Belçikalı Bir Bakana Mehmetçik Görevi

Önce tersinden düşünelim.

Türkiye’de bir hükümet üyesi, yani bir bakan, görevinin ortasında Amerika’ya gidip askerliğini yapıyor ve de sonra Ankara’ya gelip görevine devam ediyor. Ne düşünürsünüz?

Türkiye’de bırakın bir bakanın başka bir ülke namına askerliğini yapmasını, çifte vatandaşlığa sahip olmasını bile hazmedemezler.

Merve Kavakçı’yı “türbanlı” diye meclisten uzaklaştıranlar, milletvekilliğini elinden almak için “çifte vatandaş” olmasını kullandılar. ABD vatandaşlığına geçerken “izin almadığı” bahanesinin arkasına sığınıp, milletvekilliğini elinden aldılar. Bu karar, TBMM’de “çifte vatandaşların” görev yapamayacağı gibi bir izlenim yarattı.

Zaten çeşitli partilerin, çeşitli temsilcilerinin ya da çeşitli basın kuruluşlarının çeşitli temsilcilerinin, çifte vatandaşlığı elde etmiş kişilere “şaibeli” baktığını hep dinliyor ve de okuyoruz.

Bu ülkede çifte vatandaşlık hakkı var. Hatta ülke yöneticilerimiz, Avrupa’da yaşayan vatandaşlarımızı bulunduğu ülkenin vatandaşlığını almak için özendiriyor. Ama diğer yandan da çifte vatandaş sahibi olanlara biraz da “vatan haini” muamelesi yapıyor.

Irkçılara malzeme

Neyse konumuz Türkiye değil. Türkiye zaten bu durumu hiç kaldıramaz. Amacım, konuyu tersten gösterip “bizim başımıza gelse ne yapardık?” sorusunun cevabını bulmak.

Konumuz Belçika veya Hollanda’daki Türk kökenli siyasetçilerin, Türkiye’de askerliğini yapmasıyla ilgili.

Artık bu ülkelerde yaşayan gençlerimiz, siyasete atılıyor ve bulundukları ülkede “önemli görevler” üstleniyor. Hollanda’da Neriman Albayrak’ın “bakanlık” görevini elde etmesinden sonraki tartışmalar, bu siyasetçinin aynı zamanda Türk vatandaşı olması ve de bu nedenle bakanlığını “tarafsız” yapamayacağı yönündeydi. Hollanda’daki “ırkçı” söylemler Albayrak’ı hedef aldı. Neyse ki Albayrak, kadın olması nedeniyle askerlik yapmak zorunluluğunda değil. 

Belçika’da bakanlık yapan Emir Kır’a yapılan “dolaylı saldırı” ise yine kökeni ve elindeki Türk vatandaşlığı ile ilgili. Ama biraz farklı. Çünkü Emir Kır bir erkek ve askerlik zamanı geldi.

Emir Kır’ın hasımları, bunu polemik haline getirdiler.

Belçika gibi bir ülkede halen “bakanlık” koltuğunda oturan ve “kilit görev” yapan bu kişiyi, Türk askeri üniformasında resimleyip “Kime hizmet ediyor?” diye ortalığa düşürecekler.

Evet, vatani görev kutsaldır. Evet, bu görevi yerine getirmek, her Türk genci için bir şereftir. Ama şu anda Emir Kır, bir Türk genci olarak en büyük şerefi ve onuru anavatanına zaten “Belçika’da bakanlık mertebesine ulaşarak” yaşatmıyor mu? Bundan daha “onur verici” bir durum olabilir mi?

Ankara önlem almalı

Sonuçta artık yumurta kapıya dayandı. Bugün olmazsa, kısa bir dönem içinde Avrupa ülkelerinde “bakanlık”, “milletvekilliği”, “hakimlik” veya “Emniyet mensubu” gibi görev yapanlar, Türk vatandaşlıklarını kaybetmemek için askerlik yapmak zorunda kalacaklar. Bu durum, görev yaptıkları Avrupa ülkelerinde kendilerini güç duruma düşürecek. Hiç istemedikleri iki seçenekle karşı karşıya kalacaklar. Ya, “Türkiye’ye çok daha faydalı olacakları” bu görevlerini bırakmak zorunda kalacaklar ya da Türk vatandaşlığından çıkacaklar. Ne o, ne de diğerinin Türkiye’ye faydası var. Ankara’nın bu durumu mutlaka göz önüne alması gerekiyor.

Emir Kır ve onun gibi önemli mevkilere gelen gençlerimizin, ülkemizi ve de ay yıldızlı pasaportumuzu “şerefli” bir şekilde temsil etmesi önemli değil mi? Bu gençleri, ellerindeki ay yıldızlı pasaporttan vazgeçmeye zorlayamayız.

Ama onları aynı zamanda, Hollanda ya da Belçika’da “Bakanlık” veya “milletvekilliği” yaptığı bir sırada da Türk askeri üniforması giymeye de zorlayamayız.

Türkiye örneğine geri dönersek, aynı durum bizim ülkemizde yaşansaydı ne yapardık?

Söz konusu bakanı topa koyup, çarşaf çarşaf ABD üniformasıyla resmini yayınlayıp, ele güne rezil etmez miydik? “Vatan Haini” damgası vurup, istifaya zorlamaz mıydık?

Eee o halde?

Haberler