Haberler

Göktürk sanat izleri - Dağ ikonografisi

Tülay Çağlar Kadı

Tülay Çağlar Kadı

Eğitimci - Yazar
21.12.2022 10:53

Orta Asya'da ortak kültürün aktarımına köprü olan, Köktürk bilinen diğer adı ile Göktürk sanat izlerine "yüksek dağlar" bahsi ile devam ediyoruz....

Bir ulusun kutsal ibadet yerleri, ülkü, etik ve inanç birliği, toplumsal var oluş mayası bu dönemde önce "kaya resimlerine sonra damgalara,damgalar ise Köktürk alfabesine" dönüşmüştür.

Hiç şüphesiz göç kavramı, Orta Asya'da kültür ve sanat aktarımına dair araştırma ve inceleme mevzu bahis ise ilk sırayı alan kaynaklar arasındadır.Asya'dan yapılan göçlerin bilimsel verilere dayalı olarak hiç bitmemesi ana kaynak olarak da Altay Dağlarından ilerleyen dönemlere kadar sürekli tekrar etmesi insanoğlunun dağları hem yüksek, hem erişilmez, hem de medet umulur olarak atfetmesi nedeniyle de yakından ilişkilidir.

Dönemin kültür külliyeleri ve barındırdığı sanat izleri; kutsal olarak atfedilen günler, ibadetler, tayin törenleri, adaklarına bu nedenle yüksek dağların; ev sahipliği yaptığının şahitleridir. Erişilmez olduğu düşünülen dolayısıyla dönem insanı tarafından kudretine şan yüklenen dağlar ilahi sistemi işaret eden isimler almaya devem etmiştir. Misal Allah'u Ekber Dağları, Subhan ( Süphan)Dağları, Altay Dağları...Büyük dağlar, kadim Türklerin varoluşunda, yaşamı anlamlandırışında, kültür ve sanat aktarımında, dinî inanışlarına ayna ve alan (zemin) olmuştur. Zirveleri işaret eden ağaçlarda; göğe yükselen ve bulutlara erişen dağlar esasen Tanrısal olan ile konuşan ve iletişime aracılık edendir. Göğün direği dağ, yeri ve göğü buluşturan dağ ve ilahi olana en yakın elçi belki üslup veya yol; yine dağ idi. Bu sebeple, "Orta Asya'daki dağların çoğu, Tanrı ile ilgili adlar almışlardı".

Yüksek dağ alanlarında rastlanılan Göktürk oba aile ve çadır kültüründe tamgalar; bir tür sosyal DNA, genetik DNA kavramıyla sanatsal ifadeye dönüşerek bu zamanlama da insanoğluna eşlik edenlerdi. Temel ifadesiyle"ben buyum, o bana ait" manasını ihtiva eden, ötesinde de var olduğunu bilen dönem insanının bir nevi mana ve madde dünyasında kendini hizalaması ile ilişkili "Köktürk im ve tamga" bahsine ilerleyen haftalarda ayrıca değinelim.

Yüksek dağ sembolizmi ile şimdilik devam edelim... Yüksek dağların; Tanrıların yeri olarak kabul edilen türlü anlayış ve inanışları Türkler arasında çok yayılmıştır. Bu konu ile ilgili kayıtları, eski İran kaynaklarında bile bulabiliyoruz. Biliyoruz ki! Kadim Türkler, kendisini mayaladığını düşündükleri Türk büyüklerini, yüksek dağ tepelerinde ışığa dönüştürmek niyetinde olanlardır. Altay dağlarındaki rastlanan kurganların çoğunun, yüksek dağlarda bulunmasının bir nedeni de böyledir.

Göktürk sanatının dağ ikonografisiyle ilişkili figür kavramları incelendiğinde baş aktörün; doğa, Orta Asya bozkırları dağ keçileri, geyikler, atlar, insan figürleri, zaman geçtikçe cüssesinin iyice küçülmüş hatta muhtemelen günümüzde hiç var olmayan dönemin uçan hayvanlarına ilişkin tasvir ve isimleri özellikle kaya resimlerinde "Saymalı Taş" gibi kültürel aktarım alanlarında saygın kişilerin anıt mezar geleneği ile buluşabilmiştir. Kaya resmi olan alanlarda; ilk yazı örneklerine rastlanan, dua ve dilekler yer aldığı, kadim Türk yazısı - Runik Türk alfabesiyle desteklenen kutsal ve resmi alanlarda yazı - alfabe - tamgaların harflere dönüşümü başlı başına temel bahis olmakla birlikte dönemin yapısallığını incelemek açısından birinci sırada yer almaktadır. Orhun Anıt bölgesindeki sanat izleri, farklı alanlarda ve anıtlarda rastlananyaşamsal olguların aktarıldığı Türklerin taş üzerindeki yazılı geçmişi belki biraz özet niteliğinde, alfabenin giderek taş üzerinden kağıt ve deriye işlenmesi ile devam edişine örnektir.

Köktürk - Göktürk sanat izlerinde haftaya buluşmak üzere, sevgiler...

Kaynak; Servet Somuncuoğlu - Tamga\ Damgaların Göçü

ŞAHİN, H. H. SERVET SOMUNCUOĞLU'NUN AZİZ HATIRASINA. Akademik Tarih ve Düşünce Dergisi, 1(1), 1-1.

title