilen koruyucu gıda desteğiyle ilgili yazıya verdiği yanıtta, "koruyucu gıda yardımı uygulamasının mevcut mali yıl için bütçe yetersizliği gerekçesiyle yapılamayacağını" bildirdiğini belirtti.
Bakanlığın resmi yanıtının, Türkiye'de tarım sektörünün ve kamu yönetiminin içinde bulunduğu derin krizin ne kadar vahim boyutlara ulaştığını açıkça ortaya koyduğunu kaydeden Adem, şunları kaydetti:
"Bu durum, sadece mali bir sorun değildir; bu, devletin çalışanına verdiği değerin sorgulanmasına yol açan bir yönetim anlayışının sonucudur. Tarım ve Orman Bakanlığı'nın asli görevlerinden biri, halk sağlığını ve gıda güvenliğini sağlayan personelin en iyi koşullarda görev yapmasını temin etmektir. Tarım, hayvancılık ve gıda denetimi gibi alanlarda çalışan kamu emekçileri; laboratuvar ortamlarında risk altında görev yapar, sahada zehirli maddelerden biyolojik tehlikelere kadar pek çok unsurla mücadele eder. Bu çalışanlara sağlanan koruyucu gıda desteği, bir lütuf değildir; mevzuatın gereği ve yıllardır uygulanan bir haktır. Ancak Bakanlığın gönderdiği yazı, bu hakkın dahi artık karşılanamaz hale geldiğini göstermektedir. Gerekçe ise trajikomiktir: 'Ayrılan ödenek yetersiz.'
"Türkiye'nin gıda güvenliği bugün hiç olmadığı kadar risk altındadır"
Bir Bakanlık, kendi personelinin sağlığını korumak için gerekli ödeneği ayırmıyorsa, bu yalnızca mali bir eksiklik değildir; bu, yönetim zafiyetidir, önceliklerin yanlış belirlenmesidir ve kurumsal erozyonun somut bir göstergesidir. Bugün ülkenin her köşesinde üretici borç yükü altında ezilirken, tarım girdi maliyetleri tarihi seviyelere çıkmışken, çiftçi tarlasından uzaklaşmışken; şimdi de kamu çalışanlarının en temel ihtiyaçlarına dahi 'ödenek yok' denmektedir. Oysa aynı dönemde bazı kalemlere yüksek bütçeler tahsis edildiği, lüks harcamaların sürdüğü, israfa kapı aralayan uygulamalara göz yumulduğu herkes tarafından bilinmektedir. Demek ki mesele para değildir; mesele, tarım emekçisinin, laboratuvar personelinin, gıda güvenliği uzmanlarının önemsenmemesidir. Türkiye'nin gıda güvenliği bugün hiç olmadığı kadar risk altındadır. Çünkü bu görevi yerine getiren kurumlar ve çalışanlar desteklenmek yerine yalnız bırakılmaktadır. Antalya'daki laboratuvar çalışanlarının talebi basittir: Sağlıklarını korumak için ihtiyaç duydukları gıda desteğinin ağlanması. Bu talep dahi karşılanamıyorsa, ülkenin tarım politikalarının geleceği konusunda ciddi şekilde kaygılanmak gerekir."
"Bu ülkenin üreticisi de, emekçisi de sahipsiz değildir"
Tarım ve Orman Bakanlığı'nın bu tutumunun kabul edilemeyeceğini ifade eden Adem, "Tarımı yönetemeyen, tarım emekçisinin hakkını teslim edemeyen bir anlayış Türkiye'yi ne gıda krizinden çıkarabilir ne de üretimi ayağa kaldırabilir. CHP olarak, çalışanların haklarını ve sağlığını önceleyen bir kamu yönetiminin zorunluluk olduğunu bir kez daha vurguluyoruz. Bakanlığı, bu hukuksuz ve hakkaniyetsiz uygulamadan derhal geri dönmeye, gerekli ödeneği ayırmaya ve çalışanların sağlığını güvence altına almaya çağırıyoruz. Bu ülkenin üreticisi de, emekçisi de sahipsiz değildir. Onların hakkını savunmak, Türkiye'nin geleceğini savunmaktır" ifadelerini kullandı.















