Almula Merter Churm

Kutsallık krizi

24.10.2025 21:23
Haber Detay Image

Son günlerde magazin dünyası adeta bir "Kutsallık Sempozyumu"na dönüştü.

Bir yanda Dilan Çiçek Deniz, "Oyunculuk o kadar da kutsal bir meslek değil" diyerek sahneye çıktı, öte yanda Hilal Altınbilek, estetik mevzularıyla gündeme geldi. Ve tabii Berna Laçin — elinde klavye, dilinde zekâ — sahneye girip, "en bariz estetikli birine, mahallenin fakir kızı rolünü vermek kimin fikriydi acaba?" dedi.

Oyunculuk kutsal değilmiş…

Doğru, kimse setlerde dua edip sahneye çıkmıyor (belki replik unutunca içinden sessizce dua ediyordur ama o başka).

Ama Dilan'ın "Oyunculuk kutsal değil" demesi, biraz 'kendi ekmeğine gölge düşürmek' gibi olmadı mı?

Sonuçta sen bu "kutsal olmayan" meslek sayesinde kırmızı halılarda yürüyorsun, markaların yüzü oluyorsun, hayranların sana oy veriyor.

Yani kimse senden kalp ameliyatı beklemiyor ama "ruha dokunmak" da az şey değil.

Kısacası Dilan, oyunculuk kutsal olmayabilir ama biraz özen gerektirir.

Bir mesleği küçümsemek yerine hakkını vermek daha asil durur.

Kutsal değil diyorsan bile, en azından "saygıya değer" kısmını unutma.

Hilal cephesine gelirsek…

Kendisi "mahalle kızı" rolüyle gündeme geldi ama konu oyunculuk değil, estetik operasyonlara takıldı.

Klasik sosyal medya sahnesi...

Bir taraf "Ama o yüzle nasıl mahalle kızı olur?" diyor, diğer taraf "Oyunculuk bu, canım isterse uzaylıyı da oynarım!" diye savunuyor.

Elbette kimse kimsenin burnuna, dudağına karışamaz. Ama mesele şu... Karakter inandırıcılığı diye bir şey var.

Bir mahalle kızı oynuyorsan, seyirci o mahalleye inanmak ister; gözü "dudak dolgusu kaç cc acaba"ya takılmasın diye…

Yani mesele estetik değil, estetikle oynarken inandırıcılığı kaybetmekte...

Aslında kutsallık er meydanı olan tiyatroyla, bu mesleğin "tozu"nu yutmakla başlar, kamera arkasında saatlerce beklemek, tüm yorgunluğa karşı durmak, tiyatro sahnesinde alkışsız oynamak, repliği unutunca doğaçlamayla kurtarmakla devam eder.

Evet "Kutsallık" orada başlar, değilse bile, "saygı" orada doğar.

Dilan haklı, oyunculuk doktorluk gibi değil.

Hilal haklı, kimse dış görünüşüne karışamaz.

Ama ikisi de şu kısmı kaçırıyor:

Seyirci hâlâ sahicilik arıyor.

Yapay duygular, filtreli yüzler, fazla felsefe kokan cümleler, hepsi bir süre sonra ekranda donup kalıyor. Unutulup gidiyor.

Sonuçta, kutsal değil belki ama iyi oyunculuk, bu ülkede mucize gibi hâlâ kendini hissettiriyor. Bir Merve Dizdar'da, bir Demet Evgar'da...

Bazen "kutsallık" meslekte değil, o mesleğe duyulan tutkudadır.

Bir meslek, adına "kutsal" denilince değil; içinde emek, sabır ve özen olduğunda anlam kazanır. Bazen en kutsal şey, sadece işine duyduğun saygıdır. Onun için sevgili Dilan, sevgili Hilal para kazanılır. Ama meslekte sahiciliğe epey fırın ekmek yenerek varılır.

Yazarın Tüm Yazıları

title