Erkan Baş: "Aihm Kararı Tartışılmaz. Bahçeli'nin Açıklama Yapmasına, Erdoğan'ın Onayına İhtiyaç Yoktur. Milletin Aklıyla Alay Etmeyin"

Güncel Haberler

Türkiye İşçi Partisi (TİP) Genel Başkanı Erkan Baş, eski HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş hakkında Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) tahliye kararını kesinleştirmesine ilişkin “Bu Anayasa yürürlükteyse Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin kararının gereğinin yerine getirilmesi tartışılamaz ki. Bunun için Bahçeli’nin açıklama yapmasına, Tayyip Erdoğan’ın onay vermesine falan ihtiyaç yoktur. Milletin aklıyla alay etmeyin. Milletin acılarıyla oynamayın. Milletin gördüğü bu hukuksuzlukları normalleştirmek için taklalar atmayın” dedi.

Haber: ÇAĞATAN AKYOL - Kamera: MEHMET ÇALPAR
(İSTANBUL) - Türkiye İşçi Partisi (TİP) Genel Başkanı Erkan Baş, eski HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş hakkında Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin ( Aihm ) tahliye kararını kesinleştirmesine ilişkin "Bu Anayasa yürürlükteyse Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin kararının gereğinin yerine getirilmesi tartışılamaz ki. Bunun için Bahçeli'nin açıklama yapmasına, Tayyip Erdoğan'ın onay vermesine falan ihtiyaç yoktur. Milletin aklıyla alay etmeyin. Milletin acılarıyla oynamayın. Milletin gördüğü bu hukuksuzlukları normalleştirmek için taklalar atmayın" dedi.
TİP Genel Başkanı Erkan Baş, partisinin İstanbul İl Başkanlığı'nda basın toplantısı düzenledi. Toplantıya, işten çıkarılan Şişecam işçileri de katıldı. Baş, şunları söyledi:
"Biz siyasette kurtarıcı beklenmesine karşıyız. Bugüne kadar da hiç kurtarıcı beklemedik. Onlardan medet ummadık. Kahramanları bekleyen ve kaderine mahküm olan bir toplum olmayı reddettik. Muhalefet saflarında da son derece yanlış bir eğilim gelişmiş durumda. Sürekli olarak işte saray rejiminin içerisinde çatlak arıyorlar, Cumhur İttifakı'nın içerisinde çatlak arıyorlar, Adalet ve Kalkınma Partisi içerisinde çatlak arıyorlar ve gözlerin buraya yönelmesini, insanların bunu takip etmesini isteyen bir anlayış var. Bunu reddediyoruz. Bu siyaset yapma biçimini bir bütün olarak reddediyoruz. 'Kabinede revizyon olacak, yok ittifakta çatlak olacak', bunlar cambaza bak oyunudur. Yani o saray mahfillerinde yaşanacak herhangi bir gelişmeden Türkiye'de halkın, emekçilerin, yoksulların lehine bir gelişme olmaz. Biz her şeyi kendimizden bekleyelim çünkü şunu görüyoruz. Bu gemi su alyor. Bu iktidarın gemisi su alıyor. Bence. Saraydakiler de o Beştepe'deki kaptanı da geminin su aldığını biliyor ama bir taraftan da bu genel seçimlerde kelepir vekil pazarlığı yapmakta olağanüstü maharetli olan o AKP eskileri her gün açıklamalar yapıyorlar. Artık bunlardan bıktığımızı söylemem lazım. Görev verilirse kabul ederlermiş. Çağrı gelirse evlerine dönerlermiş. Böyle sözler duyuyoruz.
"Alın terinin ittifakının kurulmasını savunuyoruz"
Hadi onu da bir kenara bırakın. Bu sözleri söyleyenler dönüp bize diyorlar ki 'Bu ülkede de solcular çok kibirli. Sol çok günahkar'. Sanki memlekette her şeyin sorumlusu solmuş gibi bir algı yaratıyorlar. Bunları herhangi bir şekilde ciddiye almadığımızı söylemem lazım. Bunları ciddiye falan almayın. Bunların herhangi bir itibarı olduğu için değil. Aynı 14 Mayıs 2023 seçimlerinden önce de böyle cambaza bak oyunlarının bir parçası olduklarını hatırlayalım. Çünkü bizim ittifak dediğimiz şey öyle tepelerde koltuk pazarlıklarıyla yapılmaz. İttifak dediğiniz şey sokakta, mücadelede, eylemde gerçekleşir. Bu iktidarın şu ya da bu hamlesini ya da bu iktidarın şu dönemini, öteki dönemini birbirinin karşısına koymuyoruz. Bunlardan bir tanesini diğerine tercih etmiyoruz. Biz bu iktidarın kendisine de bu iktidarın temsil ettiği bütün değerlere de sermaye iktidarının tümüne karşı durduğumuz için bunlardan farklıyız ve tek bir anlayışımız var. Sadece memleketin derdinin dert edinenlerin yan yana gelmesini, gözyaşının ve alın terinin ittifakının kurulmasını savunuyoruz. Bu doğrultuda mücadele devam edecek.
"Demirtaş'ın tutuklanması yanlıştı zaten"
