Son dönemde altın fiyatlarında gözlemlenen hareketlilik, uluslararası piyasalar ve yurt içi dinamikler arasında belirgin bir ayrışmaya işaret ediyor. Küresel endişelerle ons altın ın 4.200 dolar sınırını zorlaması bir yana, gram altın ın 5.662 liralık rekor seviyelere ulaşması diğer yana konduğunda, iki farklı ekonomik gerçekliğin altı çiziliyor. Bu iki tablo arasındaki makasın giderek açılması ise ekonominin genel durumuna dair önemli sinyaller içeriyor.
Bu ayrışmayı en net ortaya koyan veri, son bir yıllık getirilerde bulunuyor. Ons altınındolar bazında yaklaşık %54'lük bir artış sağladığı görülürken, aynı dönemde gram altının TL bazındaki getirisi %88'i aşmış durumda. Aradaki 34 puanlık bu fark, gram altının fiyatını yukarı taşıyan ana gücün, uluslararası fiyatlardan ziyadeDolar/TL kurundaki hareketler olduğunu ve yerel piyasadaki güçlü bir korunma refleksini net bir şekilde gösteriyor.
Enflasyon ve Getiri Arayışı
Bu güçlü korunmayı tetikleyen temel faktör, finansal yatırım araçlarının reel getirilerinde ve enflasyonun seyrinde yatıyor. Türkiye İstatistik Kurumu'nun (TÜİK) 8 Ekim'de yayımladığı "Finansal Yatırım Araçlarının Reel Getiri Oranları" raporu, Eylül ayı itibarıyla ne durumda açıkça görülüyor. Yıllık %33,29 olarak açıklanan enflasyon ortamında, yatırımcıların birikimlerini koruma mücadelesinde külçe altın açık ara öne çıkıyor. TÜİK verilerine göre altın, son bir yılda yatırımcısına %29,18'lik reel getiri sağlayarak ayakta kalmayı başaran tek ana enstrüman oldu.
Altının bu performansı, diğer araçların durumuyla karşılaştırıldığında daha da anlamlı hale geliyor. Aynı bir yıllık dönemde Borsa İstanbul (BIST 100) yatırımcısına %16,09 reel kayıp yaşatırken, Amerikan Doları %8,94 oranında enflasyonun gerisinde kalmıştır. TL mevduat faizinin reel getirisi ise %5,67 gibi sınırlı bir seviyede kaldı. Bu rakamlar, altına olan talebin bir yatırım tercihinden çok, bir "zorunlu korunma stratejisi" haline geldiğini gösteriyor.
Piyasaların Gözü 23 Ekim Kararında
Ekonominin geneline yayılan başka önemli dinamikler de mevcut. Yine TÜİK'in Ağustos 2025 işgücü istatistikleri, ekonominin geneline yayılan başka bir baskıyı da gözler önüne seriyor. Mevsim etkisinden arındırılmış işsizlik oranının %8,5'e yükselmesi veişsiz sayısının 3 milyon 44 bin kişiye ulaşması, piyasadaki genel baskıyı artırıyor. Bu tabloya, sanayi sektöründe bir yıl içinde %3,6'lık daralma ile 184 binin üzerinde ücretli çalışanın işini kaybetmesi de eklendiğinde, genel ekonomideki toparlanmanın henüz istenen güçte olmadığı anlaşılıyor. %31 gibi oldukça yüksek bir seviyede olan atıl işgücü oranı ise sosyal güvenlik sistemi üzerindeki baskıyı artırarak maliye politikasındaki hareket alanını daraltıyor.
Şimdi ise piyasalardaki tüm aktörlerin gözü 23 Ekim'de açıklanacak olan Merkez Bankası Para Politikası Kurulu (PPK) faiz kararında. Bu toplantıdan çıkacak karar ve sonrasında verilecek mesajlar, önümüzdeki dönemin seyrini büyük ölçüde netleştirecek. Çünkü atılacak adımlar, TL cinsi birikim araçlarının reel getiri potansiyelini doğrudan etkileyecek ve bu da döviz kuru üzerinden gram altın fiyatlarının yönü hakkında önemli bir sinyal verecektir. Piyasaların, bu önemli karara kadar temkinli bekleyişini sürdürmesi bekleniyor.









