Gülben Ergen, geçtiğimiz günlerde Amerika'da sahne aldığı bir konserin ardından, bornozuyla sokakta yürürken bir hamburgerciye uğradı.
Evet, bornozla.
Ne sabahlık, ne pareo, ne "konser sonrası rahat kıyafet" bildiğimiz bornoz.
Üstelik bu görüntüleri kendi paylaştı ve altına şu notu düştü;
"Aaaa ne büyük ayıp tü tü tü. Bornozla hamburgerciye mi gidilir? Yurt dışında kimsenin umurunda değil."
Tabii bu noktada Türkiye'nin en sevdiği hobi devreye girdi: "Görüyor musun, n'apmış yine?"
Sosyal medya hemen ikiye bölündü.
Bir taraf "Kadın özgür, ne isterse giyer" dedi, diğer taraf "Yahu neden bornozla dışarı çıkılır?" diye söylendi.
Ve tabii üçüncü bir grup vardı — her zaman olduğu gibi — "O söylemese kim bilecekti?" diyenler.
Kim bilecekmiş gerçekten?
Haklılar da.
Aslında kimsenin haberi olmayacaktı.
Ama artık "görülmek" çağındayız; paylaşılmayan şey yaşanmış sayılmıyor.
Bornozla hamburgerciye gitmekten ziyade, "bornozla hamburgerciye gittiğini paylaşmak" gündem yaratıyor.
Çünkü artık ünlü olmanın birinci kuralı bu şu; "Ne yaptığın değil, ne kadar konuşturduğun önemli".
Bir düşünün, yıllardır bu ülkede insanlar vergiler, fiyatlar, seçimler, eğitim sistemiyle uğraşıyor ama bir bornoz fotoğrafı, hepsinden daha fazla etkileşim alıyor.
Yani ülke ekonomisi değil, "Gülben'in bornozu" trend oluyor.
Belki de biz, büyük meseleleri kaldıramadığımız için küçük şeylerle oyalıyoruz kendimizi.
Bir nevi toplumsal kaçış yöntemi: "Ekonomi kötü ama Gülben ne giymiş?"
Özgürlük mü, PR mı?
Bazıları diyor ki, "Bu bir özgürlük mesajı. Kadın istediğini giyer, isterse bornozla gezer."
Elbette öyle.
Ama bazıları da "Bu resmen dikkat çekme çabası, gündem için yapılmış bir hamle" diyor.
Gerçek hangisi, bilemeyiz.
Ama kesin olan şu;
Gülben Ergen bir paylaşım yaptı ve bütün ülke konuştu.
Yani misyon tamamlandı.
Üstelik bu durum sadece ona özgü değil.
Artık magazin dünyası, küçük jestlerle dev etkileşimler yaratma sanatında ustalaştı.
Eskiden "şarkı çıkınca konuşulurdu", şimdi "story atınca trend oluyor."
Yeni PR formülü basit...
Biraz sıra dışı ol, üzerine bir özgürlük cümlesi ekle, sonra gerisini internet halleder.
Gündem mi, gürültü mü?
Gülben'in bornozu, belki de küçük bir olay.
Ama onun yarattığı tartışma, büyük bir toplumsal tabloyu gösteriyor:
Biz artık gündemi değil, gürültüyü takip ediyoruz.
Ne kadar anlamsız, ne kadar absürtse, o kadar paylaşılıyor.
"Ülke ekonomisi çöktü" haberi 12 beğeni alırken, "Gülben bornozla hamburgerciye gitti" haberi 12 milyon görüntüleme alıyor.
Bir yerde trajikomik aslında.
Çünkü hepimiz, eleştirirken bile o gündemin parçası oluyoruz.
"Yahu ne gerek vardı?" diye söylerken bile, etkileşim sayısını artırıyoruz.
Yani sistem tam çalışıyor:
Bir kişi paylaşıyor, milyonlar konuşuyor, birkaç gün sonra herkes unutuyor.
Bornoz bir sembol mü oldu?
Belki de bu olayın kendisinden çok, bizim ona verdiğimiz tepki önemli.
Bornoz artık sadece bir banyo tekstili değil; bir sosyal medya simgesi, bir "rahatlık manifestosu", bir "gündem yaratma aracı" haline geldi.
Ama işin ironisi şu; Gerçekten özgür olmak, ne giydiğini değil, niye giydiğini açıklama zorunluluğunu ortadan kaldırmaktır. Eğer bir gün kimse "Neden bornozla hamburgerciye gittin?" diye sormazsa, işte o zaman gerçekten özgür bir toplum olmuş olacağız.
O zamana kadar, gündemimiz net...
Bir yanda ekonomi, bir yanda Gülben'in bornozu.
Tercih sizin.









