Sarko'nun Saçmalığı
Fransa Elini Göstermiyormuş. Fransa Önümüzdeki Hafta Yapılacak Olan Toplantıda Türkiye ile 'Ekonomi ve Para Politikası' Başlığının Müzakeresini Veto Edip Etmeyeceğine Henüz Karar Verememiş.
Fransa elini göstermiyormuş. Bu ne demek? Fransa önümüzdeki hafta yapılacak olan toplantıda Türkiye ile "Ekonomi ve para politikası" başlığının müzakeresini veto edip etmeyeceği konusunda henüz karar verememiş.
Belli ki Fransa Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy, seçim kampanyası boyunca halkına söz verdiği gibi Türkiye'nin AB üyeliğini engellemeye yönelik politikasını sürdürecek. Bu bağlamda, müzakerelerde "tam üyelik hedefi" içeren başlıkların açılmamasını sağlayacak. Ekonomi ve para politikası başlığının açılmasını bu nedenle engellemek istiyor. Buna benzer beş başlık daha olduğu söyleniyor. Toplam altı başlıktan söz ediliyor. Sekiz başlıkta zaten, 11 aralıkta dondurulmuştu. Etti size 14 başlık. Geriye 20 başlık kaldı. Onların da bir kısmına Rumlar itiraz edecek. Kaldı size 10 veya biraz daha fazla başlık. Artık insanın gülesi geliyor.
Sonucuna katlanır
Türkiye'deki seçimlerden hemen sonra bu "müzakere süreci"ni ciddi bir şekilde AB hükümetleriyle görüşmek gerekiyor. Fransa bir "AB ülkesi" olarak müzakere başlıklarını "veto" etme hakkına sahip. Gerekçe olarak da "Ben Türkiye'nin üyeliğini istemiyorum" diyebilir. Ama sonucuna da katlanır.
Çünkü AB içinde Fransa'nın bu tutumuna karşı çok ciddi tepki var. Özellikle AB Komisyonu, Fransa'nın bu tavrını her seferinde eleştiriyor. Müzakerelerin aksamadan yürümesinin kimseye bir zararı yok. Tam tersi, bunda herkes kazançlı.
Ama Sarkozy, "Ben halkıma söz verdim. Türkiye'nin üyeliğini engelleyeceğim" diyor.
Seçimler nedeniyle şu ana kadar Türkiye'den de ciddi bir tepki görmedi. Biraz da bunun rahatlığı içinde hareket ediyor.
Sarko'nun kaprisi
Bence, seçimlerden hemen sonra Fransa'nın, ya da bu ülkenin Cumhurbaşkanı Sarkozy'nin bu "saçma sapan" tavrına karşı ciddi tepki gösterilmeli. Sarkozy'nin "kişisel kaprisini" içeren ve koskoca bir ülkeyi ister istemez bağlayan bu tavrın yaptırımı olmalı.
"Devlet adamı" ciddiyetiyle hiçbir şekilde bağdaşmayan bu tavrın hesabı sorulmalı. Avrupa'nın anahtarı Sarkozy'nin elinde değil ve bu toprakların tapusu da Sarkozy'e ait değil. Avrupa Birliği'ni oluşturan diğer ülkeler, Fransa Cumhurbaşkanı'na şimdilik "söylenmekteler". Ama Türkiye'ye karşı ilk ciddi tavrında bu söylenme, tepkiye dönüşecektir.
Bu tepkiye Türkiye de katılmalı ve "yeter artık" demeli. Bunun bir diyetinin olduğunu hissettirmeli.
10-15 yıllık süreç
Her şey Pazartesi günü belli olacak. Salı günü Hükümetler arası konferans toplantısı var. Bu toplantı öncesi Fransa'yı temsil eden bakan ya da büyükelçi, "Biz Türkiye ile müzakerelerde Ekonomi ve para politikası ile ilgili başlığın açılmasına karşıyız" diyecek. "Neden?" diye sorulduğunda da "Çünkü bu başlık, Euro ile ilgili ve de bu da Türkiye'nin tam üyeliğini ilgilendiren bir konu" diyecek.
"Eeeee" diye üstelendiğinde de "Çünkü biz Türkiye'nin tam üye olmasını istemiyoruz" diye konuyu bağlayacak.
İşte o anda bence ipler kopar ve de kopmalı. Çünkü Türkiye'nin önünde müzakere edecek 10 senesi var ve AB'nin bir ülkesinin kaprisiyle kimse uğraşamaz.
Zaten bu tavra Türkiye'yi bırakın, AB'nin kendisi de karşı çıkar. Üstelik hiçbir mantığı yok.
10 ya da 15 yıl sürecek olan bir "müzakere süreci"ni düşünün. Bu sürecin sonunda zaten Fransızlara sunulacak olan bir referandum var. Eğer Türkiye'nin üyeliğini istemiyorsanız, halkınıza üyeliğe karşı oy kullanmasını söylersiniz olur biter. Şimdiden bu süreci tıkamanın ne gibi faydası olabilir?
İşte bu nedenle Brüksel'de herkes Sarkozy'nin tavrını "saçma sapan" buluyor. Bir de kendi anlasa…