Haberler

Din dilinden gönül eline yeni yollar açmak…

Doç. Dr. Fevzi Rençber

Doç. Dr. Fevzi Rençber

Akademisyen / Şırnak Üniversitesi
20.05.2022 11:34

"El" ülke demektir, Dil de "gönül" demek aslında. Gönlün anlamlarını söze vurmasından mülhem lisana da dil denmiştir. El dilin toprağıdır. Bu nedenle Wittgenstein, "Dilimin sınırları düşüncemin sınırlarını imler" demiştir. Duygunun, düşüncenin taşıyıcısı olan dil aynı zamanda mânevi ülkenin taşıyıcısıdır da. Dil, dinin veya kutsalın kendisinde harmanlandığı, inancın aktarıldığı en önemli vasıtalardan biridir. Saf ve doğal dilin, dinin manevi-metafizik anlamları ile buluşturulması din dilini oluşturur.

Geçmişten günümüze toplumları ve insanları etkileyen en önemli iletişim kanallarından bir tanesi din dili olmuştur. Bu yaygın etkisinden dolayı din dilinin sosyal hayatın her alanındaki olumlu veya olumsuz yansımalarını görebilmekteyiz. Bu bağlamda teknolojinin ve sosyal medyanın bu kadar yaygın ve aktif olarak kullanıldığı zaman diliminde psikolojik, biyolojik ve ideolojik saplantıların içinde boğuşan gençlerin anlayacağı veya kabulleneceği bir din dilinin gerekliliği önemli bir iletişim ihtiyacı olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu durum dinî muhtevanın gençlerin duygu dünyasına, onların gelecek beklentilerine hitap edecek şekilde dönüştürülmesini, gençlerin anlayacağı temel dini değerler ve ahlaki erdemler etrafında şekillendirilmesi kaçınılmazdır. Yani din dilinin gençlerin gönül dünyalarını etkileyecek, felsefî tartışmalardan uzak, onların mânevi beklentilerine karşılık olacak etkili bir söyleme kavuşturma ihtiyacı vardır. Bu din dili gençlerimizle yeniden buluşmamıza, anlaşmamıza ve kaynaşmamıza imkân sağlayacak yollardan biridir. Bu hususları dikkate alarak, anaokulu eğitim ve öğretiminden üniversiteye kadar değerler eğitiminin verilebileceği bir müfredatın hazırlanması gereklidir.

Burada şunu özellikle ifade etmek yerinde olacaktır. Kur'ân-ı Kerîm veya sünnetin emir ve yasaklarını tarihselci bir söyleme indirgemek, dinin evrensel mesajının gerektiği zeminde ve zamanda karşılık bulmasına mâni olacaktır. Bu uyarıyı yapmakla birlikte Kur'ân-ı Kerîm ayetlerini ve sünnetin sözlü biçimi olan hadisleri günümüz gençlerinin anlayabileceği, yaşayabileceği, kabullenebileceği bir üslûpla veya metodoloji ile geliştirilmesinin, anlatılmasının gerektiğini de özellikle belirtmek isterim. Bu anlamda gençlerin manevi problemlerinin cevaplarını bulabileceği, hayallerinin ve hayatının içinde olacak bir din dili elzemdir. Bunu sağlayamadığımız sürece gençler arasında ateist, deist, teist söylem ve eylemlerin artış göstereceği kaçınılmazdır. Bu bağlamda düşündüğümüzde özellikle din görevlilerinin toplumu iyi analiz etmesi, sosyal bilimlerin her alanından okumalar yapmaları önemlidir. Gençlerin günümüzde maruz kaldığı bilgi kirliliği içinde onlara en uygun şekilde ulaşmanın yollarını bulmalılar. Onların çağın sorun ve sorularına yönelik eleştiri, değerlendirme ve yaklaşımlarını hesaba katarak onları muhatap almalılar. Kısaca, özellikle dini söylemlerde bulunan herkesin ne dediğine ve neyi nasıl dediğine çok dikkat etmesi gerekmektedir. Yazımı, Hz. Ali'nin bir sözü ile bitirmek istiyorum: "Çocuklarınızı kendi zamanınıza göre değil, onların yaşayacağı çağa göre yetiştirin".

title