Onların siyaset anlayışıyla bizim siyaset anlayışımız karşı karşıya konulsun ve herkes net tercihte bulunsun. Şimdi dün herhalde herkes izlemiştir. MHP Genel Başkanı, Selahattin Demirtaş ile ilgili son AİHM kararından sonra 'Hukuki yollar sonuca ulaşmıştır. Demirtaş'ın tahliyesi hayırlara vesile olacaktır' dedi. Gazeteciler geçerken sordular. Genel Başkan Yardımcısı, 'Türkiye'nin, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin tarafı olması hem Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin yargı yetkisini tanıması hem de kabullere aykırı hareket edilmesi hukuken izah edilemez. İhlal kararında belirlenen esasa müessir ihlal giderilmek zorundadır. Dosya istinafta bulunmaktadır. Mahkeme bakanlıkla yazışarak kararın aslını isteyebilir. Bu aşamadan sonra mahkeme tarafından tahliye kararı verilecektir'. Önce bir şey söyleyeyim. Selahattin Demirtaş serbest kalmalı mı? Kesinlikle evet. Hatta Selahattin Demirtaş'ın tutuklanması yanlıştı zaten. Yani 9 yıl önce tutuklanması yanlıştı. Tutuklanması hukuki değil, siyasi bir karar. Biz 9 yıldır Selahattin Demirtaş'ın, Figen Yüksekdağ'ın, Osman Kavala'nın, Tayfun Kahraman'ın, Can Atalay'ın, haksız hukuksuz biçimde cezaevinde tutulan bütün arkadaşlarımızın serbest kalması gerektiğini, yargının iktidar tarafından bir baskı aygıtına dönüştürüldüğünü; muhalefeti sindirmek, dizayn etmek için basit bir enstrüman olarak kullanıldığını defalarca söyledik. Bunlar hukuki değil, siyasi tutuklamalardır dedik.
"Hukukun siyaset tarafından belirlenmesini kabul edemeyiz"
Derhal dakika kaybetmeden serbest bırakılması gerekiyor ama şunu sormam lazım. Eğer aklımızı kaybetmediysek, eğer bizim aklımızla dalga geçilmiyorsa şunu sormamız lazım. ya bu ilk ihlal kararı değil. Daha önce defalarca benzer kararlar verildi. Ben hatırlıyorum. Herkes hatırlıyordur. AİHM'in ilk ihlal kararından sonra Tayyip Erdoğan çıktı, 'AİHM'in verdiği karar bizi bağlamaz. Biz karşı hamlemizi yaparız' sözü akıllarda. Devlet Bahçeli'nin 'Anayasa Mahkemesi kapatılmalıdır' sözü akıllarda. Şimdi sanki bunlar hiç yaşanmamış gibi, sanki bu ülkede AİHM kararları, Anayasa Mahkemesi kararları hep uygulanıyormuş ve bu iktidar, bu iktidarın ortağı bu süreçlerin bir parçasıymış gibi davranılmasını kabul etmediğimizi söylemem lazım. Bu hukuksuzlukları, hukukun siyaset tarafından belirlenmesini, normalleştirilmesini kabul edemeyiz.
"Hukuksuzlukları normalleştirmek için taklalar atmayın"
Eğer bu Anayasa yürürlükteyse Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin kararının gereğinin yerine getirilmesi tartışılamaz ki. Bunun için Bahçeli'nin açıklama yapmasına, Tayyip Erdoğan'ın onay vermesine falan ihtiyaç yoktur. Milletin aklıyla alay etmeyin. Milletin acılarıyla oynamayın. Milletin gördüğü bu hukuksuzlukları normalleştirmek için taklalar atmayın. Bu Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'ne nasıl geçtiğimizi hatırlatmak istiyorum. Tayyip Erdoğan fiilen siyasi parti genel başkanlığı yapmaya devam ediyordu. Eski anayasaya göre cumhurbaşkanı seçilince partiyle ilişkisi kesmesi zorunluydu. Yasal olarak kesmişti. Fiilen devam ediyordu. Devlet Bahçeli de çıktı dedi ki, 'Zaten fiilen olan bu süreci anayasal hüküm haline getirelim, anayasayı değiştirelim'. 'Anayasayı yaşadığımıza uyduralım' dedi. Şimdi eğer ben Devlet Bahçeli'nin bu söylediğini ciddiye alacaksam bir anayasa değişikliği teklifinde bulunmam lazım. Mesela milletlerarası anlaşmalar yürürlüğe girmeden önce Devlet Bahçeli 'Hayırlı buluyorum' desin. Cumhurbaşkanı onaylasın, ondan sonra yürürlüğe girsin. Böyle yazalım? Anayasa madde 153, 'Anayasa Mahkemesi kararları yasama, yürütme ve yargı organlarını idari makamları, gerçek ve tüzel kişileri bağlar'. Değiştirelim bunu. Diyelim ki, 'Anayasa Mahkemesi kararları kesindir ama uygulanması için Devlet Bahçeli'nin hayırlı bulması gerekmektedir'. Yaşadığımız o kadar saçma ki, o kadar akıl dışı ki; bunu böyle normal kabul etmek, olur böyle şeyler deyip geçmek olmaz.
"Bu ülke bunların keyfine göre mi yönetilecek"
Bu ülke bunların keyfine göre mi yönetilecek ya? Kimin ne dediğinin hiçbir önemi yok. Tüm siyasi tutsaklar derhal serbest bırakılmalıdır. Anayasa Mahkemesi'nin kararları, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararları uygulanmalıdır. Nokta. Bakın böyle hukuku eğip büküyorlar. İstediklerini söylüyorlar, istediklerini yapıyorlar. Vatandaş da bunları seyredecek. Sonra hiç kimse sormayacak. ya arkadaş bugün bu sene söylediğini 10 yıldır söylediğimiz için ne vatan hainliğimiz kaldı ne teröristliğimiz kaldı ne tutuklanmamız gerektiğini söylenmekten vazgeçtiniz, Meclis'ten atmakla tehdit ettiniz. Siyasi partileri kapatmakla tehdit ettiniz. İşte bunları hiç söylemeyelim. Çok açık söylüyorum, akıl ve vicdan sahibi tüm yurttaşlarıma sesleniyorum. Bu tablonun normalleşmesini kabul etmiyoruz."