Haberler

Göğsümüzde bir yarasın sürekli kanayan: Kudüs

Doç. Dr. Fevzi Rençber

Doç. Dr. Fevzi Rençber

Akademisyen / Şırnak Üniversitesi
18.05.2021 12:09

Siyonist işgalcilerin, her ramazan ayında mazlum Filistin halkına yaptıkları zulümleri, işkenceleri, yaralamaları ve kıyımları adet haline getirerek kanıksadıklarını düşünmekteyim. Bu mısralar, bayram sabahını karşıladığım anlarda gönlüme düşen ve dilime gelen dizelerdir. Büyük mutluluklarla Ramazan Bayramı'nı karşılamamız gerekirken buruk bir kalple bayram sabahına uyanmanın hüznü içindeyiz. Maalesef Müslümanların bayramı bayram gibi karşılayamamaları gelenek haline gelmiş gibidir.

Esasında Müslümanlar olarak İsrail'in mazlum Filistin halkına yaptıklarına üzüldüğümüzden daha fazla dini anlama ve yorum farklılığına bağlı olarak teşekkül eden ayrışma, hizipleşme ve fırkalaşmalardan dolayı birbirimize yaptıklarımıza üzülmemiz gerekir.Ne vahim bir durumdur ki Müslümanlar, geçmişte olduğu gibi günümüzde de dini referanslarla birbirlerini öldürmeye devam etmektedirler. Günümüzde Afganistan, Suriye, Libya, Mısır, Tunus, Irak, Bahreyn, Yemen, Pakistan, Çeçenistan, Lübnan, Ürdün vb. ülkelerde Müslümanlar Allah adına birbirilerinin kanlarını akıtmakta ve birçok İslam ülkesi bu yüzden istikrarını yitirmekte ve tahrip olmaktadır.

Mezheplerin veya fırkaların ayrı bir din gibi algılandığı bir ortamda İslam dininin birlik ve beraberlik dini olduğunu ifade etmek, abesle iştigal olarak değerlendirilir. Esasında İslam toplumu kendi problemlerini çözüme kavuşturmaya çalıştıkça Filistin'deki Müslüman halka daha etkin ve sonuç odaklı bir şekilde yardımcı olabilecek ve onların kendilerini savunmalarına çok daha güçlü bir şekilde destek olabilecektir. Daha açık ifade etmek gerekirse Müslümanlar kendi mezhepleri veya hizipleri yerine İslam'a hizmet etmeye yani İslam'ı yüceltemeye çalışırlarsa gerek Kudüs gerekse dünyanın bütün mazlum halklarının problemlerine çok daha verimli bir şekilde çözüm üretebilecektir. Ayrılıkçı yaklaşımlar yerine birlik ve dayanışma tohumları İslam topraklarına yeniden ekilmelidir. Doğal bir sonuç olarak İslam dünyasının bu dağınıklığı, İslam düşmanlarını cesaretlendirmektedir. Her manada kendi nizam ve düzenini kuran İsrail devleti, dağınık, birbiriyle uğraşan İslam toplumunu daha kolay yutulur bir lokma olarak görmektedir.

Bu bağlamda birlik şuurunun Müslümanlar arasında yeniden aktif hale gelmesi gerekmektedir.Rahmetli Prof. Dr. Hasan Onat hocamızın ifade ettiği gibi Müslümanlar ancak anlamsız mezhepsel kavga, çekişme, çatışma ve sürtüşmeleri bırakarak, yani İslam ortak paydası içinde bir araya gelerek insanlığa huzur ve barış getirebilir. Daha açık bir deyişle Müslüman toplumu Kur'an-ı Kerim'de, "Bünyan-ı-Mersus" olarak ifade edilen kaynaşmış, birbirine kenetlenmiş sapasağlam duvarlar haline geldikleri sürece hem madden hem de manen birlik ve dayanışma içinde olacaklardır. İslam ümmeti birlik içinde olduğu sürece dünyanın neresinde olursa olsun ezilen, hor görülen veya zulüm altında kalan Müslüman kardeşine kavli dua yaptığı gibi fiili dua da yaparak birbirlerinin izzetini yükselteceklerdir. Müslüman Kur'an'ı baş üstünde tuttuğu sürece yeryüzünde İslam'ın izzeti de yüksek olacaktır. Müslümanlar ancak hakiki manada kardeşler oldukları zaman Alvarlı Efe'nin dediği gibi;

"Hüzn ü keder def' ola

Dilde hicâb ref' ola

Cümle günâh af ola

Bayrâm o bayrâm ola"caktır.

title